YER: Antakya Ticaret ve Sanayi Odası
TARİH: 05.03.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği (Mevlüd Oruç-Yönetici)
2 / DKB- Dünya Kardeşlik Birliği (Mithat Sultani-Yönetici)
3 / İnsan Hakları Derneği (Mithat Can – Başkan)
4 / Kadın Emeği Derneği (Tülay Hatimoğulları – Yönetici)
5 / Mülteci İnisiyatifi (Lümeys Dede- Girişimci)
6 / Hatay Gençlik Derneği (Koray Cengiz-Başkan)
MESLEK ODALARI
1 / Hatay Tabip Odası (Selim Matkap-Başkan)
2 / Hatay Barosu (Ümit Seyfettinoğlu-Baro Kadın Komisyonu)
3 / Harita Mühendislere Odası (Kenan Kantarcı-Yönetici)
SENDİKALAR – Katılım olmadı.
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Cemile Güvercin Sayın – Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Sosyal Hizmet Uzmanı
2 / Tülay Atay Avşar – Mustafa Kemal Üniversitesi Öğretim Görevlisi (Mustafa Kemal Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (MKÜ-KADMER) müdür yardımcısı)
GOZLEMCİLER – Katılım olmadı.
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ – Katılım olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI – Katılım olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR: Antakya Belediye Başkanı Lütfü Savaş; toplantıya katılan Antakya Belediyesi İnsan Kaynakları ve Eğitim Müdürü A. Feyza Altıok ile yolladığı mesajda; kadın sığınma evi için gerekli girişimlerde bulunulduğunu, kadın sığınma evinin mimari projesi ve tüm işlemlerinin hazır durumda olduğunu ve önümüzdeki günlerde ihaleye sunulacağını iletti.
DİĞER KATILIMCILAR – Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 15 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1 / Anadolu Ajansı- Salim Taş
2 / Antakya Gazetesi – Ömer Rende
3 / Atayurt Gazetesi – Arzu Günal
4 / Hatay Kent Gazetesi – Tamer Yazar
5 / Özyurt Gazetesi – Ali Yolcu
6 / HRT (Hatay Radyo Televizyonu) – Ümit Kanmış
MODERATÖR
Tülay Atay Avşar – Mustafa Kemal Üniversitesi Öğretim Görevlisi (Mustafa Kemal Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (MKÜ-KADMER) müdür yardımcısı)
KONULAR
GENEL KONU: Kadına Yönelik Şiddet.
YEREL KONU: İlimizde Kadın Sığınma Evlerinin Durumu.
ANAYASA: –
KONUŞULANLAR
Genel Konu : Kadına Yönelik Şiddet
1 / Tülay Atay Avşar: Mustafa Kemal Üniversitesi’nde “Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi” (KADMER) var. Daha çok yeni, fakat bizler; hem yerelde hem ülkede hem de bütün dünyada ‘kadın çalışmalarına’ nasıl katkıda bulunabiliriz, kadın sorunlarına nasıl parmak basabiliriz, ne gibi yararlarımız olabilir, bunların peşindeyiz. Son yedi yılda kadın cinayetlerinin %1400 arttığına dikkat çekiliyor ki bu saptama sayın (adalet) bakanı tarafından yapılmış. Onun dışında ‘siyasette az temsil’ şunu düşündürüyor hemen ‘temsil edilmediğiniz yerde haklarınızı savunamıyorsunuz’. Sizin olmadığınız yerde başkaları sizin yerinize karar veriyor. Şunu da belirtmek isterim iki kadın cinayetinin ardından kadınları öldüren iki erkeğin intihar ettiği haberinin altı çizildi. Bu da çok çarpıcı. Diğer bir saptama ‘tarım sektöründen kopma’. Kadın kırsaldan kente gittiği zaman -kırsalda evle toprakla çocukla hayvanla uğraşan kadın- kentte eve kapanmak zorunda kalıyor ve kırsalda yaptığı işleri kentte yapacağı alan bulamıyor. Başta ekonomik sıkıntılar olmak üzere, ruhsal sıkıntılar bir takım sosyal çevrenin baskısı gibi kadın gerçekten üretemediği için de her açıdan külfet altında kalıyor. İnsanları kırsalda tutamazsak orayı kalkındıramazsak kırsaldaki olanakları yok edersek sonuç da bu oluyor ne yazık ki.
Bir kitap, başlık şu: ‘kadınların toplumsal cinsiyet rolleri ve şiddete ilişkin tutumları’. Araştırma kapsamında, evli veya bekâr kadınların toplumsal cinsiyet rolleri ve şiddete ilişkin tutumları anlamak amacıyla belirli ifadelere katılıp katılmadıkları sorulmuş bu ifadeler şunlar: ‘Bazı durumlarda erkekler eşlerini dövebilirler ; kadın istemese bile eşi ile cinsel ilişkiye girmesi gerekebilir; çocukları terbiye etmek için bazen dövmek gerekebilir; bir kadının tavır ve davranışlarından ailenin erkekleri sorumludur; kadın herhangi bir konuda eşi ile aynı fikirde değil ise tartışmamalı ve susmalıdır; bir kadın elindeki parayı kendi istediği gibi harcayabilmelidir; yemek bulaşık çamaşır ve ütü gibi ev işlerini erkekler de yapmalıdır.’
‘Kadınların insan hakları sözleşmesi’ olarak Nazan Moroğlu’nun kitaplaştırdığı ve Türkiye Cumhuriyetinin de ‘kadınların insan hakları sözleşmesinde bulunan maddeleri kabul ediyorum dediği bir sözleşme bu’, karar vericilerin dahi satır aralarını okuyamadığı bir sözleşme olduğu söyleniyor. Umarım ilerde satır araları da okunur ve bu sunuları tekrar izlemek zorunda kalmayız.
2 / Kenan Kantarcı: Maalesef kadın bir süre daha dayak yiyecektir. Bu konuda pek bir şansı yok, bir geçiş dönemi yaşıyoruz. Erkeğin egemen olduğu bir toplumda yaşadığı için kendi aile yaşantımızda annemizde babamızda ne gördüysek bunun bir süre daha devam edecek diye düşünüyorum. Zira bizim kendi kuşağımız için konuşuyorum, bunu kendi anne baba aile yaşantısında işte babanın egemen olduğu, babanın aileyi koruyucu bir görevde bulunduğunu, annenin sadece ve sadece evin hizmetleri ve çocuğun yetiştirilmesi hususunda görev yaptığını görüyoruz. Bunlar aslında bir alışkanlık, birer eğitim. Yani okula gitmeden aldığımız bir eğitim. Bunları ancak bir kuşak geçtikten sonra düzeltmek mümkün olacaktır. Yani biz kendi çocuklarımıza bir kadına nasıl değer verilmesi gerektiğini aile içinde gösterebildiğimiz zaman bundan sonra da çocuklarımız kadına o değeri vermeyi öğrenecektir. Ben aradan kuşak geçmeden istediğimiz kadar bu konuda eğitimler verilsin, istediğiniz kadar bu konuda protestolar yapılsın, istenildiği kadar konferanslar yapılsın, kuşak geçmeden bu durumun düzeleceğini zannetmiyorum. Ancak bunları görerek yaşayarak ve bundan sonra gelecek nesillere bunları hissettirerek değiştirebileceğimiz sanıyorum. Mutlaka bu yapılan bu toplantılarda bir mücadele, ama asıl sonucun kuşak değişiminden sonra değişebileceğine inandığımızı söylüyorum. Yapılan her bir şey mücadeledir ama bunlara da mutlak surette ihtiyaç var fakat en önemlisi bizim kendi aile yaşantımızda kendi eşimize verdiğimiz değeri çocuklarımıza orada aile yaşantımızda gösterip hissettirebilmektir. Onu gösterebildiğimiz zaman çocuk bizde neyi görürse yarın hanımına eşine o şekilde davranmayı öğrenecektir diye düşünüyorum. Asıl eğitimin bizim aile içinde olması gerekiyor diye düşünüyorum.
3 / Mevlüd Oruç: Gelişmişlik seviyelerinden en önemli göstergelerinden biride toplumun kadın ve çocuklara bakış açısıdır. Şimdi buna böyle baktığımızda içinde yaşadığımız toplum tipik geri kalmış bir toplum özelliklerini taşıyor. Yani hani doğuya baktığımızda Türkiye çok öğünür ya. Öyle değil, tipik bir geri kalmış bir toplumuz. Biz hiçbir sorunumuzu şiddetsiz çözemiyoruz. Konuşma tarzımız bile şiddet içeriyor. Bu kişilik, bu kalite, bu eğitim düzeyindeki toplum çok kolay çözülebilecek bir sorunu kadının giyinme özgürlüğü sorununu 100 yıldır çözemedi. Bir anadil özgürlüğü sorunu için 30–40 bin kişi öldü. Bir trafik sorunundan, bir park sorunundan dolayı insan öldürebiliyoruz. Bizim birde atasözlerimiz var. Dayak cennetten çıkmadır gibi. Böyle atasözlerimizde var. Dayağı ve şiddeti teorileştirebiliyoruz. Yoksulluk, işsizlik, çok çocuk, kıt olanaklar, eğitimsizlik bu kültürü yaratıyor. Kadına şiddet, çocuğa şiddet, erkeğe de şiddet. Kadını mümkün olan her yönden geliştirmek, güçlendirmek gerekiyor Özellikle de ekonomik yönden güçlendirmek gerekiyor. Erkeğin eline bakan kadın daha çok eziliyor. Kadın mutfağa mahkûm olduğu müddetçe bu iş çözülemez, işsizlikten kurtulması lazım. Başta basın yayın kuruluşları ve her türlü araçla toplumun kadına bakış açısında bir dönüşüm yaşanması lazım, zihin değişimi yaşanması lazım. Bir de eşinden boşanan kadın sanki iffetsiz oluyor, sanki bir şeyleri eksiliyor imajı var. Başka bir gözle bakıldığından kadın kocasına ve ölüme mahkûm oluyor.
4 / Ümit Seyfettinoğlu: Kadın mücadelesi sadece kadının yapması gereken bir mücadele değildir. Toplum kadın ve erkekten oluştuğuna göre her birinin iyiliği veya kötülüğü diğerini etkileyebileceğine göre bu ortak bir mücadeledir. Sorun sadece kadının eve kapanması mı? Dışarı çıktığı zaman şiddete yönelik ya da diğer sorunlar çözümlenmiş olacak mı? Kadın dışarıda da var, çoğumuz çalışıyoruz dışarıdayız. Fakat mesela kadının siyasete girebilmesi için bir erkek desteği gerekiyor ya da kadın burada çoğu kez farkında olmadan kullanılıyor. Dikkat ederseniz Cumhuriyet’in kuruluşundan sonraki ilk mecliste büyük bir kadın çoğunluğu vardır. Bu da modernliktir, aydınlanma ışığıdır. Onun dışında kadınlar genellikle temsil anlamında zaten yok gibiler. Son dönem meclisimizde, geçmiş dönemlere kıyasla bir kadın sayısında artış var. Bir diğer sorun şu: kadın seçildikten sonra erkekleşiyor mu? Seçilen kadın, kadını mı temsil ediyor, kadın haklarını mı savunuyor, yoksa erkeklerin yönlendirmesi ile mi hareket ediyor? Seçildikten sonra milletvekili olarak kadınlar için ne yapıyor? Buna da bakmak gerekiyor, Sayısal üstünlük, sayısal anlamda bir yerlere gelmek çok fazla bir şey ifade etmiyor. Nitelik de çok önemli. Kadının siyasete kendi istemediği için girmediğini düşünüyorum. Ülkemizde siyasetin ne şekilde yapıldığı belli, kadın bundan çekiniyor, çok fazla kadın olamayan bir ortamda birçok erkekle oturup gece saatlerce gece yarılarına kadar konuşma imkânı olmuyor. Arkasından farklı bir takım tanımlamalar gelebilecek de kendisi için. Öte yandan giyim kuşam konusu gündeme geliyor böyle bir ortamda bulunduğunda, çok sert ilkeler ortaya çıkıyor. Aslında tüm bu çekincelerin kaynağı erkek egemen toplum yapısıdır. Kadınların çoğu iş hayatına da girmek istemiyor, eğitimli olduğu halde evinde oturmayı tercih edebiliyor ya da dostlar alışverişte görsün diye çalışıyor. Çünkü çalışmak iş hayatı öyle kolay bir şey değil, evde çalışmakta öyle kolay bir şey değil ama daha küçük bir dünyada daha kolaydır. Kadınların siyasi çalışmaları genelde kadın kollarında oluyor. Ben böyle bir oluşumu da kabul etmiyorum. Pozitif ayrımcılık için kadınların karar alma mekanizmalarına getirilmesi gerekiyor, söz sahibi olması gerekiyor, ama kadın kollarında herhangi bir karar söz konusu değildir. Ayrıca kadının siyasette yer alabilmesi için kadının donanımlı olması gerekiyor. Kadının mutlaka üniversite mezunu ya da lise mezunu da olsa iyi yerlerde olması, dil bilmesi, iyi bir eğitimi olması, iyi bir çevresinin olması, bir takım donanımlarının olması gerekiyor. Erkeğe baktığımızda ise, erkek ilkokul mezunudur, hiçbir donanımı olmamasına rağmen milletvekili olur. Aslında bunun belli bir takım nedenleri var. Çünkü liderler kendilerine karşı gelecek insanlar istemezler onlar için önemli olan ne derlerse yapacak bir kitle olmasıdır, dolayısıyla genelde bu tarz insanlardan seçilir.
5 / Lümeys Dede: Şimdi kadına yönelik şiddetin son yedi yılda yüzde 1400 gibi arttığına dair bir rakamı bir adalet bakanının ağzından duymak ve bunun için bir önlem alınmadığını görmek kadar acı bir şey yok. Öldürülenlerin çoğunun dilekçesi var bakın şöyle olacak bakın böyle olacak diye beni korumaya alın demesine rağmen, göz görüldüğü üzere bu hâkimlerin hiç suçu yok mu bu kadın bana bir duyuruda bulundu ve neden hızlı hareket edilmiyor. Belki biz bu toplantı sürerken belki dışarıda yine bir kadın şiddete uğruyor. Sincan da bir olay oldu. 1.Ağır Ceza Mahkemesi tecavüz edilen bir kadının iki kişi tarafından tecavüz edilen bir kadının tecavüzcüleri hâkim tutuklamıyor arkadaşlar. Serbest bırakıyor ve bunu yapan bayan hâkim. Kadın örgütleri olarak biz yollara düşeriz ama yukarıdakilere büyük görev düşüyor. Yani savcıların elini kolu bağlanmış. Ben hukukçu değilim ama bir savcının bu başvuran bu kadının aksam televizyonda öldüğünü gördüğünde yüreği sızlamıyor mu? Adalet bakanı neden bir şey yapmıyor. Mardin de bir olay yaşandı arkadaşlar 13 yaşında bir kız çocuğuna 60 kişi tecavüz etti. 2003 yılındaki bir olay sonucunu ancak bu günlerde görüyoruz. 2011 yılında nedir biliyor musunuz? 13 yaşındaki kız suçlu görüldü. İndirimlere de değinmek istiyorum peki Allah tan da mı korkmuyor Nasıl indirim yapabilirsin 13 yaşındaki bir kıza işlenen bu suçta? Ama bizim sesimiz toplumun yarısı olmamıza rağmen çıkmıyor. Bakın bir seçim arifesi yaşıyoruz birkaç kadın milletvekili adayı dışında aday yok. Çünkü bu iş para işidir. Bu iş Ahmet’in Mehmet’in örgütleme işidir. Kadın örgütlerinin gücü yetmiyor. Bugün KADER’in 275 kadın talebi var. 275 kadın parlamentonun yarısı. Bunu destekleyelim arkadaşlar bütün bunlara cevap vermeyen insanlara da oy vermeyelim. Antakya Belediye Başkanı sığınma evi için halen bir adım atmadı. Neden biz hep kadına yönelik yasalar hep üçüncü dördüncü planda kalıyor. Çünkü parlamentoda erkek egemen anlayış var. Biz eğer orada 100 kadın olsak yan yana gelsek omuz omuza versek inanın çok şey değişir.
6 / Tülay Hatimoğulları: Maalesef toplumun gelişkinliği kadının giyimi ile ölçülüyor. 80’li yıllardan bu yana kadın kıyafeti Türkiye’nin tartışması haline geldi. Başörtüsü tartışması aslında politik bir tartışmadır. Fakat kadının bedeni ve kıyafeti kullanılarak siyasal hesaplaşma yapılmaya çalışılıyor. Bir kere biz buna karşıyız. En başta kadına yönelik cinsel şiddet geliyor. Bunun yanı sıra kadına yönelik psikolojik şiddet kadını aşağılama, kadının fiziksel özellikleri ile alay etme bunları maalesef modern demokrat görünümlü erkeklerin de yaptığını rahatlıkla görüyoruz. Eğitimli erkeklerin daha çok yaptığını görebiliyoruz. Bir de kadınların savaşlarda gördüğü şiddet var ki buna militarist şiddet diyebiliriz. Savaşta da şöyle bir mantık vardır bir toplumda bir kadına tecavüz etmek o topluma tecavüz etmek anlamına geliyor. Toprak Vatan ve kadın eşdeğer görülüyor. Bu sistematik tecavüz savaşlarda çok sık kullanılan ayrıca bir şiddet biçimidir. Siyasal şiddet ile de karşı karşıyayız. Şöyle ki Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana mesela 1934 te kadına seçme ve seçilme hakkı verilmiş fakat kadınlar hep seçmiş hiç seçilmemiş. Şu anda meclise baktığımızda sanıyorum ki yüzde 8 ler civarında kadının temsili söz konusu yerel yönetimlere baktığımızda bu rakam daha da aşağılarda. Bir kere pozitif ayrımcılığı bütün siyasi partilerin kullanması gerekiyor. Kadın kotasının daha görünür kılınması gerekiyor, daha görünür kılmanın yolu bunu % 20’lerde %24’lerde geçiştirmek değil bunu %50 yapıp ve gerçek anlamda ifade edecek bir grafik sergilemek lazım. Son süreçte Medeni Kanun kadın lehine önemli değişimler yaşandı bunu artı olarak değerlendiriyorum ama asıl olan toplumsal yapının ve zihniyetinin değişmesidir. Kadın olmak tek başına yetmiyor gerçekten kadın bilincine sahip olmak, farkındalıklarımızın farkına varmamız gerekiyor. Kadınlar kendi yaşadıkları sorunların ikinci sınıf insan muamelesi gördüklerinin bir kere farkına varırlarsa en başta kendi öz gücünün farkına varır. Kendi yaşadığı sömürünün farkına varır ve buna daha doğru bir tavır koyabilir. Dolayısıyla bu anlamıyla bilinci gelişen kadınlar daha iyi bir nesil yetiştirebileceklerdir diye düşünüyorum. Nesilden nesile de bu işler değişmez. Çünkü maalesef ki ataerkil öğreti tarihin en eski dönemlerinden beri günümüze kadar sürekli kendini eğrilterek bazen modernize ederek günümüze kadar gelmiştir. Bu nedenle bizim gerçekten kadın mücadelesi veren insanların en önemli görevi bu anlamda toplumda bir farkındalık yaratmakta yatıyor. Ayrıca toplumları sistemler besler, sistemlerle mücadele edilemezse toplumsal gelişim ve değişimi başarmamız çok zor diye düşünüyorum.
7 / A. Feyza Altıok: Bayan arkadaş biraz önce kadın sığınma evi ilgili Belediye bir şey yapmadığını ifade etti. Tabii biliyoruz ki belediyelerin sığınma evlerini açması gerekiyor. Bizim yıllar önce kadın sığınma evimiz vardı ama kapatıldı. Şu anki Belediye Başkanımız kadın sığınma evi için gerekli girişimlerde bulundu. Kadın sığınma evinin mimari projesi ve tüm işlemleri hazır durumda ve ihale aşamasında. Önümüzdeki günlerde ihaleye sunulacak. Bu konuda bilgi vermek istedim. Belediye olarak da, işsiz kadınlarımıza öncelik veriyoruz. Biliyorsunuz artık KPSS’siz hiçbir şey olmuyor. Hizmet alımları ile oluyor. Hizmet alımlarını da kadınlara veriyoruz. En azından maaşlı olsunlar, sigortalı olsunlar. Elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
8 / Cemile Güvercin: Ben kendi alanımla ilgili bir şey söylemek istiyorum. Toplumsal cinsiyet konusu çok fazla irdelenen bir konu değil maalesef ama ben şiddetin temelinde toplumsal cinsiyetin yattığını düşünüyorum. Çocuk yetiştirmek sadece annenin görevi gibi toplumda bize dayatılıyor kadın olmamız hiçbir zaman bizim önümüze bir artı olarak çıkmıyor. Akademik kariyer yaparken, devlet memuru bir yükselme sınavına gireceği zaman bile bu kadın olmak her zaman önüne bir engel olarak konuluyor. Yani bir öğretmen düşünelim yani ben yaşadığım bir örnek için bu konuda söz almak istedim. Kadın öğretmene vermek istemiyor eğer yeni evlenmişse hamile kalacak, doğum yapacak bu anlamda çocuk işte öğretmen değiştirecek, aslında sistem bu sorunu çözebilmeli, yani kadının doğurganlığı hiçbir zaman onun ilerde yükselmesinin önüne bir engel olarak konmamalı diye düşünüyorum. İlk başta konuşan bir arkadaşımız ailede başlar dedi gerçekten anne baba modeli çocuğa toplumsal cinsiyet eşitliği evin içinde gösterilirse o çocuk ileride kadın erkek eşitliliğine inanarak yetişecektir.
9 / Selim Matkap: Şiddet meselesi bizimde çok gündemimizde olan bir şey. Hatta 2006 yılında sağlık sektöründe “sağlık çalışanlarına yönelik şiddet” diye bir saha araştırması yapmıştık. Bu alanın profesyonelleri ne diyor bilmem ama eğitimli kitlede, üniversite mezunu insanlarda şiddet oranının daha da yaygın olduğuna, beklendiği gibi eğitimle ters orantılı bir şey olmadığına ilişkin bilgi var. Dolayısıyla bu bilgi doğru ise opsiyon bırakarak söylüyorum yine bu eğitim ile çokta ilişkili bir şey olmasa gerek. Belki de kültürel bir şey olabilir. Ama bir yaygınlıkta var bütün dünyada, bütün insanlıkta, bütün kabilelerde kentli toplumda, kırsal toplumda, her yerde bir şiddet sorunu var ve uzun yıllarda bu şiddet sorunu devam edecek. Kadına yönelik şiddette bir alt başlığı hakikaten. Türk Tabipler Birliğinin genel kurullarından şöyle bir karar aldığımızı hatırlıyorum. Üçte birlik bir kadın kotası koyduk bütün kurullarımızda bunu yapacağız dedik. Bunu da hakikaten merkez kurullarımıza zorluyoruz ancak Hatay’a geldiğimizde inanın bana çok çaba gösteriyoruz inanın bu kotaya uyalım diye çok çaba gösterdik ama kadınlar istemiyorlar. Yani bunun siyasete ve hayata müdahale etme alanlarından biridir. Siyasi partiye üye olmak şart değil aslında hayatta bir rol almak için. Bu nedenle oda yönetimine girdim 8 -10 senedir ilçe ilçe gezerek insanlarla iletişime girmeye çalışıyorum. Hayata müdahale ettiğimi düşünüyorum ve kadın arkadaşlarımın da böyle müdahale edebileceklerini düşünüyorum. Yönetim kurulumuzda bir tane kadın üye alabildik. Dolayısıyla gerçekten aslında erkeklerle ilgili bir sorgulama yapmak yerine kadınlar önce kendi rollerini, aile içindeki rollerini, toplumsal rollerini bir kez daha sorgulayarak bir sonuca varmak gerekiyor.
10 / Ali Bilgin: Kadınların özeleştiri yapması gerektiğini bende düşünüyorum. Sadece temsildeki yerlerini arttırmak için değil kendi eğitimleri konusunda, kendilerini geliştirmeleri konusunda da okuyan ve kendini entelektüel olarak tanımlayan kadınların yetersiz kaldığını düşünüyorum. Bir analizimi anlatacağım samimi söylüyorum okudukları dergi yâda ne bileyim gazetelere bile baktığımızda çok rahat ayırt edebiliyoruz. Bence bu konuda kadınlarımızın kendilerine özeleştiri yapması gerekiyor. Bir husus daha var Türkiye de güzel şeyler de oluyor. Bir belediye mesela şu anda Türkiye’de bir kadın belediyede çalışan kocasından şikâyetçi oluyor ve belediyeye başvuruyor ve Belediye Başkanı kocasının maaşını kadına yatırıyor. Şu anda Diyarbakır da bu uygulama var Diyarbakır’da. Kadınlara ilgili birkaç şey daha söyleyeyim. Halen bizim bir sığınma evimiz yok. Hükümetin kanadından bir belediye başkanımız var. Hükümetten hiç destek görmeyen bir belediyemiz var. Diyarbakır’da Türkiye’nin en büyük kadın sığınma evi var. Şimdi her alanda öz eleştiri yapmamız gerekir. Hem belediyemizle hem kadınımızla.
11 / Meral Asfuroğlu: Kadına yönelik ekonomik şiddet sanıldığının aksine sadece evinde herhangi bir evde çalışıp kazanmayan kadınlara uygulanmıyor, çalışan kadına da uygulanıyor. Emeği karşılığı evi dışında gelir elde edemeyen kadın ekonomik olarak özgürce harcama yapamıyor. Ancak çalışan kadında kendi parasını özgürce harcama iradesine ve özgürlüğüne sahip değil. Yine erkek onun parasını da rahatlıkla yönlendirme yetkisine sahip gibi bir eğitim ve algılama var. Kadınların çoğu da bunu gayet normal görüyorlar, sorgulamıyorlar bile. Öncelikle bu algılamayı değiştirmek, ciddi eğitimler vermek gerekiyor kadına. Kadının siyasette yer almamasının nedenlerinin başında ekonomik özgürlüğe sahip olmayışı var. Kendisi için ekonomik gücünü kullanma iradesine bile sahip olmadıktan sonra bu konuda nasıl siyasi bir iradeye sahip olacaktır. Yine erkeğin yönlendirdiği bir partiye oy vermek zorunda kalıyor genellikle. Ekonomik gücü olmayan zaten siyasette yer alamıyor ki, seçilemiyor ki. Siyasette genelde ele güne karşı bir iki bayanı alalım vitrinimizi düzeltelim düşüncesi var. Sadece vitrin olarak kullanılıyor. Başkada hiçbir yetkisi olamıyor maalesef. İşte gönül arzu ediyor ki kadın gerçekten kendini gerçekten gücünü yönetecek duruma gelebilsin kendinin farkında olsun o zaman kadın siyasette de yer alır, gerçekten kendini temsil edebilir. Toplumumuzda genelde böyledir. Çocukların sadece kadının sorumluluğundadır. Erkek sadece izler. Kadın her şeyi ile ilgilenir, bu arada çalışıyordur, çocuk da yaparım kariyer de derken geçekten gücünün farkında olarak bunu söyleyebilmeli. Çocuklarım güven altında, onların iyi yetiştiğinden eminim diyorsa o zaman çocuk kariyer de yapmak mümkün olabilir.
12 / İsmail Güzelmansur: Genelde kadınların kırsal kesimde kendi haklarının bilincinde değil. Bir aile karı koca ve bir çocuktan oluşuyor. Çocuk tabi büyüyor evleniyor ve ayrılıyor. Kadınla erkek kalıyorlar. Kadın diyaliz hastası, sürekli diyalize gidiyor. Erkek de işe gidiyor ama tutunamıyor başka işe gidiyor tutunamıyor. İşte diyaliz merkezi ile anlaşıyorlar herhalde onlara belirli bir miktar para veriyorlar ve bununla geçinecekler kendisi de zaten diyaliz hastası böyle geçiniyorlar. Tabiî ki bu parayı kim alıyor, eş alıyor yani sürekli koca alıyor. İşte Pazar alışverişi yapıyor, ne bileyim küçük hafif ihtiyaçları alıyor, kadın istediği zaman ne yapacaksın bu parayı diyor. 1-2 sefer böyle tartışıyorlar. Sonunda tabi kadın bu parayı kendisi aldığı için önce alıyor kocasına teslim ediyor. Bir sefer kendisinin bir ihtiyacı için harcıyor sonra eve geliyor parayı istiyor vermeyince koca iyi bir dayak yiyor niye harcadın benden izinsiz diye. Bu olaydan sonra bayan bana geldi dedi ki işte ben böyle bir olay yaşıyorum ne önerirsiniz şeklinde. Ben de işte diyemedim böyle sığınma evi var. Ne bileyim devlet bu konuda imkânlar vermiş size açıkçası ben de bilmiyorum. İşte şunu demeye getiriyorum hem özellikle kırsal kesimde bayanların kendi imkânları veya haklarının olduklarını bilmedikleri bir gerçeği var. Ondan sonra böyle imkânlar varsa aydınlatılması lazım bize de söylenirse bizde kırsal kesimdeki tanıdık çevredeki zor durumda ki bayanlara yardımcı olabileceğiz.
13 / Mesut….: Ben Mesut liseye gidiyorum ve kadın hakları ile ilgili olarak konuşmak için geldim buraya. Kadın hakları yani kadına şiddet uygulamak güzel bir şey değil. Şiddetin hiç kimseye uygulanması güzel bir şey değil. Az önce arkadaşlar bir şeye değinmişlerdi çocuğun gelişimi anneden sorulur diye. Aslında bu doğru bir şey değil, aslında anneden sorulmaz, anne ve babadan kaynaklanan bir şey olur çocuğun gelişmesi. Babaanneye çocuğun önünde şiddet uyguladığı zaman çocuk onları göre göre büyüyünce kendi hanımına da uygulayacaktır. Bu olağan bir şeydir. 1 yaşından 6 yaşına kadar aileden aldığı saygı ve terbiye ile eğitilir. 6 yaşından sonra ilkokul ve ortaokulda aldığı terbiye ile öğretmenlerinden arkadaşlarından gördüğü saygı ve terbiyeyi örnek edinerek insanların içine çıkmaya başlar. Babanın çocuğa şiddet uygulaması aslında iyi bir şey değil. Çocuk hırçınlaşır, babadan uzaklaşır babaya karşı hıncı olur. Bir bayana da şiddet uygulanması iyi bir şey değil. Çünkü bayanın mutfaktan çıkmaması güzel bir şey değil. Mesela bayanda çalışıyor erkekte çalışıyor olabilir, mesela eve gittiklerinde ikisi birden iş yapabilirler, birbirlerine yardımcı olabilirler. Sonuçta bu bir aile, herkes bir şeyler yapmak için çabalamalı, çaba sarf etmelidir.
Yerel Konu
İlimizde Kadın Sığınma Evlerinin Durumu
1 / Cemile Güvercin: İl sosyal hizmetler müdürlükleri her ilde var. Alo 183 hattı 24 saat hizmet veren aile, kadın, çocuk, özürlü sosyal hizmet danışma hattıdır. Bu hat Türkiye’nin her yerinden ücretsizdir. 7 gün 24 saat hizmet vermektedir. Alo 183 hattı, arayan kişinin sorunu ile ilgili bulunduğu il müdürlüğüne ve meslek elemanlarına yönlendirme yapan bir hattır. Sağlık kuruluşları, aile sağlık merkezleri, hastaneler, polis karakolları, jandarma karakolları, cumhuriyet savcılıkları, belediyelerin kadın danışma merkezleri. Arkadaşlar ilimizde sadece 1 belediyenin (Samandağ Belediyesi’nin) kadın danışma merkezi var. Diğer hiçbir belediyenin maalesef bu anlamda hiçbir hizmeti yok. İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü-Aile Danışma Merkezi’ne yapılan başvurulardan adli yardım ve hukuki danışmanlık hizmetine ihtiyaç duyduğumuzda vakaları Hatay Barosu Kadın Hakları Komisyonu’na yönlendiriyoruz ve barodan destek alıyoruz. İl Sosyal Hizmetler Müdürlükleri ilk önce danışmalık ve rehberlik hizmetleri verir. Bu sadece şiddet konusunda değil. Nakdi yardım, ücretsiz kreş bakım hizmeti, özürlü bakım, v.s. 2010 yılında aile danışma merkezi, toplum merkezi ve kadın konukevi açıldı. Müdürlüğümüze yapılan müracaatlarla ilgili görüşmeleri meslek elemanları yapar yani sosyal hizmet uzmanı ve psikolog yapar ve vakanın durumuna göre değerlendirir ilgili yerlere yönlendirme yapıyor.
Hatay’da bir kadın sığınma evi var. İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne bağlı. 12 yatak kapasiteli yalnız kapasite üstü hizmet veriyor. Gizlilik ilkesi esastır. Çünkü bize gelen vakaların çoğunun can güvenliği tehlikede olduğu için ne adresi, ne telefonu nede vaka hakkında hiçbir bilgi verilmez. Her kadın kendi hayatı ile ilgili kararları kendisi verir. Yalnız şöyle bir özel durum var.18 yaşın altında çocuk anneler var ve bu çocuk anneler kadın sığınma evinde kalıyor. Bu çocuklarla ilgili mahkemelerin bakım veya barınma tedbir kararları bulunuyor. Daha sonra vakanın durumunu sosyal hizmet uzmanları inceliyor durumuna uygun bir şekilde rapor düzenleyip ilgili mahkemeye sunuyor. Kararı mahkeme veriyor. Eğer çocuğun yüksek yararı söz konusuysa gebelik sonlandırılabilir oda mahkeme kararıyla olabilir ancak. Ama bize gelen vakaların çoğu bebeklerini doğurmaya karar vermiş oldukları için doğum gerçekleşene kadar kadın konuk evlerinde tutuyoruz.
Kadın; kadın konukevinde 0–12 yaşa kadar kız ve erkek çocuğuyla bir arada kalabilir. Şöyle bir yanlış kanı var toplumda işte kadın geliyor çocuklarını yanına almıyor ve aslında çocuklarının da can güvenliği tehlikede oluyor. Bu sefer hiçbir şey yokmuş gibi görüşme yaparak kadının can güvenliğini riske atmadan çocuklarını almasını sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü kadın eğer ailede özellikle psikolojik rahatsızlığı olan bir babaysa ya da madde bağımlılığı söz konusuysa ciddi anlamda o çocuklar risk altında. Bunun önüne geçebilmek için de güvenlik güçleriyle işbirliği yaparak çocukların müdürlüğümüze getirilmesini sağlıyoruz 12 yaşına kadar diyoruz kız ve erkek bir arada kalabiliyor ama bazı özel durumlarda da kız ve erkek çocukları kızlar kız yetiştirme yurtlarına erkeklerde erkek yetiştirme yurtlarına veya çocuk yuvalarına yerleştiriliyor. Çocuk yuvaları 0-12 yaş arası çocuklara hizmet verdiği için anne bebeği doğurduktan sonra istemiyor ise biz hemen bebeği yuvaya almak durumunda kalıyoruz. Her kadın kendi özgür iradesiyle istediği zaman bir dilekçe vererek kadın sığınma evinden ayrılabilir. Kadın; kadın sığınma evinde dahi olsa kendi ile ilgili kararı kendi özgür iradesi ile vermelidir. Ama kadınlar bir travma sonucu bize geldiği için rehberliğe ihtiyacı olabilir. Mesleki hayatımda karşılaştığım en büyük sıkıntılardan biri kadınların haklarını bilmemeleri.
Bir sürü kadın diyor ki ben sadece sığınmak istiyorum eşimden şikâyetçi olmak istemiyorum. Şimdi sokağa atılıyorsunuz çocuğunuzla gecenin bir vakti ikisi üçü bu saat genelde 12’den sonra oluyor ve kadın şikâyetçi değilim diyor. Kadın kendi açısında haklı diyor ki ben eşim ilerde düzelebilir ben tekrar ona dönebilirim eğer ondan şikâyetçi olursam şiddet katlanarak bana uygulanacak diyor.
Bizde 12 yatak kapasiteli kadın sığınma evine 18 vaka var 5 tane çocuk çünkü imkânlar konusunda gerçekten devlet bu anlamda çok yetersiz. Biz neden kadın sığınma evlerini açtık. Çünkü belediyeler hiçbir girişimde bulunmuyor. Başbakanlığın 2010/17 sayılı genelgesi var töre ve namus cinayetlerin önlenmesiyle ilgili. Bu ilk kabul birimleri altında her ilde böyle mekânların oluşturması gerekiyor. Bu konuda Başbakanlığın talimatı var. Hangi koşullarda ve nasıl? O kadın sığınma evine kimse gidemeyeceği için kimse görmeyeceği için bunlar kapalı anlamda gizlilik ilkesi nedeniyle kapalı kurumlar olduğu için sadece ben Belediyeler kanunun 14. maddesinde nüfusu 50 bini geçen belediyeler kadın ve çocuk koruma evleri açar ibaresinden dolayı açıyor. Bu da Hatay’da böyle bir şey gündeme gelmiş Antakya Belediyesi bunla ilgili çalışmalar yapıyor. Modern ve standartlara uygun yeni bir yapı oluşturulması gerekir dedik. Belediye şu an yeni bir proje hazırladı bizde rehberlik yapıyoruz ama bu sürenin çok kısa olacağını sanmıyorum en az bir 6 ayı bulur. Benim bu anlamda size söyleyeceklerim bu kadar sözü size bırakmak istiyorum ve teşekkür ediyorum. Şimdi ben bu anlamda hani belediyeler haklı veya haklı değil bu bir insanlık görevi aslında. Biz şiddeti yok edelim kadın sığınma evleri olmasın.
2 / Soru: Neden konuk evi deyimini kullanıyoruz?
3 / Cemile Güvercin: Sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumu genel müdürlüğünün kadın konuk evleri yönetmeliği var yönetmeliğim adı bu olduğu için biz kanun gereği bu adı kullanmak zorundayız.
4 / Soru: Yani bu sığınma evlerinin standartlarından daha mı farklı oluyor?
5 / Cemile Güvercin: Hayır aynı.
6 / Ümit Seyfettinoğlu: Belediyeler seçimle işbaşına gelen ve reklam yapması gereken birtakım kuruluşlar olduğu için gerçekten sığınma evi açmaya gönüllü davranmıyorlar. Çünkü sığınma evinin açılması bir maliyet hem de oradakilerin bakılması bir maliyet ve süreklilik gerektiriyor. Biz bu konuda birtakım yasa tasarıları düzenledik. Sığınma evlerinin belediyeler tarafından değil de devlet tarafından açılması mesela valilikler tarafından açılması yani buradaki maliyet yükünün de bu anlamda devlete gitmesi yönünde birtakım çalışmalarımız var. Bu konuda tabiî ki kabul görür mü görmez mi onu bilemiyoruz çünkü gerçekten belediyeler aslında bir yerde haklı bu konuda çünkü bir para harcayacak ve reklâmını yapamayacak, yeri bile belli değil, ne yaptığını reklam edemeyecek çok fazla işine gelmiyor bunu belirtmek istedim sadece.
7 / Tülay Hatimoğulları: Kadınlar şiddet gördükleri zaman bir tepki koymak isteseler de bunu yapamıyorlar, kendini güvende hissedemiyorlar. Bu anlamda sığınma evleri gerçekten oldukça önemli bir göreve sahip. Ama bir yerlere şirin gözükebilmek için kimi yasal düzenlemeler yapmanın da ötesine gidilebilmesi lazım. Yasada nüfusu elli bin üzerinde olan belediyelerin açmasına dair yasal düzenlemeler var ama ödenek ayrılmıyor yani çok önemli bir şeyi önerirken onun ekonomik altyapısının da kurulması gerekiyor. Belediyeler kaçınıyor. Gerçekten ancak çok duyarlı olan belediyeler var mesela Diyarbakır Belediyesi. Kadın örgütlerinin en çok muzdarip oldukları konu sığınma evlerinde kadın kurumlarından bir yardım istememe ve o çalışmayı ortaklaştırmama. Biz yaklaşık sekiz senedir amatörce kendi çapımız da kadınlara psikolojik ve hukuksal destek sağlamaya çalışıyoruz kurumlarımızda. Bu konuyla ilgili başvurular epey oldu. Psikologumuzun söylediği bir şey vardı. Kadının rehabilite tek başına yeterli değil o kadının yeni bir sosyal çevreye girebilmesi önemli o dünyadan kopabilmesi için ve yaşadığı travmayı üzerinden atabilmesi için. Bu nedenle sığınma evleri kurultayının deklarasyonuna geleceğim gerçekten çok önemli kadının sosyalleşme süreci. O dünyadan kopup sosyal bir çevrede bu sorunu paylaşmaya ihtiyacı var. Ayrıca şu en mağdur olan kesim bu kesim olduğu için bu anlamıyla en hızlı bilinç dönüşü de aslında bu kesimde yaşanabilir. Fakat her şeyden önce bir rehabilite döneminden sonra kendini başka kadınlarla birlikte bu mücadelenin içinde var edebilirse ayakları üzerine daha sağlam basacağını düşünüyorum.
8 / Tülay Atay Avşar: Kadına yönelik şiddet ilk bölümde irdelendi, ikinci bölümde kadın sığınma evleri ya da kadın konuk evleri irdelendi. ‘Dayak cennet çıkma’ cümlesini ‘dayağın cennetten kovulması’ olarak yorumlayan sayın konuşmacımız Ümit hanıma çok teşekkür ediyorum. Gerçekten dayak cennetten kovulsun. Evet, bir saptamada ‘şiddet’ üzerineydi. Kaç çeşit şiddet var: Fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, siyasal şiddet, ekonomik şiddet olarak belirledik. Cinsel şiddeti unutmuyoruz ve hemen ekliyoruz. Tabi bütün saptamalar yapıldı, rakamlar verildi. Yüzde bin dört yüz gibi bir oran saptandı. Umarız bundan sonra bütün bu rakamlar inişe doğru geçer. Bende burada olmak büyük bir onur duydum çok teşekkür ediyorum.
ÖNERİLER –
ORTAK SONUÇ –
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE:
Elektronik posta, telefon ve SMS yoluyla 36 kadar sivil toplum örgütü ve kişiye ulaşıldı. Toplantı girişinde katılımcılara TkMM broşürleri ve tahmini program verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE:
Hatay’ın 10 milletvekiline faks, elektronik posta ve SMS’lerle ulaşılarak toplantı öncesinden konu ve toplantı yer ve zaman bilgileri ulaştırıldı. Geri dönüş olmadı. Toplantıya katılan veya mesaj yollayan, mazeret bildiren milletvekili olmadı.
MEDYA İLE:
Ulusal basının temsilcilerine ve yereldeki bütün basın temsilcilerine ulaşılarak toplantının yer ve zaman bilgileri ulaştırıldı. Toplantıdan önce yerel basında toplantı ile bilgiler içeren haberler yapıldı. Toplantıya bir televizyon kanalı ile 4 yerel gazete temsilcisi ile bir ulusal ajans muhabiri katıldı. Hatay kMM toplantılarında geçmiş toplantılarda olduğu gibi basının desteğini bu toplantıda da yanımızda gördük.
KATILIMCILARLA:
Elektronik posta ile katılımcılardan konu istedik. Geri dönüşlerde sorun var. Konu önerisi gelmiyor.
SONUÇLAR
Toplantıda TkMM ilkeleri videosu ile genel konuya ilişkin video toplantı başında gösterildi. Moderatörümüz Mustafa Kemal Üniversitesi öğretim görevlisi ve aynı zamanda Mustafa Kemal Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (MKÜ-KADMER) müdür yardımcısı olan Tülay Atay Avşar’ın konuyla doğrudan bağı sebebiyle kendisinden möderatörlük konusunda yardım aldık.
Yine Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünden Cemile Sayın Güvercin’de ilimizdeki kadın sığınma evlerinin durumu ile ilgili bize yardımcı olarak önce kısa bir film izletti ve ardından yine slayt eşliğindeki sunumun ardından konu ile ilgili bilgiler verdi ve neredeyse ikinci konu bir panel şekline dönüştü, çarpıcı bilgiler edindik.
Milletvekillerinin toplantılara olan duyarsızlığı devam etti. Milletvekillerinin tamamı toplantıdan haberdar olduğu halde sivil toplumu ciddiye almamaya devam ettiler ve bu davranışları sivil toplum örgütlerine karşı ciddi bir saygısızlık olarak tekrar etti.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ekrem Dönmez – Hatay kMM Hamalı
05.03.2011 Hatay kMM Toplantı Tutanağı
previous post