YER: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi
TARİH: 04.12.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1. Türkiye Barış Meclisi (Faik Akçay)
2. Hasta Hakları Platformu (Mustafa Sütlaş)
3. Uluslararası Af Örgütü Türkiye (Murat Köylü)
4. Şeffaflık Derneği (Hande Özhabeş)
5. Habitat İçin Gençlik (Bora Caldu)
6. Adaleti Savunanlar Derneği (Gürcan Onat)
7. KAHİP (Nurhan Yentürk)
SİYASİ PARTİLER
1. Demokrasi ve Özgürlük Hareketi (Yaman Yıldız)
2. Liberal Demokrat Parti (Alp Pamir)
3. Barış ve Demokrasi Partisi (Hüseyin Güngör)
4. Cumhuriyet Halk Partisi (Nihat Arıcan)
MESLEK ODALARI Yok.
SENDİKALAR Yok.
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Hüseyin Bürge (Ak Parti)
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok.
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 10 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA Yok.
MODERATÖR Yakup Karabacak
KONU: 2012 Bütçesi hazırlanırken….
Genel konu: Devlet Bütçesi Türkiye’nin ihtiyaçlarını ne ölçüde karşılıyor?
Yerel konu: İstanbul Belediye Bütçesi İstanbul’un ihtiyaçlarını ne ölçüde karşılıyor?
Nurhan Yentürk: Bütçe teknik bir bilgi gerektiren bir şeymiş gibi algılanır. Ve teknik bilgiye sahip olanların “iktidarda” olmayı sürdürebilmesi için bu düşüncenin aksinin yaygınlaştırılması yönünde çok fazla bir çaba harcanmıyor. Ekonomik ve sosyal tasnifler bize pek bir şey göstermiyor. Sağlık, sosyal güvenlik, askeri gibi sınıflandırmalar var. Ama derine inildiğinde sosyal harcamalara bakıldığında bu sınıflandırmalar yeterli olmuyor. KAHİP sosyal harcamaları izlerken, Avrupa Birliği’nin sosyal koruma istatistiklerinin yöntemini kullanmaya gayret ediyoruz. Bunu içerisinde de, örneğin sağlık konusunda sosyal, fonksiyonel sınıflandırmada görülen şey sadece merkezi idarenin sağlık harcamasıdır. Halbuki, Sosyal Güvenlik Kurumu Türkiye’de çok önemli bir sağlık harcaması yapıyor. İki temel konuda, biri emeklilik biri de sağlık harcaması. Doğru bir sağlık harcamasına ulaşmak için, merkezi bütçenin üzerine bu Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sağlık harcamasını da eklemek gerekir. Bütçe taslakları milletvekillerinin önüne idareler bazında gidiyor. Hem Bütçe Plan Komisyonu’nda hem de daha sonra genel kurulda tartışılırken, milletvekilleri harcamaları idareler bazında görülüyor. Halbuki sivil toplum kuruluşlarını ilgilendiren harcamalar çoğu zaman tematik oluyor. Bunlarda çeşitli harcamaların altında kalan harcamalar oluyorlar. Yani mesela çocuğa ayrılan bütçeyi görmek için, Sağlık Bakanlığı’nın, Adalet Bakanlığı’nın, Eğitim Bakanlığı’nın vs bütçelerini incelemek gerekiyor. Ve tematik olarak bütçeleri görememek çok büyük bir eksiklik. KAHİP, kamu kaynaklarından sosyal korumaya, çocuğa, gençliğe, eğitime, askeri harcamalara ne kadar pay ayrıldığına yönelik yaptığı izlemenin sonuçlarını milletvekilleri ile bir mektup ile paylaştı. Sosyal koruma harcamasının %13 olması hesaplandı. Sosyal koruma harcaması denildiğinde, merkezi harcamanın bütün sosyal yardımları sayarak hesaplandığında ortaya bu çıkıyor. Avrupa standartlarına göre düşük ama gene de iyi bir sayı gibi gözüküyor. Bu harcamanın %4.5’lik bölümü sağlığa ayrılıyor. % 7.5 SGK’ya, geri kalan %0.8’lik bölüm ise sosyal yardımlara ayrılıyor. En büyük bölüm SGK’nın oluyor. Bu Türkiye’de SGK çalışanlardan prim toplamış, bu topladığı prim karşılığında onlara emeklilik ve sağlık hizmeti vermek zorunda, ama elindeki kaynak yetmiyor demek. Burada büyük bir açık var ve merkezi idare tarafından karşılanıyor. Bu sebeple sosyal harcamalar yoksula yardımdan çok zamanında prim ödeyip karşılığını bekleyenlere gidiyor. Aslında bu sosyal harcamaların, yoksula, prim ödeyemeyecek durumda olanlara karşı artırılması gerekiyor. Bu artırılabilir. Türkiye’nin dış borçları, faiz yükümlülükleri azalıyor. Buradan aktarılabilinir. İkincisi askeri harcamalar. Diğer yerlerden de artırım yapılıp aktarılabilinir, ama en dikkat çeken harcamalar bunlar.
Mustafa Sütlaş: Sağlık bütçesi esasında daha çok tanı, tedavi ve bu hizmetlerin organizasyonuyla ilgili giderleri kapsıyor. Bütçe kategorilerini merkezi idare şeklinde değil, tematik olarak ayırmak daha doğru olur. Her yıl aynı zamanda iki önceki yılın bütçesinin gerçeklemesinin konuşulduğu toplantılar oluyor mecliste. Aslında bu çalışmaların buralarda konuşulmasının çok yardımı olur. Çünkü orada uyumsuzluğun ipuçlarını görmek mümkün. Son iki yılda çok belirgin olmak üzere, Türkiye sağlıkla ilgili çalışmalarda hastalığın bütçesini ciddi olarak arttırmış durumda. 10 yıl önceki bütçenin iki katına çıkarıldığında sorunların çözüleceği düşünülürdü. Şimdi sağlık bütçesi o zamanki bütçenin 5 katı, ama daha fazla hastalık söz konusu. Dolayısıyla yeterli değil. Bütçe ile ilgili sivil toplum çalışmalarında sadece o alanın genel giderlerini değil, o alanın giderlerinin nereye gittiğini de ortaya koymak gerekir. Murat Köylü: Bütçenin tematik ve şeffaf olarak kamuoyuna paylaşılması gerekir. Özellikle ayrımcılıkla ilgili mücadeleye de ne kadar ayrıldığını görmemiz gerekir. Ötekileştirilmiş kişilere (engellilere, kadına, çocuğa, lgbtt’lere, tutukevinden çıkmış kişilere..) kamunun ne kadar harcadığını bilmemiz gerekir. Bu şekilde tematik olarak başlıklara bölünmesi ayrımcılıkla mücadelede çok önemli.
Gürcan Onat: Devletin tanımında bazı sorunlar var. Cumhuriyetten demokrasiye geçişin bazı sorunları yaşanıyor. Aslında devlet ulvi bir şahsiyettir. Devlet halk için vardır. Halka hizmet için vardır. Halk olmazsa devlet de olmaz. Devletin denetlenmesi tamamen halka bırakılmalı. Kullanılmayan bazı imkanlar var. Mesela zekat gibi. İnançlı insanlar dini inançları gereği zekat veriyorlar. Ama nereye gidiyor? Halbuki bu zekatlar devlet kontrolüne alınsa devlet gelirleri arttırılmış olur. Ayrıca kullanılmaya diğer bir imkan ise, vakıflardır. Eğitim ve sağlık gibi konularda vakıflardan değerlendirilebilinir. Bu yollarla devletin yükü biraz azalmış olur. Böylece diğer alanlara daha çok pay ayrılmış olur. Devletin görevi planlama yapmaktır. Doğru bir planlamayla bütçe de doğru kullanılmış olur. Bütçeyi doğru kullanırsak yeterli olur. Devlet harcamaları çok fazla. Askeri harcamalar hala çok fazla.
Hande Özhabeş: Bütçe konusunda bilgilerin kolay ulaşılabilinir değil, aynı zamanda kolay anlaşılabilmesi de gerekir. Van depreminden sonra gündeme gelen deprem vergileri var. Deprem vergileri ne oldu diye sorulduğunda iletişimsizlik oldu. Başbakan deprem vergisi diye bir şey yok, dedi. Evet doğru deprem vergisi değildi alınan. Özel iletişim vergisi vs idi. Yada duble yol yaptık, denildi. Bunlar işin teknik anlatımı. Ama işin özü bu değildi. Aslında tartışmanın özü; depremin neden öncelik olmadığı, deprem için neden harcama yapılmadığı, yapıldıysa bunun kamu ile paylaşılmadığının sorulması gerekiyordu. Sayıştay’ın denetimi de çok yetersiz. Öncelikleri, tutumlu harcama yapılıp yapılmadığı konusunda Sayıştay da yetersiz kalıyor. Dolayısıyla bu noktada sivil toplumun güçlenmesi çok önemli.
Faik Akçay: Türkiye’de dünya bütçelerinden daha fazla bir bütçe oluşturuluyor. Ama karşılığındaki hizmet dünya standartlarında değil. Bu da gösteriyor ki, ortada bir sıkıntı var. Ya doğru harcanamıyor, ya da yerine harcanmıyor. Daha önemlisi vatandaşlar bunun hesabını soramıyor. Vatandaşın bütçe konusunda bilgilendirilmesi gerekiyor. Kamu harcamalarını vatandaşlar takip etmeli. Nereye harcanıyor, gerekenden fazla mı harcanıyor, bunları izleyip, neden buraya harcanıyor ya da neden bu kadar fazla diye sorabilmeli. Eğitimdeki harcamalar arttıysa, hayata yansıması nasıl oldu? Yani okuma oranı arttı mı mesela? Bütçeleri doğru kullanabilmek de çok önem kazanıyor. Gizliliğin neden olduğu da önemli. Çünkü aslında Amerika’dan, İngiltere’den vs saklayamıyor devlet. Yapılanları kimden saklamış oluyor, halktan, vatandaştan.
Bora Caldu: Kahip’in çıkardığı gibi raporlar sorunların daha iyi görülebilmesi açısından çok önemli oluyor. Kamu sorunlarının da daha iyi görülebilmesini sağlıyor. Sivil toplum tarafından da daha çözüm odaklı çalışılmasını etkin kılıyor. Rapor açıklarından birisi performans denetlenmesidir. Kaynak devreye giriyor ama denetlenmiyor. Bu konuda çalışma başlatılması gerekir.
Hüseyin Bürge: Yapılan bir işin küçük olması değil anlamlı olup olmaması önemli. “Şehirlerin ve medeniyetlerin imarı insanlar tarafındandır.” Bu söz doğruysa, insanın imarı şehrin imarından önce gelir. Yani konuşulan konunun temelinde insan vardır. Ve tüm yatırımların insan üzerine yapılması gerekir. Toplam 11 milyar lira olan bütçenin yaklaşık %10’u Bayrampaşa’da belediye başkanı iken gençlere harcandı. Yuvadan, bilgi merkezleri, gençlik merkezlerine kadar gençler için harcama yapıldı. Belki de Türkiye’de hiç örneği yoktu böyle bir harcamanın. Asfaltları kaldırmayabilir, taşları da değiştirmeyebilirler, ama insan ile ilgili olan yatırımları tüm yerel yönetimlerden beklemek gerekir. Son 1-2 yıldır özellikle Milli Eğitim’e ödenek ayrılıyor. Ama bu ayrılan ödenek boyaya vs harcanıyorsa bunun çok da önemi yoktur denilince, bunlar da gerekli. Çünkü okulun teknik ihtiyaçları karşılanınca, özel okullarda zengin kesimin kullanabildiği, laboratuarlar, ipad’ler bunlar gençler için daha ulaşabilinir oluyor. Gençlerin gerek bilimsel gerek de teknik olarak eğitilmeleri çok önemli, çünkü dünyanın geleceği onların elinde. Hak arayışı söz konusu olduğu zaman ise, eğer insanlara bilim yüklersek, bilgilendirirsek o zaman sorgulamaya başlar. Türkiye’de geçmişe bakınca yapılması gerekenlerin yapıldığı, ama daha yapılması gereken çok şey olduğunu da kabul eden kesimdenim. İlçe belediyelerinin bütçeleri arttırılmalı. Bunlarla eğitim, kültür, bilim merkezleri yapılmalı. Son yıllarda eğitimin bütçede milli güvenlikten daha fazla pay alıyor olması çok önemli bir adımdır.
Nihat Arıcan: Bütçe denetimi konusunda sorunlar var. İktidar ile muhalefet de bu konuda çekiştiği için sorun sürüp gidiyor. İstanbul’ da bütün belediyelerde, belediyelerin kurmuş olduğu sermaye şirketlerinin büyük payı vardır. Büyükşehir yada ilçe belediyelerinin içinde bulunan şirketlerin sermaye aktarımını bilgisayara geçirebiliyorsunuz. Ona oy verebiliyorsunuz. Ama onu denetleme yetkiniz yok. Önümüzdeki Ocak ayında bütün belediyelerden denetim komisyonu seçilecek. Belediyelerin tüm işlemleri denetlenebiliyor, ama bağlı şirketler denetlenemiyor. Merkezi yönetim bu konuda yasalar çıkarmaya devam ediyor.
Hüseyin Güngör: Ülkemizde bütçedeki savunma rakamları oldukça yüksek. Demokratikleşmeyle, demokrasi kültürüyle bütçe arasında direk bir ilişki vardır. Özellikle Türkiye gibi düşük yoğunlukta bir savaş yaşayan ülkelerde çok önemli. Kürt sorununun çözümü defalarca gündeme geldi. Şu ana kadar kimilerine göre 200 milyar kimilerine göre 500 milyar doları bulduğu söyleniyor. Bu gerçek üzerinden düşünüldüğünde, Türkiye’de sınıfsal olarak belli bir kesimin değil ama, büyük çoğunluğunu temsil eden toplumsal kesimin sırtına yükleniyor bu. Bu kaynak savaşa yada savunma-askeri bütçeye ayrılmamış olsaydı, Türkiye’de sağlık, eğitim, ekoloji gibi sosyal adalete ilişkin konuların pek çoğu halledilebilirdi. Askeri harcamalar çok fazla evet, ama koruculuk sistemi de dahil edilince aslında görünenden de fazla olduğu ortaya çıkıyor. Ve kürt sorunu çözülmeden de bu harcamalarda azalma olmayacaktır. Hem kamu harcamalarının şeffaf olması hemde hesap verebilir olmak açısından yerel yönetimlere daha fazla insiyatif vermek gerekebilir. İgdaş, İski vs gibi kamuya hizmet vermesi gereken kurumların da denetlenmesi gerekiyor.
Yaman Yıldız: Gelirlerin adaletsiz oluşunu da konuşmak gerekiyor. Devlet herkesten vergi alıyor. Ama gelirine göre değil. Mesela deprem vergisi, AKP’nin önüne bu hazır geldi ama devlet ve hükümet hazır geliri hiçbir zaman kesmek istemez. Bir de 74’teki köprü vergisi. Köprünün yapım masrafları çıkınca köprülerdeki gişeler kalkacakmış. Fakat 37 yıldır bu gişeler duruyor ve kalmayacak. Genel olarak eğitim ve sağlık bütçeleri konuşulur. Bunlar önemli çünkü. Sosyal devlet tarafından verilmesi gereken şeyler aslında. Ama bunlar bir şekilde piyasalaştırılıyor. Yapılan iyi şeylerde var, ücretsiz ders kitaplarının verilmesi mesela. Ama bunun yanında kayıt dışı “kayıt parası” alınıyor. Ayrıca özel okullar, üniversiteler piyasalaştırma demektir. Ve eğitime, sağlığa ayrılan bütçe ne kadar artarsa artsın, çok da anlamı kalmamış oluyor. Mesela eğitime %20 veriyor denildiğinde, okullarda anadilde eğitim verilmedi sürece verilen bütçenin anlamı kalmamış oluyor.
Alp Pamir: Son 60- 70 yıldan beri çocuklarımız, torunlarımız borçlu doğuyorlar. Deprem vergisi alınıyor, başka yere harcanıyor. Vergiler arttırılıyor, bununla birlikte kaçakçılık da artıyor. Toplanan vergilerin hiç biri açığı kapamaya yetmiyor. Yetmediği gibi sürekli arttırıyor. Bu açığın daha akılcı yöntemlerle sona erdirilmesi gerekiyor. Yerel yönetimlerin bütçeleri de önemli. Ama mesela İstanbul’da yaşayan biri olarak benim söz hakkım yok Büyükşehir Belediye harcamalarında. İstanbul Belediyesi merkezi bütçeyi besleyen bir bütçe haline getirildi. Mesela devlet bütçesinden biber gazına ne kadar harcanıyor bilmiyoruz. Üniversite bahçelerinde öğrencilere sıkılan biber gazı için benim payımdan harcadığınızı geri verin de diyemiyoruz.
Ortak Paydalar:
1. Bütçeler yeterince denetlenmiyor.
2. Bütçe kalemleri daha ayrıntılı, herkesin anlayabileceği bir dilde ve şeffaf olmalı.
3. Eğitim bütçesi son yıllarda askeri bütçeyi geçse de, askeri ve savunmaya ayrılan bütçe hala çok fazla.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
170 kadar sivil toplum örgütüne mail aracılığıyla toplantı bilgisi verildi. Bazılarına faks gönderildi, bazılarına randevularda bilgiler verildi. Ayrıca telefonlar edildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Tüm İstanbul milletvekillerine SMS yoluyla toplantı bilgisi verildi. Ayrıca il parti merkezlerine faks ve mail aracılığıyla, ardından telefon ile de haber verildi. AK Parti Grup başkanvekili aracılığıyla bir milletvekili görevlendirdi. CHP milletvekili Faik Tunay geleceğini bildirmişti ancak son anda başka bir işi çıktığı için katılamadı. BDP ve CHP İstanbul İl teşkilatlarından katılım oldu.
MEDYA İLE
Basına, ajanslara mail yolu ile haber verildi.
04.12.2011 İstanbul kMM Toplantı Tutanağı
previous post