YER: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi
TARİH: 08.04.2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1.Türkiye Barış Meclisi (FAik Akçay)
2.Liberal Demokrasi Hareketi Derneği (Feyza Geçmen)
3.Liberal Avrupa Derneği (Hüsnü Adalı)
4.Adaleti Savunanlar Derneği (Gürcan Onat)
MESLEK ODALARI Yok.
SENDİKALAR Yok.
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1. İsmet Uçma (Ak Parti)
KATILAN SİYASİLER:
1. Mehmet Ali Erdoğan (Hak-Par)
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok.
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 6 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA Yok.
MODERATÖR
KONU: Hükümetin yeni konsepti Kürt sorununa çare olabilir mi?
KONUŞULANLAR
Gürcan Onat: Şu ana kadar demokratikleşme, insanların bir arada yaşaması adına yapılanlar kesinlikle yeterli değil. Çok önemli adımlar atıldı. Bunların devamı da gelecektir. Ama gene de yeterli değil. Herkes de bunun farkında. Bugün Türkiye’deki en önemli ve güncel konu hala kürt sorunu ve sunumda da görüldüğü gibi hala kürt yoktur, diyen insanlar var. Bu sorun ittihak terakkinin devamı şeklinde sürüyor. Orada yeni bir ulus yarattık denildi. Bir ulus yaratılırken, o ulusun dışındaki diğerlerinin yok edilmesi gerekir. Böyle bir strateji artık uygulanamaz. İnsanları önce insan olarak kabul etmek gerekir. İnsanların istediklerine inanma, istediklerini söyleme özgürlükleri vardır. Bu temel haklarıdır ve kimse tarafından engellenemez. Devlet de bunu kısıtlayamaz.
Hüsnü Adalı: Sistemin üzerine zihniyet inşa edilemez. Zihniyet üzerine sistem inşa edilir. Öncelikle Türkiye’deki hakim zihniyetin değişmesi gerekir.
Faik Akçay: Bu sorunun çözüleceğine dair düşünceler vardı ama seçimden sonra hızla eski savaş ortamına geriye dönüldü. Bu savaş ortamında kürt sorununun çözülemeyeceği hala anlaşılmış değil. Bu iş silahla çözülmez. Görüşleriyle, inançlarıyla, ilkeleriyle farklı insanlar var karşımızda ve onları öldürerek sorunu çözemeyiz. PKK terörist, BDP onun uzantısı şeklinde söylemleri siyasiler nasıl kullanabilir! Bu bağlantıyı nasıl kurabiliyorlar? Bağlantılar olabilir elbet, her iki yer ile alakası olan insanlar olabilir. Ama bunu organik bir bağ şeklinde gösterip, bunun üzerine gitmek çözümsüzlüğe gitmek demektir. Bu ülkenin kaynaklarını yok etmek demektir. Ve bakıldığında düşünülebilinir ki, aslında bu savaş bitirilmek istenmiyor. Çünkü bu savaştan çıkar sağlayan insanlar var. Her iki tarafta da. O zaman bu iş başka bir boyuta varıyor. Ekonomik alanda bu konuya çok fazla bir yatırım var ve 40-50 yıl sonra bu sorun hala devam edeceği için neden bu ekonomik kaynaklar boşa harcanmış soruları sorulacaktır.
Feyza Geçmen: Geçmişimizi sorgulamaya başladık. Öncelikle sorgulamak ile yargılamak kavramlarını ayırmak gerekiyor. Ama şu an yaşanılan gerçeklere yoğunlaşmak gerekiyor. Bir konuda çözüm isteyenler, o konuda en çok zarar gören taraf olur hep. Her hangi bir ırka bakmadan, orada yaşayan halk zarar görüyor. Zarar gören taraf için, ırk, din, dil vs ayrımı yapılması da yanlış ama, bunu siyasete alet edilmesi çok daha yanlış. Bu sorunun çözülmesini istemeyenler bu durumdan menfaat sağlayan insanlardır. Burada çok ciddi kirli bir kazanç var. Silah kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, uyuşturucu vs… bu konularda kazanç sağlayanlar kimlerse, sorunun çözülmesini istemeyenler de onlardır. Burada ayrım yapmak da yanlış olabilir, belki siyasiler, belki askerler, belki sözde güvenlikten sorumlu kişiler, belki de bu konuda kandırılan insanlar. Ama artık bu bizim milli sorunumuz olmaktan da çıktı. Daha uluslararası bir boyuta taşınmış durumda. Irak, İran, Suriye ve Türkiye olmak üzere bölgenin 4 ayağı var. Ve biri bu sorunun çözülmesini istemediği takdirde, çözülmeyecektir. Bu sorunun çözülmesi için, hükümetin yaklaşımları samimi gibi. Fakat niyet önemli olsa da sonuçta tam aksi şeyler çıkabiliyor. Bu da hayal kırıklığına yol açıyor. Bu konudada böyle hayal kırıklığı yaşanmasından korkulabilinir. Gerek şehitler, gerek dağdaki/ bölgedeki kayıplar eşit değerlendirilmeli. Bu konuda çözüm isteyen herkesin samimi olması gerekiyor. O insanların bu ülkeden kaçmak istememeleri gerekiyor. Onlara burada yaşamayı isteyecek ortam yaratılmalı. Sorunun çözülmesi için kim muhatap alınacaksa alınmalı. BDP kürt halkının özgürlükleri için çalışması gerekiyorken, daha çok ne istediğini bilmeyen bir tavır sergiliyor. Kürt halkı da ne istediğini bilmiyor. Bu sebeple kürtlerin ve temsilcilerinin oturup somut bir şekilde ne istediklerini belirlemeleri gerekiyor. BDP’nin çözüme ilişkin çabaları da samimi değil. Yani temsilcilikle siyaset yapılmış olunmuyor. Bu sorun çözülmüş olsa, kürt halkına ne verecekler? Buna dair bir şeyler söyleyebilmeleri gerekir. Ama ortada bir şey yok.
İsmet Uçma: Şu an Türkiye'nin çok önemli bir sorunu konuşuluyor. Ve burada birkaç sivil toplum örgütü temsilcisi ile Ak Parti dışında kimse yok. Bu sorun toplumsal zihniyet ile halk ile sivil toplum ile çözülemezse, başka hiçbir yolla çözülemez. Siyasiler böyle ortamlara gelip sivil toplumu dinleyecek ki, ona göre çözüm üretilebilsin. Toplumsal duyarlılığımız bu düzeyde olursa, siyaset yada siyaset dışı unsurlar da bu konuyu kendileri buldukları yöntemlerle çözmeye çalışırlar. Oysa ki katkıya ihtiyaçları var. 2002 öncesinden farklı bir devlet konsepti ve anlayışı var. Daha önce ittihak terakkinin devamı denildi. Bu doğrudur. Ama 2002’den sonra yeni bir devlet anlayışı başladı. 1990’lı yıllarda bölük börçük koalisyonlardan oluşan ve ırkçılığı basın düzeyine yükseltenlerin önünde secdeye vcaran bu insanlar, bu örgüt 2002’den sonra sürekli tetiğe dokunmaya başladılar. Bunun sebebi için bir kürt ingtelejansının açıklama yapması gerekir. Gerçekten doğru şeyler söyleniyor burada. Kimin ne haddine bir insanın doğuştan sahip olduğu hakları ona lutüf gibi sunmak! Bir insan neden dağa çıkar diye sormak lazım. Eğer dağa çıkma koşulları ortadan kaldırılırsa, sorun temelli olmasa da ortadan kalkar. Milletin hak arayışları sonunda sadece kürt sorunu ortaya koyarsak ne olur? Kürtlerin sayısı daha çok olduğu için diğerleri kaybedilebilinir mi sayılıyor. Kimse kürtlere haksızlık yapılmadı, demiyor. Ama kanın aktığı yerde tartışmak, konuşmak mümkün değil.
Mehmet Ali Erdoğan: Kürt halkı ne istediğini bilmiyor denildi. Ama biliyorlar. Türkiye Kıbrıs’taki türkler için ne istiyorsa, kürtler de Türkiye’de onu istiyor. Tek kelime ile anlatılacak kadar basit aslında. 2002 yılında iktidara gelen bir parti var ve sorunları çözmek için geldi, bu şiddet neden, denildi. Silahlarla devlete karşı değil, Ak Parti’ye karşı savaşılıyor. Kürtler neden birdenbire silahlandı, intelajans buna cevap versin deniliyor, ki buna cevap veriliyor. Kürtler bu topraklarda çok uzun zamanlardan beri varlar. Ak Parti somut çözüm açıklamasında, biz teröre müdacadele ederiz, onun siyasi uzantılarıyla da müzakere ederiz, diyor. Bu yanlış bir anlatım biçimidir. Öncelikle BDP ve PKK’yı birbirinden ayırmak yanlıştır. Yani dağda çocuğu öldürülen kişi ile oturup el sıkışılması mümkün değil. Nasıl müzakere edilebilir ki. PKK ile görüşmeler olabilir. PKK bir kürt partisidir. Tüm dünyada sorunlar gizli görüşmelerle çözülmüşken, PKK ile görüşülmesi doğaldır. Zaten türkler de buna hayır demiyor. Referandumda bu sebeple %58’lik oy çıktı. Ama bugün gelinen nokta daha geridir. 34 insan öldürülüyor ve usule uygundur gibi bir açıklama yapılıyor. Ölümler savaş olduğu zaman olur. Ak Parti iktidara geldiğinden beri gerileme daha da devam ediyor. Çünkü Ak Parti 2010’dan sonra daha da iktidar oldu. Fakat iktidar oldukça kemalistleşti. Dindar kemalistler var artık. Anadilde eğitim gibi insanın temel hakları ellerinden alınamaz.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
170 kadar sivil toplum örgütüne mail aracılığıyla toplantı bilgisi verildi. Bazılarına faks gönderildi. Ayrıca telefonlar edildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Tüm İstanbul milletvekillerine mail, faks ve sms yoluyla toplantı bilgisi verildi.
MEDYA İLE
Basına, ajanslara mail yolu ile haber verildi.