Yer: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi
Tarih: 05.09.2010
Katılımcılar:
Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1. Adaleti Savunanlar Derneği / ASDER (Gürcan Onat)
2. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı / TESEV (Koray Özdil)
3. Sağlıklı Gıda Platformu (Bülent Deniz)
4. Toplumsal Olayları Araştırma ve Yüzleşme Derneği (Aytekin Yılmaz)
5. Bağımsız İletişim Ağı / Bianet (Tolga Korkut)
6. Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu (Abdulhakim Daş)
Mecliste Grubu Bulunmayan Siyasi Parti ve Hareketler:
1. Yeşiller Partisi (Serkan Köybaşı)
2. Liberal Demokrat Parti (Alp Pamir)
3. Ezilenlerin Sosyalist Partisi (Mukaddes Çelik)
4. Hak ve Özgürlükler Partisi (Mehmet Ali Erdoğan)
Gözlemci:Besim Sertok
Katılan Milletvekili:Yok
Belediye Başkanı:
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş adına Belediye Başkanı danışmanı Prof. Dr. İbrahim Baz katıldı.
Diğer Katılımcılar:
Çeşitli kuruluşlardan, partilerden ve halktan 10 kişi izleyici katıldı.
Medya:
1. Zaman Gazetesi (Hasret Güler)
2. Dicle Haber Ajansı / DİHA (Evrim Kepenek)
3. Hürses (Zeki Kentel)
Moderatör: Şanar Yurdatapan
Genel Konu: "Referandum, sivil anayasaya giden yolun neresinde?"
Yerel Konu: "İstanbul'da 3. köprü şart mı?"
Konuşulanlar:
Yerel Konu: "İstanbul'da 3. köprü şart mı?"
Serkan Köybaşı (Yeşiller Partisi) : 3. Köprünün yapımının doğaya az miktarda tahribat vereceği yanlış. 896 bin ağaç kesilmiş durumda ve köprü güzargahı üzerinde 1. 610 372 ağacın kesileceği Orman Bakanlığı’nın resmi belgesinde yazıyor. Sadece ağaçlar da değil, Ekosistem de var. (Su havzaları, bitki örtüsü, hayvanlar, göçebe yırtıcı kuşlar) hepsi etkilenecek. Çok büyük bir doğa tahribatı. Kuzey rüzgarları ile taşınan tozlar kesilecek ağaçlara tutunuyor. Ağaçlar kesildiği taktirde bu musluk sularının kirlenmesi demek. 3. Köprünün alternatifleri var (2 Milyon Ağaç için İstanbullu raporunda alternatif çözümler var), Marmaray projesi bittiği zaman köprüye gerek kalmayacak.
İlan edilen güzergah Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından elenen en kötü 6 güzergah arasında ilk sırada elenen güzergah. Burada amaç farklı, yeni bir İstanbul yaratacak. Yeni yerleşim alanları açılacak ve İstanbul’un nüfusu artacak. Nüfus artışı yeni trafik sorunları demek. Alternatifler İstanbullulara sunulup seçim hakkı verilebilirdi. Hadi gelin ismini siz koyun demekle olmuyor bu iş.
Tolga Korkut (Bianet) : Şu an İstanbul’da ne kadar araç var? Köprü bittiğinde ne kadar olacak? 3. Köprü trafik yükünü ne kadar azaltacak? Tamamlandığında işletmesi kimde olacak, yıllık cirosu ve kar ne olacak, nereye aktarılacak? Toplumsal maliyet hesaplandı mı , hesaplandıysa nedir?
Bülent Deniz (Sağlıklı Yaşam Platformu): Sim City bilgisayar oyununda ne kadar yol yaparsan yap, nüfus arttıkça onlar yetmiyor ve iflas ediyorsun. Otomobil geçişi sorunu çözmez. Ne yapılması gerektiği İstanbul halkına sorulmalı. Yeni tüketici hakları ihlalleri olacak gibi gözüküyor.
Gürcan Onat (ASDER) : Osmanlı döneminde “matbaa gelsin mi, gelmesin mi” tartışmasına benzettim bunu. Belediye bu konuyu İstanbul halkına sorabilir, sormalıdır. Deniz yollarının yeterince kullanıldığını düşünmüyorum. Deniz ulaşımı yeterince kullanılırsa 3. Köprüye ihtiyaç kalmayabilir. Ama şu an 1. ve 2. Köprünün ne kadar yetersiz kaldığını trafikte sıkışınca çok iyi idrak ediyoruz. 3. Köprü transit geçecekler için yapılacaksa neden olmasın diyorum, ama bu konuda İstanbul halkının detaylı olarak bilgilendirilmesine çok ciddi ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Alp Pamir (LDP) : Tüm konuların tartışıldığı ve en sonuncu olacak 3. Köprünün karşımıza çıktığını düşünüyorum. Gelişmiş ülkelerde Ro-ro taşımacılığı fazlasıyla kullanılıyor. Yükü bu deniz taşımacılığı ile sınırsız taşıyabilirsiniz. 3. Köprü ihtiyacı devletin taşımacılığa vermediği önemin sonucudur. Ayrıca bir köprü yapılacaksa bile yasalara uygun olarak
yapılması gerekir. Şehir içindeki gişeler kalkmalı, trafik rahatlatılmalıdır.
Abdulhakim Daş (DGD) : Su havzalarını ve ağaçların yoğun olduğu bir bölgede bu tahribatın yapılması yazık. Geriye dönüş olmayacak gibi gözüküyor. Toplum şunu bilmeli; toplu ulaşım araçlarına yatırım yapılması gerekir. Göç durdurulmadığı müddetçe (Kürt sorunu veya ekonomik sebeplerle) daha da zor olacak.
Aytekin Yılmaz (Yüzleşme Derneği) : Ne kadar köprü yapılsa da çözüm değil. Belediye Başkanı Danışmanı’nın söylediğine göre, İstanbul’da günde 600 araç trafiğe çıkıyor çünkü. Bunu önü nasıl alınabilir. Köprü yapımı kıyameti koparmayacak ama çözüm de olmayacak.
Koray Özdil (TESEV) : Kentsel muhalefet hareketleri kentsel dönüşümünde ortaya çıktı. Çağrıldılar mı?(Çevre ve köprü ile ilgili hareketlere, odalara… çağrılar gönderildi.)
İbrahim Baz (İstanbul Belediye Başkanı Danışmanı): İstanbul’un en büyük sorunlarının başında plansız yapılaşma ve bunun yarattığı sorunlar geliyor. İl sınırları bugün 5500 km karedir. 5 Yıl önce bunun 1/3 ünü denetleyebiliyorduk. Diğerlerini ilçe veya belde belediyeleri yapıyordu. Onların planlı ve plansız politikaları vardı. 2. Köprü ve bağlantı yollarının İstanbul’un kaçak ve çarpık yapılaşmasında önemi rol oynadığı iddia edilir. Bu tespit doğrudur. Ancak denetlenemeyen yapılaşmalar bunda önemli rol oynamıştır, bu yapılaşma tek başına köprünün oluşundan kaynaklanmamıştır. Bu kaçak ve çarpık yapılaşmanın ardında hızlı sanayileşme ve bunun neticesinde İstanbul’a olan göç yatmaktadır. 2005’in başında İBB’sinde, İMP (İstnabul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi) oluşturuldu. İBB sınırları İstanbul sınırlarına getirildi. Ve İBB’si tüm metropoliten alan planlamasından, yönetilmesi ve icrasından sorumlu hale geldi. İMP’de İstanbul’un 1/100.000 ölçekli arazi kullanım kararlarının yer aldığı bir tür İstanbul’un İmar ve Plan Anayasası diyebileceğimiz İstanbul İl Çevre Düzeni Planı üretilmiştir.Geçmiş de su, çöp ve atıklar en önemli sorunlar rasında sıralanırken, günümüzde İstanbul’un başlıca temel problemleri olarak ulaşım, deprem ve kentsel dönüşüm, nüfus artışı gibi konular öne çıkmaktadır.
Bilindiği gibi, İstanbul bölgenin ve ülkemizin en büyük sanayi kentidir. İstanbul’un bu özelliği daha da büyüme eğilimindedir, Bunun önü alınmalıdır. Bu ve benzer sorunların çözümüyle ilgili çeşitli vizyonlar ve çözüm önerileri planda ortaya konmuştur. Bu öngörülerden bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz.
İstanbul sanayisinin desantralize edilmesi, yenisinin önünün açılması.
· Mevcut sanayileriyle devam edilmemeli. Her iki yakada da ileri teknolojileri kullanan, bunlara dönüşen sanayi alt yapıları öngördük.
· İstanbul’ un bir hizmet kenti ve finans merkezi olması. Ama bu da ulaşımı sorun haline getiriyor.
· Kentsel dönüşümün halka anlatılması. Kentsel dönüşüm ihtiyaç mıdır?
· Toplu ulaşım sistemleri raylı sistem olarak gerçekleştirildi. Tüm İstanbul’u kapsayacak raylı sistem planı hazır. Bu sistem İstanbul’un birincil çözümüdür.
Köprülerin kapasiteleri FSM’ de günde 230 bin araç, Boğaziçi’nde ise 190- 200 bin. Uluslar arası standarda göre 2 kat kapasite ile kullanıyoruz. Raylı sistem öncelikli ama yakalar arası geçiş için köprü şart. Nüfus azalmasına rağmen ileride 4. , 5. Köprü olabilir. Refahın artması durumunda, araç kullanımının artması durumunda bu kaçınılmaz.
3.Köprü sadece bir İstanbul projesi değil. Bölgesel ulaşım projesi yaklaşımlarının bir sonucudur. Bunu beraberinde yeni ulaşım güzergahları da olacaktır. Marmaray günde 1,5 milyon taşıyacak. 2023’de yakalar arası geçiş yapacak kişi sayısı 3,5 milyon olacak. Şu anda bu sayı 1,5 milyon. Bu göz önünde bulundurulmalı. Deniz ulaşımı konusunda planlar var. İDO’ nun projeleri var. Özellikle lojistik ile ilgili.
10. Besim Sertok : Soru değil, ama bazı düzeltmeler gerekiyor. 100.000 lik plan+rapor+ ekler var, bunlar bir bütün. 100.000 lik Plan raporlarında 3. köprü yapımı halinde şehirleşmenin zarar göreceği, yeni karayoluna ihtiyacı olmadığı gibi ifadeler var raporda. Ayrıca bu planda 3. köprü yok, burada bize gösterilen paftalara sonradan eklenmiş köprü güzergahı. Bunlar alt ölçekli plana nasıl işlenecek. Başbakan “3. Köprü cinayettir” diyordu. Ne değişti? Köprü kentsel gelişimi olumsuz etkileyecek mi? Kuzeye gelişme olacak mı?
11. İbrahim Baz: Plan hazırlanırken 3. Köprü değerlendirilsin önerisi vardı. (Karayolları ve Ulaştırma Bakanlığı’ndan) Kendi yaptığınız çevre plan kapsamında değerlendirin demişti. Plan mevcut yollara dair şeylerde içeriyor. Kuzeye gelişme söz konusu değil.
12. Serkan Köybaşı: ileride 4. Ve 5. Köprü’ leri tartışıyor olabiliriz, yeni araç sayısı artabilir, dediniz. Sanayiyi desantralize ediyoruz ki kıta değişmesin. Kıtalararası geçiş artacak. Baştan başarısız olacağı belli değil mi? İBB geleceği öngöremiyor mu?
13. Tolga Korkut: 3. Köprüden sonra trafik yükü ne olacak? TEM (açılımı Avrupa aşırı otoyolu) D100 (E5) yetmiyor diye yapılmıştı. 3. Köprünün 6. kısır döngüye girmemesinin garantisi nedir?
14. Abdulhakim Daş: İstanbul’un aldığı göç ve ulaşım yükünün artması arasındaki bağlantı nedir?
15. İrfan Uzun (İBB Genel Sekreter Yardımcısı) : Çevre düzeni planını gerçekleştiremezseniz, planmış kıtalararası seyahat edenlerin sayısı artar. Nerede yaşamak istiyorsak, işimizi de oraya almamız lazım. Bize de bireysel olarak iş düşüyor. Her merkezin kendi içinde yaşaması sağlanmalı. Bu trafiği bayağı azaltacaktır. İleride İstanbul’un nüfusu 16 milyon olacak. 4. veya 5. Köprü gerekli mi bilemeyiz şu anda.
16. Serkan Köybaşı : İleride oluşacak sorunları göremiyoruz diyorsunuz o zaman?
17. İBB: Planladığımız bir İstanbul’a dönüşebilirsek diyoruz. Tespitlerini yapıyoruz. İstanbul’da sürdürülebilir ekolojik ve ekonomik yaşam 16 milyon nüfusla sağlanabilir. Bunu aşarsak ödün vereceksiniz demektir. 25 milyonları görenler iptal ediliyor, 16 milyona revize ediliyor. 16 milyon projeksiyonda 3. Köprü yok
18. Besim Sertok: Bu proje Belediye’nin projesi mi Ankara’dan mı geldi?
19. İBB:Bu proje bizim değil. Ankara’dan gelen kenarları planlıyoruz. Ben seni saymıyorum, diyemezsiniz.
Genel Konu: "Referandum, sivil anayasaya giden yolun neresinde?"
Mukaddes Çelik (ESP) : Evet veya hayır’da somutlanan gelişmeler anayasa değişikliğinde bugün rejimin içerisindeki iki kliğin egemenlik alanları için kapışması aslında. Emekçilerin çıkarlarının sömürüsü üzerinden iki egemen kliğin kendine alet edilmesi olur evet ya da hayır’a katılmak. Hayır cephesi; bu düzenin bütün kirini, pasını, katliamlarını savunmayı temsil ediyor. Evet cephesi de, neoliberal düzenin Türkiye’ye biçtiği yeni kirli misyonu yüklenmeyi ifade ediyor. İkisi de tüm ezilenlerin ve emekçilerin çıkarlarına karşı duruşlardır. Boykot ise onların kendi talep ve insiyatifleriyle politika sahnesine çıkabilmesini demektir. Referandumu gündeme getiren AKP’nin eşitlikler ilgili maddede yaptığı değişiklikte, kadınların muhtaç olarak anılması bile eşit yurttaşlık anlayışına sahip olmadığını gösteriyor. AKP değişiklik paketinde Kürtlere, Alevilere, ezilen cinsel kimliklere eşit haklar ve özgürlükler yok. Oysa bu memlekette Kürt sorunu özgürlük sorunun başında geliyor. Kürtler özgür değilse, Türkler de olamıyor, kadınlar da, emekçiler de olamıyor. Boykot cephesi tüm ezilenlerin bütün bu talepleri için bağımsız bir mücadele yolu açmak anlamına da geliyor. Bu anlayışla Ezilenlerin ve Emekçilerin Cephesi kurulmuştur.
Sorunuz üzerine; Bu anayasa oylamasında evet ya da hayır’a yedeklenmeden boykot cephesiyle yürümek, sivil demokratik bir anayasa mücadelesinin de önünü açacaktır. Eşitlik, özgürlük, adalet, ezilenler ve emekçiler için bu oylamayı reddetmek, bu talepler doğrultusunda mücadeleyi geliştirmekle başlar.
Mehmet Ali Erdoğan (HAK-PAR) : “Tek” millet vurgusunu geçiştiriyor Başbakan. Demokratikleşme bir koşu ise, referandum bir “start” tır. Statükocu geçişler bu koşuya başlanmasını istemiyorlar. Biz bu başlamaya evet diyoruz.
Gürcan Onat (ASDER): Referandumda meseleye politik bakılmamalı. Ama bunun tam aksi yapılıyor. Muhalefet partileri İktidar partisinden gelen teklife ne olursa olsun hayır diyor, parti mensupları da Parti yöneticileri ne derse hiç düşünmeden kabul ediyor. Bu yanlış. Sorunuzun cevabını verecek olursam; Referandum sivil anayasaya giden yolun tam merkezinde duruyor. 28 Şubat süreci ve sonrasında yaşananları hep birlikte gözlemledik. Yerleşmiş, kangren olmuş statükocu bir yapı önümüzde duruyor. Halkın yararına bir çalışma yaptığınızda hemen parti kapatma davası ile yüz yüze geliyorsunuz. Bu nedenle referandumu çok önemsiyor ve evet diyoruz. Yaş kararlarının yargı yoluna açılması bizi çok ilgilendiriyor. Bu referandum ile kapı aralanacak ve bundan sonra sivil anayasaya giden yolda daha rahat yürünecek. Evet ve devam.
Bülent Deniz (Sağlıklı Yaşam Platformu) : Siyasi parti yarışına dönüştürülmesi büyük bir talihsizlik. Başta iktidar partisi olmak üzere tüm siyasi partiler bunu bu hale getirdi. Düşük bir evetle onaylanırsa halkın sivil anayasa talebi anlaşılacak. Referandum sivil anayasa için anahtar olması için yüksek bir evet oyu gerekli.
Tolga Korkut (Bianet) : Bunu yanıtlamak için sivil anayasa nasıl olmalı tahayyülü olmalı. Türkiye’nin bayağı bir birikimi var. AKP’nin tahayyülü bu değil ama, AKP’nin tek paket olarak onaylatmaktaki ısrarı bunu gösteriyor. Herkes madde madde konuşulması gerektiğini söyledi. Bir halkla ilişkiler numarası ile karşı karşıyayız. AKP’nin darbe anayasası ile hesaplaşma propagandası yapması, 12 Eylül tarihinin rastlantı olmayışı! Geçici 15. Maddenin kaldırılması da AKP’ nin söylemi, Bu anayasa değişikliği hesaplanmıyor. Bunun için çok fazla şeye ihtiyaç var. Bu paket karşılamıyor. Ehveri şeylerle karşı karşıyayız. Ehverler ne kadar ehver? Komuta kaderini ve Genelkurmay Başkan Yüce Divan koruması gibi geldi. Yaş kararlarının kaldırılmasına rağmen.
Son problemse, tüm bu ortam bizi siyasi tartışma gerginliğine bıraktı. Şöyle ki, kendisi gibi düşünmeyenlerin diğer taraflar siyasi duruşuna etiketleri arttı. Tartışmanın konusu genel hak ve özgürlüklerin dışına çıktı. Gündemi de değiştirdi.
Serkan Köybaşı (Yeşiller Partisi) : Hayırcı değilim. AKP’ nin güven oylamasına dönüşmesi sağlıksız. Tek başına yaptı ve meclisten geçirdi, bunun için. Referandum paketinin tümden oylanması yanlış. Birbiriyle ilgisiz maddeleri tek oyla oylatamazsınız. Uluslar arası hukuk ilkelerine göre olmayan bir çoğunluk yaratırsınız. Gerçekten milletin iradesinin ne olduğunu bilemeyeceğiz. Herkes baştan birey için evet veya hayır diyemeyecek. Sadece sivil olması yeterli değil. Demokratik olması da gerekir. Bunun için de halk işin içine katılmalı. Taslağından referanduma kadar yapım sürecine halk ve muhalefetin katılması gerekli. AKP’nin tabanı dışında AKP’ye oy veren kesimler şunu gördü; rektör atamaları, YÖK anti demokratikti. Birileri telefon dinliyor ve bunun hukuki alt yapımı yok. Gerçekler için güvenliği tehlikeye atacaklarsa bu faşizmdir.
Demokrasiye giden yol uzlaşma kültüründen geçer. Bağlayıcı parti kararlarının birey özgürlüklerini kısıtladığı gerçeğini görmeliyiz. Bu da mevcut durumda uzlaşı kültürünü yok etmekte ve çatışma ortamı oluşturmaktadır.Asıl olan bu referandum süreci gayrimeşru olduğudur.Biz LDP olarak oylanacak anayasa metninin son hali ile Anayasa Mahkemesi tarafından yazıldığını ve bu metnin yeniden parlamento da oylanması gerektiğini bir dilekçe ile YSK’ya bildirdik ve itirazımızı yaptık. Bu şekli ile referanduma gidilmesi parlamentonun da saygınlığını zedeler. Ayrıca maddeler ayrı ayrı oylanabilirdi. Evet – Hayır – Boykot polemikleri bize bir şey getirmiyor. Bu tür ayrışmalar ve partiler tarafından yaratılan çatışmalar son tahlilde demokrasiye bir katkı sağlamıyor.
Aytekin Yılmaz (Yüzleşme Derneği) : Türkiye Ergenekon süreci ile birlikte sivilleşme sürecine girdi. Referanduma sunulan Anayasa değişikliğini Ergenekon sürecinden bağımsız düşünmüyorum. Eğer bu sürece dikkat edilirse, referandumun öneminin daha iyi anlaşılacağı kanısındayım. Bu referandumda evet çıkması halinde sivilleşmenin önü açılacak. Paşalar ve Yargıçlar rejiminin önü alınacak. Bu nedenle Anayasa değişikliğini önemsiyorum. Ergenokon rejimi tasfiye edildikçe faili meçhuller sıfırlandı. Dikkat edin AKP iktidarında faili meçhuller sıfırlandı. Faili meçhuller Ergenekon rejiminin ürünüdür. Geçmişte bunları yapanların şu an yargılanıyor olmasını önemsemek lazım. Ergenekon operasyonlarıyla birlikte yeni bir sürece girildi ve olumlu bir süreç bu. Mevcut anayasa milleti, bireyi devletin hizmetli kulu olarak görüyor. Bu anayasa değişikliği ile birlikte devlet milletin devleti olmaya doğru evrilecek. Yargıçlar sultasının egemenliği kırılıyor. Anayasa değişikliği mevcut haliyle elbette ki yetersiz, ama bu değişiklikler yeni sivil bir anayasanın önünü açacaktır diye düşünüyorum. Kürtlerle ilgili tek bir iyileşme yok. Ama anayasa mahkemesi mevcut haliyle durdukça Kürtlerle ilgili hiçbir iyileşmeye müsaade etmeyecektir. Bu nedenle önce bu değişikliklerin yapılması gerekiyor. Ayrıca Kürtlerle ilgili madde olmuş olsaydı bunun referandumdan geçeceğine inanmıyorum. Son olarak diyeceğim şu, bir ülkede her şeyin başı yurttaşlarının can güvenliğidir. Ergenekon rejimi bir faali meçhuller rejimi idi. Ama bugün ciddi anlamda bu cinayetlerin önü alındı. Referandumda evet çıkması halinde bu iyileşmeler devam edeceğinden dolayı referandumda oyum evet olacak…
Abdulhakim Daş (DGD) : DGD adına konuşmayacağım. Farklı fikirler var. MHP hariç herkes 12 eylül sonrasında sivil ve demokrasi bir anayasa yolunun açılması gerektiğini söylüyor. Konsensus sağlanamıyor ve bunun için de çaba gösterilmiyor. Bu değişiklik bunun yolunu açmadı. Eğer böyle olsaydı. İktidar BDP ile yan yana gelmeye çalışırdı. Diğerleri için de aynı (MHP ve CHP) BDP’nin de buna katkı sunması gerekirdi. Değişiklik dillendirildiğinden beri ne yapıldı AKP cephesinde? Kürt siyasetçiler sivil siyasetten uzaklaştırılmaya çalışıldı. Bu değişiklik onaylandıktan sonra Kürt sorununun çözümü konusunda hangi değişikliği getirecekler? Değişiklikler de olumlu şeyler de var tabi. Geçici 15. Madde’ nin kaldırılması gibi. İktidarın bundan sonraki adımının daha ileride olacağı kanatinde değilim, muhalefet de buna yaklaşmayacaktır. 13 Eylül’de sivil, demokratik, eşitlikçi bir anayasa ile kollar sıvanmalıdır.
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
Genel ve Yerel konuda Konu ile ilgili çalışma alanı olan 30- 40 arası sivil toplum örgütü ve meslek odaları toplantıya çağrıldı.
b. Milletvekilleri ile
Referandum nedeniyle aynı gün partilerin mitingleri olduğu için milletvekillerinden katılım olmadı ancak her parti için çağrıda bulunuldu.
c. Katılımcılarla
Toplamda 20 katılımcı geleceği halde 8’i gelmedi.
d. Medya ile
Tüm medya kuruluşlarına mail ve faks yoluyla haber verildi.
Sonuçlar: Yerel Konu 3. Köprü olunca toplantı renkli geçti. Her ne kadar Genel konu daha az tartışılmış olsa da, süre daha iyi ayarlanarak, katılımcılardan da öneri gelirse diğer aylarda bir yerel konu seçilebilir.
Değerlendirenler:
Selin Karakartal
Melis Tantan