Yer : Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi
Tarih : 05.12.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1. Adaleti Savunanlar Derneği / ASDER (Gürcan Onat)
2. Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu (Abdulhakim Daş)
3. Kamu Harcamalarını İzleme Platformu, Çocuk Çalışmaları Birimi (Gözde Durmuş)
4. Kamu Harcamalarını İzleme Platformu, Sosyal Harcamalar Grubu (Nurhan Yentürk)
5. Sosyal Demokrasi Vakfı (Güliz Kaptan)
6. Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu (Abdulhakim Daş)
7. Helsinki Yurttaşlar Derneği (Hale Akay)
8. Sağlık Hakkı Hareketi Derneği (Mustafa Sütlaş)
9. Türkiye Barış Meclisi (Faik Akçay)
10. Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (Abdullah Karatay)
b. Mecliste Grubu Bulunmayan Siyasi Parti ve Hareketler:
1. Liberal Demokrat Parti (Alp Pamir)
2. Hak ve Özgürlükler Partisi (Mehmet Ali Erdoğan)
c. Gözlemci:
Aytuğ Şaşmaz (Sabancı Üniversitesi)
d. Katılan Milletvekili: Yok.
e. Belediye Başkanı: Yok.
f. Diğer Katılımcılar:
Çeşitli kuruluşlardan ve halktan 2 kişi izleyici katıldı.
g. Medya: Yok.
Moderatör: Prof. Dr. Ahmet İnsel
2011 Bütçesi hazırlanırken….
Genel konu: Devlet Bütçesi Türkiye’nin ihtiyaçlarını ne ölçüde karşılıyor?
Yerel konu: İstanbul Belediye Bütçesi İstanbul’un ihtiyaçlarını ne ölçüde karşılıyor?
Konuşulanlar: “Devlet Bütçesi Türkiye’nin ihtiyaçlarını ne ölçüde karşılıyor?”
Ahmet İnsel: 2011 yılı bütçesi şu anda yasalaşmak üzere. Devlet bütçesi aralık ayının son günü yasalaşmak zorundadır. Meclis bütçeyi 1 Ocak’tan önce onaylamazsa, devletin yaptığı her harcama yasadışı olacaktır. Dolayısıyla tüm dünyada geçerli olan bir bütçe takvimi vardır. Bu takvim Ocak- Şubat ayından itibaren Maliye Bakanlığının Başbakanlık üzerinden verdiği ilk direktiflerle başlar. Ağustos ayına kadar aşama aşama bütçe hazırlamak ile yükümlü kuruluşlar bütçe önerilerini oluşturur. Sonra bu öneriler toplanıp, önce Bakanlar Kurulunda sonra Bütçe Komisyonunda, en son Meclis’te tartışılır ve oylamaya sunulur. Daha sonra da bütçenin nerelere harcandığına dair nihai bir bütçe kapaması yapılır. Türkiye’de geçerli olan bütçe takvimi dünya’nın takvimi ile aynıdır. Ancak iki fark var. Birincisi milletvekillerinin denetiminin az olması. İkincisi, bazı ülkelerde yeni bir harcama öneren milletvekilinin bu harcamanın ne olduğunun yanı sıra finans kaynaklarını da araştırıp belirtmesi gerekiyor. Bu her ülkede olmayan bir şey. Ama bu olmadığı için milletvekillerin elinde bu önerinin mali kaynağını belirten kaynak olmadığı için ancak konuya hakimse bu konuda konuşabiliyor. Bu kaynağı oluşturacak kurumlar yok mecliste. Bu yüzden biz mecliste bütçe paketinin siyasi değerlendirmesini yapıyoruz. Fakat bunun mali değerlendirmesi, bu yükün nasıl karşılanacağı bilinmiyor. Bütçe tartışmaları genel kurulda değil komisyonlarda yapılır. Komisyonlar hem bütçe önerisini değerlendirirler hem de hükümet politikasını tartışırlar.
Nurhan Yentürk: Bilgi Üniversitesi’nde akademisyenler ve STÖ’lerin yardımı ile çeşitli alanlarda ‘nasıl izleme yapılır?’ ı anlatan raporlar ürettik. Askeri, sosyal harcamalar, çocuk- gençlik, engelli gibi hak temelli sivil toplum kuruluşlarının çalıştığı ama devletin bu konuda nasıl harcama yaptığını bilemediği konulardı. Bunun için raporlar hazırladık, eğitimlere başladık. Ve bu eğitimlerin sonunda bir platform oluştu. 2009 krizini çıkarsak bile faiz harcamalarında genel bir azalma söz konusu, dış borçlar ödendiği için. Bu faiz harcamalarının düşmesi toplam bütçeyi azaltması, faiz harcamalarının yerine ne harcanması gerektiği tartışılması gerekiyor. Plan- Bütçe Komisyonuna gelen bütçe tartışmalarındaki bütün bilgiler idari bölümde kalıyor. Milletvekilleri bu bilgileri görmüyor. Mesela çocuklar için bütçede nasıl bir yer ayrıldığı sorulduğunda anlaşılıyor ki onlarda bilmiyor. Ve bu bütçenin kabulü için onlar oy veriyor. Ama bunun da farkındalar. Komisyona maliyeci bürokratlar istihdam etme kararı almışlar, onaylanmış ve bütçeye konulmuş. Dolayısıyla bir birim kurmak istiyorlar ve bu önemli bir şey. Bu birimin kurulması ve kurulduktan sonra sivil toplum ile bağının kopmaması için onları eğitimlerimize gözlemci olarak davet ediyoruz. Sayıştay kanunu çıkarsa, hiç yapılmayan performans denetiminin yapılabilme olasılığı ortaya çıkıyor. Ve bu denetim görevi sayıştaya verilmiş oluyor. Şimdiye kadar yapılan denetim ne harcandığına dair oluyordu, şimdi ne sonuç alındı olacak. Şeffaflık konusunda önemli gelişmeler var. Belgeleri internete koymak zorunda olacaklar. Faaliyet raporları daha çok yapılanlar üzerine, daha gelişmesi için bizim soru sormamız gerekiyor. Şeffaflık konusunda gelişmeler olmasına rağmen savunma üstü kapalı bir alan. Gerekli belgeler veriliyor, ancak ödenek cetveli gizli. Maliye bakanlığının 17 sayfa ödenek cetveli var, ama savunma için 2 sayfa söz konusu. Milletvekilleri de sadece bu 2 sayfayı görüyor ama yine de bu cetvele onay veriyorlar. Bu da önemli bir sorun.
Ahmet İnsel: 2004’ten itibaren bizdeki bütçe tasnif mekanizması değişti. Artık biz fonksiyonel tasnifin yanında ekonomik tasnif de yapıyoruz. Bu tasniflerin altına mı iniyorsunuz?
Nurhan Yentürk: 2004’teki kanun ile birlikte 2006’dan itibaren her idare harcamalarını verirken farklı şekilde tasnif ediyor. Bir tanesi sosyal, hangi amaçla harcama yaptığını bize gösteriyor. Avrupa Birliği de bu tasnifi kullanıyor. Genel kamu hizmeti, savunma, eğitim, din kültürü, sosyal güvenlik, sağlık gibi amaca yönelik tasnif edip bize veriyor. Oradan sadece savunma veya sosyal güvenliği aldığımızda yeterli olmuyor. Burada altına girmek değil üstüne çıkmak gerekiyor. Çünkü burası sadece bütçe olduğu için genel bütçenin ve özel bütçenin idareleri kapsıyor. Oysaki biz biliyoruz ki, sosyal harcamalar yapan Sosyal Güvenlik Kurumu var, Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Fonu var. Dolayısıyla sosyal harcamayı hesaplayabilmek için onun üzerine ekleme yapıyoruz. Bu eklemeleri yaparken de, Avrupa Birliği’nin sosyal koruma harcamaları hesapladıkları bir yöntem var, ondan yararlandık. Ama bazı harcamalar tam tersi. Örneğin çocuk’a bakmak gerektiğinde çocuklar için ayrılmış ayrı bir bütçe yok. Diğer kalemlerin altında yer alıyor. Bunları hesaplarken de diğer bütçelerin altına bakıyoruz.
Ahmet İnsel: Kalem olarak bakıldığında askeri harcamaların 2002’den itibaren milli eğitim harcamalarından geriye düştüğü görülüyor. Diğer kalemlerden de destek aldığı halde aslında askeri harcamalar eğitim harcamalarını gerisinde ama bu Türkiye’de pek inandırıcı anlatılamıyor.
Nurhan Yentürk: Şeffaf olunmadığı sürece bu görülmeyecek. Basına bakıldığında toplam bütçenin askeri harcamalara ayrıldığı söyleniyor ki, bu mümkün değil, batardık. 2001 ile beraber bizde askeri harcamada göreli azalma var. Ama biz örtülü ödeneği de ekleyerek en yüksek harcamayı tahminen hesapladık. Ama azalma görülüyor. Ama biz bu düşüşün yeterli olmadığını, Avrupa Birliği’nin ortalamasına düşürülmesini hedefledik platform olarak.
Gürcan Onat: Bu kadar bütçe açığı verilen bir ülkede başbakan olmak zor. Bu durumun ne kadar kötü olduğunun farkında olmak gerekiyor. Birçok konuda israf yapılıyor. Devlet bu israfı durdurursa bütçeye olumlu katkısı olur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütçesi açık olarak verilmiyor, ama biliniyor ki en disiplinli kurum Türk Silahlı Kuvvetleri. Kendi içinde bütçesini sıkı takip ediyor. Bütün kurumlar bütçe planını hazırlayıp, tahsisatı yılsonunda bitirmek zorundadır. Bitirmezse soruşturma açılır. Silahlı Kuvvetler bunu uyguluyor. Neden bitmedi, bitirilmeyecekse neden istendi şeklinde. Bunun olumsuz tarafı; bütçeyi bitirebilmek için gereksiz harcamalar yapılmasıdır. Dünyada en büyük bütçe silahlara ayrılıyor. Diğer ülkeler silaha yatırım yaptığı için bizim yapmamamız olmuyor. Çünkü bu işin bir de caydırıcılık yönü vardır. Hangi tankın, uçağın alınacağına hangi füze sistemine geçileceğine siyasiler karar veriyor. Genelkurmay tabiî ki etkili ama siyasilerin daha kararlı olması gerekiyor. Diğer ülkelerle birlikte dünyada silah harcamasında azalma yapılması gerekiyor. Silah sistemlerini modernize ettiğimiz taktirde gereksiz harcamalar azalır. Askerlik süresinin azalması gerekiyor. Orduevlerine bütçede pay ayrılmamalı, onların kendi karları ile geçinmeleri sağlanmalıdır. Güneydoğu sorunu siyasi olarak çözüldüğü takdirde bütçeye olumlu katkısı olacaktır. Oradaki askeri harcamaların, atılan bombaların da bütçede yeri var çünkü. Bütçede yer alması gereken şeyler; Güneydoğu’da yatırım yapılmalı. Bu yatırımlar Kürt sorununa da yardımcı olacaktır. Sağlık hizmetleri, milli eğitim bütçesi daha fazla olmalı. Eğitim sistemi üzerine çalışmalar yapılmalı. Vakıf müesseseleri tekrar eski etkili konumuna getirilirse, bütçe içinde yer olan bazı harcamalar bütçeden çıkarılabilir. Bir de zekât müessesesi var. Zekâtlar bütçe içinde değerlendirilirse bu da bütçe için faydalı olur.
Mustafa Sütlaş: Bütçeyi konuşurken aslında toplum olarak harcama kalemleri üzerinden bütçeyi değerlendiriyoruz. Oysa bütçeyi oluşturan doğrudan doğruya toplumdur. Son dönemde bütçenin genel harcamaları içinde vergi gelirlerinin büyüklüğünü göz önüne aldığımızda toplumun bu konuyu da tartışması gerekir. Vergilerin dolaylı vergiler üzerinden hesaplanması daha büyük haksızlık ve eşitsizlik. Göz önüne almadığımız ama almamız gereken bütçe değerlendirilmesi sırasında bütçenin oluşumu, uygulanması ve sonuçlarının birde toplumsal maliyeti var. Bu maliyeti de hesaba katarak bütçeyi hazırlamak gerekiyor. Mesela sağlık ocakları sistemi yerine aile hekimliğinin getirilmiş olması bireye sağlık hizmetine ulaşma bakımından getirilecek ek yükleri itibariyle bütçede görünmeyen ama sağlığa harcanan miktarı çoğaltan bir unsur. Ve bunun içindeki bireyin payını da çoğaltıyor. Yine bütçenin bir sigorta sistemi ile sağlık bütçesinin karşılanıyor olması gene toplumsal maliyet bakımından bireye yönelik sorun oluşları itibariyle bu harcamaları büyüten bireyin bunun içindeki payını büyüten başka bir unsur. Dolayısıyla bütçeyi bu açıdan da ele almak gerekiyor. Sağlık alanından baktığımızda, bütçe anayasada yazan sosyal devletin içini dolduran sağlıkla ilgili devletin yapması gereken şeyleri yapan bir bütçe değil. Hizmeti gerçekten veren bir noktada değil. Tam tersine bir tüketim ekonomisini ve sağlık üzerinden kar elde etmeyi tetikleyen bir yaklaşıma denk geliyor. Bütçedeki sağlığa yönelik kalemler sağlığa değil, hastalıkların tanı ve tedavisine giden harcamalar şeklinde. Oysa sağlık dediğimiz şey sadece hastalıkların tanınmasından ve tedavisinden oluşmuyor.
Ahmet İnsel: Herkes açık veren bir devlet bütçesinin kötü olduğu konusunda hemfikir görünüyor. Aslında özellikle kriz dönemlerinde fazla açık vermeyen devlet bütçesi korkunç bir şeydir. Krizi daha da derinleştirir. Birincisi açık vermek mutlaka kötü müdür? Daha doğrusu ne kadar bir bütçe açığı kötüdür? Ona bakmak gerekiyor. İkincisi Türkiye’de devlet bütçesi açık veriyor mu? Aslında vermiyor. Faiz dışı harcamalara baktığımız zaman devlet alınan vergilerden daha az harcama yapıyor, topluma yönelik. Faizi ödediğimiz zaman devlet bütçesi açık vermeye başlıyor. Faiz ödenmesi de yanlış bir şey değil. Devlet bütün harcamalarını vergi ile mi karşılamalı, bunu da tartışmamız gerekir. Bence devletin gelirlerinin vergiden oluşması gerekiyor.
Abdullah Karatay: Aslında bütçe hazırlanması hem teknik bir konudur hem de siyasi. Teknik ve zor olan kısmını toplumun haberdar olmaması, bilmemesinden anlıyoruz. Bir de bütçe bir dağıtım işinden çok bir toplama işidir aslında. Dolayısıyla bu toplama kısmını da tartışmak gerekiyor (vergi vs.). Kamu Bütçesi İzleme Raporunda üzerinde durulması gereken İki konu var önemli olan, biri sosyal koruma bütçesinin Avrupa Birliği ülkelerinin ortalamasından iki kat daha az olması. Diğeri sosyal transferler sonrası yoksulluk oranlarındaki düşme düzeyinin farklılıkları. AB ülkelerinde sosyal transferler sonrası yoksulluk oranı 10 puan düşerken, bizde ancak üç puanlık bir düşme gerçekleşmiştir. Bu da sosyal harcama transferlerimizi etkin kullanmadığımızı; devletin yurttaşı ile ilişkisinin ihtiyacı karşılayacak düzeyde olmadığını göstermektedir. Özellikle AKP döneminde çokça dillendirilen sosyal yardımın sosyal hak temelli olmadığı, inayetçi ve düzensiz bir tarzda olduğu tarzdaki açıklamamaları anlamak için bu ilişkiye bakmanın önemini göstermektedir. Yani bizim yoksullarla ilişkimizi ve bütçeyi de açık bir şekilde ortaya çıkarıyor. Bir arkadaşımızın sosyal devlet yerine aile ve vakıfları göreve çağırmasını da yanlış buluyorum; kentsel yoksulluğun bir ‘sosyal sorun’ haline geldiği bir dönemde bu tür öneriler yoksullukla mücadeleyi sekteye uğratır. Yani eğer sosyal korumaya verdiğimiz bütçenin bir kısmını da aslında vakıflar, aile gibi bütçe dışı kalemlere havale edersek toplumun bu işte %20’sine tekabül eden yoksullarla ilişkimizi de görünmez alana havale ederiz. Bütçenin açık vermesi iyimidir kötümüdür sorusuna ise şartlı cevap vermek gerekir. Bütçenin açık vermesi gerekiyor ama ihtiyacı daha çok olana vermesi şartı ile.
Nurhan Yentürk: Sosyal harcamalara %13 pay ayrılmış bütçede. Bu %13’ün içindeki %7’si devletin sosyal güvenlik kurumunun açıklarını kapatmak üzere ayrılır. Kalan %5 sağlık, sosyal yardımlaşmaya yönelik. Yoksullara kalan ise %1. Yani sosyal koruma denilen şeyin büyük kısmı primini ödeyen kişilere gidiyor. Askeri harcamalarla ilgili, en önemli kısmı %75’i milli savunma harcamaları. Ödenek tabiki tamamen askeriye gitmiyor, ama kapalı ödenek olduğu için biz hepsi askeriyeye giderse diye kabul ediyoruz.
Mehmet Ali Erdoğan: Türkiye’de sorunlu iki bütçe var. Biri Milli Savunma Bakanlığı bütçesi diğeri Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi. Türkiye dünyada diğer harcamalara göre en çok askeri harcamalar yapan ülkelerden biri. Diyanet İşleri Sünni, Hanefi mezhebine mensup vatandaşlar için örgütlenmiş bir kurum. Ama maalesef tüm Türkiye’yi sömürmeye çalışan bir teşkilat olarak çalışıyor. Ülkedeki en az 15-20 milyon Alevinin, 1 milyon gayrımüslimin vergilerinden bu kuruma kaynak aktarılıyor. Bu adaletsizliğin kaldırılması için Diyanet İşleri’nin bütçeden kaldırılması gerekiyor. Milyonlarca insan açlık sınırında yaşıyorken Laik bir ülkede Diyanet işlerine bu kadar bütçe ayrılması adaletsizlik. Gürcan bey’in Güneydoğu dediği, bizim Kürdistan dediğimiz bölgede yaklaşık 25 yıldır süren bir savaş var. Ve bu savaşa harcanan miktar ortalama olarak 400 milyar dolar civarında. Böyle büyük bir bütçe siyasilerin çözmesi gereken bir sorun için harcanıyor.
Abdulhakim Daş: Örtülü ödeneğin doğuda ve güneydoğuda nasıl kullanıldığı önemli. Çünkü en fazla örtülü ödeneğe ihtiyacı olan yer orası. Gizli harcamaların yapılması gereken yer orası. Faili meçhullerin arttığı dönemde bölgede örtülü ödenek artmış. Bu da bir şeylerin göstergesi. Bunun önüne geçilemez ancak, örtülü ödeneğin daha şeffaf olması gerekiyor. Vergiler gönüllü verilmiyor, zorla alınıyor biraz da.
Güliz Kaptan: İnsanlar elmas gibidir, pek çok yüzümüz vardır bizim. Ben CHP’li yüzümle bütçeyle ilgili değildim, SODEV’li olarak da daha çok sosyal demokrasiyle ilgilendim. Bir de eczacı yüzüm var ki bütçenin % 5’lik sağlık payının mağdurlarındanım. Eczacılar ilacın % 80 ini devlete satar. Depoya ay sonunda öder devletten 3 ay sonra alır! Bugün burada çok şey öğrendim, Teşekkür ederim.
Faik Akçay: Örtülü ödenek konusunda; bütçeye konulmayan harcamasında zaman sorunu olan önemli harcamalar yapılabilir. Eğer bir harcama ülke yararına ise, bunu gizli olmaması gerekiyor diye düşünüyorum. Gizliliğin olduğu yerde kirliliğin, çürümüşlüğün olması kaçınılmaz. Türkiye’de uygulanmasına bakıldığında, örtülü ödenek adı altında yapılan harcamaların genellikler seçilmişler üzerinden onaylı olduğu doğrudur.
Nurhan Yentürk: Örtülü ödenek diyince herkes bu ödeneğin Milli Savunmaya gittiğini düşünüyor. ama gitmek zorunda değil, belki küçük bir miktarı gitmiştir, gidiyordur ama daha önemli olan nokta, zaten Milli Savunmaya ayrılan bütçenin çok fazla olması. Önce onu azaltmamız gerekiyor.
Gözde Durmuş: Devlet bir politika belirlemiş stratejik planda, mesela Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu, koruyucu ve önleyici hizmetleri esas alacağız demiş. Ama bütçeye baktığımızda sosyal yardım hizmetine dönmüş. Genel olarak medyada, kamu idaresinde çocuklar için; çocuklar çok önemli, çocuklar geleceğimiz deniliyor, ama bütçeye yansımasını göremiyoruz. Biz harcamalara bakarken 0-18 yaş arasına baktık ve çocuğun korunmasına ilişkin harcamalara öncelik tanıdık. Çocukların oy potansiyeli olmadığı için politikada çocuklar öncelikli değildir. Biz sağlık alanında; sosyal hizmetler, sosyal yardımlar, adalet bakanlığı’na bakıyoruz. Burada çocuk yok.
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
Konu ile ilgili çalışma alanı olan 30- 40 arası sivil toplum örgütü, meslek odaları ve sendikalar toplantıya çağrıldı.
b. Milletvekilleri ile
Her parti için çağrıda bulunuldu.
c. Katılımcılarla
Tüm katılımcılara mail ve faks yoluyla haber verildi.
d. Medya ile
Tüm medya kuruluşlarına mail yoluyla haber verildi.
Değerlendiren: Selin Karakartal
05.12.2010 İstanbul kMM Toplantı Tutanağı
previous post