YER:Antakya Ticaret ve Sanayi Odası
TARİH:02.04.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği (Mevlüd Oruç-Yönetici)
2 / Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (Ali Bilgin)
3 / DKB- Dünya Kardeşlik Birliği (Mithat Sultani-Yönetici)
4 / DOM-Der (Mustafa Karabulut-Başkan)
5 / İnsan Haklarını Araştırma Derneği- İHAD (Mehmet Salmanoğlu- Yönetici)
6 / İnsan Hakları Derneği (Mithat Can – Başkan)
7 / Mazlum-Der (Ahmet Hamdi Ayan- Başkan)
8 / İsmail Güzelmansur (Motorlu Taşıt Sürücüleri Derneği-Yönetici)
9 / Mülteci İnisiyatifi (Lümeys Dede- Girişimci)
MESLEK ODALARI
1 / Harita Mühendisleri Odası (Kenan Kantarcı-Yönetici)
SENDİKALAR
–
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Ali Ulvi Hakverdi – MV aday adayı – MKÜ Araştırma Hastanesi- Prof. Dr. –
2 / Ayhan Bilgen – Gazeteci-Yazar
3 / Ayhan Kara- MV aday adayı – İşadamı
4 / Hasan Akgöl- MV aday adayı – Kamu Yöneticisi
5 / Mustafa Çinkılıç – Türkiye İnsan Hakları Vakfı
GOZLEMCİLER
1 / Murat Hayzaran – CHP İl Başkanı
2 / Murat Çelik – MHP İl Sekreteri
3 / Mevlüt Yeşildağ – CHP Merkez İlçe Başkanı
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Katılım olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI Katılım olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR Mesaj yollayan olmadı.
DİĞER KATILIMCILAR
1 / Ali Naci Taşçı
2 / Hasan Nadir
3 / Kemal Yalçın
4 / Mehmet Azazi
5 / Meysem Tuncay
6 / Nafi Şerbetçioğlu
7 / Niyazi Aslan
8 / Özcan Barutçu
9 / Raci Küçük
10 / Sibel Hakverdi
11 / Vecihe Açıkyol
MEDYA
1 / Atayurt Gazetesi – Arzu Günal
2 / Hatay Kent Gazetesi – Tamer Yazar
3 / Onuncu Köy Gazetesi – Halit Basık
4 / Özyurt Gazetesi – Ali Yolcu
5 / HRT (Hatay Radyo Televizyonu) – Serdar İbrahimoğlu
MODERATÖR
Ekrem Dönmez – Hatay küçük Millet Meclisi Hamalı
KONULAR
GENEL KONU : Nükleer santraller ve Türkiye'nin enerji politikası
YEREL KONU : Siyasi Partilerin Seçim Programları
ANAYASA : –
KONUŞULANLAR
GENEL KONU : NÜKLEER SANTRALLER VE TÜRKİYE'NİN ENERJİ POLİTİKASI"
1 / Kenan Kantarcı: Dünyada dört yüzün üzerinde nükleer enerji santrali var. Nükleer enerjiye karşı çıkan ülkelerin bizzat kendilerinin bu teknolojiden maksimum düzeyde faydalandığını biliyoruz. Her ne kadar biz bu işin uzmanı olmasak da, en azından okuduklarımızla, gördüklerimizle, elde ettiğimiz bilgilerden nükleer enerjinin elde edilmesi için uranyum madeninin kullanılması gerektiğini biliyoruz. Bu tamamen radyasyon içeren bir madde, bunun karşısında 5 ton bir toprak yığını ya da 25 tonluk bir kömürün yakılıp elde edilebileceği bir enerji yerine, 350 gram veya yarım kilo civarındaki bir uranyum ile bunu elde etmek mümkün olabilecektir. Bir 50 tonluk toprak yığının içerisinden elde edilecek uranyum miktarının yıl boyunca bir enerji ihtiyacını karşılayabileceği gözlenmekte. Termik santrallerden elde edilecek enerjinin temiz olmadığı zaten aşikâr. Doğaya yayılan karbondioksit ve diğer maddelerin çevreyi kirletmesini göz ardı etmemek lazım. Bugün nükleer enerji rüzgâr enerjilerinden sonra en temiz enerji gibi görünüyor ama santrallerde gerekli önlemler gerekli tedbirler alınır ise. Uranyumu direk olarak kullanmak mümkün değil. Enerji santrallerinde ve zenginleştirmek gerekiyor. Bugün Japonya’da meydana gelen depremden önce patlayan reaktörlerdeki teknolojinin tamamıyla eski teknoloji ile yapılan reaktörler olduğu belirtilmiş durumda, yeni teknolojiyle ve yeni önlemlere göre yapılan reaktörlerde 9 şiddetindeki depremlerde dahi herhangi bir sıkıntının görülmediği izlenmekte. Böyle bir tedbir alınması ile birlikte Türkiye’de bir nükleer santral kurulmasının herhangi bir sıkıntı doğuracağına inanmıyorum. Önemli olan Nükleer santrallerdeki tedbirlerin üst düzeyde alındıktan sonra bu enerji sistemine geçilmesidir. Zira son derece ucuz ve son derece temiz bir enerji üretilebileceğine inanıyorum.
2 / Lümeys Dede: Japonya dünyanın en büyük teknolojisini kullanan bir ülkedir. Böyle bir facia varken Türkiye’de seçim arifesinde iktidar partisinin bunu özellikle yangından mal kaçırırcasına dünya güzeli bir kentte, bir tarım şehri olan yerde yapması ya da nerede yaparsa yapsın zaten itirazımız yükselecek. Dünyada evet diyen grupların azlığını görüyoruz. Türkiye’de hayırcılar çoğunlukta olmasına rağmen Başbakanımız halen bu konuda ısrarcı ve CHP’nin de itirazının olmasını beklerken, Nükleer enerjiye evet demesi açıkça beni şaşırttı. Temiz enerjiden, barışçıl enerjiden, yenilenebilir enerjiden bahsetmemiz gerekirken hem muhalefet hem iktidarın aynı konuda birleşmesi ilginç bir şey oldu. Bu enerji türünün artık ilgi görmediğini ve dünyayı da tehdit ettiğini de biliyoruz. Nisan da yapılacak olan eylemler Samandağ’dan başlayıp Mersine kadar, Mersin’den Antalya grubu ile birleşecekler açıkçası 40 gün 40 gece Anadolu’mu geri istiyorum projesi ile bir çağrı da var Anadolu’mu istiyorum projesinde. Nükleer Enerjiye karşıtlığımızın yanı sıra bize yedirilen ürünler ve tohum politikasını da protesto edeceğiz. Bunun yanı sıra Karadeniz dağlarının artık kelleştiğini kelleşen bu dağların da maden şirketlerine peşkeş çekildiği bilinen bir şey. Deprem bölgesi olmamıza rağmen yapılan nükleer santraller için ben bütün halkımızı ayaklanmaya çağırıyorum. Diyor ki Başbakanımız enerjinizden vazgeçecek misiniz? Vazgeçmeye hazırım eğer ölüm varsa bunun ucunda. Japonya’nın çektiği bu acının ülkemde çekilmesini istemiyorsam, vazgeçerim yeter ki yapılmasın. İnsanlarımız, ağacımız, böceğimiz zarar görecekse lütfen bu işi durdurmak için yürüyüşümüze herkes davet ediyorum. Çünkü herkesin, her partinin, her insanın, her böceğin bundan zarar göreceği aşikârdır.
3 / Ahmet Hamdi Ayan: Çernobil faciası olduğu zaman ben Trabzon’da çay içemiyordum. O zamanlar lipton çay içiyordum, şunu düşünmüyordum, daha radyasyonlu mamul biçilmemişti, fakat öyle korkuyorduk ki çay içemiyorduk. Daha sonra lipton çayda radyasyon olduğunu 1 yıl sonra söylediler. O zamanlar bir şey daha vardı, deterjanlarda DDT diye bir madde varmış Hacı Şakir tozu arıyorduk marketlerde, ondan sonra bu deterjanlar çıktı. Bazen böyle şeyler oluyor insanlar kandırılabiliyor, kandırıldığımızı daha sonra anladık. Hani nükleer santral yapmazsanız yani birkaç sene sonra kömürden gideceğiz. Her şeyin bir riski var mutlaka var ama bu risk ortadan kaldırıldığı zaman daha çevre dostu gibi geliyor. Ama ondan çok daha ciddi kuşaklar boyu sürebilecek olan plastik maddelerin kullanımı mesela bir ara kâğıttan bezden torba önerildi fakat ne hikmetse bundan vazgeçildi. Hani yaklaşık 500 yıllık bir çürüme süresinden bahsediliyor. Bu ne anlama geliyor. Çürümez yani dönüşmüyor. Lümeys hanım haklı ben Karadenizliyim, Karadeniz’de satılmadık dere bırakılmadı buda bir taraftan doğru. Dereler kapatılıyor kelleşme henüz başladı mı onu bilmiyorum ama buna da bir Karadenizli olarak bende karşı çıkıyorum. Gerçekten arkasında farklı şeylerin olduğu söyleniyor ve bu HES’lerin çokta yararlı olmadıklarını ciddiyetle savunan insanlar var ama ne yazık ki Karadeniz de satılmadık, devredilmemiş yer bırakılmamıştır. Derelerin üzerleri kapanıyor buda kabul edilebilir bir şey değil ama ilke olarak geri dönüşümsüz olan her şeye karşı çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. İnsan sağlığı her şeyden önemli.
4 / Mevlüd Oruç: Türkiye’de her şeyi enerjiye feda edemeyiz. Nükleer enerjiye karşı çıkmak lazım, teknolojide en gelişkin ülke Japonya buna rağmen dünyaya bela sardı. Bütün dünyada yasaklansın. Benim yaşamım ve doğanın yaşamı her şeyin üstünde, her şey para, enerji değildir. Tabi enerjiyi kullanacağız, standartlarımızı yükselteceğiz ama bunun yolu nükleer enerji değildir veya bütün derelere en ufak suların üstüne bir şeyler koymak değildir. Yani son 10 yıldır Türkiye nerde bir rüzgâr görse, hemen oraya bir türbin, nerde bir su görse hemen oraya bir santral, fay hattı üzerine nükleer enerji, muhalefetimizde majestelerin muhalefeti gibi nükleer enerjiyi savunuyor. Türkiye nükleer enerji dışındaki enerji politikalarını ve alternatifleri de doğru kullanmıyor. Samandağ ilçesinde 2 yıldır rüzgâr tribünleriyle uğraşıyoruz. Gidiyor adam benim başımın üstüne, evimin üstüne rüzgâr tribünü kuruyor kardeşim bu ulusal ve uluslararası kurallara aykırı. Enerji Bakanlığının sitesine girin bunun kuralları var. Kendi koymuş oldukları kuralları çiğneyerek rüzgâr tribünü kuruyor. Samandağ’da kurulmak istenen rüzgâr tribünlerinin çevresindeki çöplüğü Denizli Belediyesi toplayacakmış. Resmi raporda geçiyor bu nasıl oluyor biliyor musunuz? Denizli Belediyesi nasıl toplayacak adamlar buraya hiç gelmemiş, hiç inceleme yapmamış. Sanki Samandağ’da insan yaşamıyor. Böyle bir bakış açısı nükleerde de rüzgâr tribünlerinde de yenilenebilir enerjide de afallıyor. Nükleer enerjiyi kabul etmemek lazım. Herkesin canlıyı, doğayı savunması lazım.
5 / Ahmet Hamdi Ayan: Şimdi küçük bir ilave yapacağım Çernobil ile ilgili önemli bir tespit var. Çernobil’in çok yakınında cahil bir köy var hiç kanser vakası görülmemiş çok uzağında entelektüel köy var orada kanser vakasından geçilmiyor buda ciddi bir tespit. Bunun yanında Karadeniz bölgesinde kanser vakalarında artış olduğu da yanlış bir bilgi. Hani sunumda vardı o yıllara kadar kanserle ilgili bir şey tutulmuyordu, ondan sonra tutulmaya başlandı, Sağlık Bakanlığı bölgelere göre bir harita çıkarınca bu ortaya çıktı bu bilgiyi de vermek durumunda kaldım.
6 / Mithat Can: Konumuz insan. Bütün hizmetler insan için yapılıyor ve üretilen enerjiler eğer insana zarar verecekse ne işe yarayacak. Canlılara zarar verecek anladığımız kadarıyla, hani Karadeniz’de Kazım Koyuncu’nun kanserden öldüğünü hepimiz biliyoruz yani somut örnekler var. Bir de savunan arkadaşa şunu soracağım; konunun uzmanı değilim ama bütün okuduğum makalelerde ancak önlemler alınırsa yararlıdır diyor ama bize bu tedbirler nedir diye kimse söylemiyor bu konu bizi ilgilendirir. Bu önlemler nedir, bu önlemler Japonya da alınsaydı. Bir de eski cihazlar deniyor, bunlar da yarın eskiyecek. Yani bu bir mazeret olamaz. İşte eski reaktörler böyle olduğu için teknoloji eskidir. Yani bu bir savunma olamaz, gerekçe olamaz. Bir de bu önlemler Japonya’da alınmamış mı? Teknolojinin çok geliştiği bir ülke. Tabi artıklar nereye dökülecek, nasıl yok edilecek. Mevlüd’den Samandağ’ındaki artıkları Denizli Belediyesinin temizleyeceğini yeni öğreniyorum. Nasıl gelecek, nasıl temizleyecek. Burada belediye temizlik hizmetleri yok mu? Yani kopyalamayla bir takım kararlar alınıyorsa, tabiî ki sonuç iyi olmayacak gibi geliyor.
7 / Prof. Dr. Ali Ulvi Hakverdi: Nükleer enerji santrallerini aslında ileri teknoloji ürünü çaydanlıklar diye düşünebiliriz. Uranyumun nötron bombardımanıyla ortaya çıkan kararsız atomların yarattığı ısı, bu ısıyı ne yapıyoruz? Suyu ısıtmada kullanıyoruz, çıkan buharda ne yapıyor buhar tribünlerini çalıştırıyor etrafa elektrik enerjisi veriyor. Ama bu arada buharda tahliye ediliyor egzoz görevi ile ve bu buharda dahi nükleer enerji atıklarının olduğunu biliyoruz. Ayrıca bu su kullanımı ile beraber su içerisinde olan larva dönemindeki canlıları da etkilediğini biliyoruz. Hele hele ülkemizin deprem kuşağında olan bir ülke olması nedeniyle de nükleer santraller yerine daha farklı enerji alanlarına kaymamız gerektiğini düşünüyorum. Ben bir bilim insanı olarak bunlar nedir diye düşündüğümde; ülkemizde doğayla barışık bir şekilde hidroelektrik santralleri olabilir yalnız doğayı, dereleri, ırmakları kurutmak anlamında değil veya başka ne olabilir rüzgâr enerji santralleri olabilir. Güneş enerji sistemleri, jeotermal olabilir. Su yılanları dediğimiz sistemler vardır. Çok dalgalı olan denizlerde kurulan sistemlerdir bunlar. Nükleer enerjiye hayır çünkü biliyoruz ki Nükleer sıkıntılar sadece o şehri etkilemiyor o ülkeyi de etkiliyor. Artık kıtalararası radyasyon yüklü bulutlar gidebiliyor ve tüm dünyayı kirletebiliyor ve bunlar. Radyasyon yüklü bulutlar da yağmur suyuyla beraber toprağa ulaşıyor ve toprağa ulaştığında o radyonükleitlerin cinsine bağlı olarak mesela osmiyum 90 yıl boyunca toprakta kalabiliyor. Bunların 2400 yıla kadar kalabilen formları var. Bu nedenle enerjilerimizi nükleer enerji dışında alternatif enerjiler ile gidermemiz gerektiğine inanıyorum.
8 / Özcan Barutçu: Şimdi bu Çernobil faciası sürecinde tabiî ki 87 sürecinden bahsediyorum o zaman şunu söylemem gerekecek nükleer zararların kendine göre derecelendirmeleri var. Yani patladığı an, patladığı yerdeki zarar ve çevreye yayılma derecesi. O zaman hatırlar süreci bilen arkadaşlarımız fındık dağıtıldı. Şimdi bitki örtüsünün de kendine göre zararları vardır. Çay içimi ya da fındık dağıtımı. O zaman ilkokul örgencilerine fındık dağıtıldı şimdi o fındığı yiyen özellikle doğurgan özelliğe sahip canlılarda çok büyük tahribatlara sebebiyet verebiliyor. Şu anda alternatif bir enerjiye ihtiyacımız var insanlar için, canlılar için bu enerjinin olması kesinlikle şart olmakla beraber radyasyonun zararlarını mutlaka herkesin bilmesi mümkün değil. Radyasyon çok zararlı. Alternatif enerji olarak özellikle denizden de enerji üretilebilir. Bir asi nehrinden şu anda bizim burada değişik alternatif enerjilerden enerji üretilmesi söz konusu olabilir. Yani akarsuların denizle birleştiği konumdan da enerji üretilebilir, çok dalgalı denizlerden de enerji üretilebilir ve çok temiz bir enerjidir. Yani bu kadar değişik şeylerden enerji üretmemiz gerekirken özellikle nükleer enerji üzerinde durmamızın büyük zararı olacaktır.
9 / Murat Hayzaran: Öncelikle biz muhalefet partisi olarak ki inşallah 12 Hazirandan sonra iktidar olacağız. Hiçbir zaman nükleer enerjiyi destekler nitelikte bir açıklama yapmadık. Herhalde yanlış bir bilgi var önce onu düzelteyim. Biz seçim bildirgemizde de belirttiğimiz üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik vereceğiz ve Türkiye’de dışa bağımlılığı da ortadan kaldıracağız. Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelinin en üst düzeyde kullanılabilmesi için kamu yatırımları ve teşvikleri arttıracağız. Yerli ve yenilenebilir enerji üretimini yüksek düzeyde çevre dostu teknolojiler kullanımı ve enerji üretimini arttırarak dışa bağımlılığı da azaltmayı vaat ediyoruz. Enerji kaynakları ve ithalat yapan ülkeleri çeşitlendireceğiz. Burada enerjinin yeterli, kesintisiz, kaliteli, güvenilir, temiz ve zamanında ödenebilir olarak temin edilmesini sağlamayı hedeflemekteyiz. Türkiye’nin bölgesinde kritik bir enerji geçiş ve terminal ülkesi olması için gerekli alt yapı ve sanayi tesislerini gerçekleştireceğiz. Maalesef öyle bir iktidar zihniyeti ile karşı karşıyayız ki, nükleer tehlikeyi mutfak tüpü ile bir arada tutmakta. Bu da olayın ne kadar vahim ve ciddi boyutta olduğunu göstermektedir. Halkın buna sandıkta yanıt vereceğini düşünüyorum.
10 / Murat Çelik: Nükleer enerji tabiî ki bir ihtiyaç, ülkemizin petrol ve doğalgaz gibi temel kaynaklardan yoksun olduğunu da biliyoruz. Nükleer enerjiyi yaygın ve yoğun olarak kullanan ülkelerin de ya bu enerji kaynaklarından yoksun olduğunu ya da yüksek miktarda enerjiye ihtiyaç duyduklarını görmekteyiz.1970’li yıllarda yaygınlaştığını biliyoruz çünkü o dönemde bir petrol krizi söz konusu olmuştu daha sonra da nükleer santrallere bir talep azalması söz konusu oldu. Petrol krizi geçtiği zaman santral yapımı da azaldı. Tabi Türkiye de bu meseleye başka ülkelerde var bizde neden olmasın bizim de bir nükleer santralimiz olsun, bir itibar göstergesiymiş gibi bakılıyor. Bu son derece yanlış bir bakış açısı slâytta MHP’nin Nükleere destek verdiği söylendi. MHP sinin parti programlarında böyle bir destek söz konusu değildir. Ancak içimizde farklı düşünenlerin de olması gayet normaldir. Ben de MHP’nin bir üyesiyim fakat nükleere karşıyım. Fakat nükleere risk olarak bakmamak lazım. Çünkü nükleerin hesaplanabilen ihtimalleri söz konusu değildir. İnsan ve diğer canlı genetiğine verebileceği zararlar bugünün imkânlarıyla hesaplanamamaktadır. Hesaplanamayan bir şeyden ihtimal olarak bahsedebilmek mümkün olamayacağı için nükleeri bir risk olarak kabul edebilmek mümkün değildir. Burada bir arkadaşımız Birleşmiş Milletler nezdinde mücadele etmek lazım dedi, destekliyorum. Çünkü Türkiye olarak nükleer enerjiye sahip olmamamız bizi nükleer tehlikeden kurtarmıyor. Türkiye de kurulup kurulmaması noktasında değil, Dünya’da bu nükleer tehlikeye dikkat çekmek ve bundan korunmak lazım. Mesela Rusya’nın sahip olduğu Nükleer santral Türkiye’yi ve bütün insanlığı tehdit ediyor. Burada değerlendirmeler yapılırken bir takım internet bilgileri, cahil-entel köylülerle kanser vakaları gibi aralarında bir korelasyon kurulamayacak akıl sonuç ilişkisi sebep sonuç ilişkisi kurulamayacak değerlendirmeler yapılmasına hayretle şahit olduğumu belirtmek istiyorum.
YEREL KONU : SİYASİ PARTİLERİN SEÇİM PROGRAMLARI
Yöntem olarak önce Siyasi Parti temsilcilerine sırayla, seçmene ne vaat ediyorsunuz, programınız nedir diye sorduk; daha sonra dinleyen izleyicilerimize dinlediğiniz bu vaatler dışında sormak, eklemek istediğiniz bir şey var mı dedik. Bunlardan sonrada soru ve düşüncelere karşı ne diyorsunuz diye tekrar sözü siyasi parti temsilcilerimize verdik.
1 / Murat Hayzaran: Sosyal devletin üstünlüğünden, bu ülkenin zenginliğinden her vatandaşımızın hak ettiği payı almasını istiyoruz. Bu çerçevede sırasıyla hak ve özgürlükleri güvence altına alan ve genişleten yeni bir Anayasa, şeffaf, katılımcı ve uzlaşmacı bir süreçle hayata geçirilecektir. Gerçekten böyle bir anayasaya ihtiyacımız var. Askeri Yüksek idare Mahkemesini kaldırarak yargıyı sivilleştirmek istiyoruz. Zorunlu askerliği 6 aya indirerek tabi kademeli olarak ilk önce 9 aya sonra 6 aya. Üniversite örgencileri askerliklerini yaz tatilinde yapabilecekler. Askerlik harcamalarını da bu çerçeve de barış durumunda %25–30 azaltmayı hedefliyoruz. Özel yetkili Mahkemeleri de kaldıracak, yargıda birliği sağlayacağız. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunu Atatürk’ün vasiyetine uygun eski konumlarına getirerek milli değerlerimize sahip çıkacağız. Medya özgür değil istediğini yazamıyor, konuşamıyor. Her şeyden önce medya üzerindeki baskılar engellenecek ve medyanın özgür ve bağımsız olması sağlanacak. Telefon dinleyenlerden, korku imparatorluğu yaratanlardan hesap sorma taahhüdünde bulunuyoruz. Faili meçhul cinayetler aydınlatılacak, devletin içindeki çeteleri ortaya çıkaracağız. 12 Eylül ürünü YÖK kaldırılacak, üniversiteler bağımsızlığa kavuşturulacaktır. Üniversite yönetimlerinde gençlere söz hakkı vereceğiz, karar sürecine onların da katılmalarını isteyeceğiz. Üniversite öğrencilerimizin yurt sorunu var anneler-babalar çocukları gönderdiği zaman nerede kalacakların derdine düşüyorlar ve çocuklar cemaat yurtlarının ellerine düşmektedir. Eğitimde fırsat eşitliği yaratılması gerekiyor. Harçları kaldıracağız, eğitimde fırsat eşitliğini tam olarak sağlayacağız. Sıfır yoksulluk hedefi ile aile sigortası getirilecek, her haneye 600–1200 TL kadar yoksul ailelere katkı sağlayacağız. İşsizlik sigortası fonu amacına uygun kullanılacak. İşsiz kalanların hayat standartları korunacak. Taşeron işçilik tamamen kaldırılacak. Emeklilere milli gelir artışından pay vereceğiz. Tarım ve çiftçi desteklenecek mazottan ÖTV kaldırılacak, mazot fiyatı yarıya yani 1,5 liraya indirilecek, kadın ve gençlerimizin siyasette temsili arttırılacak, ülke yönetiminde söz sahibi olmaları sağlanacak bu konuda pozitif ayrımcılık yapılacak. %10 seçim barajını kaldıracağız. Milletvekilleri de liderlerin değil halkın seçebilmesini sağlayacağız. Siyasi partiler yasası demokratikleştirilerek lider suntasına son verme sözü vereceğiz. Milletvekili dokunulmazlıklarını kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandıracağız. Milletvekillerinin mal bildirimleri internet ortamında kamuoyunun bilgisine sunulacak, siyasi ahlak yasası çıkarılarak yolsuzluklar engellenecektir. Siyasetin finansmanı şeffaf hale getirilerek siyasetçiler rant sağlama peşinde koşanlar engellenecektir. Parlamento da başkanlığını ana muhalefetin yapacağı kesin hesap komisyonu kurulacak. Kamu ihale yasası AB standartlarında yeniden düzenlenecek. GAP projesi tamamlanacak. GAP’a ayrılmış kaynaklar amaçları dışında kullanılmayacaktır. Güneydoğudaki mayınlı araziler mayınlardan arındırılacak topraksız köylülere verilecektir. Doğu ve Güneydoğuda öncelikli yatırımlara 0 faizli ve uzun vadeli krediler verilecek bölgenin kalkınması sağlanacaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilecek. 2B arazilerinin mülkiyet sorunu çözülecek kullandıkları araziler orman köylüsüne bedelsiz olarak verilecektir.
2 / İsmail Güzelmansur: Atatürk ilkeleri ve Cumhuriyet kazanımlarında bir yozlaşma ve Cumhuriyet kazanımlarının erozyonu söz konusu olmuştur. Bu konuda iktidara, muhalefete yerleşecek siyasi partilerin ve temsilcilerin bu konudaki çalışmalarını merak ediyorum. İkincisi özellikle siyasi partilerde olsun, sivil toplum kuruluşlarında olsun yönetimler cuntalaşmıştır. Yani yerlere gelen bir yöneticimiz genelde koltuğu çok seviyor hoşuna gidiyor ve kalabildiği kadar kalmaya çalışıyor. 2 defa seçildikten sonra aday olma yasağı koyulmalıdır. 3.düşüncem siyasi ahlak bu konuda da Türkiye’de gerçekten siyasi anlamda yani siyasetle maddiyat siyaset çıkar ilişkileri iç içe girmiştir. Bana göre siyaset yapacak bir birey bir kişi sadece toplumun çıkarlarını düşünmelidir. Kendi şahsi ve ailevi çıkarlarını öne almamalıdır. Özellikle maddi bir beklenti içine düşmemelidir. Buradaki düşüncemde siyasi ahlak ve siyasi etik kurulu oluşturularak yasal düzenleme yapılmalı. Bir de seçilen temsilcilerden denetleme mekanizmaları, yani sivil toplum kuruluşlarından seçilecek kişilerden oluşan siyasileri denetleme mekanizması bunlardan bir tanesi zaten Türkiye Küçük Millet Meclisleri, bunun benzeri şeyler kurulacaktır. Hatta bunlarla ilgili yasal düzenlemeler de yapılmalıdır. Diğer konu terör, bu konudaki çalışmalar ne olmalıdır, nasıl önlem alınmalıdır. Geciken adalet adaletsizliğe yol açmaktadır. Adaletin sağlanması, mahkemelerin davaları daha hızlı sonuçlandırması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve yargısal alt yapının güçlendirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.
3 / Mevlüd Oruç: Anadille ilgili Türkiye’de on milyonlarca insanın beklentisi var. Ben kendi anadilimi çocuklarımın anadilimi konuşmalarını istiyorum ve anadilimde eğitim istiyorum. Anadilimize yönelik pozitif ayrımcılık talep ediyoruz. Bu konuda ne düşünüyor partilerimiz? İnanç özgürlüğü, gerçek anlamdaki laiklik devletin bütün inançlara eşit mesafede olması, Alevilerden şimdiye kadar esirgenen hakların verilmesi konusunda ne düşünüyorlar? Devletin İnançlardan elini eteğini çekmesi ve Alevilere de haklarını vermesi gerekiyor. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi âdem-i merkeziyetçilik konusunda ne düşünüyorlar? Hatay’ın yönetimi Antakya’dan olmalı, Türkiye’nin hepsini ilgilendiren bazı konularda savunma ve benzeri bunlar Ankara’dan yönetilmeli. Antakya’ da kapalı olan bir patrikhane var. Ortodoksların Ortadoğu ve Antakya Patrikhanesi kapalı. Patrik Suriye’de yaşıyor, sürgünde. Şimdi kardeşlik şehri, hoşgörü şehri, biz kardeşiz, biz hoşuz da patrikhane hala kapalı. Bu konuda ne düşünüyor partilerimiz? Arap Alevilerinin en büyük inanç bayramı olan Gadir Hum bayramının bölgemizde halen Arap Alevilerinin yaşadığı bölgede tatil olmasını istiyoruz. Dünyanın ilk mağara kilisesine Papa davet edilmeli. Antakya’da Ermenisi var, Hıristiyan’ı var, Ortodoks’u var, Alevisi var. Merkez bundan korkabilir. Buradan çıkan Arap Alevi milletvekilleri var, konuşmasına baktığında sanırsın ki Orta Asya’dan yeni gelmiş. Kardeşim tamam Türkiyeliyiz, Türkiye’yi de seviyorum ama yani kardeşim aslını inkâr etme, aslını inkâr ederek mi milletvekili olacaksın? Bu konuda siyasi partilerimiz ne diyor? Kadınlara nasıl bir kota belirliyorlar mesela %50 çok mu yüksek kadınlara?
4 / Kenan Kantarcı: Yerel yönetimin yetkileri elden geçirilecek mi diye sormak istiyorum. Bununla ilgili bir düzenleme düşünülüyorsa, bunlar hangi yönde ve hangi konularda yapılacak, özellikle küçük belde belediyeleri elde etme ve ettirmenin önüne nasıl geçmeyi düşünüyorlar buna engel olacakları projeleri var mı?
5 / Ahmet Hamdi Ayan: Güneydoğuyu sadece asayiş sorunu olarak görmezsek aş, iş sorunu olarak görmezsek, evrensel değerleri biraz daha öne alırsak daha iyi olacak diye düşünüyorum. YÖK’ün kaldırılacağını söyledi tebrik ediyorum fakat kızların erkeklerin kıyafetleri ile ilgili de bir şeyler söylemesini istiyorum. Mesela cemaat yurtlarını kapatacaklar mı belirtmedi. Yani bir yerde devletin tek yönlü olmasını herhalde kabul etmeyeceğiz. Mevlüt arkadaşımız Patrikhaneden bahsetti doğrudur. Senpiyer Kilisesi ibadete açılmalıdır ama Ayasofya da Müslümanların ibadetine açılmalıdır. İnanç özgürlüğü konusunda sadece Alevilerin Hıristiyanların sorunları yok esas sorun Sünnilerde ama ne olduğunu bilmiyoruz. Ayasofya bu anlamda çok önemli. Devletin bir dini temsil edemeyeceği oda ayrı bir sorun. Bağımsız adayları desteklemek içimden geçiyor. Hak ve özgürlükler anlamında CHP bir kilit rol oynayabilir. Belki bu rolü oynadığı zaman kazandığı tek seçimi, ikinci bir seçim yapabilirler. Bir son soruyla MHP’li arkadaşımıza da aynı soruyu soruyorum evrensel değerlere bakışları ne? Mesela DTP’nin Genel Başkanı çıktı çocuğumu okula okumasın diye gönderirim, çok aklı başında tebrik edilecek bir uygulama. Çünkü evrensel beyannamenin 26. maddesi çok açık, diyor ki ilköğretim örgencisine verilecek müfredatın niteliğini belirleme hakkı birinci derecede anne-babanındır. Danıştay’ın verdiği karar hukuksuzdur. Acaba her iki partimizin çok değerli temsilcileri İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi böyle amasız, lakinsiz hayata geçirilmesi konusunda bizlere söz veriyorlar mı?
6 / Lümeys Dede: Kılıçdaroğlu’nun bütün beyanatlarını biliyorum ama 18 Milyon Türk vatandaşını ilgilendiren Kürt politikası konusunda net bir şey duyamadım. Açılımlara karşı değilim ama kendi açılımını bize çok yalın bir dille izah edemiyor. Kadın konusunda yeni bir anlayışları var mı hele de bu kadınlar için sadece kulakları kesilip bilmem gömülmek yerine CHP olarak biz şöyle yenilik getirdik diyebiliyorlar mı? Ben kadın örgütlerinin içerisindeyim, yeni bir şey varsa bize söylemesini rica edeceğim. Antakya için bayağı kalabalık nüfusu olan çingene vatandaşlarımızın yaşadığı yerler var, ayakkabısız çocuklar, parti olarak bunu şöyle çözeceğiz İl Başkanı olarak, ilçe başkanı olarak. İnsan Hakları Derneğinde Edirne’de çalışırken orada kafa kafaya vermiş çingeneler için şunu yapacağım demişler. Ha Antakya’da var bunlar diyebiliyor muyuz? Sivil toplum örgütlerinin kadın örgütlenmesi toplanacak, CHP kadınları ayrı bir yerde, biz ayrı bir yerdeyiz, DTP’li kadınlar bir yerde, ANAP’lılar ayrı yerde. Bizim o beraberlik ruhunu yaşatabilecekler mi? Bu ayrılıklar bize güçlü bir ses çıkarttırmıyor. Sivil toplumla kardeşçe barış içinde olabilecek miyiz, yeni bir parti anlayışı çıkacak mı Kılıçdaroğlu ile beraber? Evet, önseçim bekliyordum Antakya için ama ön seçim yerine yukarıdakiler kafa kafaya vermiş, parktan geçerken bir arkadaş diyor ki işte Baykalcılar’ın şu kadar, öbürlerinin bu kadar, yani bu Antakya’ya hemen mi yansıdı? Biz önseçim istiyoruz, Antakya çok demokrasiden bahseden bir il, kardeşlik kenti, hoşgörü kenti, biz bunu beklerken, neden böyle birdenbire böyle bir şeyle yüz yüze bıraktılar bizi? Ben İl Başkanlarını bulmuşken bu soruların aydınlığa kavuşmasını istiyorum.
7 / Mevlüd Oruç: Ekonomi ile ilgili bu bölge ekonomisinin canlandırılması ile ilgili şu anda aklıma gelen Samandağ’da yaşadığımızdan dolayı mesela daha önce çeşitli şekillerde dile getirilmiş bir öneri, Samandağ-Suriye arası feribot seferleri, mal ve yolcu taşıma olayı. Bunun çeşitli kişiler ve kurumlar dile getirdi. Bu bölgemizi ekonomik olarak canlandırır. Suriyeli, Lübnanlı, Ürdünlü vb. o bölgeler insanlar bu bölgeye gelecek, bunu siyasi partiler gündemlerine alsınlar. Samandağ–Arsuz yolu şu anda işlevsiz bu konuyu gündemlerine alması lazım. Bari muhalefet ve iktidar birlikte dile getirirlerse bir işe yarar seçimden sonra bir hareketlenme olur. Bir de Hatay’ın bölgede Suriye ile Türkiye arasında serbest ticaretin Cilvegözü’nden ya da Yayladağı’ndan buraya ticaretin rahat olması gerekir, serbest olması lazım. Bu konuda ne düşünülüyor? Sadece üst siyasi söylem vatandaşa direk pek yansımıyor, fazla etkilemiyor. Bir de bölge çiftçisi ile ilgili ne düşünüyor siyasi partilerimiz? Teşekkür ederim.
8 / Murat Çelik: Hatay bir medeniyetler kenti, farklı kültürlerin bir arada yaşadığı bir kent. Dolayısıyla farklı kültürlerden insanların da TBMM’de temsil edildiği bir kent. Bu özelliğinin ben bugüne kadar kullanılamadığı düşüncesindeyim. Seçim kriterlerimiz, milletvekillerimizle olan toplantılarımızda da ve aynı şekilde il genel meclisi, belediye meclisi üyesi arkadaşlarımıza da vurguladığımız ve beklentilerimiz bu yönde. Bunları birkaç başlık altında sayabiliriz. İlki ayakkabıcılık. Hatay’da binlerce insanı istihdam etmektedir. Türkiye’de bundan 20 sene evvel Antakya ayakkabıları ciddi bir Pazar payına sahipti ve buradaki insanlar ayakkabıcı kalfaları çok yüksek ücret alıyorlardı, evlerini, ailelerini çok güzel geçindiriyorlardı. Hem sanayileşmeyle, hem bu insanlara destek olunmamasıyla pazar payını Gaziantep, İstanbul başta olmak üzere ciddi manada kaybetmiş durumdadır. Bu, buradaki insanların işsiz şekilde toplumun içine salınması demektir. Bunun da cinayetler, gasplar, ırza geçmeler başta olmak üzere çeşitli sorunlara sebebiyet verebileceğini öngörmekteyiz. İkinci bir sektör mobilyadır. Kaderi ayakkabıcılıktan hiç farklı değildir. Türkiye’de bugün bir firmanın ulaştığı potansiyel bütün Antakya mobilyacılarının bir araya gelmesiyle kıyaslanamayacak kadar büyümüştür. Mesela Kayseri’de İpek, Bellona gibi ciddi yatırımlar söz konusu olmuştur. Bunların bir tanesi Hatay’da olamamıştır. Aynı şeyi, nakliyecilik sektöründe görmekteyiz. nakliyeci insanlarımızın dertleri çok çok fazladır. Bu insanların ekmeklerini kazanamaz hale gelmeleri durumunda yarın doğal olarak uyuşturucu taşınmasına başlaması pek tabiidir. Bir diğer geniş istihdam yine yaş sebze-meyvededir. Bu noktada da yeterli tarımsal destek söz konusu değildir. Zaten tütün başta olmak üzere Hatay’ın önemli tarımsal ürünlerine kota dolayısıyla yasaklamalar getirilmiştir. Esrar ve hint kenevirinde artışın söz konusu olmasıdır. Bu noktada milletvekillerini ciddi manada bilinçlendirmek ve yerel küçük mecliste de bunların ciddi manada sorgulanması gerektiği inancındayım. İşsizlik, terör, hukuk devleti, eğitim başta olmak üzere MHP olarak çözüm önerilerimiz vardır. Seçim beyannamemizde bizde 101 başlık adı altında programımızı sıraladık. Fakat hem kapsam, hem de ortam nedeniyle bunları tek tek sıralamamızın uygun olmadığı kanaatindeyim. Hatay iki tane sınır kapısı olan, bir limanı olan bir memlekettir. Eğitimli nüfusu çok yüksektir. Üniversite mezunu insanları çoktur. Tarımsal sahası, ovası geniş ve bereketli bir vilayettir. Böyle bir vilayette yaşayan insanlar olarak maddi refahın çok daha üst seviyelerde olması lazım. Fakat coğrafi olarak bizimle asla ölçüşemeyecek Kahramanmaraş’ın bugün Hatay’ı ciddi manada geride bırakmış olduğunu görmekteyiz. Bunda siyasetçilerin kusurları muhakkak ki vardır fakat bu siyasetçileri seçenlerin, bu salonda bulunan hepimiz dâhil olmak üzere, bizler olduğunu düşünürsek kendimize de, bende siyasetçi kimliğimi bir tarafa bıraktığım zaman kendi namımıza çıkarmamız gereken hesapların olduğu da kuşkusuzdur. Kadın, evrensel değerler, çingenelerle ilgili düşünceler, anadilde eğitim konuları hakkında da Milliyetçi Hareket Partisi olarak samimiyetimizle söyleyeceğimiz çok değerli düşüncelerimiz var ama bu meselelerin ayrı bir başlık adı altında tartışılması durumunda affınıza sığınarak bu konulara şimdilik girmek istemiyorum. Saygılarımı sunuyorum.
9 / Murat Hayzaran: Geçmiş kazanımlara tabi sahip çıkmak gerekiyor. Koltuk sevdası insani bir problem, herkesin otokontrol yapması gerekiyor. Terör ülkemizin büyük bir sorunu. Herkes kendi anadilini konuşmakta özgür. Herkesin anadilini konuşması zaten evrensel insan hakları anlamında da olması gereken bir durum. Bu konuda genel merkezimize ben anadildeki eğitim önerisini ileteceğim. Laiklik ilkesinin içi boşaltılan yanından bahsetti Mevlüt Bey doğrudur. Laiklikle ilgi özellikle Aleviler yönünden zorunlu din derslerinin kaldırılması, Diyanet İşlerinin sadece bir mezhep grubuna hizmet eden yanı nedeniyle onunda kaldırılması, Cem evlerine ibadethane statüsü verilmesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin bir çalışması var. Bunun yanında Gadir Hum bayramının resmi ya da idari tatil yapılması konusuyla ilgili milletvekilimiz Gökhan Durgun’un meclise vermiş olduğu önerge yasa tasarısı da var. Onunla ilgili çalışmamızda olmuştu daha önce.
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusuna bende aynen katılıyorum. İl genel meclisleriyle ilgili yerel yönetimler yasası kuvvetlendirilerek her bir il genel meclis üyesinin aynı bir milletvekili gibi olması anlamında çalışmalar yapacağız. Bunu da öneri olarak genel merkezimize bildireceğim. Bence il genel meclisi üyeliği yapmayan birinin milletvekili olmaması gerek. Patrik buyurun gelsin partimiz açısından bir sakınca yok. Hac merkezi olarak Papa’nın davet edilmesi önerisine aynen bende katılıyorum. Bu ciddi derecede inanç turizmini güçlendirecektir. Öncelikle mağara kilisenin, Saint Pierre kilisesinin düzenlenmesi, buna ilişkin altyapıların hazırlanması ve bu konuda inanç turizmine yönelik çalışmalar yapılması bütün bu hazırlıklardan sonra Papa’nın davet edilmesinde hiçbir sakınca yok, çokta güzel olur teşekkür ediyorum bu fikir içinde.
Birbirlerinin sınırına geçmiş, hangisinin sınırı nerde belli olmayan dolayısıyla çarpık kentleşmeye sebebiyet veren bir durum söz konusu. 1/5000–1/10000–1/25000’lik haritalarda çevre düzenleme planlarında bu konuda sıkıntılar yaratmakta. Yerel anlamda küçük belediyecilik mantığının sıkıntı getirdiğini bende izah etmek istiyorum. Bu konuyla ilgili kent yasaları çıkartacağız. Askerliğin kademeli olarak 6 aya indirilmesi anlamında düşüncemiz var. YÖK’ün kalkmasıyla beraber bu kurumda doğal olarak üniversitelerin bilimsel, idari, mali özerkliğine müdahalesi söz konusu olmayacaktır. İnşallah meclise Hatay’dan ilk kadın milletvekilini göndereceğimizi düşünüyoruz tabi bunu süreç belirleyecek. Yoksul ailelere evin kadınına 600 lira maaş bağlayacağız ve evin hanımı gidip mahalle bakkalından alışveriş yapacak. Milletvekili adaylarının belirlenmesinde önseçimi biz de istedik. Burada insanımız yurt dışında çalışıyor, özellikle Suudi Arabistan’da Samandağlı kardeşlerimizin birçoğu orada. Bir defa sosyal güvenlik sorunları var. Onlar orada çalışıyor ama Türkiye Cumhuriyeti ile Suudi Arabistan arasında anlaşma yapılamadığı için sosyal güvenlik haklarından mahrumlar. Öncelikle biz Hatay İl Örgütü olarak genel merkezimize bu konuda bit yazılı bir bildirimde bulunduk. Onların sosyal güvenlik problemlerini çözeceğiz. Burada serbest statülü özel ticaret bölgesi kurulabilir bu konuda TOSYÖV’ün bir çalışması vardı. Özel statülü ticaret bölgesi yapabilirsek Hatay ekonomisini ciddi derecede canlandırabileceğimizi düşünüyoruz. Bölgemiz çiftçi bölgesiydi, tarım bölgesiydi, fakat girdi fiyatlarının artması, çiftçilerin tefecilere mahkûm olması, konulan kotalar yüzünden çiftçimiz üretmez hale gelmiştir.Tarımsal anlamda girdi fiyatlarını azaltacağız. Mazottaki ÖTV’yi de 1,5 liraya indirerek tarım girdi fiyatlarını düşürerek, çiftçilere de uzun vadeli düşük faizli krediler vererek bunu çözeceğimizi düşünüyorum. Reyhanlı bölgemizde özellikle pamuk ve yan ürünleri ve pamuğunu çekirdeklerinden ve yapraklarından sunta yapılabilir, sunta fabrikası açılabilir.
OSB’nin içinde yatılı meslek okulları kuracağız ve direkt ihtisaslaşmış iş gücünü yatırımcının, sanayicinin istediği iş kolunda eğitimi vereceğiz. Birde bu organize sanayi bölgelerinde yapılan sanayi ürünlerinin Samandağ limanına taşınması ile ilgili demiryolu hattı düşüncemiz var. Bu demir yolu hattıyla limana gelen yük gemileriyle aynı şekilde dünyaya ihraç edilebilecektir, bu da Hatay’ın ekonomisini kalkındıracaktır. Gezi gemilerinin aynı şekilde uğrak noktası anlamında her bir gemi 3bin-5bin kişi arasında turist getirmektedir. Samandağ limanına yaklaşarak oradaki ekonomi ve halkı güçlendirmesi düşüncemiz vardır. Altınözü’nde sınır kapısının yeniden açılarak yeninden faaliyete geçirilmesi yönünde düşüncemiz vardır.
ÖNERİLER
–
ORTAK SONUÇ
–
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE:
Elektronik posta, telefon ve SMS yoluyla 36 kadar sivil toplum örgütü ve kişiye ulaşıldı. Toplantı girişinde katılımcılara TkMM broşürleri ve tahmini program verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE:
Hatay’ın 10 milletvekiline faks, elektronik posta ve SMS’lerle ulaşılarak toplantı öncesinden konu ve toplantı yer ve zaman bilgileri ulaştırıldı. Geri dönüş olmadı. Toplantıya katılan veya mesaj yollayan, mazeret bildiren milletvekili olmadı.
MEDYA İLE:
Ulusal basının temsilcilerine ve yereldeki bütün basın temsilcilerine ulaşılarak toplantının yer ve zaman bilgileri ulaştırıldı. Toplantıdan önce yerel basında toplantı ile bilgiler içeren haberler yapıldı. Toplantıya bir televizyon kanalı ile 4 yerel gazete temsilcisi ile bir ulusal ajans muhabiri katıldı.
KATILIMCILARLA:
Elektronik posta ile katılımcılardan konu istedik.
SONUÇLAR
Toplantıda TkMM ilkeleri videosu ile genel konuya ilişkin video toplantı başında gösterildi.
Milletvekillerimiz toplantıdan haberdar olduğu halde, toplantılara katılmamaya devam ettiler ve bu davranışları sivil toplum örgütlerine karşı ciddi bir saygısızlık olarak tekrar etti.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ekrem Dönmez – Hatay kMM Hamalı
02.04.2011 Hatay kMM Toplantı Tutanağı
previous post