YER :Antakya Ticaret ve Sanayi Odası
TARİH :04.02.2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği ( Mevlüd Oruç – Yönetici)
2 / Mülteci İnisiyatifi Girişimi (Lümeys Dede – Girişimci)
MESLEK ODALARI
1 / Hatay Barosu (Sinan Akgöl – Başkan)
2 / Jeoloji Mühendisleri Odası (Rasim Can – Yönetici)
3 / Ziraat Mühendisleri Odası (Mustafa Sevinir – Yönetici)
SENDİKALAR: Sendika katılımı olmadı
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Nabi İnal (Avukat –Eski Baro Başkanı)
2 / Mehmet Çardak – Emekli Gümrük Başkontrolorü – (Araştırmacı-Yazar)
3 / Prof. Dr. Necat Ağca – Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi
4 / Doç. Dr. Yahya Kemal Avşar – Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi
5 / Tülay Atay Avşar – Mustafa Kemal Üniversitesi Öğretim Görevlisi (MKÜ Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (MKÜ-KADMER) müdür yardımcısı)
GÖZLEMCİLER
– Gözlemci katılımı olmadı.
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
– Milletvekili katılımı olmadı
BELEDİYE BAŞKANLARI
1 / Faik Selçuk Kızılkaya – Antakya Belediye Başkan Yardımcısı
MESAJ YOLLAYANLAR
— Hatay Milletvekili Mehmet Ali Edipoğlu telefonla arayarak yurtdışından yeni döndüğünü ve havaalanının durum sebebiyle Antakya’ya gelemediği için toplantıya katılamayacağını bildirdi.
DİĞER KATILIMCILAR
1 / Ayşe Barutçu – Turizmci
2 / Bahar Sönmez –
3 / Bilge Yıldırım – Stajyer Avukat
4 / Çiğdem Aslan – Stajyer Avukat
5 / Fatma Dolar – Ev Hanımı
6 / Gökhan Kılbey –
7 / İsmail Güzelmansur – Mali Müşavir- Eğitimci
8 / Melahat Yılmazlar – Avukat
9 / Nurhan Aşkar –
10 / Sedat Baklacı –
11 / Yılmaz Yeşiloğlu – Öğretmen
12 / Zekeriya Coşkun – Stajyer Avukat
MEDYA
1 / Antakya Gazetesi – Mehmet Özgün
2 / Atayurt Gazetesi – Arzu Günal
3 / Kırkasır Gazetesi- Hatayhaberim.com – Satuk Buğra Güney
4 / Hatay Kent Gazetesi – Tamer Yazar
5 / HRT (Hatay Radyo Televizyonu) – Zahi Günsaldı
6 / Özyurt Gazetesi – Ali Yolcu
MODERATÖR: Av. Sinan Akgöl – Hatay Barosu Başkanı
KONULAR :
Genel Konu : Yargıda değişiklik paketi derde deva olacak mı?
Yerel Konu : Kent Sorunlarımız
KONUŞULANLAR
Genel Konu : Yargıda değişiklik paketi derde deva olacak mı?
1 / Ekrem Dönmez – (Hatay küçük Millet Meclisi Hamalı); Koltukların boş halini görüyorsunuz. Basın emekçilerimiz de bu boş koltukları hem milletvekilleri hem de sivil toplum katılı yönünden değerlendireceklerdir. Kolay yoldan yönetmek varken sivil toplumun dertleriyle uğraşmayı kim ister. Toplumu yukarıdan hiyerarşi ile yönetmek kolay, zor olan sivil toplumla diyalog kurmak. Biz siyasetin sivil toplumla diyalogunu önemsedik. Bizler karşılıklı diyalog içinde olmayı he bir rahatsızlık sebebi saydık. Oysa asıl zenginlik tek seslilik yerine karşılıklı diyalogun kurulmasıyla kazanılacak. Her ay üç saati gereksiz gören vekillerimizden ve müvekkillerden muzdaripiz. Eğer bu sivil toplumu siyasetle diyalogu ise herkes elini taşın altına koymak zorunda. Fakat öncelikle biz milletvekillerinden beklediğimiz duyarlılığı sivil toplum örgütü temsilcilerimizden de bekliyoruz.
2 / Av. Sinan Akgöl – (Moderatör);Genellikle teknik ağırlıkta olmasına rağmen, İcra ve İflas, İdari Yargılama, Ceza, Ceza Muhakemesi Kanunu anlamında yıllardır dile getirdiğimiz bazı düzenlemelerin yapıldığı, yine basın hürriyeti anlamında düzenlemelerin yer aldığı, toplumda uzun süredir sorunlar yaratan birçok düzenlemeyi içeriyor. Biz hukukçular aslında torba yasaların kanun yapma tekniğine uygun olmadığı görüşündeyiz. Dolayısıyla bu tür çalışmaların birbirinden bağımız yürütülmesinin daha doğru olduğu inancındayız. Önemli bir yasa olarak görüyorum. Bazı maddelere çekincelerimiz var ama bazı taleplerimizi karşıladığı için önemli olarak görüyorum. Hatay küçük Millet Meclisinin çalışmalarına biz de başta büyük bir hevesle gidip gelmeye başladık. Ancak biz toplumsal tepkileri az olan, toplumsal duyarlılığımızı yansıtamayan bir toplumuz. Dolayısıyla bu duyarlılığı gösteren örnekler de çok az. En büyük eksikliğimiz örnekler. Örnek alacağımız insanlar maalesef çok çabuk toplum hayatından çekiliyor. Böylece biz de kendimize örnek alacağımız insanları bulamamanın sıkıntısıyla toplumsal duyarlılığımızı geliştiremiyoruz. Yalnız hukuk camiası olarak şanslıyız. Ben avukatlığa başladığımızda Sayın Nabi İnal Baro Başkanımızdı. 26 senedir, kişiliğiyle, kimliğiyle, bilgisiyle, birikimiyle, tecrübesiyle gerek hukuk camiamızda, gerekse toplumsal konulara olan duyarlılığı ile gerek Antakya Gazetesinde yazdığı yazılarla hep bizlere örnek olma davranışlarına devam ediyor. Bugün de burada kendisini görmekten duyduğum mutluluğu ifade etmek istiyorum. İnşallah onun örneklerinin çoğalarak, toplumsal refleksi geliştiririz. Kendisine teşekkür ediyorum. Bir de hala büyük bir irade ve kararlılıkla düzenli olarak buraya gelen katılımcılara da teşekkür ediyorum.
3 / Mevlüt Oruç – (Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği); Yargıda değişiklik paketinin derde deva olması için daha geniş ve somut olması gerekirdi. Terörle Mücadele Kanununda ve TCK’da birçok maddede değişiklik yapılması gerekiyordu. Bazı kavramların somut olarak tanımlanması gerekiyor. Yargıyı hızlandırmak için bazı cezaların indirilmesi, bazılarının yükseltilmesi ülkemizin ihtiyacını karşılamaz. Yargıda ciddi, kapsamlı bir reform gerekiyor. Ülkemizin demokratik standartlarını yükseltmemiz gerekiyor. En başta da düşünce ve ifade özgürlüğü gelmektedir. Ülkemizde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının hakkıyla uygulanmasını sağlayabilmeliyiz. Özel yetkili mahkemelerinin kaldırılması gerekiyor. Dinleme, gizli tanık, gizli soruşturma, gizli belge gibi şeyler bitmelidir. Terör suçundan hüküm giyen kişi sayısında Türkiye birinci sırada yer alıyor. Ülkemizde bugün halkoyuyla seçilmiş kişiler, öğrenciler ve basın mensubu insanlar tutuklu. N.Ç. davası olarak bilinen dava, Hrant Dink davası, tutuklu milletvekillerin davası gibi vicdanları tatmin etmeyen davalar var. Paketle uzun tutukluğunun önlenmesi, yasak kitap mefhumunun bitirilmesi iyi, ancak izinsiz gösteriye katılma gibi bir suç olmamalıdır. Ülkemizin sorunları var, bunları çözmemiz gerekiyor. Bunlar bizim sorunlarımız. Adını koyalım Kürt sorunu, Alevi sorunu, türban sorunu, Arap-Türk-Çerkez-Süryani gibi temel sorunları biz ülke olarak çözebilme kabiliyetindeyiz ve birlikte çözebiliriz. Bunun dışında kalanlar sonuçtur. Kitapların özgürleşmesini, çekten dolayı insanların hapis yatmamasını, kaçak elektrikten ötürü insanların hapis yatmamasını, adli sicil kayıtlarının, fişlerin belirli sürelerde silinmesini, ehliyetsiz ya da alkollü araç kullananların adliyeye sevk edilmemesini olumlu olarak görüyorum. Çünkü kaç kişinin yaşamını rahatlatır sayı önemli değil bir kişide olsa insanların yaşamlarını rahatlatan her türlü değişiklik iyidir. Ama bunlar reform değildir, yargıda reform değildir. Ülkemizin insanca, uygarca yaşam standartlarını yakalayabilmesi için yeterli değil, ama mücadeleye devam.
4 / Lümeys Dede – (Mülteci İnisiyatifi Girişimi); Konu teknik bir konu ancak beni de ilgilendiren bir bölümü var. Ben hep mülteciler adına katılırım bu toplantılara. Kendi olanaklarıyla kötü şartlarda gelip burada bulunan 300’e yakın mülteci var. Karınca kararınca bir şeyler yapabilir miyiz diye 4-5 senedir onların içindeyim. Bu yasa içinde onları kapsayan bir şey var. Ülkemizi izinsiz giren mültecilere para cezası var. Yani seyahat özgürlüğünün cezası parayla ölçülecek hale getirilmiş. Ben bunu çok yanlış buluyorum. Bırakın bunların para cezası ödeyecek durumda olmalarını hiçbir şekilde yemek yiyecek durumda bile değiller. Üstleri başları kötü peki bu adamları yakaladık ve bunlara para cezası verdik, bu parayı nasıl alacağız. Ben isterdim ki bunlara daha kolaylık sağlanacak bir düzenleme yapılsın. Çünkü bunlar vahşileşen kapilatizmle beraber çoğaldılar Antakya’da. İzmir’de Ankara’da her yerde varlar. Ayrıca özel yetkili mahkemelerin varlığı beni zaten huzursuz ediyordu. Torba yasa yerine ben genel çözüm olmasını isterdim. Yeni bir anayasa beklentisi içindeyken, kadını, çocuğu, sokak çocuklarını koruyan, hepimizin haklarını, insan haklarını genişleten bir anayasa beklerken, birden bire reformlarla uğraşır olmaları yukarıdakilerin iyi bir anayasa yapma niyetlerinin bozulduğunu gördük ve bir vatandaş olarak huzursuz oldum. Biz güzel bir anayasayla tüm toplumsal kötü olayların son bulacağını beklerken, torbalarla iktidarın kendini korumasını red ediyorum. Güzel bir anayasa düşlüyorum ve düşlerimin gerçekleşmesini umut ederek saygılar sunuyorum.
5 / Ayşe Barutçu – (Turizmci); Arkadaşımın söylediği gibi kapsamlı bir anayasa değişikliği vaat edip birçok kanunda torba yasa gibi oyalama taktikleri ile kamuoyunu meşgul edip asıl sorunları gündemden kaçıran zihniyetin doğru olmadığını düşünüyorum. Yasa paketini kısmen inceleme fırsatı buldum. Burada çek mağdurları olduğu kadar, bankalardan kredi çekip zamanında ödemeyen, vergi affına uğramayan milyonlarca insan var. Yani biz hangi lobinin daha çok çaba gösterip yasa çıkardığı ülke konumunda olmamalıyız. Şu an ticaret hukukunda çekten kaynaklı bir sıkıntı var, yanına bir şeyler ilave ederek bunu çözmek gibi bir girişim doğru bir davranış değil. Ülkemizin gerçek anlamda ticaret sistemine getirdiği çok büyük şeyler yok, sadece sınırlı sayıda bir gurubun menfaatlerinin düzenlenmesi gibi algılanan bir yasa şeklinde ortaya çıkmış düzenlemeler olarak görüyorum. Bu tarz düzenlemeler en ince ayrıntıya halkın çıkarlarının gözetilmesi şeklinde yapılmalıdır. Tabi biz iş adamlarımızı, ticaretle uğraşanları bizim dışımızda saymıyoruz. Bunların da sorunlarının çözümü gerektiğine inanıyoruz. Ama asıl çözümlenmesi gereken konu; insan hakları, özgürlükleri temelinde dünya çapında yaşanan gelişmeleri de göz önünde bulundurarak ülkemizdeki insanların hak ettiği boyutta yasal düzenlemeler yapmalıyız. Çünkü bizim hukuk sistemimiz bir hukukçu okuduğu zaman dahi anlamayacağı tarzda cümlelerle dolu. Eğer anayasa değişikliği, hukuk sistemi değişikliği yapılması isteniyorsa ki, halk bunu istiyor, kendi ülkemizde toplumsal çıkarları, insan haklarını, temel hak ve hürriyetleri göz ardı etmeden, hukuk sistemini baştan aşağı inceleyip muhalefetin ve halkın görüşünü alarak düzenlemeler yapmak gerekir. Torba kelimesi bile bize itici geliyor.
6 / Mustafa Sevinir – (Ziraat Mühendisleri Odası); Yargıda değişiklik paketi derde deva olacak gibi değil. Sanki burada yangından mal kaçırır gibi, havada kuşu gösterip alttan tazı geçirmeye benziyor. Hapishanelere, mahkemelere düşen insanlara baktığımız zaman, suçların çoğu devlete karşı işlenmiş olarak gözüken suçlar var ve bunlara karşı bir reform yokken mafyavari gelişmelere yol açacak düzenlemelere giriliyor. Yani burada torba değil, çuval yasası bile çıksa karşılamayacak gibi gözüküyor. Yargı reformunun birilerinin taleplerinden doğru değil, hapishaneleri, mahkemeleri boşaltacak bir reform olması gerektiğini düşünüyorum ve bekliyorum. Reform bu şekilde olur.
7 / Mehmet Çardak – (Araştırmacı-Yazar); 20 sene birçok konuda denetim yapmış ve kitap yazmış ve halen bilirkişilik yapan biri olarak olaya farklı bir pencereden bakmak istiyorum. Yargının hızlanması deyimi çok yanlış bir deyimdir. Yasayla yargı hızlanmaz. Yargı paketi, torba yasa gibi kavramlar çok komik oluyor. Torba yasayla geçen yasaları üst üste koyduğunuz zaman değil torba o yasalar bir çuvalı doldurur. Yani bir yasayla çuvallar dolusu değişiklik yapılıyor. Türkiye’de bağımsız yargı, savcıların çalışma yöntemi, yetki alanı ve onların önüne fezleke yığan bir kolluk kuvveti var. Kimdir bu kolluk kuvveti; emniyet teşkilatıdır, jandarma teşkilatıdır, gümrük muhafaza teşkilatıdır. Türkiye’de Cumhurbaşkanından tutun, en alt seviyedeki memura kadar herkes ant içerek göreve gelir. Ne üzerine ant içilir, Anayasa ve yürürlükteki yasalar ve şeref, namus üzere ant içilir. Ama bu uygulamada görüyoruz ki bağımsızlık konusu özellikle 12 Eylül öncesinde ve sonrasında şimdilerde göz ardı edilmeyecek kadar önem kazanmış bir husus. Ben 12 Eylül döneminde çok daha bağımsız araştırmalar yaptım. Yani yolsuzluk varsa herkes üzerine gitmiştir ama 90’lı yıllarda yolsuzlukların üzerine gitmek biraz daha zorlaşmıştır, 2000’li yıllarda ise yolsuzluklar üzerine gitmek suç haline gelmiştir. Türkiye’de ekonomik suçlar dahi mutlaka bir organize suç haline, örgütlü suç haline, terör suçu haline dönüştürülüyor. Bunu kolluk dönüştürüyor. Herhangi bir ekonomik suç araştırmasına baktığınız zaman bir sabah ansızın bir belediyede, bir kamu kuruluşunda yüzlerce insan gözaltına alınıyor ve kamuoyuna suç unsurları açıklanmadan bu insanlar şüpheli olarak savcılar önüne getiriliyor. Biliyoruz ki savcıların yetki alanı içersinde o soruşturmayı yeni baştan yapması asla mümkün değildir. Dolayısıyla kolluk kuvvetleri önüne ne getirilirse, hatta şimdi fezleke flash bellekle savcılara veriliyor, oradan iddianame hazırlayıp yargının önüne konulmaktadır. Yargı dosya üzerinde yargılama yapar, yetki alanı sınırlıdır. Savcılar ve kolluk düzgün bir soruşturma yapmadıkları için, İnsanların suçunun olup olmadığını ayıklama görevi de yargıçlara düşmektedir, bu da haliyle uzun bir sürece yayılıyor. Yani tanıkların, sanıkların ifadelerinin alınması, belgelerin ayıklanması lehte ve aleyhte belgelerin toparlanması uzun yıllara yayılıyor ve ben iddia ediyorum Türkiye’deki en önemli olaylar zaman aşımıyla dosyalar kapanmak durumunda kalıyor. Soruşturma süreci için ciddi bir şekilde reformun yapılması gerektiğini düşünüyorum saygılar sunuyorum.
8 / Nabi İnal – (Avukat – Eski Baro Başkanı); Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Anayasa değişikliği ile yargı reformu diye sunulan paketi birbirine karıştırmayalım. En son söylenmesi gerekeni başta söyleyeyim. Sunumda da belirtildiği gibi dağ fare doğurdu deniliyor. Ben buna da katılmıyorum. Farenin bile bir değeri var, dağ fare bile doğurmadı, hiç bir şey doğurmadı. Öncelikle yargının bağımsız olmadığı fikri Türkiye’de bir gerçektir. Yargıyı iktidar bağımlılığından kurtaramadıkça istediğiniz kadar değişiklik yapın bir sonuca ulaşamayız. Öncelikle bu konuda bir reform paketinin gelmesi gerekirken, bu tamamen göz ardı edilmek suretiyle, göz boyayıcı bir takım değişiklikler yapılmak istenilmiştir. Bu değişikliklerin hiçbir yararı olmadığını düşünmekteyim. Bugün iç ve dış dünyada eleştiri konusu olan uzun tutukluluk ve uzun yargılama süreleridir. Şimdi yasalarımızda tutukluluk sürelerinin uzun olmasını gerektirecek hiçbir zorunluluk yoktur. Ayrıca yine şu anda yasalarımızda yargıca hangi nedenlerle tutuklama yaptığı ve hangi nedenlerle tutuklamaya devam kararı verdiğini açık bir şekilde belirtme zorunluluğu getirilmiştir. Bu emredici hükme rağmen yeni yargı paketinde yargıç hangi nedenlerle tutukladı veya hangi nedenlerle tutuklama devam karar verdiğini belirtecek deniyor. Zaten var olan bir durumu tekrar etmek hiçbir şey sağlamayacaktır. Yine yargılama sürecinin uzaması konusunda hüküm getireceğiz; hukuk davaları bir yıl ceza davaları 1,5 yılda Yargıtay’da sonuçlanacak diyorlar. Peki, sen bunun altyapısını yapmadığın sürece 1 yıl, 1,5 yıllık süre koyduğun zaman ne olacak, haklar daha çabuk kaybolacak. Gerçek bir şekilde yargılama, dosyanın incelemesi yapılamayacak. Bir seneyi, bir buçuk seneyi geçmek üzereyken gelişigüzel bir karar verilecek ve bu suretle insanların adalet duygusu daha fazla zedelenecektir. Yine mali yasalarda yapılan değişiklik, çek yasası, kişilerin evlerinde haciz yapılamama gibi getirilecek hükümlerle piyasanın altını üstüne getirecektir. Çek-senet mafyasının tamamen Türkiye’nin her tarafında yaygınlaşmasını sağlayacaktır. Siz dolandırıcılığa prim veriyorsunuz bu şekilde. Bunlar da çok yanlış düzenlemelerdir. Bu yanlış düzenlemelerin reform adı altında sunulmasını doğrusu ben yadırgıyorum. Şimdi siz özel yetkili mahkemeleri kaldırmadıkça, özel olarak kurulmuş mahkemelere özel olarak yetiştirilmiş hâkimleri ve savcıları yerleştirdikten ve bu şekilde onların görevlerine devamlılık sağladıktan sonra, hiçbir şekilde yakınmaların önü alınamayacaktır. Bu yargı reformu ve paketi olarak sunulan şeyler hiçbir yarar getirmeyecektir. Önemli olan yargının bağımsızlığını sağlamaktır. HSYK bugün siyasi iktidarın hemen hemen her dediğini gerçekleştirecek bir konumda ise, Anayasa Mahkemesi 12 Eylül referandumu ile yapılandırılmış ve etkisiz hale getirilmişse, yine Yargıtay ve Danıştay 12 Eylül referandumu ile etkisiz ve yetkisiz hale getirilmişse, yapılacak olan değişiklikler hiçbir şey sağlamayacaktır. Önemli olan yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacak önlemler almaktır. Bunun da bu anlayış içerisinde yapılmayacağı kanaatindeyim. Bu nedenle üçünce yargı paketinin Türkiye’ye hiçbir şey getirmeyeceği görüşüyle bu değişikliğe karşı olduğumu belirtiyorum.
9 / Av. Sinan Akgöl – (Moderatör); Ben de bunu bir reform olarak nitelendirmiyorum. Bu torba yasayı birkaç konuda ayrı ayrı değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. İcra İflas Yasasındaki değişikliklerin tamamını olumlu olarak karşılıyorum. İcra müdürleri ve kâtiplerinin statüsünü düzenlediği için bizim de yıllardır dile getirdiğimiz değişiklikleri kapsıyor. Asgari ücret altındaki alacakların takibinde ihbar zorunluluğunu vatandaşın yararına görüyorum. 30 liralık alacak, 340 liralık alacak olarak alınabiliyordu. Bu bildirim zorunluluğu ile icra dairelerinin işi azalacak ve vatandaşların unuttuğu faturaları fazla ödemesinin önü kesilecek. TCK ve Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişiklikler konusunda ise Sayın Nabi İnal’ın görüşlerine katılıyorum. Yargılamanın kısa yapılması zaten yasalarımızda var. Sorun uygulayıcıların bunu ne şekilde hayata geçirdiklerinde takılıyor. AİHM’deki mahkûmiyetlerimizin çoğu adil ve uzun yargılamadan kaynaklanıyor. Özel yetkili mahkemeler bugün adil yargılamanın önündeki en büyük engel olarak görünüyor. Bir an önce kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Rüşvet, irtikâp, zimmet gibi suçların cezalarında artırıma gidilmiş ancak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması noktasında resmi makamların olayı öğrenmelerinden önce gibi muğlâk bir ifade getirilmiş, burada devleti temsil eden kişilerin bir suçu ne zaman öğrendiğini tayin ve tespit etmek o kadar zor ve keyfi bir sonuç ortaya çıkaracak ki, daha önce soruşturma başlamadan önce pişmanlık duyarak zimmetine geçirdiği parayı ödemek suretiyle indirimden yararlanmak isteyen insanların önüne getirildiğini düşünmekteyim. Örgüt kapsamı içinde işlenen suçlarda insanların rolünün ayrı ayrı belirlenerek ceza tayini de olumlu bir düzenlemedir. Hiyerarşik yapıda yer almayanların aynı ceza ile cezalandırılması doğru değildi. Seyahat, ikamet ve mültecilerle ilgili hapis cezasının kaldırılmasını olumlu bulmakla birlikte, bunların para cezalarının tahsili imkânının olmadığını düşünüyorum. Basın özgürlüğü ile uygulamanın sadece bir pansuman sonuç olduğunu, 31 Aralık 2011 tarihine kadar işlenen suçların ertelenmesi sonuç olarak olumlu olsa da, bunun süreklilik olarak düzenlenmemesinin olumsuz olduğunu düşünüyorum. Elektrik suçları yönünden de var olan düzenlemenin ağır olduğunu ve değişikliği olumlu bulduğumu söylemek istiyorum. Sonuç olarak pakete bir bütün olarak baktığımda önemli değişikliklerin yapılsa da, bunların temel ceza yargılamasındaki sorunlara deva olacağı düşüncesinde değilim. Bu konudaki çalışmaların devam ederek, özellikle ceza yargılaması anlamında tutuklama süreleri ve özel yetkili mahkemelerin kaldırılması konusunda acil olarak düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyorum.
KONUŞULANLAR
Yerel Konu : Kent Sorunlarımız
1 / Av. Sinan Akgöl – (Moderatör); Yerel sorunlarımızla ilgili sel baskını, turizm, deprem gibi neredeyse tüm sorunlarımızın konuşulabileceği bir imkân sağlanmış, sırasıyla söz vereceğim.
2 / İsmail Güzelmansur – (Mali Müşavir); Bu yıl uzun senelerden beri yaşanan en soğuk ve sorunlu bir kışı geçiriyoruz. Konu ile ilgili belediye yetkililerinin veya kriz merkezini oluşturan valiliğin temsilcisinin olmasını isterdim. Geçtiğimiz günlerde uzun süreli yağışlar ardından gelen kar yağışı kent merkezinde etkili oldu ve bir sürü sorunun daha doğrusu kapalı olan sorunun ortaya çıkmasına neden oldu. Özellikle kar yağışının olduğu gün misafirliğe gelen bir arkadaşım vardı ve onu evine bırakmam gerekiyordu. Kar yağışı devam ederken akşam yola çıktık, baktık Odabaşı Beldesinin orada iki araç birbirine girmiş bizde bekliyoruz. Ne trafik yetkilileri, ne de belediye yetkililerinden herhangi bir yetkili mevcut değil. Tabi birbirine sataşmalar, bağırmalar, bu arada soğuğun getirdiği stres bayağı karmaşaya sebep oldu. Şimdi burada özellikle belediye yetkililerin duyarsızlığını eleştirmek istiyorum. Yani bu konuda sınıfta kaldıklarını düşünüyorum. Tamam, belki Antakya’da özellikle Hatay’da böyle çetin bir soğuk ve özellikle karlı bir yıl yaşamıyoruz. Ama özellikle kar olmasa da, yağmur yağabilir bununla ilgili alınan herhangi bir tedbir yok, bu konuda Belediyeyi eleştiriyorum. Onun dışında gündemde olan Samandağ yolu özellikle gündemi aylardır işgal ediyor. Bakımsız, köstebek yuvalarının oluştuğu, araçların milim ilerlediği bir güzergâh. Her gün oradan bir sürü yetkili geçiyor, bunu mutlaka görüyorlardır. Bu konuda onları göreve davet ediyorum. Sayın belediye başkan yardımcımıza da hoş geldin demek istiyorum. Demin yokluğunuzda sizi eleştirdik kusura bakmayın ama bazı gerçekleri ifade ettik. Özellikle karın yağdığı bu günlerde Antakya içinde ulaşım sorunu bayağı büyük bir sorun oldu. Birçok arkadaşımız mağdur kaldı. Bundan sonra öyle bir yağış olduğunda tedbirlerinizi merak ediyoruz. Kar yağdı elektrikler kesildi tabi ki hiçbir şey çalışmaz oldu. Bir sürü kişinin mağduriyeti söz konusu oldu ben şunu soruyorum TEDAŞ’ı denetleyen ya da ona yaptırım uygulayacak bir merci yok mu? Bu mağduriyeti kim önleyecek. Tamam, belki TEDAŞ özelleşti, peki özelleştirilirken herhangi bir şart koşulmadı mı? Türk milli elektrik sistemini al, istediğin şekilde değerlendir, istediğin şekilde para kazan ama görevini yerine getirme şeklinde mi özelleştirildi. Herhangi bir denetim mekanizması yok mu? Benim şahit olduğum şey şu özellikle Samandağ tarafına giderken her üç direğin ikisi devrilmiş, telleri kopmuş. Yani bunların hesabını sorabilecek bir yasal düzenleme yok mu? Yani bu TEDAŞ yetkililerine kimse hesap soramayacak mı?
3 / Lümeys Dede – (Mülteci İnisiyatifi Girişimi); Elektrik kesintisine dikkat çekmek istiyorum. Harbiye bölgesinde oturduğum için günlerce elektriksiz kaldım. İnsanlar dolapların çalışmamasından dolayı yemeklerini dökerken küfürleri duymanızı isterdim. Bence elektrik idaresinin bir tazminat ödemesi gerekir. Biz istiyoruz ki elektrik kesintisi olduğu zaman bize mahallelere bir jeneratör mü diyeyim tedbir alınsın 10 günlük yapılan bir kesintide mumla yaşayacaksam özelleşmiş olan elektriğin bana ödemesi gereken bir tazminat olmalıdır. Avrupa da olsaydı yer yerinden oynardı ama burada hiç kimsenin kılı kıpırdamadı. Şu anda tekrar Harbiye’de su kesintisi var ve bunun 1 ay süreceği söylentisi var. Peki, burada kim tazminat ödeyecek bize ve ben nerden su getireceğim. Bari mahallere kendi araçlarınla su taşı, bir şeyler yap. Bu bütün Belediye başkanlarının düşünmesi gereken bir sorun. Ben neden 10–20 gün susuz kalacağım. Zaten elektriksiz kaldım ve ben neredeyse evimi satmak üzereyim. Satıp gidersem sorun çözülecek mi. Bunun yanında arabaların egzoz konusu var. Ben iyi bir yürüyüşçüyüm, spor yapıyorum. Ama caddede yürüdüğüm zaman o kadar eski arabalara denk geliyorum ki ama bu konu belediyeleri ilgilendirmez mi ilgilendirir. O belediye her vatandaş gibi benim sorunlarımı düşünmek zorunda veya bana yürüyüş alanları seçsin. Türkiye de spor aletleri filan konuyor benim Harbiye belediyemin ruhu bile duymuyor. Kadınların hepsi obez oldu hiç kimse spor yapmıyor. Bir de Antakya belediyesinin üzücü bir ağaç kesme kampanyası. Asi Nehri kenarında yapılan tadilatta ağaçlarımızı kesmeyin diye defalarca çevrecilerle beraber hareket ettim. Ayriyeten yeşiller partisinin üyesiyim o güzelim ağaçları proje adına, projeyi değiştirmeyelim adına kestiler. Kesmeyelim diye belediyelerin hiç projeyi değiştirme gibi bir niyeti yok mu, yani ağaçlara kıyacağımıza proje değiştirilemez miydi? Birde deprem konusu var. Hatay küçük Millet Meclisinin deprem konusunda çok güzel bir etkinliği oldu. O günden sonra hepimizde bir korku başladı. Ben isterim ki belediyeler evlerin deprem dayanıklı olup olmadığını araştırsın, herkese parasal bir yük koysun evim sağlam mıdır değil midir öğrenmek ve rahatlamak istiyorum. O konuda herhangi bir çalışmaları var mı diye merak ediyorum. Kar yağışından sonra bütün belediyeler sınıfta kaldı. İnsanlar elektriksiz, susuz kaldı, yollar berbat oldu. Peki, Hatay uzun bir kar dönemine hazırlanamaz mıydı, bütün beldeler hazırlanamaz mıydı? Ekolojik denge maalesef havaalanında olduğu gibi intikam alıyor bizden kuşların ahı tuttu, balıkların ahı tuttu. Ben Amik Gölüne çocukluğumda gezi yapmıştım çok güzel bir göldü. Balıklar tutuluyordu, sazlıklar vardı, kuşlar vardı. Öğretmenimiz bizi geziye götürdüğünde çok güzel bir hatıra kaldı bende. Ondan sonra biz orayı kuruttuk şimdi onların ahı tuttu. Bir proje gerçekleştirirken çevre raporları oluyor bu raporları neden gündeme almıyoruz
4 / Mustafa Sevinir – (Ziraat Mühendisleri Odası); Sorunlardan bahsedeceğim ama o kadar çok ki. Mesela en son bu havaalanındaki sel baskını, kar yağışı, iklim değişikliğinden bahsedecek olursak. TARSİM Sigortanın zarar ziyan tespiti ve yeni sigortalı olacakların tespitiyle ilgili çıktığımız keşiflerde, Altınözü, Kırıkhan, Reyhanlı, Kumlu ve Belen’den aşağı ovaya doğru olan bütün alanlar sular altında kalmış. Özellikle bu sene Hatay diğer iller bir tarafa buğday açısından sıkıntılı bir yıl yaşayacak. Böyle devam ederse, sular tahliye olmazsa ya bu sene buğday yanacak gidecek ya da sarı pastan kendini alamayacak. Dolayısıyla bu sene buğday açısından Hatay için sıkıntılı bir yıl. Diğer illeri bilmiyoruz orda kar yağışı olduğu için onlar kendini kurtarabilir ama Hatay bu konuda ciddi bir şekilde sıkıntılı. Bu sene ilaçsız buğday yeme imkânını bulamayacağımızı söyleyebilirim rahatlıkla. Şimdi Komşumuzda bile 3 tane baraj varken bizde barajın olmaması bu konuyu çözümsüz hale getiriyor. Tarlaların çoğunda drenaj suyu tahliye edilemiyor. Tahliye edenlerde yağmurun sürekliliğinden kaynaklı kendini kurtaramıyor. Trafik ve ulaşım sorununa geldiğimiz zaman ise şehrimiz çok sıkıntılı gerçekten 11 ilçe arasında en kötüsü durumunda. Köylerden daha kötü durumda yani sanki iş bitirmek gibi bir durumumuz değil de yeni bir yeri kazalım, yeni bir yol açalım, yeni bir kanalizasyon yapalım hep bunu peşinde koşuyoruz. Yani yaptığımızı tam kapatmıyoruz yaptığımız kaldırımları bile tam yapmamış olduğumuzu görebiliyoruz. Bu kaldırımların yapılması esnasında da, ben 51 yaşındayım bugüne kadar hiç bu kadar ağaç kıyımı görmedim. Biz mevcut parktaki ağaçları bile koruyup kollayamıyoruz. Parkları çoğaltacağımıza, yeşil alanları çoğaltacağımıza, elimizdeki ağacı koruyup kollayacağımıza, hele bu kar esnasında zarar gören ağaçların budanması esnasındaki durum çok vahim, yani budama değil ağaç öldürmeye varıyor. Vasıfsız arkadaşlarımızın çalışmaması gerektiğini düşünüyorum. Sizden istirham ediyorum bu ağaçların düşmanlığından vazgeçin. Her şey olabilir ama yeni parklar yapmadık, yeni ağaçlar dikmedik ya da daha büyütemedik ektiklerimizi. Bu noktada diyebilirim ki Hatay’ın son on senede kaybettiği ağacı hiçbir zaman kaybetmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Trafikte de aynı şekilde çok kötü. Yaptığımız hataları hızlı bir şekilde toparlayabilmenin yollarına bakmamız gerekir.
5 / Ayşe Barutçu – (Turizmci); Öncelikle Sayın Antakya belediye başkan yardımcısının burada olmasından çok memnun oldum. Ben turizm konusuyla ilgili bazı şeyler söyleyeceğim. İskenderun, Antakya, Hatay turizmde gelişmeye yönelik bir yer ve altı yıldan beri marka kent çalışmaları devam ediyor. Fakat maalesef çok zayıf hareket ediyoruz. Sadece Antakya’ya mahsus değil Hatay genelindeki ivmemiz çok sınırlı. Bu konuyla ilgili kalkınma ajansı, valilik tarafından yapılan toplantıların tamamına katıldım. Fakat bu toplantılardan ziyade yerel bilincin, yerel yönetimlerin bu konulara daha fazla zaman ve imkân tanıması gerektiğine inanıyorum. Özellikle şu konu çok önemli. Hatay nereye giderse gitsin Hatay’dır. Antakya, Hatay değildir. Örneğin Hatay havaalanı yazıyor, Antakya havaalanı olarak algılanıyor. Hatay’da bir müze var, bu Hatay müzesidir, hatta eserlerin bir kısmı Tarsus’tan getirilmiştir ama Antakya müzesi olarak söyleniyor. Bir defa yerel turistin bir günden daha fazla veya yarım günden daha fazla kalabilmesi için Samandağ’ı, Yayladağı’nı, Altınözü’nü, Reyhanlı, İskenderun, Kumluyu, Erzin’i, Dörtyol’u, Payas’ı görüp gitmesi turizm açısından hareketlilik demektir. Yarım gün içerisinde bir müze gezip, künefe yiyip, Harbiye’de oturup gitmek turizm adına yapılmış bir eylem değildir. Bu tür anlayışın ilimize yayıldığı kadar, bölgeye de yayılması gerekir. Örneğin Kilis bize çok yakın bir ildir kalkınma ajansı kapsamında birlikte olduğumuz Kahramanmaraş, Osmaniye bize çok yakın bir ildir. Bölgesel planlama ve aktivitelerin olması gerektiği yerde sadece bir Antakya, bir İskenderun olarak değerlendirmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca kentimizde İskenderun’da, Antakya’da, beldelerde olsun yaz aylarında festivaller yapılıyor. Bu festivallerin çoğu geçmişte kurtuluş günleri olarak başlatılmıştır. Antakya’da, İskenderun’da Temmuzda yapılıyor ama bölgemizin en sıcak olduğu zaman. Bunun kurtuluş günü adı altında devam etmesinin yanı sıra bahar festivallerinin ilave edilmesinin gerektiğini düşünüyorum. Yani ilkbaharda, sonbaharda Hatay çok güzel bir yer. Dünyada ekolojik dengede olan sıkıntılardan kaynaklı şeyler yaşasak bile yine de ender bir bölgede yaşıyoruz iklimsel anlamda. Yerel yönetimlerin festival, fuar adı altındaki organizasyonlarını farklı tarihlerde yapması gerekir. Çünkü Hatay Temmuz ve Ağustos aylarında çekilmez oluyor, nerdeyse kenti boşaltma noktasına geliyoruz. Bir de şunu ifade etmeye çalışacağım. Biz mozaiklerimizle ünlüyüz. Müzemizin yeri sınırlı, hepsini teşhir edemiyoruz ama şu anda Antakya’da, İskenderun’da, Hatay’da konut sektörü TOKİ ve diğer özel girişimler çerçevesinde bayağı bir ivme kazandı. Gönül arzu eder ki, ben ticaret odasına giderken çok memnun oldum bir mozaiğin üstüne basarak geçtim. Hatay’daki bütün binaların üzerlerinde sembolikte olsa mozaiklerin olması bu kente bir karakter verir. Kültürel bir çağrışım yansıtır. Biz zaten farklılığımızı ülke olarak Türkiye Cumhuriyetine barışla iltihak etmiş, bunu kamuoyu yoklamasıyla sandık başına giderek yapmış bir vatandaş kitlesi olduğumuz için, zaten kültürel anlamdaki farkımızı anlatmaya gerek yok, herkesçe biliniyor Hataylıların kültürel donanımı yüksek, insani ilişkilerinin çok iyi olduğu. Gelen insanların burada yaşamaktan mutlu olduğu, burayı gezmekten mutlu olduğunu hissettiğimiz bir ortamda; birkaç süslemeyle, birkaç dokunmayla bunu daha ileri seviyeye götüreceğimize inanıyorum.
6 / Tülay Atay Avşar – (MKÜ-KADMER Müdür Yardımcısı); Böyle bir şehrin bu şehre yakışır bir kültür merkezi yok. Sadece bu cümleyi kuracağım ben başkada hiçbir şey söylemek istemiyorum. Bu şehre yakışır bir kongre merkezi yok. Herhalde bunu ilk söyleyen ben değilim. Umarım son söyleyen ben olurum. Şimdiki kültür merkezi galiba açılacakmış tekrar ama buraya layık olabileceğinden umutlu değilim. Fakat orada çok değerli tiyatro sanatçılarının tam tiyatronun ortasında yarıda keserek ne kadar kötü bir yerde tiyatro yapmak zorunda kaldıklarını söylediklerini hepimiz biliyoruz. Hiç yakışmıyor Antakya’ ya. Ben bu şehri çok seviyorum. Buralı değilim. İşimizden dolayı eşimle buraya yerleşmek zorunda kaldık kızımı burada dünyaya getirdim. Buralıları çok seviyorum ama şu var ki buralılar hiç mi hiç sahip çıkmıyorlar. Bu şehre şehirliler tarafından sahip çıkılmadığını düşünüyorum. Bence bu şehir iyi bir kültür merkezini hak ediyor.
7 / Mevlüt Oruç – (Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği); Ben eskiden beri kentimizin seçilmiş, atanmışlarının kentimizin ihtiyaçlarının özüne inmeden görüntü ile yetinip, günü kurtardıklarını kolaya kaçtıklarını düşünüyorum. Genellikle Antakya bölge ve ilçelerini de katıyorum. Seçilmişler, atanmışlar, yöneticilerden bahsediyorum. Şimdi yeni bir moda var. Ağaç, çiçek, otlarla uğraşıyoruz. İşin özüne inmiyoruz. Hizmet yapar gibi görünüyoruz. Tabi paraları da çarçur ediyoruz. Yukarılara şirin görünme uğraşından dolayı sorunlar çözülemiyor. Hangi sorunlar çözülemiyor? Şimdi kentimizin yolları bozuk mu? Bozuk. Samandağ’a giden var mı bu günlerde? Nasıl bir işkence, kentte yolların böyle olmaması lazımdı. Şimdi kentimizde elektrikler kesik mi? Kesik. Bu sorunlar çözüldü mü arkadaşlar? Ben 15 yıl önce de elektrik sorunu yüzünden eylem yaptım. Hala insanlar eylem yapıyor. TEDAŞ’ın dokunulmazlığı nereden kaynaklanıyor ben anlamıyorum. 15 yıldır vatandaş eylem yapıyor bu şirkete karşı. Bu şirket devlet değil, bir şey değil aranızdaki ilişki nedir, vatandaşın bilmediği bir şey mi var? Kentimizde içme suyu sorunu var mı? Var. Kentimizde trafik sorunu var mı? Var. Hava kirliliği var mı? Var. Peki, ne yapar bu yöneticilerimiz. Yağmur yağar hayat felç olur, kar yağar felç olur, dolu yağar felç olur. Yüz milyarlarca zarar ve Allahtan bu yıl can kaybı olmadı. Yani, alt yapı sorunlarımız böyle. Üst yapı sorunlarını ne yapıyoruz? Kentimizde tarihin, çevrenin, toprağın, azınlıkların, çoğunlukların, doğanın tahribatını önlemek için çok çaba gösterildiğini söyleyemiyorum. Bu miras gittikçe yok oluyor. Yerel yöneticilerinde, atanmışlarında eskiden beri bir alışkanlığı var. Sanki bu memlekette Hıristiyanlar, Ermeniler, Araplar, Aleviler yokmuş gibi davranırlar. Bunları görmez, görürse sanki kendisine bir şey bulaşacak. Sorunlarına dokunmaz, görmez, konuşmaz, konuşursa da resmiyet görüntüsü vermek için konuşur, sorunları çözmezler. Fakat medeniyetler korosu şehir şehir, ülke ülke dolaştırılır sorunlar çözülürmüş gibi vitrine konulur. Şimdi ben öneriler yapıyorum. Burada yöneticilerimizde var iletilebilir, bizim sesimiz çıkmıyor siz iletebilirsiniz. Mesela bu memleketin ekonomisinin genişletilmesi, standardımızı yükseltmek, hem ekonomik, hem kültürel olarak tanıtımını yapabilmek yıldan beri dillendiriliyor. Samandağ sahilinden ki bu çok zor bir olay değil Samandağ’a komşu ülkelere feribot seferleri başlatılmalı. Bu Hatay’ın ekonomisine büyük bir katkıdır. Yani bu sınır ticareti anlamında Reyhanlı, Altınözü, Yayladağı’nda sınır ticaretinin geliştirilmesi lazım. Birkaç kilo bir şey getirdi diye sınırda vatandaşın çektiği rezillikleri hepimiz biliyoruz. Bunların bitmesi lazım. Kentimizde dünyanın sayılı sahilleri var fakat turizmin geliştirilmemesi için elimizden gelen her şey yapılır. Yatırıma izin vermiyoruz ama bir bakıyorsun Türkiye’nin başka yerlerinde deniz doldurulup yatırım yapılıyor. Burada dünyanın sayılı sahili var, biz tapuyu iptal ediyoruz, yatırım yapmaya izin vermiyoruz. Buna bir ayrımcılık olarak bakıyorum. Öneri olarak Papa’yı Hac yeri olan Antakya’ya davet eder, dünyaya tanıtırsınız, 1. sıraya oturtursunuz. Bölgemizin gelişmesi açısından turizm gelişime açık bir sektördür. Bu bölgeyi ziyaret eden turistlerle muhatap olacak insanların dil bilmesi lazım. Polise dil öğret, turizm polisi olsun, bu memlekette Arapça bilen bir polis olsun. Arap ülkelerinden turist geliyor onunla Türkçe muhatap oluyor polisimiz, Zabıtamız, otoparkçımız. Bölgemizi, tarihi ve yerleşim yerlerini tanıtan broşürler Arapça, İngilizce basılsın. Tabelaların hem İngilizce ve Arapça yazılıyor olması lazım. Bu şekilde dünya yıkılmaz. Ben Ankara, İzmir, İstanbul gibi yerlerde yapılan Hatay tanıtım günlerinin verimin az olduğunu düşünüyorum. Yani bu kadar gürültünün sonucu alınamıyor. Asıl yapmanız gereken bu masrafları, bu bilgiyi, bu enerjiyi tarihi ve turizm yerlerini tanıtmak, onarmak, düzenlemek için Antakya’ya harcamaktır. Antakya’da Ortodoks Patrikhanesi var, bu patrikhane neden kapalı? Bin yıllardan beri Ant akyada olan patrik niye Şam’da. Bu memleketin zenginlikleri, Arapları, Hıristiyanları, Ermenileri var. Bunlara sadece görüntü için gitmemek lazım. Bunlar aynı zamanda Türkiye’nin zenginliği.
8 / Prof. Dr. Necat Ağca – (Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi); Ben konumum gereği memleketimizdeki sel baskınlarına ve nedenlerine biraz değinmek istiyorum. Kentimizdeki sel baskınlarını ikiye ayırmak lazım. Bir; ovadaki sel baskını ve nedenleri, bir de şehir içindeki sel baskını ve nedenleri. Önce ovadaki sel baskınının nedenlerine değinecek olursak, genelde dünyada küresel iklim değişiklikleri, küresel ısınma nedeniyle dünyadaki bütün ülkelerde aşağı yukarı her yıl değişik oranlarda da olsa sellerle karşılaşıyoruz. Bu bir gerçek ama bunu en aza indirmenin yollarını aramak bizim görevimiz. Yani bunlar doğal olaylar ama birde doğal olaylara karşı yaptığımız hatalarla doğal olayların hızlandırılması olayı var. Esas ben buna dikkat çekmek istiyorum. Hatay, özelliklede Antakya sık sık sel baskınlarına maruz kalıyor. 15 gün önce Antakya’da 7–8 yıldır yağmayan kar yağdı. Arkasından şiddetli bir yağış karların erimesine ve sonuçta sel baskınlarına neden oldu. Havaalanı olan geniş bir alan su altında kaldı, neden su altında kaldı? Biz bunu 2010 Mayıs ayında da tespit ettik. Bir araştırma nedeniyle araziye gittiğimizde 10 Mayıs 2010 tarihinde ovanın değişik yerlerinde sel baskınları ile karşılaştık ve bunu görüntüledik. Yani bu bugünün bir gerçeği değil. Bu sürekli olan bir olay. Bunun en büyük nedeni maalesef geçmişte eski Amik gölünün kurutulmasıdır. Amik gölü iki nedenle kurutulmuştur. Birinci nedeni o dönemde büyük salgın olan sıtma hastalığı mücadele, diğer nedeni ise tarım alanı kazanmak. Sıtma ile mücadelede başarılı olunmuş, ama tarım alanı çoğaltmada çokta başarılı olunamamıştır. Nedenini de görüyoruz Amik göl alanı sık sık su altında kalıyor. Dolayısıyla kazandığımız alanı sel basıyor, oradan elde edeceğimiz ekonomik değer de ortadan kayboluyor. Amik ovası kurutulurken Murat Paşa, Afrin ve Karasu çayları kanal haline getirilmiş ve bu 3 kanal küçük Asi çayına, Küçük Asi de Asi nehrine bağlanarak bu şekilde göl suları boşaltılmıştır. Gölün kurutulması sonucunda ovada ve Antakya’da ilkimde büyük değişiklikler olmuştur. Özellikle yağışlar çok düzensizleşmiş, birden bire sağanak yağışlar görülmeye başlanmıştır. Hatay her ne kadar Akdeniz ilkim bölgesinde olmasına rağmen, yağış miktarı Karadeniz iklimine yakındır. Aşağı yukarı metrekareye 1200 kg yıllık yağışı var. Hepsini birlikte düşündüğümüzde; hem yağış düzensizleşti, hem yağış miktarı fazla ve zaman içerisinde drenajı sağlayan kanallar tıkanmaya başlamıştır. Maalesef yeterince de kanal temizliği yapılamadığı için kanallar tıkanınca az önce sözünü ettiğim 15 gün önceki kar yağışı ve ardından karların erimesi ovaya büyük bir suyun gelmesine sebep olmuştur. Kanallar tıkalı olması ve ova topraklarının bir özelliği de çok killi olması suyun uzun sürede tahliyesine neden olmaktadır. Ovanın toprakları yer yer yüzde 80-90’lara kadar kil içermektedir. Killi toprakların su tahliyesi çok zordur. Yani uzun süreçte su toprağı terk edebiliyor. Sel baskınının uzun sürmesinin bir nedeni de bu. İşin ekonomik yönüne birçok kişi değindi ben o yöne girmek istemiyorum. Ama çiftçinin büyük bir zararı olacak, tahmin ediyorum. Devletimiz bu zararı karşılayacaktır. Ovada durum böyle. Kentteki sel baskınları için söylenecek çok şey var ama süre kısıtlı olduğu için özetleyeceğim. Kente geldiğimizde; maalesef çoğu kentte olduğu gibi, burada da çarpık kentleşme, dere yataklarına bina yapılması ani yağışlarda doğal derelerin suyu tahliye etmesini engellemektedir. Dere kenarlarına inşaat yaptığınızda, bir nevi inşaatlar suyun doğal boşaltımına set çekmiş oluyor. Eğer kentinizin alt yapısı da yetersiz ise ki, Antakya’nın bu güne kadar yetersizdi, ama bu dönemde belediyenin özellikle yağmur kanallarının büyük çalışmalarda olduğunu biliyorum. Bu bize yardımcı olacaktır. Belediye başkan vekilimizde burada özellikle dikkat çekmek istiyorum. Lütfen bundan sonra dere yataklarında doğal derelerin olduğu yerlere inşaat ruhsatı vermeyin. Seçim yatırımı olarak belki zaman zaman veriliyor ama ondan sonra başımıza büyük dertler açıyor.
9 / Bahar Sönmez – (CHP İlçe Kadın Kolları); Kent sorunumuz yokmuş gibi katılımın az olması içler acısı. Bende Harbiye beldesinde oturuyorum Harbiye belediyesinin başkanı düşman partili mi? Onun için mi Antakya belediyesi yardıma gelmiyor? Bu muhakkak öyledir. Yandaş başkan olsaydı 4 elle yardımlarına koşarlardı eminim. Geçenlerde kadın kolları olarak beldeleri dolaştık. Başkanlarla sohbet ettik. Bir dokun bin ah işit. Örneğin Turunçlu, Çekmece beldeleri içler acısı bir durumda. Bunu başkana ilettik. Nedir bu durum, valla dedi biz valiliğe çıkıyoruz ama maalesef hiçbir yardım alamıyoruz, bizimde imkânlarımız yok ama hepimiz aynı partiden olduğumuz için biz kendi yağımızla kavruluyoruz, bunu kendi imkânlarımızla yapmaya çalışıyoruz demişlerdi. Birde şehir planlamasına çok kızıyorum. Apartmanların park sorunları örneğin araçlar sürekli yollarda park ediyor. Neden diyorum yerel yönetim bir inşaata ruhsat verdiği zaman neden park alanı şart koşmuyorlar. Bir sürü site kuruluyor hiçbirinde yeşil alanı hesaba katmıyorlar. Yollarımız şehir içindeki yollarımızın neresi düzenlendi içim acıyor, trafik karman çorman. Atatürk Caddesine baktığım zaman ben bir düzenleme göremiyorum. Doğrusu bir ağaç katliamı var. Antakya’nın neresi güzelleşiyor. Geçenlerde şu Valilik evinin arka tarafında yürüyordum güya o parkeler yeni döşenmişti hepsi paramparçaydı daha bunlar kaç ay oldu ki böyle parçalanmış bir dahaki geçişimde baktım ki kırılan yerdekileri değiştiriyorlar. Bunların hepsi cebimizden gitmiyor mu?
10 / Rasim Can – (Jeoloji Mühendisleri Odası); Başta şunu belirtmek istiyorum bu tür konuların işlendiği toplantılarda katılımın az olmasını eleştiriyorum. Çünkü gerçekten sadece 5 aydır bu toplantılara katılıyorum. Gittikçe bu katılımın azaldığını görüyorum. Burada bir sürü olay konuşuluyor; sel felaketinden, alt yapıya kadar bunlar hepsi sorun. Ama basit nedenlerle yollar kapanıyor, elektrik kesintileri oluyor onlara değinmeyeceğim zaten yeteri kadar bütün katılımcı arkadaşlar konuştu. Ben mesleğim icabı iki üç noktaya değineceğim. Biliyorsunuz doğal afetlerin en önemlileri deprem ve seldir. Bu yılların birikimidir, önlemler alınmalıdır. Deprem konusunda Hatay’da iyi bir çalışma olacağını umut ediyorum. Yapılan doğru çalışmaların her zaman yanında olacağız. Hatay dünyada hatırı sayılır bir konuma sahip depremsellik yönünden. Ne yapılıyor soruyorum. Toplantılar düzenliyoruz muhatap olacak kişiler yok denilecek kadar az. Bu bir sorundur. İkincisi sel, hocam az önce değindi ama bu selin önlenmesi açısından bir mühendis olarak barajlar yapılıyor hem sulama, hem de taşkını önleme amaçlı projelerimiz var. Bir de ben alt yapıya değinmeden geçmeyeceğim. Hem Samandağlıyım hem de Samandağlılar Derneğinin yöneticisiyim. Samandağ yolunda insanlar çok sıkıntı çekiyor ve bunun yanında yalnız yol değil, elektrik kesintileri de var. Arkadaşlarım değindiği için ben bir daha değinmeyeceğim.
11 / Mehmet Çardak – (Araştırmacı-Yazar); Sadece hava alanı ile ilgili bir şey söylemek istiyorum. Her ne kadar havaalanının adı Hatay havaalanı ise de aslında bu havaalanı Ortadoğu hava alanıdır. Ben emekli olduğum için ve işlerim İstanbul’da olduğu halde evini İstanbul’a götürmeyen bir Hataylıyım ve her hafta İstanbul’a gidip gelen bir yolcuyum ve son bu sel baskının mağduruyum arabam havaalanında su altında kaldı. Şunun için söz aldım yani Hatay havaalanına kavuşmada gecikmiştir. Hatay’da da ilk defa sel olmuyor ama bu yer seçimi konusunda bula bula burayı mı buldular. Bu sel taşkını değildir. Ben Türkiye’nin birçok hava alanını görmüş bir insanım. Hava alanlarında birçok sorun olabilir ama sular altında kalan bir hava alanı ilk defa görüyorum. Önümüzdeki yıllarda bir daha aynı manzara ile karşılaşmayacağımızın bir garantisi yok. Kim ise bunun sorumlusu önce özür dilemesi gerekir.
12 / Prof. Dr. Necat Ağca – (Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi); Bilgisayardan biraz anlayanlar Google’den arayıp hemen görebilir. Havaalanın dörtte üçü amik gölünün içinde görünüyor. Kimseyi suçlamak için söylemiyorum ama geçmişte havaalanı yer seçiminde yapılan bir hata var. Üniversitede toprak bölümü olarak o dönemde bizden bir görüş isteyen olmadı. Ben 17 yıldır buradayım. Bizden bir görüş istenseydi her halde naçizane bir şekilde görüşümüzü bildirirdik. Sonuçta orası ikinci derece tarım alanı. Oraya havaalanının yapılması, tarım yerini işgal edilmesi demektir. Bakın Adana havaalanı yapıldığında şehirden epeyce uzaktaydı. Şimdi şehrin ortasında kaldı. Şu anda Mersin ile Adana arasında yeni bir havaalanı düşünülüyor. Yani bu yapılaşmadır ve sanırım iki veya üç ay öncesinde yapılan bir toplantıda gündeme geldi. Ovaya sağlık tesislerini kaydırma düşüncesi var. Buda söylediğim şeyi destekler nitelikte. Eğer o tesisler yapılırsa ova artık yapılaşmadan da nasibini alacak diye düşünüyorum. O toplantıda, Jeofizik mühendisleri odasından bir arkadaşımız düşündürecek bir şeye işaret etmişti. Ovanın depremsellik yönünden en tehlikeli bölge olduğunu belirtti. Kaynayan çamur gibi, bir depremde her şeyi içine alacak bir yapıya sahip olduğunu söyledi.
13 / Ayşe Barutçu – (Turizmci); İskenderun’da 1930’lu yıllardan itibaren havaalanı var. Hatta iskenderun’un üçte biri havaalanının sahası içinde kaldığı için planlamadığı da bir gerçek Ben İskenderun Kültür Sanat Derneği başkanı olarak uzun yıllar sivil toplum kuruluşu yöneticiliği yaptım. Maalesef İskenderun, Antakya çekişmesinin sonucu bu kadar verimsiz, sıkıntı yaratacak ve devletin bütçesine ciddi maliyet yükleyecek bir konuda yaptığımız hatanın göstergesidir Hatay havaalanı.
14 / Fatma Dolar – (İzleyici); Arkadaşlarının söylediği tüm sorunlara ilave olarak hava kirliliği sorununun çok büyük olduğunu düşünüyorum. Antakya için kış mevsiminde özellikle saat dörtten sonra dışarıya çıkılamıyor yani bu konuda yapılabilecek hiç bir şey yok mu, kömürler denetlenemez mi veya kaloriferli binaların baca filtreleri denetlenemez mi belediye tarafından. Son yıllarda çok büyük rahatsızlık yaşamaya başladık. Bir de Ekrem Bey’e bir şey söylemek istiyorum bu toplantılara katılımların azlığından yakınıyoruz. Hepimiz duyarsızlığın farkındayız acaba bu toplantıları tanıtmakta bir eksiklik mi yapılıyor. Hiç dışarıda bir duyuru göremiyorum ben. Kendi özel ilgimden dolayı biliyorum bu toplantıları ama dışarıda herhangi bir yazılı ilan, halka açık olduğunu duyuran, sivil toplum kuruluşlarına bildiren bir şey olduğunu göremiyorum. Ancak Antakya Gazetesi alıyoruz okuyarak öğreniyoruz. E-mail adreslerine bildiriyorsunuz. Özel ilgisi olanlar geliyor ama daha fazla katılımın sağlanması için iyi duyuru yapılması gerekiyor.
15 / Faik Selçuk Kızılkaya – (Antakya Belediye Başkan Yardımcısı); Öncelikle Hatay küçük Millet Meclisi katılımcıları ve tabiî ki bu oturumların moderatörlüğünü yapan avukatlara, Baro Başkanı Sinan Bey’e, Hatay küçük Millet Meclisi hamalı Ekrem Bey’e her ay tekrarlanan böyle güzel bir organizasyonda yine bizi buluşturduğu için teşekkür ediyorum. Ben şahsım adına tanıtımı yeterli buluyorum. Belki ilerde farklı zincirler olabilir, katılımcılar da, daha çok halk da buna katılım gösterir diye umuyorum. Sizlerin bahsettiği sorunların birçoğuna bir vatandaş olarak bende aynen katılıyorum. Bir de masanın öbür tarafında siyasi olarak seçilmiş bir belediye başkan yardımcısı, hem meclis üyesi, bundan önceki dönemde de meclis üyeliği olarak 5 yıl hizmet vermeye çalışan biri olarak sizlerin arasındayım. Tabii ki Antakya belediyesi başkan yardımcısıyım, inşallah ileriki günlerde Hatay Büyükşehir Belediyesi başkan yardımcıları veya genel sekreterleri veya daire başkanları burada olacaklar o zaman Samandağ’daki Caretta Carettaların, da, Harbiye’deki sorunların da derdi buradaki mecliste daha çok gündeme gelebilecek. Keşke gelebilseler Harbiye Belediye Başkanı ve diğer konu olan belediye başkanları da gelebilseydi. Kent sorunları deyince çok geniş birçok sorunu içeriyor. Ben notlarımı aldım bunların hepsini önemsiyorum. Kısa zaman içerisinde yapabileceklerimiz var, yapmaya çalışacaklarımız var, söz ile dinlendireceklerimiz var, elle müdahale edebileceklerimiz var fikir bağlamında çözeceklerimiz var. Kent sorunlarından ivedi olarak, yer seçimi noktası var, birçok konu var ben kısaca bunlara biraz giriş yapmak istiyorum. Yer seçimi konusunda Antakya Belediyesi olarak neler yapıyoruz, bilgilendirme bölümünde dilimin döndüğünce bir şeylerden bahsetmek istiyorum. Yer seçimi ülkemizin kaderi biliyorsunuz bu coğrafyada ülkemizin %96’sı deprem kuşağında ve dünyadaki 3 büyük levhanın tam kesiştiği nokta Antakya’mız veya eski adıyla Antioch. Antakya Antiyoş ile Antakya olmuş, internette aradığımızda kentimizi yurt dışında çok tanıyan var. Bu kent birçok dinlerin, birçok mezheplerin, birçok etnik yapının hepsinin birlikte yaşadığı, yaşamaya çalıştığı ama daha da kaynaşması gerektiği bir kent. Yer seçimi noktasına gelindiğinde geldiğimiz nokta, artık bu bizim kaderimiz böyle, böyle bir coğrafyada yaşıyoruz. Bizim coğrafyamızda 60 yıldır kar yağmıyordu, hakikaten çocuklar sevindi ama TEDAŞ’ın elektrik sorunu yüzünden, elektriğin yokluğu suyun kesilmesine sebep olduğundan sorun yaşadık. Ağaçlarımız da karı yaşamadığı için onlarda tedbirsizmiş, bir bilgi vereyim büyük parkta 50’ye yakın ağaç kökleriyle birlikte devrildi. Dağdaki Vali Ürgen zamanında memleketi heyelanlardan korumak amaçlı Habib-i Neccar dağına ağaç diktirmiş. Ama ağaç biliyorsunuz bu bölgede yaşayan ağaç kızılçam. Kızılçam ağacının kökü çok derin olmayan, kökü yalına bir ağaç burada diğer ağaç türleri olar sarıçam olsaydı yıkılmazdı. Bu ağaçların çoğu dağda da yıkıldı, üzüntümüz bu ağaçların devrilmesi. Artık iklimin bu şekilde değişeceğini, sürekli bu sorunun yaşanacağını iklimciler söylemektedir. Yer seçimi noktasında biz ne yapmalıyız kesinlikle havaalanında bahsedildiği gibi kanalların tıkanmaması lazımdı. Yani deprem gibi nasıl deprem nedeniyle ölen olmaz, tedbirsizlikten ölen insanlarımız olur. Tedbirini almıyor. Hangi arkadaşımız binasının bakımını yaptırıyor. Ama gerçeği gizlemek için benim binam A müteahhidi tarafından yapıldı sağlamdır diyor. Şimdi deprem yönetmelikleri değişti incelenmesi lazım diyoruz. Bu tedbir noktasını çok önemsiyoruz. Gazeteler yazmıştı burası artık amik gölü değil, kuşlar gelemez diye ama üzgünüm kanallar yüzünden artık orası amik ovası. Şimdi bu tedbiri almayanlar vicdanlarıyla baş başadır. Tedbir olsaydı olay bu noktaya gelmeyecekti bizde havaalanının bu durumunu bu şekilde konuşmayacaktık. Deprem, sel, turizm, dendi şimdi bunların önceliklerine bakarsanız su da bir yaşam sebebi, depremde bir yaşam sebebi, hepsinin tedbirini almalıyız. Antakya Belediyesi olarak su noktasında yeterli tedbirimizi aldık ve kente suyu zamanında verdik. Gece 2’de kar yağışı başlaması nedeniyle koordinasyon merkezi AKOM’u İl Afet Müdürlüğü ile birlikte ayağa kaldırarak Antakya içerisinde yol açma çalışmaları yapıldı. Ancak hakikaten ağaç devrilmeleri bizi üzdü. Öncelikle yetişmemiz gereken vatandaşın bahçesinde arabasına zarar verenlerin çözümüne geçtik. Bu yüzden yerel yönetim olarak biz üzerimize düşeni yapmaya gayret ettik. Belediyelerin de bu konularda çalışmaları var. Sayın Başbakanımız müjdesini verdi Büyükşehir olacak. Büyükşehir olunca sorunları çözme daha mutedil olacak. Gerçekten hava şartlarından dolayı yolları yapamayabilirsiniz, hava şartı buna müsaade vermiyordur. Belediyelerin bazı hayati fonksiyonlarda imkânımız yok gibi bahaneleri olmamalı. Hatay’da 6 ayda gerçekleşmesi gereken yağış bir ayda gerçekleşti. Turunçlu’dan çevre yoluna kadar olan bölüm Karayollarına bağlı değil arkadaşlar. Kimin yetkisinde bulunuyor, Turunçlu’nun, Çekmece’nin, Subaşı Belediyesi’nin uhdesinde olan bir yol. Ama çukurdan geçilmiyor diye gazetecilerde ifade ediyor. Sayın başkanlarımızın bu konuda gerekli hassasiyetle bunun üzerine gideceğini düşünüyorum. Hassasiyete gerek yok aslında gidip bizim yollarımızı yapın demekte yeterli. Ama çaba sarf etmek gerekir. Bugün özel firmalar asfalt üretiyorlar. İhalenizi yaparsınız, yollarınızı yaptırmaya çalışırsınız. Antakya’da depremi önemsiyoruz. Depremde binanız göçer mi, göçmez mi önce bu sorunun cevabını bulmamız lazım. Benim oturduğum bina deprem yönetmeliklerinde sıkıntı görmeyecek bir bina ise o zaman benim bir birey olarak ne yapmam lazım, depremde kafama düşecek şeylerden korunmam lazım, yani deprem bilinci olması lazım. Burada binasını test ettirmek isteyen varsa bunların da değişik metotları var. İnşaat mühendisleri 25 ölçümde depremde binalarımızın göçüp göçmeyeceğine karar veriyor. Antakya’da şuanda belediyemizin yaptığı kentsel dönüşüm çalışmaları var. Bizde inşallah Antakya’da bu binaların yerel ölçümleri yapılıyor. İncelemeler sonucunda çalışmalarımız sürüyor. İnsanları sıfır can kaybına dönüştürmek lazım. Yoksa biz şu anda Antakya’nın çarpık yapılaşması, hepsiyle uğraşırsak çok zor. İnsanlarda önce bilinç yaratıp binanın depremde göçüp göçmeyeceğini bilmemiz lazım. Önce bu bina depremde çöker mi bunu bilmemiz gerekir. Çöker diyebiliyorsak, o zaman hiç birimizin koridora, merdiven boşluğuna kaçmasına gerek yok. Veya kafanızı masanın altına da sokmaya gerek yok. Çünkü bu bina tuzla buz oluyorsa yapacak bir şey yok. Çevre düzeni dediğimiz planlar Hatay için yapıldı. Bu çevre düzeni planında çalışmalar var. Tedbirlerini alarak yapabilirsiniz ama yine önemsiyoruz. Başka yer alternatifiniz varsa öncelikle onları yapmak lazım. Maliyeti açısından, ekonomi açısından yani bir stadyumu yapacak başka bir yer önce oraya yapmak lazım, maliyet ve tabiî ki sosyal olguda önemli, insanların ulaşabileceği gibi. Şimdi ağaçlarla ilgili gerçekten az önce bahsettim, biz Karaoğlanoğlu Caddesinden söktüğümüz ağaçlar için anket yaptık %92’si arabaların üzerine giden gövdesi kalın ağaçlar olduğundan vatandaş zaten ağaçların kesilip yerine turunç ağacı dikilmesini ankette bildirdiler %99 diyelim. Çünkü 200 kişiden 7 kişi hayır dedi, 193 kişi evet dedi. Orada o ağaçları onun için söktük. Atatürk Caddesinde ağaçla ilgili bir çalışmamız olmadı. Arkadaşlar yine sizler için insanlar için, araçlarıyla dönecek köşe noktalarda bazı köşeleri alırken Antakya’da kent köşelerinde trafiği daha düzgün hale getirmek için çalışmalar yapıyoruz. Bakın orta göbeği de kırıyoruz. Göbeği küçültüyoruz. Trafikte rahatlama çalışması. Yine Asi Nehri üzerinde 2 metre genişletiyoruz. Teras şeklinde çıktı. Oraya beton döktük çok yakın zamanda bir şerit kazanacağız. Gelelim asi peyzajı, insanlarımız rahat yürüsünler, gezsinler diye Asi Nehri etrafında yine teras projemiz var o ağaçlarla ilgili ağaçları korumaya çalıştık. Ama gerçekten çalışmayı yaparken ağacın kökünden kaynaklı söküldü, biz sökmedik. Bakın kar yağdığında 50 ağaç söküldü. Üzülüyoruz. Biz altını eşmedik karda yıkıldı. Bizim altını eştiğimiz 5-6 ağaç vardı sadece. Fotoğraflarda kayıtlı, kökünden devrildi. Bizde onları aldık arıtma tesislerinin orda yaşatıp sonra başka bölgelere dikmeye çalışıyoruz. Yağmur suyuyla ilgili Antakya belediyesini zaten izlediniz. Geldiğimiz günden beri yağmur suyu projeleri yaptık. Bu kadar yağış var. Saray Caddesinden hiç telefonumuz çalmıyorsa o ikiye iki yağmur suyu kanallarını dağdan itibaren getirip kentte Asi’ye deşarj etmesek burada seller yaşanırdı. Esnaf burada oturamazdı. Yavuz Selim Caddesi üzerine 1,5 –2 metrelik menfezler yaptık, ızgaralar yaptık bir damla su birikmedi. Hem de yollarımızı koruduk. 2,5 senede yaptığımız alt yapıyla alt yapıya verdiğimiz önemi gösterdik. Ancak; bu işlerin bir sıralaması var. Ne yazık ki bu kentimizde daha doğal gaz çok yeni ve bir aydır doğal gaz verildi ama bir senedir doğal gazın çalışması var kentte. Şimdi bu yolların belli bir sıkıntıya gelmesin de bunlar da etken. Bizim paranızı iki defa harcamamak için bazı şeyleri erteleyip doğal gazdan sonra yapacağız. Şimdi sadece yamasını yapıyoruz arkadaşlar. Hakkınız sıfır asfalt, sıfır olabilmesi için zeminin de oturması gerekiyor. Şimdi yollarla ilgili bu kentte alt yapı noktasında doğal gaz daha bu kente 3 yıl çalışma yapacak. Kazacak. Ama ana arterleri kazmayacak sizler arabalarınızla ara arterlerde rahat edeceksiniz. Burada kaldırım noktasında yapboz konusunda şunu ifade edeyim; sizler için, engelliler için 2012 yılının Temmuz ayına kadar bizim engellileri düşünen projelere imza atmamız lazım. Engelli arabasıyla, göme çubuğuyla yürüyecek şekilde kaldırımları tasarımlamamız lazım. Bu bir duyarlılık. Biz bu çalışmaları şu an kentte yapıyoruz. Tablonun hepsine bakarsak, inşallah ben bu senenin sonunda Antakya’nın içerisinde rahat bir yürüme ortamları oluşacağına inanıyorum. Hava kirliliği konusunda ise bahsettiğim doğalgazla bu sorun çözülecek. Bu kent coğrafi açıdan tektonik bir bölge yani çukur ve etrafı da dağlarla kaplı. Yakılan kömürler ve filtreler yine bunun bir noktası. Çevre sağlık tarafından yapılması gereken bir görev. Yine bunlar internette yayınlanacağı için herkesin kendine düşen görevleri olacaktır. Bunları düzeltmek için gayret edeceklerdir. Antakya’da hakikaten bir kültür merkezi binamız var. Bu kent bunu hak etmiyor, daha güzellerini hak ediyor. Biz belediye olarak sosyal projeler adına şu anda stadyumun orda bir semt pazarı yapıyoruz. Hem 900 metre kare kaplı alanlı, hem de 600 metre kare açık alanlı sosyal tesis yapıyoruz. İkinci çalışmamız eski adliye yerine Antakya mahfeli dediğimiz yine yeraltında 450 araçlık otopark yer üstünde hem ticari amaçlı dükkânların olduğu, ayrıca bir de sosyal amaçlı sosyal tesisin bulunduğu bir bina yapıyoruz. Kar amacı gütmeden hazineden, defterdarlıktan kirayla yapıyoruz. Arkadaşlar orayı hazineye versek 7 katlı yapma imkânları da var. Ama biz orada yeşille bütünleşen yukarıda Ali Rıza Çamlığıyla bütünleşen kitlesel bir yapı yapıyoruz bunun da ihalesi verildi. Çalışması bitiyor. Kentte kültürel turizme geçeceğim. Özellikle marka kent noktasında marka kent yürüyüşünü yapmadan önce Antep’e gittik tüm ekibimizle gezdik. Arkadaşlar belediyecilikte birincisi planlama-projelendirme vardır, ikincisi alt yapı vardır, üçüncüsü üst yapı- güzelleşme- vardır. Siz alt yapıyı yapmadan üst yapıyı güzelleştirmeye geçerseniz, bir sene sonra sıkıntıya girersiniz. Sağ olsun bundan önceki başkanımız planlamaya ağırlık verdi. Tekrar aday olamadı ama bakın hayırlı olarak bu memlekete 956 TOKİ’nin yükseldiği, adliye binasının olduğu yeni mücavir dediğimiz 750 hektar alanı imara kattı. Bu beş senede oldu arkadaşlar, bakın bir başkanın bir dönemini yedi. Belki başkanı da yedi. Ama birde Antakya’nın turizmi önemseyen arkadaşlar için söylüyorum koruma amaçlı planları yoktu. Plan olmadan ne yapabilirsiniz arkadaşlar? Hangi eseriniz tescilli, hangisi tescilsiz, geleneksel plan olmadan hareket kabiliyetiniz yok. Yine sayın başkanımızla Antakya’nın mevcut imar planı, jeolojik haritaları ve zemin durumları ortaya çıktı. Bu Bizde ondan aldığımız bayrağı şu anda onun üzerine koyarak 1- Çankaya örnek sokağı sokak sağlıklaştırması dediğimiz restorasyon işlemleriyle yapımını tamamladık arkadaşlar. Yeni cami uncular sokağını ihale ettik şu anda firma aldı yapıyor. Hepiniz gördünüz valiliğin karşısında arzuhalcilerin bulunduğu yeri restore ettik arkadaşlar. Valilik bu işe el attı marka kent çalışmasında Kurtuluş Caddesindeki evleri proje kapsamında restore etti. Bunların alt yolların dizaynıyla, alt yapısıyla, insanların gezdirilmesiyle, turizm tesis alanlarıyla şu anda butik otelleriyle yatırımcının da önünü açarak bunların da çalışması yapılıyor. Bunlar da çok olumlu verimlerini çok yakında verecek. Marka kent tanıtımını da çok önemsiyoruz. Papa buraya gelirse tabiî ki çok büyük katkı sağlayacaktır. Bizler o çağırmayı yapacağız. Geçen hafta başkanımız Akdeniz kıyı bölgeleri toplantısına katıldı. Katılmasıyla da Mısır ve Fas’tan sonra yanında bulunan tercümanlarla orda gösterdiği performansla sonraki toplantının Antakya’da yapılması kararı alındı. Bugün Dünya Satranç Şampiyonasını Antakya’da yapma kararı aldık. Bunlar tanıtımın bir parçası. Biz elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz. Festivalleri çok önemsiyorum festivallerin yaz Temmuz’unda değil de birkaç alternatif festivalle bahar ayında olmasını önemsiyorum. Birçok eksik konu var bunların notunu aldım. Her zaman sizlerle paylaşabiliriz. Büyükşehir belediyesi için; ben iki gün önce sayın başbakanımızın toplantısına katılmıştım. Tabi otobüsle gitmek zorunda kaldım arkadaşlar. Eski günlere döndük. İl nüfusu 750 binin üzerinde olanların büyük şehir belediyesi olacak. İki vilayet daha katıldı ona Mardin ve Malatya’da 700 bini aşmışlar bu son seçimle şu an 13 vilayet Büyükşehir olacak. Kanun hükmünde kararname çalışmaları devam ediyor. 2014 seçiminde kesin Büyükşehir oluyor.
16 / Rasim Can – (Jeoloji Mühendisleri Odası); Genel anlamda kanallar kapanmış şimdi ben kurumun içerisinde 26. senem geçiyor ve buralıyım ve burada çalışıyorum. Asi nehrini de yani vatandaşın, belediyenin kirlettiği yerleri DSİ temizliyor. Amik ovasındaki kanalların açık tutulmasını sağlamaya çalışan bir kurum, sürekli çalışmaları var. Sanmayın ki DSİ’nin ihmali yüzünden bunlar oluyor. Gecemizi gündüzümüze katarak 24 saat bir çalışma var. Dağdan suyun aşırı gelmesi bir tahribe yol açıyor yani derler ki dana altında buzağı aramanın anlamı yok. Bunun temel çözümü barajlardır. Ama bunlar 1–2 senede yapılacak işler değil yıllara bağlı bir çalışma sonucunda oluyor ve inşallah en kısa zamanda olacak. Şunu söyleyip sizleri rahatlatayım. Havaalanımızda, tarım arazilerimizde büyük ölçüde %100 demek istemiyorum, kurtulacak. Havaalanı benim bildiğim kadarıyla eğer başka bir sorun çıkmazsa Salı gününe kadar açılır. Samandağlıyız; Samandağ yolu diyoruz. Çekmece ile Turunçlu arasında geçiyor diye belediye sorumlu deniyor. Şimdi biz o zaman Narlıca, Maşuklu, Güzelburç arasından geçen yolun da ne durumda olduğunu merak ediyorum. Odabaşı, Güzelburç arasından geçen yolun ne durumda olduğunu merak ediyorum. Acaba aynı kategoriye giriyor mu? Ben kendi memleketime giderken bir aydır ya çevre yolundan ya da Harbiye yolundan dolanmak zorunda kalıyorum. Kanallarla ilgili sayın başkan da açıklama yaptı, bende. Bakın bir örnek vereyim buradaki en büyük kabahat yine çiftçilerin yazın gidin bir ovaya bakın sulama yapmak için kanalları kapatıyorlar. Oda sulama suyu yetersizliğinden çiftçi de mağdur durumda. Sulama suyu yetersiz olduğu için o drenaj kanallarını kapatıyor. Onu sulama suyu olarak kullanıyor. DSİ hangi birine yetişsin kanalları temizlemek için.
17 / Av. Sinan Akgöl – (Moderatör); Antakya çevresinde 11 tane belde belediyesi var ve hiçbiri yetkin değil. Bu sorunların çaresi Büyükşehir en geç 2 sene sonra Büyükşehir oluyoruz.
18 / Ekrem Dönmez (kMM Hamalı); Katılımınız için hepinize teşekkür ederim. Sayın başkana, başkan yardımcısına ve katılımcılara gösterdikleri katılım, ilgi ve sabır için teşekkür ediyorum.
ÖNERİLER –
ORTAK SONUÇ –
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE:
Elektronik posta, telefon ve SMS yoluyla katılımcılara ulaşıldı. Toplantıda katılımcılara TkMM broşürleri, tahmini program verildi. Ayrıca 23 Belediye Başkanına SMS yolu ile toplantı daveti gönderildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE:
Hatay’ın milletvekillerine ve milletvekili danışmanlarına telefon ve SMS ve e- posta ile ulaşılarak toplantı öncesinde toplantı konu, yer ve zaman bilgileri ulaştırıldı.
MEDYA İLE:
Ulusal basının temsilcilerine ve yereldeki bütün basın temsilcilerine SMS ve elektronik posta ile ulaşılarak toplantının yer ve zaman bilgileri ulaştırıldı.
SONUÇLAR
Toplantıda TkMM ilkeleri videosu ile gündemle ilgili hazırlanan sunum izlendi. Yerel konunun görüşülmesinde hazır bulunan Antakya Belediye Başkan yardımcısının katılımı yerel konuyu daha anlamlı kıldı. Bir önceki ayın ilgisi bu ay çok azdı. Sivil toplum örgütleri de, milletvekilleri de birbirini beklemektense her ay yan yana gelme imkânı sunan bu toplantılara gereken önemi verebilmeli ve bu toplantılar kurumsallaşarak sorunların konuşulduğu gerçek bir vekil-müvekkil buluşmasına dönüşebilmeli.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ekrem Dönmez – Hatay kMM Hamalı
04.02.2012 Hatay kMM Toplantı Tutanağı
previous post