YER: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi
TARİH: 13.11.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1.Türkiye Barış Meclisi (Faik Akçay)
2.İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Cüneyt Sarıyaşar)
3.Hasta Hakları Platformu (Mustafa Sütlaş)
4.Liberal Demokrasi Hareketi Derneği (Feyza Geçmen)
5.Güvercinler Meclisi Girişimi (Şahin Candaş)
6. Adaleti Savunanlar Derneği (Gürcan Onat)
SİYASİ PARTİLER Yok.
MESLEK ODALARI Yok.
SENDİKALAR Yok.
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Yok.
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok.
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 1 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA Yok.
MODERATÖR Şanar Yurdatapan
KONULAR
GENEL KONU: “Türkiye DEPREM’lere ne kadar hazır?”
KONUŞULANLAR
Şahin Candaş: Sosyal devletlerin ciddi bir aktivite göstermesinin güvencesi olarak, Van’da çalışanların ilettiği bilgilere göre, yardımlar yerine ulaşmıyor. Yani gerçekten bütün ülke vatandaşları ciddi bir yardım girişiminde, ama maalesef çözülme sürecinde olan yasa için evet, zihniyeti vatandaşın yerine düşünmeye devam ettiği için, korumacı mantıkla, koordinasyonunun içine almaması, oradaki yerel, sivil inisiyatiflerin ya da halkın bu paket koordinasyonunun içine sokulmaması ciddi bir hataydı. Siyasi düşünceler ayrıdır, ama deprem insanlık sorunudur. Dolayısıyla herkesi ilgilendiren bir sorundur. En çok üzerinde durulması gereken konu, devletin vatandaşa korunma hakkını düşünerek, halktan daha çok bildiğini de varsayarak davrandığı. Türkiye’de sivil yapı da henüz güçlenmediği için Van’daki insanlar yalnız kalmış durumda. Artık çadırın zamanı değil. Orada başka bir aktivite var. Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a mesajlar, mailler attım. Somut olarak olmasa da, Van’daki ilk depremin ardından biri uzman şu açıklamayı yapmıştı; “ Burada anlayamadığımız bir deprem aktivitesi var. Van hattı, 7.2’lik bir deprem üretecek bir yapıya sahip değil. “ Eski volkanik bölge yeni, taze fay hatlarıyla bölünmüştü. O yüzden ilk akla gelen volkanik bir hareketlenme olduğu. Peşpeşe 3 büyük depremin olması tahmin olsa da düşünülebilir. Diğer bir büyük sorun ise, açık iletişimin olmaması. Devlet kurumlarının vatandaşlara herhangi bir konuda gerekli bilgileri vermemeleri. Toplanan yardım paralarının nereye gittiğini bilmiyoruz. Toplamda ne kadar çadır gitti vs. Planların ne olduğunu bilmiyoruz. Devlet deprem bölgesinde bir türlü panik halinden çıkamadı. Bir Japon doktor geldi yardıma. Ve 6.2’lik depremde hayatını kaybetti. Ama devlet bunun sorumluluğu almayı düşünmüyor. İnsanların acilen tahliye edilmesi gerekiyor. Müteahhit olan insanların çoğu eğitimsiz, aslında müteahhit değil. Bunun sonucunda bilgisizlikten doğan türlü unutkanlıkların, ihmallerin ortaya çıkması doğal. Kentsel dönüşüm adı altında yapılan binalarda, yapı denetim bürolarının maaşlarını devlet ödüyor. Binayı yaptıranın büronun maaşını ödemesi çok yanlış.
Feyza Geçmen: Deprem konusunda ne kadar uzman olmasak da, yaşadığımız coğrafyanın bir etkisi olarak deprem her bireyi etkileyen bir olaydır. Yerel yönetime birçok yetki atanmasından sonra aslında bu konudaki sorumluluk kadar, o bölgeyi coğrafyayı, jeolojik anlamda alt yapıyı iyi bilenler olarak onların daha iyi imar planları yapmaları, yerleşim yerlerini de ona göre daha iyi bir şekilde belirlemeleri gerekiyor. O yüzden bundan sonraki süreçte yerel yönetimlerin daha aktif olması gerekiyor. Denetim kurumlarının da daha farklı çalışması gerekiyor. Özelleşmesi gerekiyor dedik, ama özelleştirme de sorunu tamamen çözmedi. Büyük bir sorun olarak bir de sigorta var. Deprem zamanları hep akla gelen, ama sonradan unutulan deprem sigortası. Devletin ne kadar şeffaf olduğu da var. Bir bina ya da herhangi bir kamu kurumu ile ilgili olabilir, yapılması gereken mali tespitler ne kadar doğru yapılıyor? Çünkü maliyetle yapılmıyorlar ve maliyet yeterli olamayınca her şeyin uygunu bakılıyor. Diğer bir sorun ise, depremde kadın olmak. Depremde, özellikle sonrasında psikolojik sorunlar çok oluyor. Bir anne çocuğunu kaybetmişken, çok şükür kaybımız fazla değil diyebiliyor. Kadınların depremde gibi afetlerde yaşadıkları sorunlar daha da fazla oluyor. Çünkü kılık-kıyafet problemi var. Kıyafeti uygun değilse, afet anında dışarıya kaçsa mı, insanlar bir şey der mi baskısı oluyor. Yada doğuda kadınlar giydikleri uzun etekler nedeniyle kaçamıyorlar, sel olsa yüzemiyorlar. Afet sonrası barınma, yıkanma, temizlik gibi konularda da zorluk çektikleri ortada.
Gürcan Onat: Deprem Müslümanlık inancına göre bakıldığında, Allah’ın izni, iradesi ve kudretiyle olmaktadır. Çünkü O’nun izni olmayınca bir yaprak kımıldamaz. Ama inançlı olan ve olmayan insanlar bunu yanlış yorumluyorlar. İnsanlar oradakiler Kürt, deprem Allah’ın onlara bir cezası şeklinde ifadeler kullanıldı çeşitli yerlerde. Bu aslında insanlığın da depreme uğradığını gösteriyor. Evet deprem Allah’ın izni, iradesi ve kudretiyle oldu belki ama bu yolla diğer insanlar da imtihandan geçiyor. Van’daki insanlara yardım etmemiz gerekiyor, imtihanımız bu. Eğer Kürt’ler isyan etti diye orada deprem olduysa, devletin Kürtlere senelerdir yaptığı zulümler yüzünden Ankara’ya taş yağması gerekir. Olayın sosyal ve toplumsal yönüne baktığımızda sınıfta kaldık. STÖ’lerin soruna daha da sahip çıkmaları gerekiyor. Osmanlı zamanında kullanılan vakıflar yöntemi oldukça etkili bir yöntemmiş. Halk o zaman problemleri görüp müdahale edebiliyormuş. Bugün de bu vakıfların karşılığı STÖ’lerdir. Ama ne yazık ki devlet STÖ’lerin önünü kesiyor. Gölcük depremi sırasında da yaşandı bunlar. O zaman daha şiddetli bir ortam vardı ve bazı kişiler, şirketler, STÖ’ler deprem bölgesine sokulmadı. Bu sorunları çözmek için öncelikle devlet paradigması, insan algısı değişmeli. STÖ’lerin daha aktif olması gerekiyor. Artık devletten bekleme algısını da değiştirmek gerekiyor.
Cüneyt Sarıyaşar: Öncelikle devlet algısı olarak bakmamız gerekiyor. Onun öncesinde de genel algı konusu var. Deprem Allah’ın ayetlerindendir. Yer çekimi gibi, fizik kuralları gibi. Din algısı olarak düşünüldüğünde insan aklını bir kenara koyuyor. Daha çok toplumsal düşüncelere göre davranılıyor. Allah’ın ayetlerine uygun olarak yapılmayan bir kuran kursu yıkılır, Allah’ın ayetlerine uygun olarak yapılmayan bir taverna çökmez. İnsanlar böyle bir doğal afetle ilgili, öncesinde ve sonrasında, üzerlerine düşenleri konuşmak yerine, afetler üzerinden ötekileştirme yapıyorlar, siyaset yürütüyorlar. Böyle afetlerin kaçınılmaz olarak ahlaki bir boyutu vardır. Aslında mühendislik, mimarlık, binacılık, bütün bunlar teknik veri olarak eskizsiz elimizde var. Deprem ile ilgili olguyla, o olgunun farkında olarak yaşamımızı ondan sakınarak, ondan zarar görmeden sürdürebilmenin yolu elimizde. Peki neden bunlar yaşanıyor? Çünkü verilerle hareket eden uzmanlar, ahlaki yönünü unutuyorlar. Halbuki inancı olan bir insanın unutmaması gerekiyor ki, Allah her şeyi görür.
Mustafa Sütlaş: Van depremi ile ilgili üç farklı ekibin üç farklı raporunda, 5.6’lık deprem, olmadan önce olacağı söylendi, duyuruldu. Depremin olması raporların gerçekliğini ortaya koyuyor. Gerçek depremlerin yanı sıra çıkan kararnameler de deprem etkisi yaratıyor. 3 Kasımda , 6 tane kanun hükmünde kararname çıktı. Bunlardan biri de sağlıkla alakalıydı. Kamunun sağlık otoritesi, altında hizmet veren yapıları olmayan bir otorite haline geliyor. Sağlığın özellikli, acil hizmetlerinin planlanmasında, merkezi kararların, merkezi organizasyon ettiği hizmetlerin önemi çok büyük. Bu sebeple sağlıkla ilgili olaylarda bir merkezin olması ve bu merkezin bütün organizasyonu önceden planlaması gerekiyor. Ama artık böyle bir şans kalmadı. Sağlıkla ilgili tüm hizmetleri verecek olan birimler kararnameden sonra bağımsız hale geldi. Tıpkı özel hastahaneler gibi. Mesela İstanbul’da deprem olsa, sağlıkla ilgili hizmet verecek birimler bağımsız olduğu için sorunu özel hastahaneler gibi çözecekler. Deprem bölgesinde, sağlık güvencesi olan insanların katkı paylarını Türk Tabipler Birliği ve Sosyal Sigortalar Kurumu devlete ödedi. Devlet yine buradan kazanç sağladı. Halbuki devlet bizim her ihtiyacımızı karşılamak zorunda. Van depreminden sonra sınıfta kaldığımız çok açık. Ama o deprem İstanbul’da olsa, hayatta kalmayız. Deprem bir doğa olayıdır. Ama deprem afeti doğa olayı değildir. Deprem afeti insanın eliyle yapılna bir bir olaydır. Afet kısmı tamemen bilinçsizlikten, planlama eksikliğinden, yapılması gerekip de yapılmayan yada tam tersi yapılması gerekmeyip de yapılanlardan kaynaklanıyor. Deprem gibi afetler anında ne yapılacağına dair hiç bir yerde yönlendirme konuşmamış. Ya da çoğu yerde korunaklı yer yok, varsa da, bunların neresi olduğu belirtilmemiş. Bunlar üzerinde de çalışılması lazım.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
170 kadar sivil toplum örgütüne mail aracılığıyla toplantı bilgisi verildi. Bazılarına faks gönderildi, bazılarına randevularda bilgiler verildi. Ayrıca telefonlar edildi. 2 STÖ 2 siyasi parti temsilcisi geleceğini söyleyip gelmediler. Toplantı hem katılımın az olması hem de ilgili sivil toplum örgütlerinin katılmaması sebebiyle 2 saat sürdü.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Tüm İstanbul milletvekillerine SMS yoluyla toplantı bilgisi verildi. AK Parti Grup başkanvekili aracılığıyla bir milletvekili görevlendirdi. Ancak kendisi toplantıya katılmadı.
MEDYA İLE
Basına, ajanslara mail yolu ile haber verildi.
13.11.2011 İstanbul kMM Toplantı Tutanağı
previous post