Yer: Ada Evi (Adalar Belediyesi ev sahipliğinde)
Tarih: 09.05.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1.ASDER / Adaleti Savunanlar Derneği (Gürcan Onat)
2.Genç Müsiad / Genç Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (Burak Yerkel)
3.Hukukçular Derneği (Cahit Özkan)
4.Liberal Demokrasi Hareketi Derneği (Ahmet Özen)
5.TOHAV/ Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (Yaşar Aydın)
b. Siyasi Parti / Hareket Temsilcileri:
1.BDP / Barış ve Demokrasi Partisi (Osman Ergin)
2.DÖH / Demokrasi ve Özgürlük Hareketi (Mahmut Sürmeli)
3.HAKPAR / Hak ve Özgürlükler Partisi (Mehmet Ali Erdoğan)
Katılan Milletvekilleri:Yok
Belediye Başkanları:
Raffi Hermon Araks (Adalar Belediye Başkanı Uluslar arası İlişkiler ve Kültür Sanat Baş Danışmanı ve Meclis Üyesi)
Mesaj Yollayanlar:Yok
Moderatör: Markar Esayan
Gözlemciler:
Hukukçular Derneği (Cihat Madran)
Genç Müsiad (Barış Seferoğlu)
Diğer Katılımcılar:
Toplantıya 8 izleyici katıldı.
Medya: Yok.
Konular:
Anayasa Paketinde yargının yeri
Konuşulanlar:
Gürcan Onat: Bugünkü konumuz “Anayasa paketinde yargı”. Ben hukukçu olmadığım için konunun teknik detaylarını hukukçu konuşmacılara bırakarak, tüm gelişmiş demokrasinin uygulandığı ülkelerde olduğu gibi bizde de olması gereken genel ve etik bazı hususlara değineceğim. Öncelikle şu soruyu kendimize soralım; -“Neden yargı konusunda değişiklik yapılmak isteniyor?” Demek ki; bir sorun var. O sorun nedir? Bence o sorun zihniyet sorunudur. Nasıl ki; bazı üst düzey komutanların bazısında “memleketin sahibi biziz” kompleksi varsa, bazı yüksek yargı mensuplarında da “Tanrıyı oynama kompleksi” vardır. Hatırlarsanız 28 Şubat post modern darbesinin icrası sırasında brifinglenen yüksek yargı mensupları ile brifingleyen komutanlar birbirlerini ayakta alkışlarken general yargı mensuplarına –“bize güç verdiniz” diyordu. İşte burası çok önemlidir. Yani öyle değişiklikler yapılmalı ki; bu kompleksler işlemez hale gelebilsin. Ayrıca kanun ne kadar mükemmel olursa olsun onu uygulayacak olan insandır. Dolayısı ile insanımızda zihniyet inkılâbı gerçekleştirilebilmelidir. Artık bir takım vehimlerimizden kurtulmalıyız. Halkı irticacı, bölücü diye sınıflandırmanın sağlıklı bir tarafı yoktur. Niyet okumak gelişmiş demokrasilerde olmaz. Dolayısıyla kanunlar açık ve anlaşılır bir şekilde yani herkesin kendi fikri yapısına göre yorumlamasına mahal bırakmayacak biçimde yapılıp, herkes için aynı şekilde uygulanmalıdır. Bu nedenle yapılmakta olan anayasa değişikliğini yeterli olmasa da destekliyoruz. Umut ediyoruz ki, bu bir başlangıç olur, bundan sonra daha mükemmelleri yapılabilir, saygılarımla.
Burak Yerkel: Köklü bir anayasa reformuna ihtiyaç var. Yeni anayasa sivil, demokratik, yasaksız olmalı ve hukukun üstünlüğüne dayanmalıdır. Anayasa değişikliği ile ilgili ihtiyaç toplumun ihtiyacıdır. HSYK başta olmak üzere yargı organlarının, yargıç bağımsızlığını zedeleyici unsurlara yer verilmemelidir. Adalet mekanizması iyi çalışmalıdır. Askeri mahkemelerin görev alanları dağıtılmalı, sivillerin buralarda yargılanması engellenmelidir. Yüce Divanın görevi Anayasa Mahkemesi’nden alınıp Yargıtay’a verilmelidir. Geçici 15. Md. Kaldırılmalı, yargı yolu açılmalıdır. ’82 Anayasası yasakçı, otoriter, temsili demokrasi mekanizmalarını zayıflatmıştır. Yeni değişikliğe göre Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısı artıyor, çok doğru. Anayasa Mahkemesi mutlaka demokratik meşrutiyet esasına dayanmalıdır. Dengeli, katılımcı, barış içinde bir anayasa için elimizden geleni yapmalıyız.
Cahit Özkan: 1982 Anayasası’nı demokrasiyle bağdaştırmak imkânsızdır. Bugün demokratik iktidar alanını hem daraltılmış hem de parçalanmıştır. Gelinen noktada anayasa değişikliklerinin toplumun en geniş kesiminden destek bulmaması, toplumun anayasa değişikliklerinin gerekliliği hususunda ortaklaşması bunun açık bir göstergesidir. 1982 Anayasası’nın öngördüğü bürokratik alan, demokratik alanı kuşatmıştır. Demokratik iktidara ait olması gereken kimi yetkileri ele geçirmiş kendisi için ayrıcalıklı bir anayasal yasa formu inşa etmiştir. Bu gerçek, özellikle siyasi bürokrasi ile yargı bürokrasisinin yapılanmasında ve söyleminde kendisini açıkça dışarı vurmaktadır. Yargısal alandaki anayasa tartışmalarını bu çerçevede görmek gerekmektedir. Yargı bürokrasisinin gayri meşru iktidar alanını savunmak zor olduğu için konunun hiç gündeme gelmemesi ve bürokratik tahakkümün sessizce sürdürülmesi tercih edilmektedir. Bu bağlamda yargısal alandaki değişiklikler meşru ve zorunludur. Türkiye’ de yargının yasama ve yürütmenin etkisi altına girmesinden ziyade yargının yürütme ve yasamayı hukuk dışı ve anti-demokratik şekilde sınırlaması fiili problemi söz konusudur. Yüksek yargının hem yargının diğer parçalarından hem de bürokratik siyaset ve siyasetçilerden gayri memnun olmasının nedeni budur. Yüksek yargıda ideolojik kast sistemi kurulmuştur. Savcıların söyledikleri ve zihniyetleri hep aynıdır. Halkın iradesi ve taleplerinin kendi irade ve talepleri adına reddedilmesini istemektedir. Gerekmektedir. Yüksek yargıda büyük bir toplumsal ve demokratik meşruiyet eksikliği dikkat çekmektedir. Tüm devlet adına karar veren yargıyı adalet adına denetleyecek bir mekanizma bulunmamaktadır. Özetle, yargı alanında sürdürülmekte olan bu anayasa değişikliği çalışmalarının liberal demokratik muhalefet açısından ne kadar meşru ve gerekli olduğu açıktır. Bu değişikliklerle demokratik taleplere kapalı olan yüksek yargı, bürokratik denetime açılacaktır. Arzu edilen anayasa değişikliği anayasanın tümden değiştirilmesi yolu ancak bu şekilde sağlanacaktır. Yargı alanındaki bürokratik tahakküm kaldırılmadan 1982 Anayasası’nın tümünün değişikliği ve çoğulcu, özgürlükçü, katılımcı, demokrasi anayasa yapılabilecektir.
Ahmet Özen: Anayasa değişikliğinde referandum aşamasına gelindi. 82 Anayasası askeri bir anayasa. ‘Biz olduğumuz gibi yaşayalım ve anayasa buna uygun yapılsın’ diyoruz. Şimdiki tabloda bizim temsilcilerimiz olan milletvekilleri, hükümet ve cumhurbaşkanının “ben seçildim, istediğimi yaparım” şeklindeki bir aktivasyon içerisinde olduğunu düşünüyorum. Bu olsun veya olmasın şeklinde bir dayatma var. Anayasa değişikliği on yıllar sürsün, herkesi kapsasın ve oybirliği ile kabul edilsin. Bu anayasanın çerçevesi dâhilinde süreç devam edecek. Meclisteki vekilinizi biliyor musunuz? Bir şekilde atanan birileri orada milletin vekili sıfatını alıyor ve parti başkanlarının söyledikleri çerçevesinde iş yapıyorlar. Tüm anayasaların içeriğinin nasıl yorumlandığı ve bize fert olarak neler katacağı önemli, biz bununla ilgileniyoruz. Anayasanın oy birliği ile çıkmasını sağlamalıyız. Yargının görev alanı tanımlanmalıdır. Herkes işini yapmalıdır.
Yaşar Aydın: 12 Eylül anayasası toplumun bütün kesimlerini mağdur etti. Kürtler, devrimciler ve demokratlar özellikle mağdur. Herkes anayasadan şikâyetçi. Teklif çerçevesinde anayasaya baktığımızda bu durumu çevrenin merkeze olan tepkisi olarak değerlendiriyorum. 80 yıllık iktidar yapısı bir parça çatırdadığında, bunun ardından yaşananları çevrenin merkeze kendine özgü itirazı olarak görüyorum. Şimdiki anayasa değişikliği teklifini savunanlar demokrasi, özgürlük diyorlar ancak tartışmalı birkaç başlığa (dokunulmazlık, yargıç bağımsızlığı, seçim barajı ve Kürt sorunu) dokunulmadığını görüyoruz. Teklifi savunanların demokrasi, özgürlük söylemine çok ihtiyatlı bakmak durumundayım. ‘82 Anayasası parça parça değişiyor. Bu tarz değişikliklerin ülkeye demokrasi, özgürlük getirmeyeceğini düşünüyorum. Denge siyaseti AKP’yi de götüremeyecektir. Kürt sorunu kilit noktasıdır ve bu konuda çok adımlar atılmalıdır.
Raffi Hermon Araks: Toplantıya ev sahipliği yaptığımız için mutluyuz. Anayasa değişikliği için tarafsın ya da değilsin diye bir durum var. Siyah ve beyaz., sanki griler yok. Oysa griler, dünyanın en antidemokratik ülkesinin yargı sisteminde bile var. Gri tonlarının çokluğu bizim için bir demokrasi ölçütüdür. Bir zanlının mahkemece serbest bırakılması ‘beyaz’ diye telakki edersek, ölüm veya müebbetle cezalandırılması da ‘siyah’ diyebiliriz. Ama en antidemokratik ülkede bile, ‘para ve hapis’ cezaları olduğuna göre, işte ‘Gri’ler var demektir. Kürtler için %10 barajı koyduğumuzda, bunun dönüp dolaşıp bize geleceğinin farkında değildik. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. 1923’de Cumhuriyet’i hataları ve sevaplarıyla kurduk. Sevabı ile övünç duymamız, hatasından ders almamız gerek Ateşin düşmediği yeri dâhi yakıcı olan bir ülke ve anayasa istiyorum. Türbanlı olanın sorunu Gayri Müslim olarak benim de sorunum.
Osman Ergin: Bugün aynı zamanda anneler günü ama bugünde anneler buruk ve gözü yaşlı, çünkü çocuklarını kaybediyorlar. Anayasanın annelerin gözyaşlarının durdurabilecek bir muhteviyatta olmasın gerekiyor. 30 yıla yakın bir süredir tartışılan anayasa Türkiye toplumsal gerçekliğine uygun değil maalesef. BDP olarak anayasada yapılmak istenen değişikliğin anayasanın ruhunu, özünü ortadan kaldırması şeklinde olması gerektiğini düşünüyoruz. Öneri ve değişiklik tekliflerimizi sunduk. HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin demokratik işletişte olmasını, işleyişlerinin seçim esasıyla belirlenmesini değişiklik teklifimizde belirttik. Yargının değişimi için atılması gereken adımlar var. ‘82 Anayasası’na net karşı duruş herkes için kabul edilebilir duruma geldi. AKP, hükümet olmaktan devlet olmaya mı gidiyor? Burası önemlidir. AKP Hükümeti anayasa değişiklikleri geç atılmış adımlar. Siyasi partilerin kapatılması ile ilgili hususun AKP’ce geçirilmediğini yani bunun soruna çözüm olmadığını düşünüyoruz. 1500 civarında Kürt siyasetçi sadece siyasal çalışmaları nedeniyle cezaevinde bulunmakta. Gerçekten bu isteniyorsa siyasal partilerin önündeki engellerin kaldırılması için adım atılmalı, eylemde bulunulmalıdır. Etnik, dinsel, dilsel azınlıkların varlığı gözetilmeli ve anayasa Türki motiften azade edilmelidir. Yargı, anayasa ve Anayasa Mahkemesi demokratik bir öze kavuşturulmalıdır.
Mahmut Sürmeli: Yargının en tepesindekilerin bile yargının bağımsız olmadığını söylediği bir ülkede yaşıyoruz. Hukuk ve adalet göreceli kavramlardır. Demokratik bir anayasa ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç herkes tarafından görülür hale gelmiştir. Ama anayasa değişikliklerine gelince kendi ayaklarının takıldığı yerde bir takım değişikliklerin yapıldığını görüyoruz. AKP’den demokrasi bekleyen, ‘evet’ diyen anlayış gerçeği yansıtmamaktadır. Bu değişimlerin sorunları çözmediğini düşünüyorum. Bence önemli olanlar gri tonları taşıyan kesimdir. Kürtlerin en büyük derdi parti kapatma mı? Ya da bu değişikliklerle Kürtlerin partisi kapatılmayacak mıdır? Askeri vesayeti ve bu vesayetten beslenen yargı vesayetini bu ülkede kaldırmanın zor olduğunu düşünüyorum. Çok ciddi sorunlara değinilmeden kendi iktidarının önündeki engelleri kaldıran bir anlayışla yapılan değişikliklere evet demenin doğru olmadığını düşünüyorum. Çoğunlukçu bir meclis yaratmadan yapılan değişiklikler sorunun özüne dokunamayacaktır.
Mehmet Ali Erdoğan: ‘82 Anayasası’nın değiştirilmesi gündemde. Buna karşı olanlar var. Böyle bir anayasanın az da olsa değişikliğe uğraması çok önemli. Bu nedenle değiştirilmesine katkı sunulmamasını anlayamıyorum. Faili meçhul cinayetler aydınlatılmıyor. Bir ülkede hukukun, yasaların fakirleri cezalandırmak için olduğunu düşünüyorum. Bu ülkede 2 tane devlet var. Askeri Ceza, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdari Mahkemesi de ayrı bir devlet. Bunun olduğu ülkede bir sivil anayasa şarttır. Mesela Şemdinli iddianamesi nedeniyle savcı Sarıkaya tüm hayatını kaybetti. Böyle bir anayasanın değiştirilmesine katkı sunmamak demokratlık mıdır? AKP’yi savunmak durumunda kalmayalım. AKP’nin samimiyetini tartışmayalım. AKP samimi değil diye oy kullanmayanların her türlü düzenlemeyi reddetmesi doğru değildir.
Gürcan Onat: En mükemmel kanunu da yapsak uygulamada eksik kalabiliriz. Ancak yine de yapabileceğimizin en mükemmelini yapmaya çalışmalıyız.
Ahmet Özen: Hepimiz 82 Anayasası’na karşıyız. Ancak değiştirme konusunda farklılıklarımız var. Anayasa kelimesi bile askeri kaynaklı olduğu için değiştirilmelidir. Bunun yerine kurucu yasa denilebilir. Bir anaysa yaptım, herkes kabul etsin demek totalitarizmdir. Gri tonları yakalayacak bir anayasa yaratılmalı.
Cahit Özkan: Referandumda paketin tümünün birden oylanması sorunludur. İşin sonunda referanduma gidiliyor olması ise bu işin en doğru kısmı.
Yaşar Aydın: Sorunu çözmek için tüm özelliklerini ortaya koyarsınız ve bir hareket planı çizersiniz. Kürt sorununda ise iki adım ileri bir adım geri planı yapılıyor. Ancak cesur olunmalıdır. Devamı gelmediği gibi en ufak bir itirazda geri adım atıp resmi söylemi tekrar etmek doğru değil. Samimiyet somut pratiklerle test edilir.
Barış Seferoğlu: Başbakanımız samimi olabilir. Ben insanların değişebileceğine inanıyorum. Anayasanın değiştirilmesi zorunludur.
İzleyici: Anayasa değişikliğine ‘Hayır’ diyenler, AKP Anayasayı değiştirirse oyu artar diyerek, siyasi çıkar uğruna olumlu oylamıyorlar. CHP’nin bu tavrını onaylamıyorum.
Cihat Madran: 80 darbesinin bir ürünü olan anayasanın savunulmasını anlayamıyorum. Anaysa değişikliğini savunacağım. Ya özgürlükten ya da despotizmden yanasın şeklinde bir tavır geliştirildi. Bu ülkede hepimiz özgürsek eğer özgürlük vardır. Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın yapısı değişmedikçe faili meçhuller de aydınlanmayacaktır.
Mehmet Ali Erdoğan: Fikirler değişebilir, Tayyip Erdoğan da değişebilir. Önemli olan da zaten değişimdir.
Mahmut Sürmeli: AKP’nin samimi olduğunu söyleyenlere şunu söylemek istiyorum. AKP Kürt açılımı derken, çocukları ve Kürt siyasetçileri cezaevine gönderdi. AKP kendi hazırladığı pakete oy vermeyen milletvekillerine ‘demokrasinin gereği’ dedi. BDP’lileri hainlikle suçladı. AKP’nin samimi bir tavrını ben göremiyorum burada. Tabiki AKP karşıtlığı üzerinden politika yapmak doğru değil. Ama her yaptığını ‘ne yapalım, hiç yoktan iyidir’ demenin demokrat bir tavır olmadığını düşünüyorum. Daha iyisi elbette yapılabilir.
Osman Ergin: Siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili verilen teklif Venedik Kriterleri’ne uygun olmadığı için bu tavrı gösterdik. Körle şaşıdan birini tercih etmeyi doğru bulmuyoruz. Türkiye ezilenlerinin, mağdurlarının sesi olan bir tavrımız var. Türkiye’nin geleceğinin aydınlık olduğunu düşünüyoruz. Birlikte başaracağımıza inanıyoruz.
Raffi Hermon Araks: Burada siyasi ve felsefi kimliklerimizi kapıda bıraktık, ben de sadece gazeteci – yazar yurttaş kimliğimle konuştum burada. Hepimiz bir çok şeyi kınayabiliriz, kınamalarımızı kapıda bıraktık, sadece düzeyli ve samimi sesli düşünme çalışması yaptık.
Markar Esayan: Çok yapıcı bir süreç aslında. Ermeni asıllı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Türkiye’nin iyiye doğru gittiğine inanıyorum. İyimser olmakta fayda var. Tarafsız olmak durumunda olduğum için fikirlerimi belirtmedim. Herkese teşekkürler.
Öneriler:
Yargı ve Anayasa Mahkemesi demokratik bir öze kavuşturulmalıdır.
Anaysa değişikliği çoğulcu bir meclis kurulduktan sonra yapılmalıdır.
Ortak sonuç:
Yok.
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
Konu ile ilgili çalışma alanı olan toplam 20 sivil toplum örgütü toplantıya çağrıldı.
b. Milletvekilleri ile
Anayasa paketinin görüşülmesi sebebiyle toplantıya milletvekili çağrısı olmadı.
c. Katılımcılarla
Geleceğini söyleyen iki STÖ toplantıya katılmadı.
d. Medya ile
Tüm medya kuruluşlarına mail yoluyla haber verildi.
Sonuçlar: Bu ayki konumuz olan Anayasa Mahkemesi’nde yapılması planlanan değişikliklerin hayatımıza nasıl etki edeceği ekseninde yapılan konuşmalar toplantının çok azını işgal etti. Bir sonraki toplantılara katılacak tüm katımcıların konuya ilişkin sunum yapması noktasında ısrar edilecek. Konu başlığı ‘Anayasa Mahkemesi’nde yapılması düşünülen değişiklikler’ olması önerisi var.
Değerlendirenler: Melis Tantan