YER: Odunpazarı Kültür Merkezi
TARİH: 5 MART 2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Sivrihisar Eğitim Vakfı (Naci Şakar)
2 / Şucaattin Veli Derneği (Sevim Şahin)
3 / Eğitim Hakları Derneği (Pelin Yalçınoğlu)
4 / Üç saraylılar Derneği (Kadir Gezek)
5 / Karadenizliler Derneği (Yıldız Bektaş)
6 / Ka.Der– (Sabiha Sayan- Şube Başkanı)
7 / ESYO (İlknur Kahvecioğlu – Kolaylaştırıcılar Kurulu Üyesi)
8 / Atatürkçü Düşünce Derneği (Remziye Kayalı)
9 / Uludereliler Derneği (H. Hüseyin Akçalı)
MESLEK ODALARI
1 / Eczacı Odası (Mukaddes Harmancı, Merkez YK üyesi)
SENDİKALAR
Katılımcı Yok
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1.Meryem Yurdakul – Gönüllü
2.Halil Demet – Gönüllü
3.Fatma Çiloğlu – gönüllü
4.Tahsin Çiloğlu – gönüllü
5.Nurettin Aldemir – gönüllü
6. Hürse Yavuz – ESOGÜ Öğrencisi
7. Gurbet Narin – Gönüllü
9. Hasan Yılmaz – Gönüllü
7. Mevlüde Karadağ – Anadolu Üniversitesi öğrencisi
8. Sibel Erenoğlu – Gazeteci
Yasemin Balcı –ESOGÜ Adli Tıp Anabilim Dalı Bölüm Başkanı
GOZLEMCİLER
Ayten Kızılsu (Ak Parti Milletvekili aday adayı)
Ka.Der (Nurten Düzkantar)
Songül Yılmaz – Üçsaraylılar Derneği
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Murat Sönmez (CHP Milletvekili – Telefonla)
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılım yok
MESAJ YOLLAYANLAR
1/AK Parti Milletvekili Nedim Öztürk
2/MHP Milletvekili Beytullah Asil
3/AK Parti Milletvekili Murat Mercan
4/Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç
DİĞER KATILIMCILAR
Halktan az sayıda katılan oldu.
MEDYA
1 / Kanal 26 TV canlı olarak yayınladı.
2 / Yerel ve yaygın basının tümü
MODERATÖR
Ali Akyüz, Gazeteci, EkMM Hamalı
KONULAR
GENEL KONU: Kadına Yönelik Şiddet
YEREL KONU: Yok
ANAYASA (görüşülmedi)
KONUŞULANLAR
1 / Ali Akyüz: Bugüne kadar çok televizyon, çok radyo programı yaptım, çok yazı yazdım ama bugünkü kadar çoz az heyecanlandığımı itiraf etmeliyim. Çünkü bugün Cenab-ı Allah’ın cenneti bile ayaklarının altına serdiği kadınlarla ilgili konuşacağız. Dünya Kadınlar Günü’nde, çok sevgili Kanal 26 Televizyonu sahiplerinin bize yaptığı jestle Odunpazarı Kültür Merkezi’nden sizlere ulaşacağız. Ben sözü daha fazla uzatmayacağım. Tabii ki, kadınlar ve kadın temsilcileri konuşacaklar. Dünya Kadınlar Günü ve ayrıca son günlerde maalesef çok gündemde olan Kadına Yönelik Şiddet konusunda konuşacağız. Şiddetin her türlüsünü reddediyoruz. Kadınlar Günü dolayısıyla programın yönetimini bir kadın olarak eski hamalımız Sevim Şahin’e devrediyorum.
2 / Murat Sönmez (Telefonla bağlandı) : Kadınlara yönelik şiddetin gündemde olduğu bugünde programınızı çok önemsiyorum. Kadınlarımız maalesef son günlerde her gün şiddete maruz kalmakta ve çok mağdur bir yaşam şekline dönmekte, gün geçtikçe iyileşmesi gerekirken kadınlarımızın yaşam şartlarını, hakları daha fazla yok oluyormuş gibi bir hayat sürmekteler. Gördüğümüz kadarıyla kadınların şiddetin ifadesi fiziki olarak düşünmemek gerikiyor. Ekonomik olarak baktığımız zaman ya çalışmasına izin verilmiyor, ya da elindeki parası alınıyor ya da eline az bir para verilip çok iş yapması isteniyor. Psikolojik olarak korkutma, eşi tarafından ihmal görülmekte. Bunun yanında fiziksel şiddet de var. Artık bu öldürme olaylarına kadar gidiyor. Bunları önlemek için devletteki anlayışın değişmesi gerekiyor. Şiddete uğrayan bir bayan polise başvurduğunda olayın üzerine gidilmesi gerekirken çoğu zaman bu aile içi bir meseledir diye yaklaşılmaktadır. Devletin içinde kurumlarda yönetici kadınların çalışma oranlarının yükselmesi gerekmektedir. Kadınlarımız iş hayatında da daha da önemli roller üstlendikçe toplum daha da değişecektir.
3 / Sibel Erenoğlu: Gazetemizi çıkarmamızın nedeni, kadının yaptığı en iyi şeyleri yayınlayarak topluma daha iyi örnek olmalarını sağlamayı hedefledik. Kadına yönelik şiddet olaylarında cezaların arttırılmasının caydırıcı olacağını görüyorum. Basındaki olumsuz haberler kadınları nereye taşıyor? Ben yapamam… Şiddet görürüm, toplum beni korumuyor, ben bunu yaparsam cezasını göreceğim. Ya ailemden göreceğim, ya toplumdan… Bunun için de bu tip haberler yaşam şeklini ifade eder ve ulusal medyada biraz daha frenleme ve bunların normalleşmesine yönelik yasalar da cezaların arttırılması yapan şahsa yönelik daha caydırıcı olacaktır.
4 / Mukaddes Harmancı: Biz meslek olarak kadın oranının en yüksek olduğu gruplardan biriyiz. Kadının hareketi ne durumda, niçin ihtiyaç hissedilmiş, ne tetiklemiş, şimdiye kadar kadınlar genelde evde ve her yerde uğradığı şiddet kol kırılır yen içinde kalır düşüncesiyle uğradığı tacizi, şiddeti, psikolojik şiddeti saklar durumdaydı. Bu olayların geçmişine bakarsak 1987 yılında boşanma davası açan bir kadının dosyasına bakan hakim “Kadının karnından sıpasını sırtından sopasını eksik etmeyeceksin” diye bir laf etmiş. Bu Türkiye’de olayı tetikleyen şey olmuş ve o dönemdeki kadın dernekleri hakime dava açmışlar. Bu dava Türkiye’de kadın hareketi açısından dönüm noktası olmuş. Daha sonra Resmi Gazete’ye baktığımda hakikaten kadınlar ve çocuklar üzerine iyileştirmeler yapılmış. Peki problemimiz nerede? Problem şurada: Uygulama eksikliği… Kağıt üzerinde var ama bunu uygulayan birimler belki yeterince hassas davranmadıkları için icraatta yok. Seçme ve seçilme hakkımızın 1930’lu yıllarda verildiği gibi… Bir ön çalışmada gördüğüm gibi kadınlar dokuzar onar kişilik küçük birimlere ayrılmış, farkındalık yaratılmış. 87’ye kadar da kadın şiddet görüyordu ama bunu paylaşmaya utanıyordu. Kendine toplumda bir misyon yükleyen kadınlar çevrelerinde ulaşabildiği tüm kadınlarda bir farkındalık yaratmak zorunda. Bu farkındalık yaratıldığı zaman size şiddet üç kere düşünülerek uygulanıyor. Meslek olarak çok iyi gözlemliyorum ki, ilkokulu 5 yıllıktan bitirmiş bir anne ile 8 yıllıktan bitiren bir annenin çocuğuna davranışı çok farklı. Biz özellikle kadının eğitimine ağırlık verirsek, mesela İnsan Hakları okullarda seçmeli ders olsa, öğrencileri haklarının farkına vardırsak… Erkeğin eğitimi önemli ama bence kadının eğitimi çok çok daha önemli. Çonkü gelecek nesilleri kadınlar yetiştiriyor. Biz şimdi erkeklerimizden gördüğümüz şiddetten şikayet ediyoruz ama onu yetiştiren bir kadın. Eğer kadın onu sevecenlikle, hakkaniyetle, hakka saygı duymakla, herkesin birbirine eşit olduğu duygularıyla yetiştirmiş olsaydı belki biz bugün bu programı yapmayacaktık.
5 / Ayten Kızılsu: Ben emekli öğretmenim. her şeyin sil baştan yapılması için eğitimin kesinlikle çok önemi var. Yabancılar hayvanlara kadar eğitiyorlar. Biz neden neden diyoruz ve kadına yönelik şiddeti fazlalıkla kınıyoruz. Çünkü kadınlarımıza, altın değerinde olan kadınlarımıza hiçbir zaman için değer verilmiyor. Son zamanlarda Başbakanımız kadınlara yönelik öyle kanunlar çıkarttı ki, bu kanunlar kadınlara verilen değerin arttığını gösteriyor. Önceden biz okul araç gereçlerimizi sağlayamadığımız için çok zor durumlarda olduğumuzu söyleyebilirim. Ben 78-79’da 80-90 gün işçilik yaptım. Kadınlarımızın genç kızlık döneminde kurslar alırsa kendini savunabilecek, sevgiyle saygıyla kendisini kocasına karşı sopayla değil de sevgiyle sevdirebilir. Basında yer alan haberlerin de bir anlamda teşvik edici olduğunu söyleyebilirim. Bak elalem kadınına neler yapmış ben sana yapmıyorum dendiğine şahit oluyoruz.
6 / Pelin Yalçınoğlu: Kadını eğitimden yoksun bırakmak, sadece çocuklarını yetiştirmek değil kadının tek görevi kocasına hoş görünmek ya da hoş tutmak değil. Kadın öncelikle kendisi için eğitim alma hakkına sahip çünkü çaresizlikten kurtaracak bu onu.. Kadını eğitimsiz bıraktığınız zaman yaşadığı şiddete karşı çıkma hakkı olduğunu da bilmiyor. Yaşadığı şiddetle nasıl başa çıkacağını da bilmiyor. Öte yandan tüm bu şiddetle başa çıkmaya çalışırken maruz kaldığı tepkiler toplumsal anlamda kadını hak arama noktasında bastırabiliyor, hakkını aramaktan aciz hale getirebiliyor. O yüzden eğitim belki kadınların şiddet görmesini tam anlamıyla engellemiyor fakat onlara daha fazla çözüme yönelik hareket etme şansı veriyor. Aynı zamanda kadınların, kız çocuklarının eğitim hakkından yoksun bırakılması demek onların erken yaşta evlendirilmesi erken yaşta çocuk sahibi olmaları anlamına geliyor ki, bu da zaten çocuk yaşta kendilerini savunamayan anneler haline getiriyor onları daha ciddi bir problem haline dönüştürüyor. Kadına yönelik şiddetin anne karnında başladığı söyleniyor. O yüzden doğacak çocuğun cinsiyeti üzerinde yapılan konuşmalar, beklentiler her zaman kız çocuklarının aleyhine oluyor, her zaman erkek çocuklar bekleniyor. Bir sessizlik olduğu zaman kız çocuğu doğduğu, bir şenlik olduğu zaman erkek çocuk doğduğu belli oluyor. Bu anlamda kadınlar daha doğmadan bir ayrılığa maruz kalıyor. Ya da doğduktan hemen sonra beşik kertmesi yapılarak şiddete maruz kalıyorlar. Başlık parası, ağır çeyizler, zorla evlendirilmeler, ya da istediği kişi ile evlendiği zaman aile meclisi kararıyla tepkiler bunların hepsi kadına yönelik şiddet başlığı altında inceleniyor. Sadece bunlar değil tabii ki, kadınlar çalışma hayatında öteleniyorlar, ötekileştiriliyorlar, camdan duvarlara tosluyorlar. Ve kadın olarak elde edemedikleri şeyleri erkekleşerek elde etmek zorunda bırakılıyorlar.
7 / Yasemin Balcı: Kadına yönelik şiddetin her türlüsünü gören, muayene eden, raporunu düzenleyen bir kadınım. Karşımıza şiddet görerek gelen kadınların herhangi bir sınıflaması yoktur. Eğitimli kadın da vardır, eğitimsiz kadın da vardır. Kadına yönelik şiddetle ilgili yıllardır değiştirilen teoriler var. Ama artık dünyada bu söylem değil değişti. Kadının eğitimsizliği, erkeğin eğitimsizliği vs. vs. vs. Bir şekilde açıklanmaya çalıştı ancak bunların hiçbirisi bu olayı açıklamaya yeterli olmadı. Son araştırmalar gösterdi ki, Dünyada bu konudaki söylem değişti. Şiddetin kaynağının eşitsizliklerden, rol beklentilerinden ve erki elinde bulunduran bir gücün kendinden daha zayıf olan gücü ezmesinden kaynaklandığı artık biliniyor.
8 / Tahsin Çiloğlu: Toplumsal olaylarla, doğa olayları birbirinden farklı. Şöyle bir farklılık var. Doğa olayları tek nedenledir. Örneğin suyun kaynamasının tek nedeni vardır, bu neden ısıdır. Ama toplumsal olaylarda böyle değil. Toplumsal olaylarda mutlaka ve mutlaka çok nedenlilik vardır. Bu farklı nedenler arasında biri ağırlıklı olabilir. Şöyle bir farklılık vardır. Konumuzu ilgilendiren Kadına Yönelik Şiddet de birden fazla nedenlidir. Şunu söylemek istiyorum. Dünyada birbirinden farklı gelişmişlik aşamasında olan toplumlar var. Şunu görüyoruz nereden ekonomik, toplumsal, sosyal ve kültürel gelişmişlik varsa oralarda kadına yönelik şiddetin bununla ters orantılı olduğunu görüyoruz. Yurdumuza baktığımızda kadına yönelik şiddet acı yönleriyle var. Kadının dövülmesi var, sövülmesi var, hakareti var, aşağılanması var, bıçaklanması var, kurşunlanması var. Bunların ötesinde beşik kertmesi var, berdel var, zorla evlendirme var. Bunlar da şiddet. Bence yurdumuzun bazı kesimlerinde bu toplumsal adetler bunları zorunlu kılmış dolayısıyla bu şekilde bir şiddet olduğunu da görüyoruz. Kadına şiddet var diye sadece hukuku dikkate alarak bunu önleyemezsiniz. Yapılması gereken tüm nedenleri dikkate alarak kadına yönelik şiddeti önlemektir.
9 / Mevlüde Karadağ: Ben de kadın erkek diye ayırmak istemiyorum. Bence erkeğin çok iyi eğitimli olması gerekiyor çünkü onu babaevinden emanet olarak alıyor. Mesela bir kadın ne kadar eğitimli olursa olsun bir erkek şiddet gösterdiğinde kadın ona karşı koymaya gücünün yetmeyeceğini, bunun yerine erkeğin onu bir emanet olarak aldığını ve koruyup kollaması gerektiğini düşünüyorum.
10 / Nurettin Aldemir: Kadınların verdiği özgürleşme mücadelesini, eşitlenme mücadelesini saygıyla anıyorum. Gündelik yaşadıklarımızın dışında konuştuğumuz meselenin derin karşılıkları var. Zaman buna rağmen o kadar derinleşmeye uygun değil. Meselenin kendisini konuşurken bile cinsiyetçi, ayrımcı yaklaşıyoruz. Literatürde erkeğin karşılığı kadındır. Bundan başka bayan, kadın gibi hitaplar ve daha başkaları var ama ben söylemek istemiyorum. Bu hitapların kendileri de birer ayrımcılıktır. Murat Sönmez bağlandı, bayan dedi. Bu doğru değil, bu erkek egemen bir dildir. Kimi kadınlarımızda da erkek egemen bir dil var ve bu dil üretimle ilgili. Demin Ak Parti Milletvekili aday adayı arkadaşımız da ‘bayan’ dedi. Hani bir erkeğin bayan demesini onun erkek egemen anlayışına vermek bir nebze anlaşılabilir ama bir kadının ‘bayan’ olarak konuşması bir erkek olarak benim içimi acıtıyor. Yine bir öğrencinin kadını bir erkeğin evinden alınan emanet olarak nitelemesi hakikaten kadınlar için çok kötü bir şey. Eğitim eğitim diyoruz ya, doğrudur. İstatistikler eğitimli kadınların eğitimsizlere göre daha az şiddet olduğunu kanıtlıyor. Örneğin ilköğretimi bitirmemiş hiç okula gitmemiş kadından yüzde ellisi şiddet görmüşken, liseyi bitirmiş veya yüksek öğretim mezunu kadınlarda bu oran yüzde 25’lerde. Eğitim almış kadının şiddetle karşılaşması kadının lehine bir düşüs sağlıyor ama hangi eğitimden bahsettiğiniz konusunda benim kafam karışıyor. Eğitim şart ironisi var ama bu ironinin bir şal görevi verilmemesi lazım. Bizde kadına eğitim verilirken itaat eğitimi veriliyor. Baba, koca, polis, devlet vs. vs. Ve bu erkek sarmalı içinde kadın kimliğini kaybediyor. Tabii ki, genel insan haklarından bahsedebiliriz ama erkekler bir ezen cinstir, kadınlar karşısında kadınlar ezilen bir cinstir. Ezilen kadınlardan bahsederken ezenlerin haklarından bahsedilmesinin fena halde bir problem olduğunu düşünüyorum. Bizim devlet kurumumuz ve anlayışımız problemlidir. Bizim devletimiz erkektir, babadır. Gerçi ben bu devletin kendi yaşantım itibarıyla babalığını göremedim ve eğer babaysa da döven baba rolünü gördüm. Sonra bizim devletimiz Türk’tür, bizim devletimiz Hanefi-Müslüman’dır. Bir profesör demişti ki, bir kadın dekolte giymişse ve tacize uğramışsa bu suça ortak olmuştur. Böyle bir durumla karşılaşan kadının şikayetçi olması makul değildir.
11 / İlknur Kahvecioğlu: Kadına yönelik şiddeti 8 martlarda ya da 25 kasımlarda hatırlıyoruz, aklımıza o zaman geliyor herhalde. Aslında kadına yönelik şiddet her gün var. Daha önceleri gazetelerin 3., 4. sayfalarında görmeye alıştığımız kadına şiddet olayları artık manşetlerde yer almaya başladı. Ulusaldan aldığımız haberleri artık yerelde almaya başladık. Erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz. Parti liderleri erkek, mecliste yüzde 9 oranında kadın milletvekilimiz var. Ve biz erkek milletvekillerinden mi kadınların haklarını savunmalarını bekliyoruz. Eğer kadınlar olarak biz bu işe el atmazsak, bugün bakıyorum STK’lardan çok az sayıda kadın arkadaşım var, onların sorunu değil midir bu? Bakıyorum belediye başkanlarım yok, milletvekillerimiz yok. Yasalar diyoruz, eğitim diyoruz evet eğitim gerçekten şart ama nasıl bir eğitim şart. Toplumsal cinsiyet eğitim şart belki bu artık ilköğretimden başlayarak üniversitelerde bir şekilde okutuluyor. STK’larda kendi aramızda bir şekilde bunları alıyoruz ama çocukların daha alfabeyi öğrenmeye başladıkları andan itibaren insan hakları ve toplumsal cinsiyet eğitimini mutlaka almaları gerektiğini düşünüyorum.
Kadınlar bile hala kendilerine “Bayan” diyor ama biz baymıyoruz ve hiç kimseyi baymıyoruz. Genç arkadaşıma çok üzüldüm hâlâ kendisini, kadınları korunması gereken varlıklar olarak gördü. Hayır biz korunması, kollanması gereken varlıklar değiliz. Biz toplumda yaşayan bireyiz, bizim haklarımız var. Asıl sorumluluk burada uygulamada. Hala şiddet gören kadın karakola gittiğinde kocandır döver ve uzlaştırma çabaları ile karşılaşıyor. Devlet kadınları koruyamıyor. Sığınma evleri diyoruz, sayıya bakarsak bunlar çok az. Belediyelerin yeterli sayıda sığınma evi açması lazım. Sığınma evleri resmi daire gibi çalışıyor, sabah ve akşam arası. Şiddete uğrayan kadın nereye gidecek, nereye başvuracak, kime başvuracak? Belki ilk adım istasyonlarının açılması lazım. Bir acil telefon numarası verilmesi lazım. 118 gibi, 155 gibi, ALO ŞİDDET GİBİ. Çok çabuk ulaşılabilen kadın gece yarısı şiddete uğradığında, bulunduğu yerden alıp geçici olarak kalabileceği bir yere ulaştıracak bir mekanizmanın kurulması lazım.
12 / Halil Demet: Ben buraya gelmeden biraz hazırlık yaptım ve Kadına Yönelik Şiddet’in nedenlerini araştırdım. Bunların birincisi alkol, ikincisi uyuşturucu, kumar, eğitimsizlik, sevgisizlik, kontrol edilemeyen öfke, kıskançlık, anlaşamama, çocukluğunda ebeveynlerinden şiddet görme, biyolojik olarak da omurilik sıvısının düşük olması. Şiddet gösterenin özelliklerine gelince: Kendine olan özgüveni azalmış, terk edilme endişesi taşıyan, kişilik bozukluğu olan, düşük toleranslı, şiddet içinde yetişmiş, özel ilgiyi hak ettiğini zanneden kişiler. Şiddetin çeşitlerine gelince fiziksel, sözel, ekonomik, cinsel ve duygusal şiddet. Şiddet riskinin atması da şu nedenlere dayanıyor: Boşanmışlık, bekarlık, gebelik, eşinden ayrı yaşamak… Erkeğin şiddet gerekçeleri ise kadının yerini söylememesi, gelir gider hesabını sorması, cinsel isteğinin karşılıksız kalması, bayanlarla ilişkisini savunmasına tepki göstermesi.
13 / Hürse Yavuz: Benim burada söylemek istediğim şey sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde kadına yönelik şiddetin var olduğudur. Bir de kadınlar kız ve kadın diye ikiye ayrılıyor. Kadın kadındır. Kadın babasından, erkek kardeşinden, babasından şiddet görmektedir. Kadınlar şiddete uğradıklarında bunu söylemekten utanırlar. Kesinlikle utanmasınlar. Şiddeti uygulayanlar utansın.
14 / Sevim Şahin: Araya girmek istiyorum. Biz bu meclislerin toplantılarını bir hafta önce duyuruyoruz. Herkese belediye başkanlarına, milletvekillerine duyuruyoruz. Telefon edip hatırlatıyoruz, faks çekiyoruz, internetten 3 binden fazla insana mail atıyoruz ama ısrar etmiyoruz. Aman Allah aşkına gelin demiyoruz ama.
15 / Remziye KAYALI: 2011 yılının ilk yedi ayında kişilere karşı 22 bin 141 suç işlenmiş. Bunun 12 bini kadınlara karşı. 3 kadın töre cinayetine kurban giderken 28 kadın öldürülmüş. 6 bin kadın mağdur oldu, 281 kadın cinsel saldırıya uğradı. 3 bin kadın tehdit edildi. 76kadın fuhuşa zorlanırken, 836 kadın cinsel tacize maruz kaldı. Bir de bugün burada biz bunları konuşurken İngiltere’de bize bu hakları konuşuyor olabilmemizi sağlayan 273 kadın unutulmuş durumda. İlk olarak konuya buradan girmenizi isterdim.
16 / Sabiha SAYAN: Bu gün burada 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayamıyoruz. Her gün şiddete uğrayan kadınları düşündükçe yüreğimiz yanıyor. Kadın erkek eşitliğine baktığımızda Türkiye dünya sıralamasında son sıralarda, 121 sırada yer almakta. Parlamento’ya baktığımızda kadın milletvekili oranının yüzde 9 olduğunu görüyoruz. Çalışma hayatında kadının oranı yüzde 24. Ka.Der seçimlerde kadın erkek eşitliğini sağlamaya çalışan bir dernek. Devletimizin kadın sorunlarına ilgi göstermesi, kadın sığınma evlerinin açılması, kadın sivil toplum örgütlerinin birleşerek güçlü bir hale gelmesi, kadınların mesleki özelliklerini ön plana çıkararak ekonomik durumlarını düzeltmeleri, kadınlara sığınma evlerinin dışında kalabilecekleri ekonomik konutların temin edilmesi, haklarımızın elde edilebilmesi için mecliste özellikle 275 kadın istiyoruz. Eşit temsil ve demokrasi için 275 kadın istiyoruz. İnşallah önümüzdeki Meclis’te kadınlar olarak haklarımızı kendimiz savunacağız. Kendimizle ilgili kararları Meclis’te kendimiz vereceğiz.
17 / Naci ŞAKAR: Konuşmacıların mutabık olduğu bir nokta var: Eğitim. Bu tartışılmalı ama bu eğitimin temeli olan aile eğitimine pek girilmedi. Aileden alınan eğitim kesinlikle ve kesinlik kadınların şiddet görmesi noktasında ilk sıraları alın bence. Ben kırsal kesim çocuğuyum. Bir ailede nine, anne, hala, teyze yetişen kız çocuğuna hakkıyla eğitim vermişse, büyüklere olan saygısını, erkeklere olan saygısını almışsa onun karşılığını ileriki yaşlarda mutlaka görecektir. Cumhuriyet tarihimize baktığımızda seçme ve seçilme hakkının bir çok Avrupa ülkesinde dile bile getirilemezken devletimiz tarafından verildiğini görürüz. Ama ne yazık ki, Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki kadın milletvekili sayısı ile bugünkünü karşılaştırdığımızda üzülüyoruz, arada uçurumlar var. Önümüzdeki seçimlerde 275 kadın milletvekili telaffuz edildi. Keşke bu rakamın üzerine çıkılsa çünkü kadınların çoğunlukta olduğu mecliste her şey nezaket kuralları içinde yaşanır. Kadınların şiddete maruz kalma olaylarının başında ekonomik özgürlük olayı. Ekonomik özgürlüğü olmayan insanların nelere uğradığı, hep geri planda kaldığını görüyoruz. Bu kadın için de erkek içinde böyle. Hala başkasının eline bakan kadınlarımız, erkeklerimiz var. Bu çok acı bir şey arkadaşlar.
18 / Yıldız BEKTAŞ: Kadına yönelik şiddet deyince biz çalışan kadınlar bulunduğumuz ortamlarda başka türlü şiddetlerle karşılaşabiliyoruz. Benim gözlemlediğim kadarıyla şiddet ülkemizin batısından doğuya doğru şekil değiştiriyor. Eğitimli insandan eğitimsiz insana doğru da şekil değiştiriyor. Eğitimin çok önemi var ama eğitimin dışında başka faktörlerin de çok önemi var. Belki de en önemli etken kadın-erkek eşitliği konusunda eğitim vermek. Kadın erkek gücünü eşitlediğimizde belki bu sorunu daha da hafifletmiş olacağız.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
250’den fazla STK’ya ve 3 bine yakın kişiye mail yoluyla duyuru yapıldı.
Milletvekilleri ve belediye başkanlarına faks, e-mail ve cep telefonu mesajları ile duyuru yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Telefon, faks ve mail ile tüm milletvekillerine ulaştık.
MEDYA İLE
Tüm yerel ve yaygın basın temsilcilerine e-mail yoluyla ulaşıldı. 8 yerel gazete, 2 yerel TV, 1 Bölgesel TV, yaygın basından Eskişehir’de temsilcilikleri bulunan AA, DHA, İHA, Yenişafak, CHA davet edildi.
SONUÇLAR
Türkiye’de ilk kez bir kMM toplantısının canlı olarak yayınlanmasını sağladığımızı için mutluyuz. Toplantının en iyi tarafı şüphesiz bu canlı yayını gerçekleştirmemizdi. Katılımın daha da yükseltilmesi lazım, diye düşünüyorum.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Eskişehir kMM Hamalı Ali Akyüz
05.03.2011 Eskişehir kMM Toplantı Tutanağı
previous post