Yer: Esyo toplantı salonu
Tarih:3.12..2011—saat 18.00
Katılımcılar:
Dernek Vakıf ve Girişimler
1- Hacı bektaş vakfı başkanı (İrfan Çetinkaya)
2- Sivrihisar Eğitim Vakfı Başkanı (Naci Şakar)
3- Egitim Hakları Derneği (Basri özgür)
4- Esmiad Başkanı ( Ahmet Hızlan)
5- Anadolu Üni.Kentsel Gelisim Kurulu (Fatih Özata)
6- Eskişehir Turizm Tanıtma Derneği Dernek Başkanı (Mustafa Tekeli)
7- Sakatlar Derneği (Ömer Dinç)
8- Oguz Kayı Boyu dernek başkanı (Basri Köseler)
9- Alanyurtlular köyü dernek başkanı (Halil İbrahim Karakaya)
10- Üç saray köylüleri dernek başkanı (Kadir Gezek)
11- Büyük şehir Belediyesi ( Hale Kargın)
12- Odunpazarı meclis üyesi ( Rasim Duru)
13- Kent konseyi (isimsiz imzasız)
14- ESOGÜ (Ergin çetin)
15- Esk.lületaşı elsanatları derneği (Behçethan Aktaş)
16- İletişim Kulubü (Eren Altunsaray)
Milletvekilleri: Nabi Avcı AKP Milletvekili
Belediye Başkanları:Katılım Olmadı
Mazeret Bildirenler: AKP Milletvekili Salih Koca, MHP Milletvekili Ruhsar Demirel, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç
Medya: Sonhaber, Sakarya, İstikbal, İkieylül, Milliirade, Şehir, Anadolu, EStv, Kanal 26
Moderatör: Nurettin Aldemir
Bireysel katılım
· Bireysel( Meryem Yurdagül)
· Bireysel (Nurettin Aldemir)
· Bireysel ( Ercan Orpak)
· Bireysel ( Banu Gültekin Kocaman)
· Bireysel(Halit Demet)
· Sivrihisar Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu üyesi(Ziya Kandilci9
· Bireysel (Aynur Orpak)
· Bireysel Ramazan Erdönmez
· Bireysel Cafer Türkmen
· Alan yurtlular derneği(Ramazan Türkmen)
· Bireysel(Süleyman S. Eroğlu)
Gözlemci: HAS PARTİ İl Başkanı Ahmet Turan Yıldız;
Konular:
Genel gündem: Türkiye savaşa mı gidiyor?*Ortadoğu'da değişen politik dengeler, Bedelli Askerlik ve Vicdani Red
Yerel Gündem : Frigya ve Tut elimi Metris tepeye gidelim
Eğitim Hakları Derneği(Nurettin Aldemir),Moderatör: Türkiye Savaşa’mı Gidiyor, Ortadoğu’da Dengeler , Bedelli Askerlik ve Vicdani Red konusunda sunumu.
Merhaba Dostlar, Ben Eğitim Hakları Derneği’nden Nurettin Aldemir. Bugünün genel gündemi olan ‘Türkiye savaşa mı gidiyor? Ortadoğu'da değişen politik dengeler. Bedelli Askerlik ve Vicdani Ret’ temasıyla ilgili konuşmam gerekiyor. Bu başlık iki ayrı toplantı için iki gündeme bölünebilirdi. Bu gündemlerden birisi ‘Türkiye savaşa mı gidiyor? Ortadoğu'da değişen politik dengeler.’ diğeri ise ‘Bedelli Askerlik ve Vicdani Ret’ olabilirdi. Bana verilen sürede temanın tamamına yönelik anlaşılır, akılda kalıcı, tartışma kolaylığı sağlayacak bir sunum yapmak oldukça zor. Ben bu nedenle konuşmamı güncel bir tartışma olduğu için ‘Bedelli Askerlik ve Vicdani Ret’ üzerine yapacağım.Hepimiz iç ve dış siyasetin içindeyiz. Bu nedenle genel gündeme ilişkin çok şey söyleyebiliriz. Burada kritik gündem vicdani rettir. Bu konuda benim özel bir hassasiyetim var. Tartışma bölümünde sizlerin katkıları ve soruları ile ‘Türkiye savaşa mı gidiyor? Ortadoğu'da değişen politik dengeler.’ üzerine de görüşlerimi paylaşmak isterim.
Ben 1983 yılında 4 ay kısa dönem askerlik yapmış birisiyim. O günlerde de askerlikle ilgili olumlu şeyler düşünmüyordum ama vicdani ret ile ilgili bir fikrim yoktu. Türkiye’deki gelişmelere paralel bu konuya kafa yordum. Uluslar arası Af Örgütü,İHD ve EHD üyesiyim. Şimdiye kadar beş farklı vicdani retçinin yaklaşık yirmi duruşmasını izledim. Bu konuda yazılar yazdım. Askerlikten soğutma ile ilgili soruşturmaya uğradım. Nihayetinde ben kendimi de vicdani retçi olarak değerlendiriyorum. Genel gündemle ilgili Sevim Şahin bana sunum önerisi ile geldiğinde işte bunun için düşünmeden kabul ettim.
Arkadaşlar,Bilindiği gibi parası olanın yararlanabileceği; buram buram ayrımcılık kokan bedelli askerlik yasası TBMM’den geçti. Bedellerden bedel beğen… Otuz bini getiren askerlikten kelimenin tam anlamıyla yırtacak. Seçimler öncesi bedelli gündemimizde yok diyen iktidar bir hızla bedellinin çerçevesini çizdi ve yasalaştırdı. Yurt içindekiler 30 bin TL, yurt dışındakiler 10 bin Avro ödeyecek. Tabi ki parası varsa… Yoksa bankalara koşacak… Yine tabi kredisi varsa, borcunu ödeyebilecek düzenli bir geliri varsa. Ya yoksa! Kazancı borçlanmaya uygun değilse… İşte sorun burada, ayrımcılık burada… O zaman durum halk türküsündekine benzeyecek ‘Zenginimiz bedel öder/ askerimiz fakirdendir’ Tüm zamanların gerçeğidir bu aslında… Her Türk asker doğar diye nutuk atanların; vatan millet Sakarya hamaseti içinde olan ‘Beylerin-Paşaların’ çocukları, topçular-popçular nüfuzlarının sayesinde konaklarında, yalılarında askerliklerini tamamlarken; yoksulun çocuğu ölüme, acıya asker ediliyor.
Ben vatana hizmet etmenin çok yolu olduğunu düşünüyorum. Biricik yol askerlik değildir. Hatta çoğu zaman hiç değildir. Askerlik zorunlu olmamalıdır. İsteyen gönüllü ya da paralı asker olabilir. Bu gerçekleştiğinde tartışma da tükenir; iki yüzlülük de tükenir. Ben böyle diyorum ama bu söylediklerim bugünün sorununu çözmüyor. Bugün için bedelliye de evet ama herkesin ekonomik durumuna uygun veya kamu hizmeti görmesine izin verecek bir formül geliştirilmelidir.
Mevcut yasa parası olanları ve bankaları sevindirmiştir. Ayrıca hükümet için de bilinçli tercihtir. İç borç ve cari açık için bu yasa hükümetin işine yarayacaktır. İşte seçimler öncesi karşı çıkarken şimdi bu yasayı çıkarmasının ve para miktarında taviz vermez tutumunun asıl nedeni budur. Bazı kesimler -bunların içindeki en önemli grup şehit aileleridir- ikna edilemeyince gelecek paranın bir fona aktarılacağı ve buradan ‘şehit’ yakınlarının ihtiyaçlarının görüleceği söylendi. Deprem vergilerini amacına uygun harcamayan ve bunu da savunan iktidarın bu sözleri sizi ikna etti mi? Ben ikna olmadım şahsen.
Bizim gibi ülkelerde askerlik zorunlu ise vicdani ret bir insan hakkı olarak tanınmalıdır. Bu bağlamla vicdani ret konusuna girmek istiyorum. Vicdan kavramı ile ilgili genel kabul gören bazı tanımları paylaşmak isterim. ‘Vicdan insanın görgü ve bilgileriyle kendini yargılama yetisidir. Vicdan kişiye eylemleri hakkında yargılayarak, onaylayarak, hesap sorarak, suçlayarak hükümler veren öznel bir bilinçtir. Vicdan insana yanlış ve doğruyu bildiren bir iç sestir. Vicdan insana iyi ve kötüyü gösteren en iyi yol gösterici, en iyi pusuladır. Vicdan neyin doğru neyin yanlış olduğunu bildiren gerçek ve tek ahlak hocasıdır.’
Vicdani ret ise ‘Bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesidir. Vicdani retçiler kendilerini anti militarist ya dapasifist olarak tanımlayabilmektedirler.
En çok karşılaşılan ret sebepleri şunlardır:
1. Düşman olsa bile insan öldürmeyi ahlaki bulmamak,
2. Hiyerarşik ve statüsel yapılandırmalarda yer almayı ahlâki bulmamak,
3. Güncel sorunlardan dolayı o ülkenin silahlı birliğinde bulunmayı ideolojik ve dini inanca aykırı bulmak.
Bir kişi vicdani olarak zorunlu askerliği reddederse onun adı vicdani retçidir. Zorunlu askerlik uygulaması olan çok sayıda ülkede vicdani retçiler için kamu hizmeti öngörülmüştür. Eğer bir vicdani retçi askerlikle bağını kurarak askerlik yerine önerilen kamu hizmetini de reddederse onlar için total retçi diyoruz.
Dostlar;
Vicdani ret konusu toplumun gündemine son zamanlarda girdi. Hükümet sözcüleri yasal düzenlemeden bahsettiler önce sonra böyle bir gündemimiz yok dediler. Bu durum Hükümetin kafasının karışık olduğuna, henüz iç tartışmalarını tüketmediklerine dalalettir. Toplumumuzda yeni gündem olan vicdani ret insanlık âlemi için hiç de yeni değildir.
Vicdani ret düşüncesi geniş anlamda ilk olarak 19. yüzyılda ortaya atılmış, 20. yüzyılın başlarındaI. ve II. Dünya Savaşları sırasında taraftar bulmuştur. Vicdani ret, günümüzde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafından temel insani hak olarak kabul edilmiştir.
Vicdanî reddin geçmişi ilk devletlerin kuruluşuna kadar uzansa da, resmileşmesi yirminci yüzyılın başlarına denk gelmektedir. Örneğin, İngiltere 18. yüzyılda Quaker inancına sahip olanları zorunlu askerlikten muaf tutmuş ve 1916'da da vicdanî ret hakkını tanımıştır. İngiltere'yi 1917'deDanimarka, 1920'de de İsveç izlemiştir. Ayrıca pek çok ülke 17 ve 18. yüzyıllardan itibaren askerliği zorunluluk değil, gönüllülük esasına dayalı uyguladığı için etkin olarak vicdani ret diye bir tanımlamaya gerek duymamıştır. Dünya savaşları döneminde yer yer uygulamalardan sapmalar olsa da bu çok etkin olmamıştır.
Günümüzde çok sayıda ülke vicdani ret hakkını tanımıştır. Bazı ülkeler bu hakkı zorunlu olarak AB üyeliği sürecinde tanımak zorunda kalmıştır. Vicdani ret hakkını tanıyan ülkelerin bazıları şunlar: İngiltere(1916), Danimarka(1920), İsveç(1920), Hollanda(1922), Finlandiya(1931), Almanya(1949) Fransa(1963) Lüksemburg(1963) İtalya(1972), Avusturya (1974), Portekiz(1976), İspanya (1978), Polonya (1988), Macaristan (1989), Letonya (1990), Çek Cumhuriyeti (1990), Slovakya Cumhuriyeti (1990), Slovenya (1991), Estonya (1994),Yunanistan (1997), Lituanya (1997), Bulgaristan(1998)…
2009 yılı itibarı ile 88 ülkede savaş ya da barış dönemi farkı gözetmeksizin zorunlu askerlik uygulaması olmadığından ayrı bir vicdani ret tanımlamasına da gerek duyulmamıştır.
Arkadaşlar,Türkiye literatüre uygun anlamıyla bir vicdani retçi ile ilk kez 1989 yılında karşılaştı. İlk isim Tayfun Gönül oldu. Onu yıllara göre başkaları izledi. 140 dolayında vicdani retçiyi biliyoruz. Bunların 33’ü kadındır. Bu isimler içinde en çok bilineni Osman Murat Ülke’dir. Osman Murat Ülke 1 Eylül 1995 yılında İzmir’de vicdani reddini açıkladı. Açıklaması nedeniyle bir yıl sonra tutuklanarak Mamak Askeri Cezaevine kondu. Tutukluluğu boyunca, pek çok seferinde Bilecik’te bulunan birliğine ‘mevcutlu’ götürüldü. Vicdani reddin gündemi işgal etmesini sağlayanOsman Murat Ülke, AİHM’e açtığı davayı 2006’da kazandı. 1994-1999 yılları arasında toplam 701 gün hapis yattı. Ülke 1999 yılından beri firaridir. Ailesinin evi belli aralıklarla güvenlik güçleri tarafından basılmaktadır.
Ülke hakkındaki kararda, Askeri Ceza Kanunu’nda yer alan “emre itaatsizlikte ısrar” düzenlemesinin, vicdani retçilerin sürekli cezalandırılmasına neden olduğu belirtildi ve bunun giderilmesi istendi. Bakanlar Komitesi de Hükümeti Aralık (2011) ayı sonuna kadar bu konuda adım atması için uyardı. Ancak, geçen temmuzda Ermenistan-Bayatyan davasında, AİHM’nin ilk kez vicdani reddi ‘inanç özgürlüğü’ kapsamında değerlendirerek Ermenistan’ı mahkûm etmesi, Türkiye’yi, bu hakkı tanıma konusunda köşeye sıkıştırdı.
Vicdani retçiler genellikle anarşist-sosyalist fikirlere sahipken son dönemde dini düşünceleri nedeniyle vicdani, retçilere de tanık oluyoruz. Son örneklerden en önemlisi Enver Aydemir’dir. Dini inançları nedeniyle Kemalist bir devlette askerlik yapamayacağını; bunun yerine kamu hizmeti yapabileceğini söylemiştir. Diğerleri gibi o da ‘firar, emre itaatsizlik, üstlerine saygısızlık’ gibi nedenlerle çok sayıda davaya muhatap olmuş, yargılanmış ve hapis cezaları almıştır. Aydemir’in hemen hemen tüm duruşmalarını 1.Taktik Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde içim ezilerek izledim. Vicdani retçilerin cezası işkence ve tutuklulukla sınırlı kalmıyor. Yaşam boyu askerlik gerektiren tüm kamu hizmetlerinden ve hakların mahrum bırakılıyor. Sürekli baskı görüyor. Bunun adı sivil ölümdür.
Vicdani retçiler vicdanlara sığmayacak cezalara çarptırılırken TSK içerisinde son yıllarda şüpheli asker ölümlerinde de büyük artış yaşandığının da altını çizmek gerekir. İHD tarafından hazırlanan bir rapora göre 20 yılda 401 asker şüpheli şekilde hayatını kaybetti. 20 yılda yaklaşık 600 kişi hakkında halkı askerlikten soğuttuğu, askerleri itaatsizliğe sevk ettiği gerekçesiyle dava açılırken, yine bu gerekçelerden ötürü 140 kişi de tutuklandı.
Kesin çözüm askerliğin zorunlu olmaktan çıkarılmasıdır. Bu yapılamayacaksa en azından vicdani ret hakkı yasalaşmalıdır. Çıkarılacak yasa ceza öngören; vicdani retçileri cezalandıran bir yasa olmamalıdır. Tam tersine vicdani retti insan hakkı kabul etmeli; kişinin vicdani kararına saygı duyan bir içerikte olmalıdır. Çıkarılacak yasa:
1. Kişilerin, zorunlu askerliğe itirazda bulunma hakkını;
2. Sınırlama olmaksızın, askerlik öncesinde, sırasında ve sonrasında olmak üzere her aşamada, vicdani itirazların ileri sürebilme hakkını;
3. Vicdani retle ilgili bilgilerin ulaşılabilir olmasını ve kişilerin bu hakkı kullanabilmek için bilgilendirilmesine olanak tanımasını;
4. Askerlik yapmadıkları gerekçesiyle retçilerin ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal hakları bakımından herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmamalarını;
5. Zorunlu askerliğin yerine ikame edilen hizmetin cezalandırıcı nitelikte olmamasını güvence altına alması gerekir.
Şimdilik ben sözümü tamamlıyorum. Sorularınıza ve itirazlarınıza ayrıca yanıt vermek isterim. Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim.
Nabi Avcı; EkMM çalışmalarını takip ediyorum. Bugünkü toplantıya katıldığım için mutluyum. Bu meclislerin görüşleri, ülke için önemli. 2023 hedefi kapsamında gençlerin katılımı ve görüşleri de çok önemli; çünkü doğrudan onların geleceği ile ilgili.
Nurettin Aldemir;
o Uluslararası Af Örgütü ve İHD üyesiyim ve çeşitli vaka takiplerine katıldım. Eskişehir bu konuda baya bereketli bir kent. Burada da çeşitli davalar sürüyor.
o Vicdan kavramı hepimizde var; bir şeyi buna göre yaparız veya yapmayız.
o Bir bireyin ahlaki, inançsal vb. nedenlerle askerliği yapmak istememesine ise; vicdani red diyoruz. Vicdani red karşılığında, diğer ülkelerde kamusal hizmetler yeredinmiş. Tabi burada kişi, bu kamusal işleri de red edebilir. Red bu kapsamda ise “total red” diyoruz.
o Vicdani red, ilk olarak 17. yy da İngiltere’de gündeme gelmiş.
o Kimi ülkelerde vicdani red konuşulmamış bile. Bu ülkelerde zorunlu askerlik yok çünkü. Ancak savaşla birlikte zorunlu hale gelen askerlik dünyada konuşula gelen bir konu.
o BM ve İHM tarafından temel bir insan hakkı olarak görülüyor. AB sürecinde, AB’ye katılma konusunda temel yerine getirilmesi konulardan biridir.
o Devlet bu konuda yasal düzenleme yapacaksa; devlet bunun hak olduğunu, askerlik çağına gelmiş olan bireyleri haberdar etmeli – askere gitmiş, askerliğini yaparken, yaptıktan sonra da yürürlüğe girebilmeli – vicdani redci sivil alanda kamusal hizmetlerden yararlanmalı – kamusal hizmet tanımlandı ise bu ceza niteliğinde olmamalı
·Hacı Bektaş Veli Vakfı ( İrfan Çetinkaya ); askerlik temel eğitimi mutlaka alınmalı. Bu vatan bizim vatanımız..
·Basri Köseler ; İrfan beyin görüşlerini destekliyorum.
Mustafa Tekeli ; Bir gün Çanakkale boğazı kıyılarına bizlere çok da benzemeyen “ziyaretçiler” gelmeye başlamıştı…Uzun boylu ve sarışındılar..Ellerinde İngiliz,Yeni Zelanda ve Avustralya bayrakları vardı…Gruplar her yaştan ziyaretçilerden oluşuyordu..Aynı günlerde gazeteci Uğur Dündar Çanakkale savaşlarının geçtiği alanlara olan duyarsızlığımızı televizyon programlarıyla gündeme taşıyordu….Meçhul ziyaretçiler güneş doğarken “şafak ayini” denilen törenler düzenliyordu..kimdi bu yabancılar..garip askeri şapkaları vardı…Sonraları anlaşıldı ki, şafak vakti soğuk havada ve yağmurda tören yapan bu esrarengiz insanlar, Çanakkale savaşları sırasında ölen Anzak askerlerinin torunları ve çocuklarıymış..
Bizlerin hükümetleri ve devlet erkanı o zamana kadar Çanakkaleye gösterdiği göstermelik ilgi bu “ziyaretçilerden” sonra artmaya başladı..Kendi değerlerimizi yabancılar,yapınca anımsayan,tembel ve taklitçi bir toplum olmuştuk çünkü.Avrupa ve batılı hayranlığı o derece azgınlaştı ki,şehirlerimizi bile “Avrupa şehirleri gibi” donatmaya başladık. Çanakkale direnişi hakkında bugüne kadar çok şeyler yazıldı, savaşın ne fedakarlıklarla kazanıldığına dair fotoğraflar yayınlandı,duvarlarımızı takvimler,posterler süsledi…
Çanakkale Anadolu halkının efsanevi direnişiydi..Her iki taraftan da çok kayıplar olmuştu..Bu savaş Osmanlı İmparatorluğunun Alman İmparatorluğu işbirliği ile kazanılmıştı..Almanların yüksek teknolojisi,silahları vardı.Bizim ise verilecek canlarımız..Hatta bu savaşların başkomutanı da bir Alman Generaliydi.Çanakkale destanı tarihin derinliklerinde uyanıp,anma günleriyle belleklerimizde yeniden yerini alırken,unuttuğumuz,ihmal ettiğimiz,önemsemediğimiz bir başka utancımız Anadolunun orta yerinde büyüyordu…
“siz orada yalnız düşmanı değil, ulusun kötü talihini de yendiniz!” diye bir telgraf çekmişti Mustafa Kemal. Bu sözleri kime demişti, neden demişti? Belleğimiz bu kadar mı “balık hafızalı” olmuştu.Büyük acılarla kazanılan bu vatana,vatandaşlara ne olmuştu?
Yıl 1921…Anadolu düşman işgali altında..Sömürgeciler Anadoluya bir virüs gibi yayılmaya çalışıyordu…Anadolunun batısında İngiliz ve Fransızların himayesindeki Yunan Krallığı orduları kanserli hücre gibi ilerliyordu..Bursa,İznik,İzmir,Kütahya,Uşak,Afyonkarahisar tarafından ilerleyip;Ankara’yı teslim almayı planlıyorlardı…İstanbul direnmeden teslim olmuştu.
Fakat ilk düzenli direnişle Eskişehir’in İnönü ilçesinde karşılaştılar.Bilecik,Bozüyük ve İnönü meydanları,tepeleri direniş destanlarına sahne oldu.
İşte böyle…artık Kurtuluş Savaşı’nın büyük direnişlerinin yaşandığı.İnönü ovalarını,Metristepe’yi anımsamak zamanıdır.Çanakkalede olduğu gibi,bir Yunan turist grubunun dedelerinin öldüğü toprakları ziyaret etmelerini beklemeden,onlardan önce analım bu vatan için ölenleri..Kafilelerle gidilen Çanakkale gezilerinin onda birini de bu topraklar için yapalım..Tüm şehirlerimizin okul aile birliklerinden,öğretmenlerimizden,Milli Eğitim Müdürlüklerimizden,belediyelerimizden talep edelim…Bizi Metris tepe’ye,İnönüye götürün diyelim..Zafere giden yolun başlangıcıdır buralar diyelim..
Metris tepe şehitliği'ne; Eskişehir’den 35 kilometre sonra Bozüyük’e 10 km kala, Metris tepe Şehitliği tabelasından sağa ayrılan yoldan gidebilirsiniz.1294 rakımlı tepeye 8 km’lik bir yolla ulaşabilirsiniz.
İnönü Şehitliği; Bozüyük-İnönü-Kütahya yolundaki Akyazı köyünde,köyün girişinde yüksek bir tepededir.İntikam tepe şehitliği,Bozüyük-Kütahya yolunun 10. km. sinde, Akpınar köyünün 3 km güneyindeki yöreye hâkim bir tepededir
İnönü’deki İnönü Savaşları Karargah Binası da görülmesi gereken önemli bir değerdir.
Her yıl 1 Nisan’da Metristepe,Bozüyük ve İnönü’de anma törenleri düzenleniyor.Fakat bu törenler gerek katılım gerekse içerik anlamında çok yetersiz ve sönük geçiyor.Eskişehir Turizm ve Tanıtma Derneği bu ilgisizliğe son vermek ve Eskişehir kent belleği için çok önemli olan İnönü ilçemizin;kültür turizmine kazandırılması adına ülke çapında girişimlerde bulunuyor.Anma günü va zafer kutlamalarının sadece 1 Nisanla kısıtlı kalmaması,bölgeye olan ilginin tüm yıl boyunca canlı tutulması projelerimizin temel hedefidir.
Bu çalışmalarımızda bizimle birlikte olan Eskişehir Tepebaşı Belediyesi meclis üyesi H.Hüseyin Bolat öncülüğünde Tepebaşı Belediyesine proje hazırlanmaktadır.Bu anlamda Eskişehir’deki diğer belediyelerimizle,İnönü,Bilecik ve Bozüyük Belediyeleriyle,Bilecik ve Eskişehir Valilikleriyle diyaloglar kurulacaktır.
Sevim Şahin ; Türk Dünyası Kültür Başkenti’nden yola çıkarak yereldeki bu öğeleri her ay gündeme alacağız. Eskişehir de bu konuda çalışma dernekleri de bu çalışmayı birlikte yürütüp arşiv yapacağız.
Nabi Avcı;
o Frigya ve diğer arkeolojik değerler yeteri kadar değerlendirilemedi. Milletvekili olarak , Unesco Milli Komisyonu ile eskiden görev yapmış biri olarak ilgilendiriyor. Bu konuyu oraya da iletiyor olacağım.
o Başlık konusunda, çok çeşitli şeyler üretilebilir. THY, Barsoleno sponsoru. Belki orada da ele alınabilir. Bunun tanıtım alanı çok geniş. Burada en büyük sorun tanıtım, kendimiz bilmiyoruz. Hızlı Tren, bu konuda katkı verebilir. Bu konularda girişimlerde bulunursanız, bize de haber verirseniz, biz de takip edelim, destek verelim.
o Üç gün önce bizim evde de tartışıldı. Kayınvalidem; isyan etti. “olur mu kimse askere gitmez o zaman” dedi. Orada anladım ki bu konuda ciddi bir bilgilendirme eksikliği var. Konuştukça anlaşıldı ki; keyfe keder bir tercih, askerlikten kaçmanın bir mazereti olarak algılanıyor. Dünya ülkelerindeki tarihi gelişmelere bakıldığında, din ve vicdan hürriyetinin bir parçasıdır aynı zamanda. Bu konuda savunma yapan bireylerin görüşlerinden; bunun bir dünya görüşü olduğunu anlıyoruz. Bu konuda en önemli nokta; kamu oyunu doğru bilgilendirmek olmalı. Doğru bilgilendirme sürecinin en başında; tanım işi biraz karıştırıyor. Yapılacak düzenlemelerin, çok genel bir insan hakkı ve din-vidan hürriyeti olduğunu doğru anlatmak gerekiyor. Bu sorumluluğu hangi gerekçe ile yüklenmek istemeyen kişiler olabilir, bunların karşısına da bir bedel koyulmalı. Yani şöyle; sen bunu rededebilirsin, ama bunu red etmeyen insanların sağladığı güven ortamından yararlanıyorsun. İnsanlar , çok farklı şekilde yurdunu sevebilir. Bu bedel; Kamu hizmeti olabilir. Askerliği hangi nedenle red ediyorsa ona uygun bir kamu hizmeti olmalı. Bizim pek çok yasamızda; askerlik zorunlulukları var; bu aynı zamanda kadın erkek eşitsizliğini doğuruyor; askerliğini yapmış insanlar arıyoruz. Bu durumda bunları da tekrar tasarlamalıyız. Mesela polis alınacaksa; askerlik aranabilir ama, huzurevinde bakıcılık yapacaksa bunu aramaya gerek yok. Bir insan askere gidiyorsa, bu durumda vatanını sevmenin yolunu göstermiş oluyor. Bu konuyu sadeleştirmek lazım. Kamuoyunun bu konuda aydınlatılması ve bütün faktörler bilinerek yapılması gerekir. Siyasetçilerin bunu popülist kaygılar ile değil, vicdan ve düşünce özgürlüğü ile ele alması ve düzenlenmesi gerekir. Bu tür tartışmalar, siyasetçiler için de done oluşturur. Ayrılıkçı, bölücü çatışma ortamından ülkenin uzaklaşması – ordunun gerçekten profesyonelleşmesi gerekmekte. Bunun için önce bunların rahatça tartışabileceğimiz bir ortamın oluşturmamız gerekir
Ergün Çetin –; vicdani red konusunun bedelli askerlik ile ortadan kalkması doğru değil. Bedelli askerlik ile vicdani red mi oluyor?
Basri Özgür; Vicdani red aykırı bir konu ve kamuoyunun bilgilendirilmesi önemli. Nabi Beyin söylediklerine büyük ölçüde katılıyorum. Kamuoyundan önce kabine ve meclisin mi enforme edilmesi gerekir? Kabineden bir üye dedi ki yakın zamanda; askerlik yapmak istemeyenler hapis yatacak dedi.
Basri Köseler bu konuda bizim eğitim eksikliğimiz göze batıyor. Buna bir Türkiye açısından bir de dünya açısından bakmak lazım. İnsanımızı eğiteceğiz, kültürümüzü, tarihimizi anlatacağız. Bugün rahatsak; askerlik yapanlar yüzünden olduğunu anlatmamız lazım. Yurtdışına şu mesajı vermek lazım; bize 10.000 dolarlık kiralık katiller mi vereceksiniz” demek lazım.
Ziya Kandilci; bu millet, bu kavramı bilmiyor. Vicdani reddin, halkın anlayacağı bir hali yok. Bu millet bunu “askerlikten kaçma” olarak algılar. Sayın milletvekili, sanki vicdani red çıkacak, onun şartlarını anlattı. Sayın Başbakan, “gündemimizde yok” dedi. Bu durumda gündemde olmayan bir konunun şartlarını niye konuşalım. Bu istismar edilebilecek bir konudur.
İrfan ÇetinkayaBir insan ekonomiye katkıda bulunmak önemli. Temel eğitim şart.
Halil İbrahim Karakaya; Vicdani red çıkacaksa da , toplumun genel ahlakına aykırı olmamalı. Ancak vicdani reddin bir karşılığı olmalı.
Aynur Orpak; bedelli askerliğin eşitsizlik olduğunu düşünüyorum.
Nabi Avcı;kamuoyu vicdanını rahatsız eden bedeli askerlik meselesi, pek de hak etmediği halde vicdani redcileri de etkiledi. Başka zamanlarda konuşuluyor olsaydı; belki bu şekilde düşünmeyecektik. Ben burada parti, hükümet, başbakan, meclis adına konuşmuyorum. Ben burada Nabi Avcı olarak konuşuyorum. Kamuoyunda olduğu gibi, siyasetçiler arasında, farklı düşünceler mevcut. Tabi ki bu konunun daha çok tartışılması gerekir. Bu ortamda, sanırım meclisin gündemine hemen gelmez. Tabandan gelen talepler, belli bir ifadeye yansır, meclise gelir; o zaman bunun önünde kimse duramaz. Bugün yapılan bu yüzden anlamlıdır.
Ahmet Turan Yıldız; Vicdani Red konusuna bakış açımız; din açısından, insani açıdandır. Sadece askerlik değil, başka konuları da red edebilir.
Turizm konusunu, Eskişehir’de yaşayan biri olarak çok önemsiyorum. Porsuk, sıcak sular, hızlı tren, Kızılinler de çok önemli.
Biz asker bir milletiz. Vicdani red konusuna bakarken bunları da uzak tutmuyoruz. Bu bir insan hakkıdır.
Bu toplantıları önemsiyorum, yöneticiler tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Ben siyasi sorumluluğu üstlenen biri olarak, benden daha iyi bilen birinin yanında olmalıyım. Siyasi görüleri uysun – uymasın, bu böyle olmalı. Biz siyasi parti olarak burada bulunuyor olacağız.
Halit Demet ; dün iki TV kanalında duydum; vicdani redciler; hakim karşısına çıkacak ve cezalandırılacak. Başka bir TV kanalında ise, bu işin 6 ay sonrasına gündeme alınacağını duydum. Medya bunu nasıl söyleyebiliyor? Vicdani redciler; ipte oynayan cambaz gibiler. “biz emir almaktan hoşlanmıyoruz” “ bizim dinimiz bunu onaylamıyor” diyorlar. Avrupa da bastırıyor; aralık sonuna kadar bunu çözün diyor. Türkiye’de birikmiş, 500.000 asker kaçağı var. 20.000 vicdani redci kısmı var.
Ziya Kandilci –; teorik olarak doğru yanlar var, ancak pratikte bizim ülkemiz için daha çok erken. Bizim milletimizde bu askerden kaçma olarak anlaşılır. Bizim vatan sevgimiz, vatan aşkı; halkın vicdanında çok daha kuvvetli. Bu duygulara karşı, askerlikten kaçmak olarak anlaşılacak bu konuyu ortaya atmak doğru değil. güçlü ülkelerde, ordular paralı askerlerdir. Zenginler de malları ile müdafaaya katılırlar. Türkiye’de etrafta savaş alarmı çalarken, iç mihraklar varken, şehitler varken; burada vicdani reddi çıkarmak olmaz. Bu asker kaçaklarının affettirmek için bu ortaya atılmış olabilir. Bu yine milleti ikiye bölme olabilir. Ben dış kuvvetlerin bize zoraki baskısı olarak görüyorum. Devlet kuvvetlenir, TSK kuvvetlenir, ekonomi güçlenir ; o zaman vicdani red gelebilir. Vicdani redde din meselesi olarak ortaya atanlar var. Aslında bütün dinler bunu kabul etmez. Şehitlik meselesi budur.
Hale KargınVicdani reddi kabul etmeyecek kadar hassas zihinler, HESleri vb. diğer konuları nasıl kabul ediyor. Bedelli askerlik konusunda neden bir şey söylemiyorsunuz. Buna karşı kadar hassasken, diğer konularda neden bu kadar hassas olunmadı?
Ergün Çetin – vicdani red meselesi Türkiye gündeminde değil. bedelli askerlik yasası, aslında vicdani red meselesi. 30.000 TL karşılığında bunu kabul etmemiş ve red etmiş oluyorsunuz. Vicdani redcilerin, bir defa hapis cezasına çarptırılacağı ve sonrasında askerlik yapmış sayılacağı söylendi. Bedelli askerlik, vicdani red yasasıdır. Koyulan bedel de bunun bedelidir.
Nurettin Aldemir; dış mihraklar mı soktu, neden gündeme geldi; diye kuşkular var. Bizim ülkemizde ne zaman bir insan hakları konusu gündeme gelse; dış mihraklara bağlanır. Senin için yeni olan bir şey bir başka birisi için yeni değil, 20 yıldır bunun mücadelesini verenler var. Ben askerliğimi yaptım. Bir parça saygım vardı, sonra onu da kaybettim geldim. İnsan hakları, sağı, solu, etnik temeli, dini yoktur. İnsan hakları evrenseldir. Türkiye’de bir ikiyüzlülük yaşanıyor. Her Türk asker doğar diyerek birbirimize nutuk atıyoruz. Vicdani redci, askerlikten daha uzun süre hapiste yaşıyor, sivil alanda da tecrit ediliyor. Şu an uygulanan sistem çok mu adil? AB İHM, Bayatyan Davası ile gündeme geldi. Bir ermeni vatandaş, kendi ülkesinde bu konuda dayatmaya uğradı, Ermenistan’a ceza kesti. 99 yılında Osman Murat Ülke’ye bu nedenle tazminat ödedi. Bunu ödemesine rağmen hapis yattı ve hala kaçak. Vicdanımız ile pek çok şeyi yaparız, yapmayız. Sen asker ol, savaş öğren ve benim karar verdiğim düşmana ateş et diyoruz. Türkiye’de barış ortamı olmalı ve ordu düzenlenmeli; o zaman vicdani red çıksın diyorlar. O zaman vicdani redde gerek kalmaz ki. Bir dolu insan isterse askerliğini yapsın. Kürt sorunu, vicdani reddin öne alınmasına neden olacak bir şey olmalı. Ben Türk olarak hangi hakları kullanıyorsam, Kürt, Ermeni vb. olarak bunu kullanmalıyım. Devlet buna olmaz diyor. Burada bir savaş ilan ediyorsun. Beni inanmadığım bir savaşın askeri yapıyorsun. Son yıllarda askerde ölüm rakamları çok arttı. 2000’de 66 kişi, 2005 34 , 2008’de 40 kişi… bunların nasıl öldürüldüğüne dair açığa çıkmış bazı davalar da var. Bu durumda inanmayan, red eden birine “sen illa asker ol” diyemezsiniz. Kimse kimseyi, devlet olgusu içinde bile doğru bulmadığı bir şeye zorlamamalı. Bedelli konusunda çok rahatsızlıklar oldu. Kılıçdaroğlu’nun seçim öncesi CHP adına söylemleri oldu. O dönemde AK Parti bunu külliyen reddetti. Ama şimdi bedelli çıktı. Türkiye ciddi bir cari açık yaşıyor. Döviz girdisi ihtiyacı vardır. Bu yurtdışında askerlik zamanı gelmiş kişilere hak gibi gözüken, ama tamamen ülkenin cari açığı ile ilgili ekonomik bir karardır. Ülke içinde de bu para bir fona aktarılacak ve şehit yakınlarına aktarılacak bir fondur dediler. Buna inanmadım. Bedelli devletin ekonomik ihtiyaçlarından doğan, ekonomik bir yaklaşımdır. İstismar edeceklere karşı önlemler var. Mesela bunu vicdanen, dinen bir sıkıntısı olmasa da redci olacaksa; bunun takibini yapacaklar. Yasal düzenleme de buna hapis cezası getirecekler; askerlik yapmazsan, hapis yat diyecekler. Oysa bu durum; bu duruma bir ceza getiriyor.
Ergün Çetin; ben de askerlik sırasında bazı duygularım zedelendi. Ama ben vicdani redci değilim. Bunun herkes tarafından yapılması gerekiyor. Profesyonel ordu; lejyonelleştirmekten başka bir şeye gitmez. Türkiye’de kurumsal bakımdan incelendiğinde
Bir insan ben askerlik yapmak istemiyorum diyor. Sebebim şu ya da bu, diyoruz ki olmaz yapmak zorundasın. Genç diyor ki ben bunu istemiyorum, aslında istiyormusun mu diyoruz. Hocamın söylediği Gibi .
İletişim
Milletvekilleri telefon ve faks ile davet edildiler. Belediye başkanlarına faks ve telefonla haber verildi..
a. Sivil toplum ile
Toplantı bilgilendirme ve gündem paylaşımı e-mail ve telefonla yapıldı.
Gecen ayın toplantı tutanağı ve sonuç fotokopi ile çoğaltılıp konuklara dağıtıldı.
b- Medya ile:
Yerel Basın Yaygın Medya temsilcileri ve Televizyon Kanallarına mail ve faks ile ulaşıldı. Toplantı sonunda Resim ve toplantı bilgisi mail yoluyla atıldı
Değerlendirenler:
Toplantı tutanağını Banu Gültekin Kocaman tuttu.
Toplantı başarılı bir şekilde sonuçlandı, tüm yerel basında yer aldı. İki gazetemiz mansetten diğer gazeteler ise ikinci sayfadan verdiler. İki yerel televizyon kanalından ES TV ilk haber olarak, Kanal 26 ise aralarda verdi. Toplantımızın yaygın medyada ve NTV’de yer aldığı izleyenler tarafından iletildi. Google den tüm yaygın medyayı takip ettim.
Olumsuz bir durum ise ESYO toplantı salonunu kullanmamız nedeniyle, hizmetli ücretini Esyo kararlarına uygun olarak ödememe rağmen bazı gazetelerin Esyonun düzenlediği bir toplantı olarak göstermeleri oldu.
Sevim Şahin: EkMM hamalı