YER : Antakya Ticaret ve Sanayi Odası
TARİH : 08.10.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Aalen Antakya Kültür Derneği (Süleyman Nayman – Yönetici)
2 / Antakya Demokratik Kültür-Sanat Derneği (Mehmet Güzel – Başkan)
3 / Antakya Kent Akademisi Derneği (Mustafa Sevinir – Yönetici)
4 / Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (Sezer Portakal – Başkan)
5 / Denge Hukuk ve Düşünce Derneği (Muhammet Çakır – Başkan)
6 / DKB- Dünya Kardeşlik Birliği (Mithat Sultani – Yönetici )
7 / Hatay gençlik Derneği (Koray Cengiz – Başkan)
8 / Mazlum-Der (Ahmet Hamdi Ayan – Yönetici)
9 / Mülteci İnisiyatifi Girişimi (Lümeys Dede – Girişimci)
10 / TOSYÖV Hatay Destekleme Derneği (Tahsin Rende – Başkan)
11 / İnsan Hakları Araştırmaları Derneği (Mehmet Salmanoğlu – Başkan)
MESLEK ODALARI
1 / Harita Mühendisleri Odası (Kenan Kantarcı – Yönetici)
2 / Jeofizik Mühendisleri Odası (Rasim Can – Yönetici)
SENDİKALAR
1 / Emekli-Sen (Hasan Kazıkçı-Yönetici)
2 / Memur-Sen (Abdülgani Kavukçu-Yönetici)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Nabi İnal (Avukat –Eski Baro Başkanı)
2 / Hatice Can (Avukat – Eski İHD Şube Başkanı- Baro Kadın Komisyonu Başkanı)
GÖZLEMCİLER
1 / Servet Mullaoğlu – CHP İl Başkanı
2 / Mustafa Köse – EDP İl Başkanı
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ — Katılım olmadı
BELEDİYE BAŞKANLARI — Katılım olmadı
MESAJ YOLLAYANLAR
— Hatay Milletvekilleri Mehmet Ali Edipoğlu, Mevlüt Dudu, Refik Eryılmaz ve Hasan Akgöl telefonla arayarak partinin Abant toplantısı sebebiyle katılamayacaklarını bildirdiler. Hatay Milletvekili Mehmet Ali Edipoğlu ayrıca toplantıya katılamayacağını bildiren ve toplantı için başarı dileyen bir telgraf gönderdi.
DİĞER KATILIMCILAR
1 / Abdullah Dereli –
2 / Eda Dönmez – Ev Hanımı
3 / Feza Can Cengiz – MKÜ Öğretim Üyesi
4 / Gökhan Kılbey –
5 / Hasip Yiğitoğlu –
6 / İhsan Avcıoğlu – Emekli-Sen
7 / İsmail Güzelmansur – İşadamı
8 / Semire Güzelmansur –
9 / Melahat Yılmazlar – Avukat
10 / Mehmet Salmanoğlu – Sosyolog
11 / Metin Çolak –
12 / Nurettin Hişmioğulları –
13 / Nurhan Aşkar –
14 / Sedat Baklacı –
15 / Tülay Atay Avşar – MKÜ Öğretim Görevlisi
16 / Yahya Kemal Avşar – MKÜ Öğretim Üyesi
17 / Yılmaz Yeşiloğlu – Öğretmen
18 / Zekeriya Coşkun – Stajyer Avukat
MEDYA
1 / Anadolu Ajansı – Salim Taş
2 / Antakya Gazetesi – Mehmet Özgün
3 / Atayurt Gazetesi – Arzu Günal – Erkan Şirin – Petek Hançer
4 / Denge Gazetesi – Ferit Lif
5 / Hatay Güney Rüzgarı Dergisi – Mehmet Ali Solak
6 / Hatay Kent Gazetesi – Tamer Yazar
7 / Özyurt Gazetesi – Ali Yolcu
8 / Söz Gazetesi – Şevki Güneş
9 / HRT (Hatay Radyo Televizyonu) – Serdar İbrahimoğlu
10 / M. Ali Çolak –
MODERATÖR: Sacit Kayasu – Emekli Cumhuriyet Savcısı
KONU: 24. döneminde TBMM’ni ne bekliyor?- 2. döneminde TkMM’ni ne bekliyor? — 24. döneminde TBMM’nden ne bekleniyor? 2. Döneminde TkMM’nden ne bekleniyor?
KONUŞULANLAR
1 / Ekrem Dönmez – Hatay küçük Millet Meclisi Hamalı); Ekim ayı toplantısı ile birlikte dördüncü dönemdir bu toplantılara başlamış olacağız. 2009 yılında ilk başladığımızda 40 kadar emek-meslek ve sivil toplum örgütünden söz alarak başlamıştık. Aile fotoğrafını kalıcılaştırma çabamız, bugün o zaman verdikleri sözlerin gereğini yerine getirip aramızda olanların varlığı ile devam ediyor. TBMM seçimlerinin yenilenmesi ile birlikte eski alışkanlıkların terk edileceği umudumuz vardı. Ancak görünen o ki vekil sandalyeleri yine boş. Her ayın ilk cumartesi günü kimseye söz vermeyin, bu gün vekil-müvekkil günü olsun çağrısını hem sivil toplum örgütlerine hem vekillerimize yapıyoruz. Bu çağrımız ve üç kişi kalsak da toplantılarımız herkes buradaymış gibi aynı ciddiyetle devam edecek.
2 / Sacit Kayasu – (Moderatör); Gündemimizi Kürt sorunu, yeni anayasa ve komşularla ilişkiler meşgul ediyor. Suriye ile ilişkiler iyi iken, şimdi ticaret durma noktasına geldi. Suriye ile eski sıcak ilişkilerin tekrar oluşması çok önemli. Suriye yönetiminin ılımlı tavır takınması gerekir. Kürt sorunu PKK değildir. PKK bütün Kürtleri temsil etmiyor. Kürt sorunu terörle bağdaştırılmamalı. Günümüzde zihniyet mutlaka değişmeli. Bu toplantılar için benim İstanbul’dan zaman ayırıp gelmem bu toplantılara verdiğim önemden geliyor. Herkesin birbirini dinlenmesi, herkesin birbirini anlaması ve herkesin birbirine tahammül etmesi gerekiyor.
3 / Mehmet Güzel – (Antakya Demokratik Kültür ve Sanat Derneği); Bu çalışma çok iyi bir çalışmadır ancak, milletvekilleri ve belediye başkanları gelse ve bir ayağı topal kalmasa daha iyi olacaktı. Genel istekler Türkiye çapındaki genel eğilimlerden oluşturulmuş. Ama ben hem genel hem yerel olması itibariyle komşu ülkelerimizle olan sıkıntılara değinmek istiyorum. Arap baharı adı altında başlayan süreç kapı komşumuz Suriye’ye dayandı. Ancak bir farkla: Suriye’deki sorun başka mutfaklarda pişirilerek kapı komşumuza dayatılan suni bir sorundur. BOP projesinin gereği olarak muktedir dünya şer güçlerinin amaçları doğrultusunda bir güç dengesi yaratmak üzere kapı komşumuz Suriye yeniden dizayn edilmeye çalışılmaktadır. Burada hem Suriye halkı hem de Türkiye halkı heba edilmektedir. Türkiye ne yazık ki muktedir güçlerin hizmetinde ve onların çıkarlarıyla çıkarlarını bütünleştirmiş durumdadır. Ancak bu bütünleştirmeyi halkımızın çıkarları aleyhine gerçekleştirmektedir. Çünkü komşularımızla savaş hiçbir şekilde kendi halklarımızı temsil etmemektedir. Çünkü olası savaş halklarımızın hem ekonomik, hem yaşamsal sorunlarına yol açacaktır. Bu doğrultuda Türkiye çok kötü bir rol kapmıştır. Geçmişte 10 yıldır dostum dediği Suriye halkına karşı bir yerden talimat verilmiş gibi birden düşman kesilmiştir. Türkiye Suriye’deki komplolara alet olmanın ötesinde, oradaki olayların içinde olan bir güç konumundadır. Gayrı resmi gümrük kapıları açılarak silah sevkıyatı ve kadro transferleri yapıldı. Türkiye uluslararası bir komplonun yürütücüsü oldu. Hatay küçük Millet Meclisi olarak isteğimiz bu halkın iradesine sahip olan insanların milletvekillerimiz aracılığıyla TBMM’ne bu halkın iradesinin yansıması babında bu oyunlara Türkiye’nin girmemesi yönünde ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı, olası bir savaşa girmenin önüne geçilmelidir. Çünkü olması halinde bu savaş cehennemi bir savaş olacaktır. Tüm Ortadoğu’yu kapsayacaktır. Sadece kışkırtma yapılarak geri çekilmekle kurtulunacak bir oyun değildir. Bu oyunlara karşı tepki ilginçtir Türkiye’den değil, Lübnan’dan geldi. Lübnan’ın bir eski bakanı;”Türkiye Suriye topraklarına bir metre girecek olsa yüz bin adet füze Türkiye’ye yönlendirilecektir” diye bir açıklama yaptı. Bu, içinde bulunduğumuz sorunun vahametini gösteren bir olgudur. Hatay küçük Millet meclisinden savaşa karşı, dostça olmayan bu oyunlara karşı bir tutum sergilemek, devletimizin bu oyunlardan vazgeçmesi yönünde irade ortaya koymak, bu iradeyi TBMM’ne yansıtmak ve bu iradenin TBMM aracılığı ile devlet politikasına yansıtılması için etkin bir çaba göstermeliyiz.
4 / Mustafa Sevinir – (Antakya Kent Akademisi Derneği – AKA-Der); Benden önce söz alan arkadaşımızın söylediklerinin tekrar etmemek için ayrıntıya girmeyeceğim ama hem dost görünüp, hem de dostane davranmamak komşuluk ilişkilerine sığmıyor ve ülkemize hiç yakışmıyor. Bence bir an önce herkesin bu konuda duygu ve düşüncelerini ifade etmesi gerekiyor. Bizim yaptıklarımız hiçbir komşuluk ilişkilerine sığmıyor ve bunun bir an önce terk edilmesi gerekiyor.
5 / Ahmet Hamdi Ayan – (Mazlum – Der); Ben savaş karşıtı bir adamım. Son yazdığım yazıda da bunu belirttim. Bunun ucu-başı BOP’tur filan. Fakat iki konuşmacının beni rahatsız eden bir tarafı var. Yani Tunus’ta bir gencin kendini BOP uğruna yaktığını iddia edecek kadar komplo peşindeyiz. Suriye’de çok kötü bir yönetim olduğunu biliyoruz. Şimdi dostluk-komşuluk derken insan hakları bir ülkenin iç sorunu olamayacak kadar ciddi bir iştir. Böyle bir durum varsa buna seyirci kalmak mümkün değil. Evet, politik bir mevzu savaş, bende karşıyım bunu açıkça ifade ediyorum. Yalnız Suriye’deki gerçeklik ve yaşananları hiç görmüyoruz. Yani Nasrettin Hoca’nın deyişiyle hırsızın hiç mi kabahati yok. Yani Baba Esad zamanında 21 gün bombalanan Hama ve Hums kentlerini biliyoruz. Ölülere bile tecavüz edilen bir ortamdan bahsediyoruz. Mazlum-Der’in bir Suriye raporu var geçen sene yayınlanmıştı. Suriye’de katı bir diktatörlük var. Biz de birkaç kere gittik, çok kötü bir yönetim var. Rüşvet var, her türlü zulüm var. Komşuluk adına bunları görmezden gelmemiz yanlış. Ülkemize sığınacak bir insana kapımızı kapatmamız da yanlış. Ama bunun için tanklarımızla hücum etmememiz de gerekiyor, bunun yolu başka. Ama efendim Suriye’de bir komplo var, ya bu ne demek. Burada işkence yok mu? Burada sivillere ateş açılmıyor mu? İşte bunları görmeyeceğiz. Biz Güneydoğu’muzda yaşanan şeyler için Türk askerini eleştiriyoruz, polisimizi eleştiriyoruz. Ama iş Esad yönetimini eleştirmeye geldiği zaman, biz de hemen komplo teorilerine giriyoruz. Biz burada gidiyoruz emniyetin önünde eylem yapıyoruz. Adamı haksız gözaltına aldığı zaman yanında duruyoruz, kendi askerimizi-polisimizi, kendi yönetimimizi eleştiriyoruz; iş Suriye’ye geldi mi uluslararası komplo diyoruz. Ya burası cennet bir ülkeydi de Türkiye’mi karıştırdı. Bir insan sokağa kurşuna rağmen çıkıyorsa orada bir sorun var, bunun kışkırtmayla ne alakası var. Kışkırtın hadi gidin İngilizleri kışkırtın, Amerikalıları kışkırtın. Para verin, kışkırır mı adamlar? Nasıl kışkırtabilirsiniz. Burada konu şu; konu çok insani bir konu evet savaşa karşıyız ama Suriye’deki diktatörlüğü, Suriye’deki zulmü, baskıyı görmeden ortak bir dil oluşturamayız diyorum.
6 / Mustafa Köse (EDP İl Başkanı); Çağdaş demokrasilerde seçimle gelen bütün parlamentolar ülkeyi yönetmelidir. Ülkeyi yönetirken özgür, bağımsız ve etkin olmalıdır. Bu evrensel demokrasi tarifi bizim için hala can yakıcı bir sorun. Belki 12 Eylül referandumu ile Türkiye’deki vesayet rejiminin kimyasının bozulması ile birlikte bir adım da olsa seçilmişlerin ülkeyi yönetmek için kazandıkları mesafe bu dönemde daha da arttırılmalı. Aynı zamanda kendi işlevselliğinde tek egemen olan seçilmişlerin ülkeyi yönetme özgürlüğünün teminatı olan yeni bir anayasayı yapma konusunda bu parlamento son noktayı koymalıdır. Muhalefet dâhil parlamentodaki bütün siyasetçiler, vesayetçi alan karşısında kendi alanlarını genişletmelidirler. Bu parlamento anayasa süreci ile birlikte savaşa bir nokta koymalıdır. Geçen zamanın Türkiye aleyhine bir sürece tekabül etmemesi için bu parlamento buna dikkat etmelidir. Biz küçük Millet Meclisleri olarak bu sürecin de takipçisi ve destekçisi olmalıyız. Bir Antakyalı olarak Suriye için de şunları söyleyebilirim. Biz her türlü antidemokratik düzenlere karşıyız. Biz insan merkezli olan her türlü haksızlıklara karşı durmalıyız Evet Suriye’de demokratik bir rejim yok. Ama bu Suriye’ye müdahale etme hakkını da getirmemelidir.
7 / Sezer Portakal (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği); Suriye bizim için çok can alıcı bir mesele. Bir sınır dışı operasyonunun makul, mantıklı bir açıklamasını idrak edemiyoruz. Suriye içinde yönetimle ilgili birtakım aksayan yönler olabilir fakat bu asla bir sınır dışı operasyonunu gerekli kılmıyor bizim açımızdan, hele Hatay’ın bu kadar hassas bir konumu varken. Kaldı ki bunu gerekli kılacak göstergelere de sahip değiliz. Hiç kimsenin nedeninden emin olmadığı bir sınır dışı operasyonunu asla ve asla desteklemiyoruz. Antakya’da bu konuda bir kamuoyu olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu konunun Suriye’nin kendi iç meselesi olduğunu düşünüyorum. Farklı uluslar arası amaçlara hizmet etmememiz gerektiğini düşünüyorum. Suriye’de aksayan kısımlara bakmadan önce, Türkiye’de sebebini anlamakta zorlandığım tutuklamaların, insanların alıkonulmasının, çalışmalarında yıldırılmasının nedenlerini görmeliyiz. Yeni bir anayasa oluşturulmasından bahsediliyor. Öncelikle toplumun yeni oluşturulacak anayasaya güven duyması gerekiyor. Evet, daha sivil, daha demokratik bir anayasa oluşurken, bu anayasa hepimizin haklarını, özgürlüklerini eşitliğini, inanç özgürlüğünü laikliği, demokrasiyi güvence altına alacak ve toplumsal ayrışmayı ortadan kaldıracak diyebilmeliyiz. Bizim asıl kaygılarımız bu yönde. İyi niyetle ve sağduyu ile önce kendimizi değerlendirip aynı kriterlerle Suriye meselesini değerlendirmeliyiz.
8 / Ali Yolcu (Özyurt Gazetesi); Ben buraya aslında sadece haber için gelmiştim ama kendi düşüncelerimi de söylemek istiyorum. Demin Sayın Ayan dedi ki, Suriye’de bir dikta rejimi var, antidemokratik bir rejim var ve dolayısıyla Türkiye bu role soyunmalı eğer doğru anladıysam demokrasinin yaşamadığı yer Suudi Arabistan’dır. Lütfen gidin oraya müdahale edin, Sayın Başbakan gitsin oraya müdahale etsin, Suriye’ye değil. Anti demokrasinin en alası orada yaşanıyor. Orada bir kadın araç bile kullanamıyor. Eğer gerçekten amacınız demokrasi ise gidin Suriye’ye müdahale edin bu bir. İkincisi burada Esad rejimini savunan yok. Siz dediniz ki Esad rejimi savunuluyor. Bir komplodan söz etti Sayın Güzel, sadece bir komplo olduğunu ve Türkiye’nin bu komplonun bir parçası olduğunu ifade etti. Esad rejimini hiç kimse savunmadı, ben onu duymadım. Siz nereden duydunuz bilmiyorum. Bakınız bunun bir komplo olduğu da şöyle ortada, burada oluşturulan çadırların 2–3 ay önceden altyapısı oluşturuldu. Bunu bütün dünya duydu, siz duymadınız mı Sayın Ayan? Nereden biliyorsunuz orada olay çıkacağını bu bir. İkincisi Ankara 1 milyon göçmen bekliyoruz dedi. Eğer gerçekten Suriye’de çok önemli bir sıkıntı varsa Suriye’nin nüfusu yirmi bir milyondur, neden sadece beş bin kişi var burada? Diğerlerinde bir sıkıntı olmuyor mu acaba? Benim hem bu meclisten hem de Büyük meclisten şunu bekliyorum; umarım 3 yaşındaki çocuğun uyandığı gibi onlar da uyanır, siz de uyanırsınız ve Suriye’deki olayın demokrasilerde olmadığını inşallah öğreniriz. Burada başka bir dert var onu herkes biliyor zaten.
9 / Sacit Kayasu – (Moderatör); Bu toplantıların ana sloganı ön yargılar giremez. Yani herkes kendi önyargısını bir kenara bırakacak. Herkesin kendi fikri vardır. Onu ifade edecek ama birine sataşarak, diğerini küçük görerek değil. Bu tarz kamplaşmayı arttırır. Birini ağır eleştirmek serbest ama sonuca ve çözüm üretmeye yönelik olarak. Burası TBMM’nin bir örneği ise fikirler burada ifade edilmeli, o fikre katılmak bir yana tamamen karşı bile olsak tahammül edebilme örneği göstermeliyiz.
10 / Ahmet Hamdi Ayan – (Mazlum – Der); Şunu açıklamak istiyorum. Ben bir insan hakları savunucusuyum. Sivillere ateş açılıyor. Yani bunu görmezden gelmeyi anlamadım, yani evet Türkiye bu oyunun içerisinde, yav bunu ben yazdım BOP dedim iki gün önce yayınladım. Arkadaşlar yazıma bakabilirler. Savaşa karşı olduğumu söyledim. Ama öbür taraftan sivillere ateş açan gösterilere tahammülü olmayan bir yönetimdir dedim. Şimdi burada biz mültecilerle ilgileniyoruz, adam ülkemize geliyor. Ne için geliyor biz ona bakmıyoruz. Yani bu adam gelmiş sığınmış, içerik bizim için o kadar önemli değil. Ama insani tarafları da görelim. Bir gazeteci olarak arkadaşımın tespitleri var ama ben de bir insan hakları savunucusuyum. Sivillere ateş açılmasını Türk hükümeti değil kim yaparsa yapsın buna karşı çıkmamız gerekiyor. Bundan niçin rahatsız oldu arkadaşım bilmiyorum.
11 / Mehmet Ali Solak (Güney Rüzgarı Dergisi); Hem önyargılar giremez diyorsunuz hemen arkasından da lütfen polemik olmasın diyorsunuz. Şimdi bir arkadaşım kalkacak diyecek ki “ben insan hakları savunucusuyum”. Şimdi hangi insandan bahsediyoruz. Yani bu insanların organik yapıları mı farklı, fiziksel yapısı mı, ırkları mı hangi kıstasa göre insanı değerlendirdiğini gerçekten ortaya koymak lazım. Şimdi sivil insan ne demektir, insan insandır. Yani bunu mesleğine, etnik yapısına göre şayet ayıracaksak, biz zaten baştan önyargı ile hareket etmiş oluruz. Ben Suriye’de CHP’nin dış işleri komisyonu ile giden biri olarak, daha önce de Türkiye’den Suriye’ye silah geçtiğine dair haber yapan bir gazeteci olarak şunu söylemek istiyorum. Bir sorunu ortaya koyarken çok dikkatli davranmalıyız. Benim Sayın Ayan’la polemiğe girmek gibi bir derdim de yok. Efendim ben yazdım diyor, yazmakla da keşke çözülse, tüm Türkiye’yi yazmaya davet ederim. Okumakla desen herkesi okumaya davet ederim. Ama konu çok farklı, Suriye’de elbette bir sorun var. Suriye’nin sorunu elbette bugünün sorunu değil. Ama bugün Suriye’de ve Arap Yarımadasında ciddi ciddi bir rövanş alma var. Orada demokrasi ile ilgili bir çalışma yok. Demokrasi ile ilgili çalışmaları Sayın Ayan’dan çok daha özveriyle yapan sivil toplum kuruluşları orada da var. Burada nasıl özveri ile çalışan arkadaşlarımız varsa orada da o çalışmaları sergiliyorlar. Ancak yönetimler masum değildir. Bugün Türkiye’deki yönetimler nasıl masum değilse, Suriye’deki yönetimler de masum değildir. Yani gerçekten de biz at gözlüğü ile bakmıyoruz. Beklentilerimize gelince bizim ve sizin gibi sivil toplum kuruluşlarının mutlaka benzer ülkelerle bu çalışmalarını yürütmesi lazım. İçinde insan sevgisi olan bu kitlelerin mutlaka birlikte hareket etme, ortak akıl kullanma gibi yöntemleri seçmeleri lazım. Bu gibi çalışmaları benzer ülkelerde farklı alanlarda bir araya getirmeliyiz diye düşünüyorum.
12 / Mehmet Salmanoğlu (Sosyolog); Konularımızdan biri 12 Eylül anayasasının değiştirilmesi, önyargılar giremez demişiz ama bazı siyasi partiler konu anayasa olunca hemen peşinen diyorlar ki anayasanın ilk üç maddesi değişemez. İşte bu bir önyargı, niye değişemez. Hem beş generalin yaptığı bir anayasayı değiştirmekten söz ediyoruz, hem de bu ilk üç madde değiştirilemez diyoruz. Bu halkın iradesine bir ipotektir. İlk üç madde değiştirilemez derken tabii ki devletimizin yönetim şeklinin değiştirilmesini değil, daha evrensel, hukuka dayalı bir girizgâh lazım olduğundan bahsediyorum. Yani Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir demek yeterli olmalı. Bir de güvenlikli bir anayasadan çok sivil bir anayasaya ihtiyaç vardır. Bir de vatandaşlık tanımı ile ilgili söz edeceğim. Amerikalı Amerikalıyım der, İngiliz İngiliz’im der, Türkiye’de de bir vatandaşlık tarifi gerekir. Yani bu ülkede yaşayan bütün unsurlar olarak Kürt’üyle, Türk’üyle Arap’ıyla, Çerkez’iyle, ben Türkiyeliyim, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan onur duyuyorum diyebilmeliyiz biz. Bir de küçük Millet Meclisinin amacı Türkiye’nin sorunlarına dokunmak olmakla birlikte, yerel sorunlara da dokunma amacı var. Yani yereli tanımak, yerelin farkında olmak. Bunun için de yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve Avrupa Birliğinin şartları arasına giren yerel yönetimler yasasının bir an önce çıkartılması gerekiyor. Artık temsili demokrasiden doğrudan demokrasiye geçmenin yolu ve yöntemleri üzerinde kafa yormalıyız. Suriye konusu tabii ki bizim hassas konumuz. Çünkü komşuyuz. Akrabamız var, dostlarımız var ve tabii ki bizi yakından ilgilendiriyor. Ama bu şu demek değildir. Yıllardır nasıl Türkiye Cumhuriyetinde bütün iç sorunlarımız sürekli dışarıdan komplo teorileriyle anlatılmaya çalışıldıysa, bizdeki de aynı Suriye’deki aynı. Komplo teorileriyle izah edilemez. Bu kendi iç dinamikleridir. Elbette global dünyada her yerde, her olaya birtakım emperyal güçler müdahil olur. Ama önce biz kendi hastalığımızı kendimiz teşhis edelim. Elbette biz Türkiye’nin oraya bir müdahalesini asla tasvip etmiyoruz. Ama orada insan hakları ihlalleriyle uzun süredir yaşayan bu tip yönetimlerin artık değişme zamanı gelmiştir. Bu konuda destek vermeliyiz. TBMM’ni yeni Anayasa bekliyor, yeni Anayasa’nın gerçekleşmesi halinde yeni Anayasa’ya uygun yasalar bekliyor. Seçim yasası, %10 barajı bunlar bekliyor. Tabi en yakıcı sorulardan birisi Kürt sorununun çözümü bekliyor.
13 / Hatice Can (Avukat); Suriye konusu Antakya’yı çok yakından ilgilendirdiği için en çok o konuşuldu ama TBMM yeni açıldı ve yeni anayasa gündemde ve meclisten böyle bir beklentimiz var. Benim meclisten beklentim öncelikle çağdaş, katılımcı, çok sesli, şeffaf, gerçekten demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği bir demokratik mekanizmanın açılacağının koşullarını yaratan, oluşturan bir anayasa. Bu anayasa yapılırken esas olarak katılımcılığı esas almalı. Nedir katılımcılık. Tüm renklerin, seslerin, düşüncelerin, örgütlerin, farklılıkların, söz ve karar sahibi oldukları mekanizmanın üst yapı olan anayasaya yansımasıdır. Bu mekanizma nasıl oluşacak işte küçük Millet Meclisleri bunların arasından bir tanesi. Böyle bir anayasayı yapacak bir mekanizma var mı? Hala darbe anayasası dediğimiz, yasakları, güvenliği esas alan, birey özgürlüğünü öne çıkartmayan bir anayasa ile yönetiliyoruz. Çok sayıda değişiklik yapılmasına ve 12 Eylül Referandumunda da önemli değişiklikler yapılmasına rağmen demokratikleşmedi. Toptan, yepyeni, sivil, katılımcı bir anayasa yapılmalı. Bütün bariyerleri ve yasaklarıyla yönetildiğimiz bir yönetimden çıkan bir meclis şimdi ki meclis. Bu meclis evet %50’ ler oranında oy alıyor ama bu seçim yasaklarıyla oluşan bir % 50 mi? Yani şu andaki Meclisteki çoğunluk gerçekten Türkiye’nin %50 sini mi temsil ediyor? Yoksa yasaklarla yapılacaksa ve anayasa yapımı katılıma açılmayacaksa biz bunu zorlamak zorundayız. Öyle görünüyor ki iktidar kafasındaki neyse onu yapacak. Çoğunluğun tahakkümüne doğru giden bir gidişatın arifesindeyiz. O nedenle bizlere yerellerde çok daha fazla söz söylemek ve bu sözü farklı iradelere yansıtmak düşüyor. Karar mekanizmalarıyla baskı gücü oluşturup tespit edilen 10 isteğin tamamında ve başkalarında söz ve karar sahibi olacak mekanizmaları da buralardan oluşturmak zorundayız.
14 / Tahsin Rende (TOSYÖV Hatay Destekleme Derneği); Ayrımcılığı büyük bir suç olarak gören, insan temel haklarını öne alan, tüm partilerin katılımıyla geniş konsensüs sağlanarak yapılan yeni bir anayasayı ben de temenni ediyorum. Hatay’lı olmamız sıfatıyla arkadaşlarımız haklı olarak Suriye ile ilişkileri gündeme getirdiler. Bende bir işadamı olarak başka bir perspektif sunacağım. Diyeceksiniz ki fikrimizi soran mı var, gene herkes bildiğini okuyacak. Ama bu toplantının ardından çıkacak tutanakların Ankara’ya duyurulmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Suriye ile ilişkilerimiz 2000 yılından sonra ilk olarak Adana güvenlik müktesebatı ile düzelmeye başladı ve oğul Esad’ın yönetime geçmesiyle beraber hızlı bir şekilde gelişti. Ondan önce bir işadamının Suriye’ye gidip iş yapması sakıncalı idi. Suriye’ye gidip iş ilişkisinde bulunanlar döndüklerinde soruşturuluyordu, ne amaçla gitti diye. Başbakanımızın Suriye’ye ilk gidip de işadamlarıyla ortaklaşa yaptığı toplantıda UND’yi temsilen bulundum. O zaman sanırım Başbakan Muhammed Otri idi, yaptığı konuşmada salonda bulunanları işaret ederek “bakınız hangisi Türk, hangisi Suriyeli ayırt edebilir misiniz, edemezsiniz dedi. Biz tek millet, iki ayrı devletiz. Burası da sizin vatanınız, lütfen bizi ihmal etmeyin” gibi dostane bir mesaj verdi. Ardından Bakanlar Kurulumuz ortaklaşa toplantılar yaptı. İnsanlar arasındaki iyi ilişki hiçbir zaman bozulmadı. Daha öncede akrabalık, komşuluk bağlarımız iyiydi, devletlerarasında bozuk ilişki vardı. Devletlerarası ilişkinin iyileşmesi ile beraber insanlar arasında var olan dostluk ilişkileri bu sefer firmalarımıza yansıdı ve yüzmilyon dolar seviyesinde olan dış ticaretimiz şu an bir milyar doları aşmış durumda. Suriyeliler Türk firmalarını tercih eder hale geldi. Ortak Bakanlar Kurulu toplantısı fevkalade bir şey, kaç ülkeyle yapıyoruz bunu. Suriye’nin bizim de teyid etmediğimiz anti demokratik tek partili bir rejiminden bahsederken bir BAAS Partisi yönetiminin Türkiye’de sanki belirli mezhepsel bir gurubun yönetimiymiş gibi lanse edilmesinin ayrıca bizleri de çok üzdüğünü ifade etmek isterim. Maalesef orada sanki mezhepsel bir unsur var ve onun zulmüyle, katliamlarıyla Suriye’de antidemokratik bir rejim yaşanıyor. Oysa gerçekle ilgisi yok. Bir BAAS Partisi rejimi, tek partili bir rejim vardır. Evet, iştirak etmiyoruz icraatlarına, bakın dün Medvedev’in bir haberi vardı, Beşşar Esad’a çağrı yapıyor; “ya demokratik açılımları yap ya da çekil”, yani biz de bunu teklif etmek yerine “gireriz, sabrımız kalmadı” gibi beyanlarda bulunuyoruz. Toplumların unutmaya çalıştığı olayları depreştirip toplumu mezhepsel bir çatışmaya sürüklemenin gereği yok. Üzüldüğümüz bu. Tekrar devletlerarasındaki ilişki bozulur ise bu bize de, iş hayatına da yansıyacak, nitekim Suriye geçen hafta ithalatı durdurduğuna dair karar verdi. Bunlar yanlış şeyler. Biz 88 yıldır demokrasiyi memleketimizde oturtamadık, BAAS Partisi altındaki rejimin 3-4 günde hemen demokratik sisteme geçmesini dayatmaya çalışıyoruz.
15 / Hasan Kazıkçı (DİSK Emekli-Sen); Hatay küçük Millet Meclisi’nin belirlediği genel ve yerel isteklerde emeklilerle ilgili bir şey göremedim üzüldüm. Avrupa ülkelerinin tamamında emeklilere tanınmış olan sendikalaşma hakkı Türkiye'de engelleniyor. 9 yıldır iktidarda olmasına rağmen, darbeye karşı olduğunu söyleyen AKP iktidarı 12 Eylül anayasası ve yasaları ile ülkeyi yönetmeye devam ediyor. Hiç düşündünüz mü, bunca demokrasi söylemine rağmen, neden bu ülkede herkesin örgütlü olarak kendisini ifade ettiği gerçek bir demokrasi kurulamıyor? Daha açıkçası iktidarlar neden toplumun örgütsüzlüğünü istiyorlar? Biz birçoğunu bildiğinizden emin olduğumuz emeklilerin sorunlarından bahsetmek istiyoruz. Türkiye'de emeklilere insanca yaşanacak bir maaş verilmiyor, çünkü hükümet kaynak yok diyor. Ancak aynı hükümet, bu ülkenin kaymağını yiyen sermayeye teşvik verirken kaynak sıkıntısı çekmiyor. Bu ülkede, açlık sının 903, yoksulluk sınırı ise 2940 lira. Ancak milyonlarca emekli açlık sınırı altında aylık alıyor. Emeklilerin yoksulluğunu giderecek intibak yasası bir türlü çıkarılmıyor. 5510 sayılı SSGSS kanununun 55. maddesi gereğince emekli aylıkları, her yıl Ocak ve Temmuz aylarında sadece bir önceki 6 ayda gerçekleşen TÜFE artışı kadar arttırılıyor, bu nedenle ülkenin büyümesinden emeklilere pay verilmiyor. AKP iktidarından önce diğer emeklilere göre daha yüksek aylık alan, vazife malulleri ile eş ve çocuklarının aylıkları günden güne eriyor. Sosyal devletin herkese eşit ve ücretsiz vermesi gereken sağlık hakkı piyasanın insafına terk edildi. Artık, hastanelerde muayene ücreti, katılım/katkı payı, ek ödeme, ilaç parası adı altında cebimizden para ödüyoruz. Hastaneler sınıflandırıldı, ödeme gücümüzün yettiği hastaneye gidebiliyoruz. Bu hususların önümüzdeki dönemde TBMM tarafından göz önüne alınmasını istiyoruz.
16 / İsmail Güzelmansur(İşadamı); Bundan ve seçim öncesindeki son toplantımızda Siyasi Parti temsilcileri aramızdaydı. Yine aynı konuları konuşuyorduk. 10 İstek gündemimizdeydi. O zaman siyasi parti temsilcilerimiz söz aldılar ve belirlenen 10 isteği TBMM’de takip edecekleri hususunda beyanlarda bulundular. Hatta hatta aynı temsilcilerimiz daha sonraki siyasi süreçte sürekli aramızda olacaklarını beyan ettiler. Şu anda hiçbir siyasi parti temsilcisini aramızda göremiyorum. Sadece CHP İl Başkanı burada, sözüm diğer siyasi parti temsilcileri için olsun, onları da tekrar aramızda görmek istiyoruz. Tahmin ediyorum 10 isteğimizle ilgileniyorlar, TBMM’de 10 isteği tartışıyorlardır.
17 / Lümeys Dede (Mülteci İnisiyatifi); Başbakan çok ağır bir üslup kullanıyor. Oy’un kadar konuş diyen iktidar acaba bize güzel bir anayasa sunabilecek mi endişesini taşıyorum. Ben Kürt sorununun en acil sorun olduğunu ve herkesin iyi niyetle yaklaşmasını bekliyorum. Kadın cinayetlerinin arttığı dönemde bunlar durur mu diye beklerken başka yerlerden aynı haberler gelmeye devam ediyor. Anayasadan çok beklentimiz var. Tabii en önemlisi de %10 cambazlığının yok olup halkın gerçek iradesinin Meclise yansımasını istiyorum. Kadın hakları konusunda da beklentilerimiz var. Suriye olaylarında ve Arap Baharı’nda gerçek baharı görmek istiyorum. 65 gazeteci hala cezaevinde ve telefonla konuşurken dahi korku duyuyoruz, artık böyle bir ülkede yaşamak istemiyorum. Bütün akrabalarımız Suriye’deler. Bu konunun Suriye halkının çözmesi gereken bir sorun olması gerektiğini düşünüyorum. Suriye halkının bilinci bunu çözecek durumda. Ben burada yıllarca vahşi Kapitalizmin savurduğu mültecilerle uğraşıyorum. İnisiyatif olarak burada ufak-tefek sorunlarını çözebilir miyim diye uğraşıyorum. Baktım ki Suriye’den gelenler üç öğün yemek yiyor, diğer Afrika’nın çeşitli ülkelerinden gelen mülteciler aç. Burada ciddi bir ayrımcılık ve çelişki var. Bir aydın olarak bunu görmek lazım. Onun için her ülke kendi baharını yaratsın. Biz de bir bahar istiyoruz, inşallah bu baharın en güzelinin de yeni bir anayasayla oluşacağına inanıyorum.
18 / Servet Mullaoğlu (CHP İl Başkanı);Birbirinden değerli düşünceleri dinledim. Çok faydalandım. Hatay’ın özel konumu itibariyle Suriye meselesi ciddi bir meselemiz. Her ne kadar düşünceleri farklı da olsa toplumun bütün kesimlerinin Suriye konusunda gösterdiği hassasiyet beni çok mutlu etti. Suriye meselesinde kendi fikrimi ve partimizin fikirlerini kısaca aktarmak istiyorum. Biz ilk başta bu süreç patlak verdiğinde Suriye’nin bağımsız bir devlet olduğunu, sorunun kendi iç dinamikleriyle çözmesi gerektiğini, başka bir bağımsız ülkenin iç işlerine karışmanın son derece yanlış olacağını beyan ettik ve Hatay’ın içindeki etnik yapıyı da dikkate alarak süreci tahrik edebilecek açıklamalardan kaçındık. Ama aldığımız bilgilerden ve gördüklerimizden AKP hükümetinin maalesef bizzat işin içinde olduğunu çok net olarak gördük. Bundan son derece rahatsızlık duyduk.
Hatırlarsanız 1952 yılında Mısır’da Abdul Nasır iktidara geldikten sonra 1956 yılında Süveyş kanalı krizi patlak verdi. O dönemlerde İngiltere ve Fransa, İsrail’e siz Mısır’a saldırın biz de oraya barış gücü olarak Süveyş kanalına yerleşeceğiz dedi. Çünkü Abdul Nasır Kanal şirketini kamulaştırmıştı ve bundan son derece rahatsızlardı. İsrail’le anlaşarak Süveyş kanalı krizine müdahil olmuşlardı ve ele geçirmişlerdi. O zaman Sovyet Rusya rahatsız oldu. Soğuk savaş döneminde Sovyet Rusya’yla ABD’nin ortak tavır aldıkları ender durumlardan biriydi. Çünkü ABD ve Sovyet Rusya’ya o dönemlerde petrol körfez ülkelerinden geçecekti. İkisinin çıkarları kısaca orda uyuştu ve ortak tavır aldılar. Şimdi Arap Baharı bana o dönemi hatırlattı. İşte Tunus’ta başlayan ilk hareketlenmeden sonra Libya’da başarıya ulaşıldı. AKP hükümeti ilk başta Libya’da NATO’nun ne işi var dedi ama sonra orada bir şeyler paylaşılıyor acaba bana bir şey çıkar düşüncesiyle daha sonraki süreçlerde bizzat yer aldığı. Bir kere Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinde emperyalizm yoktur, emperyalizmle mücadele vardır. Biz farklı etnik kökenlerden gelmiş bir milletin unsurlarıyız. Dolayısıyla AKP hükümetinin bu barıştan uzak politikaları Türkiye’yi ciddi bir maceraya atmaktadır.
Suriye’deki yapı çok farklı, Alevi-Sünni olayı değil. Oradaki kabinenin 25 bakanı var bunlardan sadece ikisi Alevi, biri Hıristiyan, gerisi Sünni, Başbakanı Sünni, BAAS partisinin kurucusu Hıristiyan. Siz Türkiye’de bir Hıristiyan’ın genel müdür olduğuna hiç rastladınız mı, mümkün değil ama orada bir başbakan Hıristiyan bile olmuştur. Oradaki laiklik anlayışı çok farklıdır. Yine aynı şekilde her dinin resmi tatil günü vardır. Yani Ermenilerin, Hıristiyanların kendine göre bir tatil günü vardır ve bunlar devletin kendi resmi tatil günleri. Bütün bunlar bir yana sonuçta bizden bağımsız bir devlet. Bizi iç işleri ilgilendirmiyor. Bağımsız bir devlete dışarıdan müdahaleyi kesinlikle reddediyoruz. Bu Suriye olabilir, Irak olabilir, Yunanistan olabilir, Gürcistan olabilir, Ermenistan olabilir. Bir ulusun başka bir ulusu dizayn etmeye ne haddi vardır ne hakkı vardır. Bu hakkı kimse ne Türkiye’ye verir ne Amerika’ya verir ne İngiltere’ye verir ne Fransa’ya verir. Her ulus kendi kaderini kendi tayin edecektir. Eğer biz oradaki insan haklarından bahsediyorsak bırakın kendi halkı gereken dersi versin, toplumsal hareket oluşursa oluşsun. Ama sen bizzat oraya gidip karışma ve zaten başka insanları birbirine kırdırarak, başkalarını mutsuz ederek kendini mutlu kılamazsın. Özetle Suriye konusunda anlatacağımız bunlar. Türkiye’nin emperyal hayallere girdiğini görmekten son derece utanç duyuyoruz. Her türlü savaşa karşı çıktığımız gibi Suriye’ye müdahaleyi bu çerçevede değerlendirip şiddetle karşı çıkıyoruz.
Konuşulmadı ama füze kalkanı olayını çok önemsiyoruz. Sanırım 19-20 Kasım’da NATO’da Türkiye’nin yapacağı anlaşmayla Malatya-Kürecikte bir radar sistemi kurulacak. Bu radar sistemi füze geldiği zaman füzeyi tespit ediyor ama onu imha komutu Almanya’da oluşturulacak NATO karargâhında İsrail ve Amerika’dan müteşekkil komutasında olacak buna nasıl sessiz kalabiliriz? AKP hükümeti bunu meşrulaştırmak için NATO üyesiyiz biz ne yapabiliriz diyor. Amerikanın haydut devletler diye tanımladığı Kuzey Kore, İran gibi ülkeleri dizginlemek ve İsrail’in güvenliğini sağlamak için yapılan bir projede Türkiye’nin ne işi var? Siz bu kalkanı koyduğunuz zaman Rusya’yı, İran’ı karşınıza alıyorsunuz çünkü onlar sizi bir tehdit unsuru olarak görüyor. Silahlanmaya doğru bir gidişat başladı. Biz Türkiye aydınları olarak bu gerçekler üzerinde sesimiz çok kısık çıkıyor. Sesimizi yükseltmemiz gerektiğini düşünüyorum ama bu sadece siyasetçilerin işi değildir. Hepimizin ciddi şekilde destek vermesi, barış seslerini daha fazla haykırmamız lazım. Gerekirse sokaklara kadar ineceğiz, sizlerden ciddi katkı bekleyeceğiz.
Yine konuyla ilgili olarak önümüzde bir anayasa süreci var. İlk defa toplumda Türkiye’de bir sivil anayasa oluşturulması konusunda çok ciddi, geniş bir mutabakat olduğunu sevinçle görmekteyiz. Bu sürecin hiçbir şekilde kesintiye uğramaması için gerekli bütün sağduyuyu göstermek gerektiğini düşünüyoruz. Ama bunu sadece siyasetçilere bırakmayın. Bütün toplum katmanlarının mutlak surette her şeye müdahil olması gerekiyor artık. Anayasa konusunda da herkesin inandığı; örneğin ırk vurgusu ve etnik köken vurgusunun oluşan yeni süreçte kalkması gerektiğinin, tamamen coğrafi bir tanımlamanın daha uygun olacağı düşüncesi büyük oranda hâkim görünüyor. Bunların hepsinin rahatlıkla tartışılabilmesi gerekiyor. Aynı kurucu bir iradeyle, kurucu bir meclisle oluşturulabilecek anayasanın ülkemizin önünü açacağı düşüncesindeyiz.
19 / Lümeys Dede (Mülteci İnisiyatifi); İlk üç maddeyle ilgili olarak CHP’nin tutumu ne olacak acaba? Bir de kalkan için kapaklara çıkacağız demişti Kılıçdaroğlu ne zaman çıkacaklar, nasıl çıkacaklar? Sivil toplumu yanına alarak mı çıkacaklar, yoksa çıkmaktan vazmı geçtiler?
20 / Tülay Atay Avşar (MKÜ Öğretim Görevlisi); Şu 10 genel istek acaba 11 olabilir mi diye öneride bulunacağım. Medyada şiddet pornografisi diye bugünkü Radikal’in sayfasındaki haber bu, dün Habertürk’ün kadına şiddete son nokta dediği bu. Evet, 4. kuvvet olarak da kabul ettiğimiz medyanın sadece şiddet bağlantılı değil ya da kadın sorunları bağlamında değil ama içinde bulunduğu vahim durum da acaba bu 10 isteğin içine girebilir mi?
21 / İsmail Güzelmansur(İşadamı); İkinci oturumun yerel konularla ilgili olduğunu düşündüğüm için ben yerel bir konudan bahsetmek istiyorum. Şimdi bilindiği gibi Hatay olarak Büyükşehir belediyesi olmakla ilgili yasa tasarısı şuanda mecliste duruyor. Tabi bu da çok kişinin iştahını kabartıyor. Herkes bir yerleri kapma peşinde, herkes bir yerlerle ilgili rant hesapları yapma peşinde, spekülasyonlar var. Bu konuda siyasi parti temsilcilerinin veya TBMM üyesi milletvekillerimizin bu konudaki aslında düşüncelerini ben merak ediyorum. Yani Büyükşehir olacak mıyız? Olacaksak nasıl bir yapılanma olacak Hatay’da? Büyükşehir bütün ilimi kapsayacak ya da sadece Antakya Büyükşehir Belediyesi mi olacak? Bunu merak ediyorum. Yine yerel sorunla ilgili konuşmak istiyorum. Özellikle Antakya Belediyesinin alt yapı çalışmaları anlamında çalışma yaptığı yerlerde aldığı tedbirler ve yapılan çalışmaların uzun sürmesi neticesinde çoğu işletme sahibi arkadaşların mağdur olduğu ve başlayan işlerin bayağı bir uzun sürdüğü bu nedenle birçok kişinin mağdur olduğu hususunu dile getirmek istiyorum. Bu yine Antakya Belediyesi Başkanlığına bir sesleniştir. Bu tür şeylerin kısa bir sürede, planlı bir şekilde, başlama bitiş tarihleri belirtilerek ve kısa bir sürede neticelendirilerek kimsenin mağdur olmaması hususunda dileklerimi iletmek istiyorum,
22 / Kenan Kantarcı (Harita Mühendisleri Odası);Ben meclisten ne bekliyoruz ifadesini aslında meclisten değil Başbakan Erdoğan’dan ne bekliyoruz diye düşünüyorum. Zira komşu devletteki devlet başkanını diktatör diye nitelendirirken birilerinin aynaya bakması ihtiyacının hâsıldır. Çünkü bu meclisten başbakanın iradesi dışında en ufak bir şeyin çıkmasını asla ve asla beklemiyorum. Bir diğer konu da hükümetin tarım politikasını eleştirmek istiyorum. Bunun mutlak surette değiştirilmesi gereklidir. 2007 yılında çıkartılmış olan Toprak Koruma Kanununda tarımı koruma adına çok ciddi ve katı kurallar çıkartılmıştır. Bununla beraber eğer toprağı koruma gibi bir niyetiniz varsa tarımı desteklemeniz gerekiyor. Tarımı destekleyici en ufak bir şekilde adımlar atılmamıştır. Çiftçiye halen mazotundan tutun, elektriğine kadar kar eklenerek bunlar sunulmaktadır. Bu da tarım politikalarını öldürmektedir. Ya Toprak Koruma Kanununu değiştireceksiniz, toprağı olduğu gibi bırakmaktan vazgeçeceksiniz, ya turizme yöneleceksiniz, ya başka bir şey ürettireceksiniz orada veyahut eğer toprağı tarım adına korumaya çalışıyorsanız o zaman tarım politikalarını değiştirmeniz gerekiyor.
23 / İlhan Avcıoğlu (Emekli-Sen); Şimdiye kadar Türkiye askeri anayasalarla yönetildi. Şimdi sivil anayasa ilk kez Türkiye de gerçekleşecek. Düşünüyorum da ne yapsak, “ana”ya özgü neler var bu anayasa içinde diye düşünüyorum. Benim düşündüğüm “ana”ya özgü bir madde olmalı yani bu anayasa olduğuna göre. Ana doğumla beraber, hatta doğumundan sonra belli bir müddet çocuk emzirme dönemi bitene kadar SSK kapsamına alınmalı ve onu primleri ödenmeli ve hiç kimseye mahkum olmadan bu bayan sağlığını gidip kontrol ettirebilmeli diye düşünüyorum. Benim önerim bu.
24 / Mehmet Güzel – (Antakya Demokratik Kültür ve Sanat Derneği); Burada ifade edilen on maddeye olduğu gibi katılıyorum. Bunun gereklerini yerine getirilmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu doğrultuda Kürt sorunu en can yakıcı sorundur. Bu acılar bitsin artık. Maddi varlıklarımız, değerlerimiz, duygularımız, umutlarımız artık sömürülmesin. Bu sorun halkın iradesi temel alınarak barışçıl bir şekilde çözülmeli. Bu ilk on maddeye girmeyen, bu on maddenin de hepsinin öncülü olan temel bir şey var; ülkemizin bağımsızlığı ne yazık ki yok. TBMM ülkemizin bağımsızlığını sağlamakla mükelleftir. Bağımsızlık bizim bütün taleplerimizin öncesinde gelir.
25 / Servet Mullaoğlu (CHP İl Başkanı); Anayasa değişikliği ile ilgili anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilemez ilkesine CHP’nin tavrı soruldu. Biz Türkiye’nin laik, sosyal hukuk devleti niteliğini tartışmayacağız. Ancak eğer soru oradaki Kürt vurgusu ise parti içersinde ciddi bir biçimde tartışılıyor. Bunun ülkeye ne getireceği tartışılıyor ve gerçekten artık Kürt sorunu olmaktan çıkıp Türkiye sorunu haline gelen bu sorunu çözme konusunda ciddi bir irademiz bulunmaktadır. Partinin çalışmaları ile ilgili yine bir soru gelmişti. Partimiz çok demokratik bir tüzük kurultayı yapacaktır en kısa zamanda. Tüzükle ilgili çalışmalar tamamlanmak üzere Parti demokratikleşirse ve ön seçimi mutlak surette kural haline getirilirse gidip aday olmak isteyenler genel başkana ve genel merkeze gidip kendilerini beğendirmek için türlü türlü şekillere girmeyecekler. Burada sadece kendi yüreklerini halka gösterirler, halkla bütünleştikleri ölçüde bir yerlere gelirler. Bizim de savunduğumuz tek şey bu.
26 / Sacit Kayasu (Moderatör); Burada konuştuğumuz burada kalmıyor. Bu toplantıya katılan arkadaşlarımızın kanaati hep bu oluyor. Evet, birçok toplantıya katıldığım için ortak kanaati aşağı yukarı tahmin edebiliyorum. Konuşuyoruz, konuşuyoruz ne oldu? Şimdi aslında çok şey oldu, tabi buranın dışında olduğu için buradaki arkadaşlara bu hususları izah etmek lazım. Şimdi 30 ilde bu toplantılar yapılıyor sonra bu toplantılarda yapılan elde edilen veriler rapor haline getiriliyor ve TBMM’de bir basın açıklaması ile kamuoyuna duyuruluyor. Onun haricinde kMM’de olan arkadaşlar ayrıca TBMM’deki milletvekilleriyle görüşüyorlar. Burada konuşulanlar Büyük Millet Meclisine yansıyor. Orada bir problem varsa çözülmeye çalışılıyor. Yani sonuçta buradaki konuşmalar önemli, konuşmaktan herhangi bir şekilde sıkıntı duymayın. Eğer yukarısı sizin sıkıntınızı duymazsa ona çözüm bulmak için gayret sarf etmez. Bu toplantılar önemli yukarıdakiler bunları topluyor not alıyor. Bu toplantılara katılımları arttırın, mümkün olduğu kadar alta yayılmasına da fayda var. Medyayı iyi kullanmak lazım, gerek yazılı gerek görsel. Özellikle görsel medya çok önemli. Bu toplantılardan haberdar olun. İlgiyi arttırın, siyasilerin de buna ilgi duyması gerekir. Şu sıraların boş olması beni üzüyor. Hele milletvekillerinin olmaması beni iyice üzüyor. Şimdi milletvekilleri niye yok? Bakıyorlar halkın ilgisi yok, toplumun ilgisi yok ben niye geleyim diyorlar. Milletvekilleri koltukları boş tuttuklarında halkın onu teşhir edeceği korkusunu içinde duymalı. Hatay’da tek CHP’mi var, başka siyasi parti yok mu? Yani bu ilgisizlik, sizlerin ilgisizliğini de doğuruyor. Yani sizler ilginin artmasını sağlayacak ve aynı şekilde çözüme katkıda bulunabilecek insanlarsınız. Umuyorum ki bundan sonraki toplantılarda daha fazla katılım olur ve umuyorum ki bu katılımların çoğalması aynı şekilde siyasilerin ve temsilcilerin katılımını arttırır. Katılımın artması problemin çözümünü önceler. Problem ne kadar çabuk çözülürse o zaman bu küçük millet meclisi vazifesini o kadar çabuk yerine getirmiş olur. Ben bu çalışmaların, toplantıların faydasız olduğuna inanmıyorum. İstanbul’dan kalkıp buraya geliyorsam ben bu inançla geliyorum. Yani faydasız bir toplantıya gelmek veya şurada üç beş kişiyi görmek değil gayem. Gayem toplumun yalnız olmadığını, sesini dinleyen, duyan insanların olduğunu ve bu amaçla İstanbul’dan kalkıp buraya geldiğimi göstermek. İnanıyorum ki sizler gerçekten bu mecliste mutlak surette söz sahibi olacaksınız ve faydalı işler yapacaksınız. Bundan sonraki toplantılarda ben katılmasam bile çok daha fazla katılım ve iyi çözümler bekliyorum. Hepinize teşekkür ediyorum.
27 / Ekrem Dönmez (kMM Hamalı); Katılımınız için hepinize teşekkür ederim. Sayın Sacit Kayasu’ya da huzurunuzda teşekkür ediyorum. Bir sonraki toplantımız 5 Kasım’da olacak yine herkesi çağıracağız. Siyasiler ve sivil toplum temsilcileri, bu işin bir getirisi var mı beklentisiyle geliyorsa, bu işin bir getirisi yok çünkü yaptığımız şey ticaret değil. Ancak uzun vadede farklı olanla aynı ortamda farklı şeyleri konuşmanın, farklı olana tahammülün ve yan yana olmanın hepimize getireceği demokrasi ve barış ortamı olacak ve bu hepimize bir arada yaşamanın koşullarını yaratacak.
ÖNERİLER –
ORTAK SONUÇ –
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE:
Elektronik posta, telefon ve SMS yoluyla 45 kadar sivil toplum örgütü ve kişiye ulaşıldı. Toplantıda katılımcılara TkMM broşürleri, tahmini program verildi. Ayrıca 23 Belediye Başkanına da SMS yolu ile toplantı daveti gönderildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE:
Hatay’ın milletvekillerine ve milletvekili danışmanlarına telefon ve SMS ve e- posta ile ulaşılarak toplantı öncesinde toplantı konu, yer ve zaman bilgileri ulaştırıldı.
MEDYA İLE:
Ulusal basının temsilcilerine ve yereldeki bütün basın temsilcilerine SMS ve elektronik posta ile ulaşılarak toplantının yer ve zaman bilgileri ulaştırıldı. Basınımız ilgisini her zamanki gibi esirgemedi.
SONUÇLAR
Toplantıda TkMM ilkeleri videosu ile gündemle ilgili hazırlanan sunum izlendi.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin toplantı tarihi ile aynı zamana denk gelecek şekilde Abant’ta toplanması Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerimizin katılımını engelledi. Aynı şekilde Adalet ve Kalkınma Partili Milletvekillerimizin, Başbakanın annesinin vefatı ve cenazeye katılımları, toplantılarımıza katılımı olumsuz yönde etkiledi. Emek-meslek örgütlerinin Ankara’daki eylemi de katılımı olumsuz yönde etkiledi. Hem milletvekillerine, hem partilere, hem de sivil toplum örgütlerine her ayın ilk cumartesi günü kimseye söz vermeyin, bu gün vekil-müvekkil günü olsun çağrısını yineliyoruz.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ekrem Dönmez – Hatay kMM Hamalı
08.10.2011 Hatay kMM Toplantı Tutanağı
previous post