Yer :Kesk
Tarih : 04-.09-.2010—saat 10.30
Katılımcılar:
Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1-Eğitim Hakları Derneği (Nurettin Aldemir – Yönetim Kurulu Üyesi)
2-Eskişehir Muhacir Dernekleri Federasyonu (Recep Demir – Başkan Yardımcısı)
3-İHD (Ahmet Uluçelebi- Temsilci)
4-Avdan Köylüleri Derneği (Selami Gök – Yönetim Kurulu Üyesi)
5-Körs ELMALI Köylüleri Derneği ( Mehmet Ali Çelik – İkinci Başkan)
6-Ka-der (Ayla Peşeker – Yönetim Kurulu Üyesi)
7- Sarayönü Köylüleri Derneği (Tevfik Demir – Yönetim Kurulu Üyesi)
8-Karadenizliler Derneği (Ali Akyüz – Yönetim Kurulu Üyesi)
Meslek Odaları
Sendikalar
Kanaat Önderi, Bireyler ve Diğer Katılımcılar
1- Hüseyin Öğe (Emek Partisi- İl başkanı)
2- Uğur Çelik (Ezilenlerin Sosyalist Partisi- Yönetim Kurulu Üyesi)
3- Zehra Düzgüneş (CHP – Kadın Kolları)
4- Halit Demet (Makine mühendisi)
5- Basri Özgür (Eğitim hakları Derneği)
6- Esen Türker (Ka-Der)
7- Mustafa Ay
Milletvekilleri:
Murat Sönmez (CHP)
Beytullah Asil (MHP)
Belediye Başkanları:Katılım Olmadı
Mazeret Bildirenler
Ahmet Ataç (Tepebaşı Belediye Başkanı)
Medya:
İstikbal Gazetesi
Sakarya gazetesi
Moderatör:Davet edilmedi, Sevim Şahin moderatörlüğü üstlendi.
Konular:
Genel Konu: "Referandum, sivil anayasaya giden yolun neresinde?" ve 13 Eylül sabahı ne olacak?
Yerel Konu: Yok.
Konuşulanlar:
Sevim ŞAHİN: Aylardır Referandum konulu toplantılar yaptık. 4 Eylül’de son bir kez daha konuşalım. Eskişehir Sivil Toplum Kuruluşları her zaman olduğu gibi bu konuda da duyarlılık gösterdi. Yaklaşık 7 toplantıda gündem yaptık. Şimdi ise 12 Eylül referandum oylamasına 8 gün kala birlikte değerlendirme yaparak 13 Eylül’ü konuşalım. Daha önceki toplantılarda olduğu gibi, tüm Milletvekillerimizi ve Belediye Başkanlarımızı mail, faks ve cep telefonlarına mesaj bırakarak davet ettik. Bugün CHP Milletvekilimiz Murat Sönmez Bey yakın bir arkadaşımızın cenazesi nedeniyle aramızdan 11,30 ayrılacak olduğundan ilk sözü ona veriyoruz.
Murat SÖNMEZ: Teşekkürler. Çok önemli bir referanduma giriyoruz ancak ben propaganda tarzında konuşmak istemiyorum çünkü buradaki arkadaşlar konuyla ilgili bilgiye sahip olduklarını görüyorum. Biz 12 Eylül anayasasına hayır diyorduk, bu anayasa değişikliğine de hayır diyoruz çünkü bu değişikliklerle hükümet denetimsiz kalacaktır. Anayasa mahkemesine ilişkin değişiklik bu denetim imkanını ortadan kalkıyor. 23 Nisan’da başbakan camdan okumayınca kendi gerçek düşüncesini söylemiştir “Astığın astık…” demiştir. Biz bu değişikliklere mecliste öneriler getirdik ama hükümet hiçbir öneriyi dahi dikkate almamıştır. Biz seçimde iktidara gelirsek kendimize göre, kendimizin hazırlayacağı bir anayasa olmayacaktır. Bu konuda örneğin meclis seçecek deniyor ama 2/3 çoğunluk denmiyor. Meclis seçecek ama nasıl denmiyor. Bir de en üzüldüğüm 26 maddenin birlikte oylanmaya sunulması. Ben fazla konuşmayacağım.
Hüseyin ÖGE: Sivil anayasa deniyor, önce soralım sivillik nedir. Biz işçiler emekçiler açısından bakmalıyız. Eğer halk bu işin içinde yoksa işçiler, emekçiler, sendikacılar, sosyalistler, demokratlar yoksa bunu gelir başkaları yapar. 12 Mart’ta 12 Eylül’de olduğu gibi. 24 Ocak kararları niye alındı. 12 Eylül ne için yapıldı. Bu anayasa bizler için yapılması gerekirken sermayenin çıkarları için yapılıyor. Bugünkü anayasa da öyle. Örneğin ekonomik ve sosyal konsey, bu anayasal bir temel ile kararları bize dayatılmak isteniyor. İki sendikaya üye olma hakkı dedikleri sendikacılık için ihtiyaç olan düzenleme değil. Çocukları koruma deniyor, çocuk hakları sadece koruma hakları, çalışma hakkı vs. değinmiyor. Emekçiler için, Kürtler için bir değişiklik, olumlu bir şey yok. Biz Emek Partisi olarak yeni bir anayasa diyoruz. Kurucu Meclis, (emekçiler, Kürtler, Aleviler, kadınlar vd). Yani biz üçüncü cephe diyoruz. Beytullah Asil bizim aramızdan çıkan, bir dostumuz. Onun dışındakilerin neden ilgisiz kaldığına cevap bulamıyorum. Bu insanlar EkMM’ye ilgisiz kaldıkları gibi sanırım TBMM’ye de ilgisizler gibi. Biz bence şehre bir şeyler kattık.
Murat SÖNMEZ: Önemli konulara değindi. Çocukların korunması zaten var, ama uygulanmıyor.
Hüseyin ÖGE. Yaşama, korunma, gelişme ve katılım hakları vardır. Sadece korunma deniyor.
Ahmet ULUÇELEBİ: AKP Türkiye’de yeni bir anayasa ihtiyacının her kesimce kabul edildiği dönemde bir anayasa değişikliği getiriyor. Ben burada evet konusunun eleştirisini yapmayacağım çünkü burada herkesin evetin ne anlama geldiğini bildiğini görüyorum. Peki hayır? Evet statükoyu savunmaktır, ancak hayır 12 Eylül anayasasına sıkı sıkıya sarılmaktır. Yeni bir anayasa için ne evet ne hayır, biz Ezinlenlerin Sosyalist Partisi olarak boykot diyoruz
Nurettin ALDEMİR: Referandum süreci toplumu sanal bir şekilde böldü. Evetçiler, hayırcılar ve boykotçular bloklaşması var. Evet ve hayır bloğuna önderlik edenler bunu bilinçli yapıyor. Hayır diyenlerin tek bir ortak yönleri var gözü kara AKP karşıtlığı. Alt yapısı ulusal sol olan bir blok. MHP’nin hayırı ile sosyalizm referanslı partilerin hayırlarının aynı potada birleşebilmesi ne anlama geliyor? Anayasa değişikliğine hayır diyenler aslında zımnen mevcut statükoya evet demiş oluyorlar. AKP ise kendi statükosunu hakim hale getirmek istiyor. Bloklaşma ile yaratılan bölünme sahici değildir. Sınıfsal bir temele hiç oturmamaktadır, otursaydı anlamlı olurdu. Ortak referansları ve gelecek projeleri olmayanlar bir aradadır. Başbakanın ve AKP’nin nasıl bir demokrasi önerdiği aslında Diyarbakır mitingindeki Diyarbakır Cezaevi ile ilgili söylediği sözlerle ayan beyan ortaya çıkmıştır.Referandum tartışmalarında derinleşen konu yargının sözüm ona siyasallaştırılmasıdır. Yargı, hukuk her dönemde siyasaldı. 12 Eylül üzerinde şekillenmiş bir hukuk ve yargı sistemine siyasal değildir diyecek var mı? AKP demokratik açılım diye ilan edip milli birlik projesi olarak sonuçlandırdığı süreçte birçok aydın ve sanatçıyla görüştü ama bunlar pakete yansımadı. Bu süreç baştan sona meşru değildir. Genel seçimlere endeksli bir ayrıştırma ve bloklaştırma sürecidir. Bu sürecin hiçbir yerine Kürtleri, sosyalistleri ve mağdurları katmadılar. Kurallarını koymadığım, öznesi olmadığım, ileride tehlikeli sonuçları olabilecek bu sürecin figüranı olmak istemiyorum. Bu nedenle ben sandığa gitmeyeceğim. Talebim tüm yurttaşları her bakımdan eşitleyen, demokratik hak ve özgürlükleri güvence altına alan sıfırdan bir anayasa yapılmasıdır.
Recep DEMİR: Ben de dernek değil, şahsım adına konuşuyorum. Ben hayırcıyım. Neden? 1960’da Eskişehir’e geldiğimizde Gültepe’de yaşıyorduk. Kürtlerle hiç sorunumuz yoktu. 1978’e geldik sokakta, köşe başında sağcı olduk. Çocuktuk o zaman. Başbakan eğer Kürt açılımında eğer Kürtlerin Kürtçe konuşma sorunu var, bunu çözeceğiz deseydi ama hiç bir şey demedi. Alevi açılımını da izledim yine öyle. Şimdi referandum mesela, maliyeti ne kadar 200 trilyon mu? Ben işçiyim, sendikalıyım, bir kere sağcı oluyor yönetim, sonra solcu olacak. Bu iktidar da gidecek o zaman bu hükümete yakın sendika ne olacak. Başbakan vatandaşa şerefsiz diyor, eleştiren şehit yakını 11 ay hapis cezası alıyor. Bu referandum yeniden böldü. Sizden bizden kavgası yeniden başladı. Ben şimdi orucum, buraya geldim. Ama din temelinde sizden bizden diye bölüyorlar. Başbakanın söyledikleri bölüyor.
Hüseyin.ÖGE: Evet ve boykot diyenlere de eleştirilerimiz var ama zaman almamak için bunlara değinmedim. Vaktin darlığından yani erken ayrılma zorunluluğundan şu konuları başlıkla geçmek istiyorum: %10 seçim barajı, seçim ve siyasi partiler yasasının anti-demokratikliğine,12 Eylül Anayasasının getirdiği anti demokratik YÖK, YAŞ, RTÜK, HSYK, MGK, Anayasa Mahkemesi vb.nin kaldırılmasına söz ve ifade özgürlüğünün olmamasına, kamu emekçilerine grevin yasaklanmasına, sendikaların daha fazla anti demokratik maddelerle önünün kesilip bitirilmesine vb. hayır diyoruz.
Murat SÖNMEZ: Tabii herkesin kararına saygı duyuyorum, ister evet ister hayır olsun. Ama boykot diyenler için, hani siz yüzde 50, 60 sandığa gitmediğinde bu oylama geçersiz olacak olsa, ben de öyle diyebilirim, ancak şimdi hayır diyorum.
Halit DEMET: 13 Eylül’ü şöyle hayal ediyorum: yüz bin aşağı ya da yukarı hayır ya da evet çıkacak. Evetçileri de hayırcıları da takdir ediyorum. Ben işin ekonomi yanıyla ilgileniyorum. Bakıyorum yabancılar evet çıkacak diye harıl harıl para getiriyorlar, belki art niyetle getiriyorlar belki bildikleri bir şey var. Borsa evet çıkarsa 65 bin garanti, hayır çıkarsa 55 bine inecek. Benim en büyük üzüntüm hayır çıkarsa ekonomi sıkıntıya girecek, zaten işsizlik problemi var. Kriz hala sürüyor. Hazır yabancılar evete gönül vermişken… Arkadaşlar 12 Eylül mağduruyuz diyorlar ama nasıl evet demiyorlar anlamıyorum. Evren evet çıkarsa kendimi vuracağım diyor, bakalım ne olacak. Yani savcı onu bir çağırsın, ayakları titreyerek bir gitsin. Kürt meselesinde hiç iyi bir şey yapılmıyor deniyor, ama Kürtler zaten niyeti bozmuş. Diyorlar ki parayı siz vereceksiniz, silahların yüzde kırkını bize vereceksiniz ama hiç baskı yapmayacaksınız. Baydemir demokratik özerklik diyor, kendi bayrağımız diyor. Sen istediğin kadar dilini serbest bırak. Zaten bazı şeyler yapılsa MHP razı olur mu, ipi sallandırıyor. Bu maddeler zaten AB gereği. Ben AKP’ye kızsam da evet diyorum
Ali AKYÜZ: Bu kadar siyasi tecrübeme rağmen hala karar vermiş değilim. Ben 60-70’lerden beri siyaseti çok yakından takip eden, Türkiye’yi yönettiklerini sananların perde arkasından nasıl yönetildiklerini çok iyi etüt ettiğini düşünen biriyim. Kalbimin bir tarafı evet diyor. Çünkü bizim siyasetçilerin adam yerine koymadığı, ama sandıkta adam deviren kasketli Ahmet ağayı çok önemsiyorum. 199… dan bugüne kadar 7 defa seçim yapılmış ve beğenmediğini sandığa gömmüş. Yine bu referandumun sonucunu belirleyecek. Sesi çok çıkan, ya da meydanda çok toplayana göre olmayacak, kasketli Ahmet aga doğru kararı verecek. Evet çıkarsa, hükümet diktatörlüğe doğru gidecek. 8 ay sonra seçim var. Burada gerekirse okkalı tokadı vuracak. Evet de, hayır da çıksa Türkiye’de çok şey değişecek. Hükümetin topluma, dar gelirlilere, yok gelirlilere yaklaşımını hiç doğru bulmuyorum. Organize sanayide ortalama ücret asgari ücrettir. Bu ücrete 12 saat çalışmaktalar. Fazla mesainin saati 1 lira. Yani toplam çalışma süresini oranlayınca yarım asgari ücrete çalışmaktadır. Şimdiye kadar, başbakan da diyor, üstünlerin hukuku vardı. İtirazım şu, 8 yıllık iktidar bunu niye sona erdirmedi. 2000 yılında Büyükşehir Başkanı Büyükerşen ile Muttalip Mezarlığı ile ilgili bir tartışmamız oldu. Bir başçavuş idare mahkemesine başvurdu. Konu Danıştay’a gelince, yerel mahkemenin mezarlık ortadan kalktı demişken, mezarlık yerinde duruyor demiştir. Ben hukukun üstünlüğü olduğuna inanmıyorum.
Beytullah ASİL: Türkiye için referandum kaybedilmiş bir altı ay. Kavgalarla, gürültülerle. 2 maddede uzlaşamamanın utancını yaşıyoruz. Bu bir süreçti. Önce Ermeni meselesine ilişkin bir protokol imzalandı. Protokol meclislerde onaylanırken bir sorun çıktı. AKP geri adım attı. Bir açılım sözü ortaya atıldı. Ama bu konuların hiçbirinden adım atılmadı, destek istenmedi. Habur görüntüleriyle açılımın ne olduğu anlaşıldı. Bu değişiklik de 3 madde vardı, parti kapatma, Anayasa Mahkemesi ve HSYK, yanına da herkesin kendini içinde bulacağı maddeler konmuş. Biz dedik ki partiler kapatılmasın ama kişiler cezalandırılsın. Kabul edilmedi ama kendi oylarıyla da bu madde geçmedi. Bizim gibi yürütmenin yasamanın içinden çıktığı yerlerde yasama ile yürütmeyi birbirinden ayırmak çok mümkün değil. Geriye bir tek hukuk kalıyor. Hukukun çok bağımsız olması lazım, yasama ve yürütme birbirini denetleyemediğine göre. Seçimleri yargı yapar. Kararlarına itiraz yolu yoktur. Demokrasi hukuku bizim gibi ülkelerde yargının bağımsızlığı üzerine kurulur. Bizi yargılamaya yetkili mahkemeye biz üye seçeceğiz. HSYK üye seçilecek, propaganda yasağı var, siz hakim ve savcı olarak özgeçmişinizi, çalışmalarınızı başkalarını bildiremeyeceksiniz. Sizi ancak yakın çevreniz tanır. Kim öne çıkar: Bir siyasi teşekkülün, bir cemaatin, bir oluşumun içinde iseniz ancak. Hakim ve savcıların soruşturulup soruşturulmayacağına Adalet Bakanı’nın karar vereceği bir oluşum ne kadar bağımsızlığı mümkün kılar. Bu nedenle ben hayır diyeceğim.
Zehra DÜZGÜNEŞ: Bu anayasa değişikliğini iyi incelememiz gerek. Anayasa bir toplumsal sözleşmedir. Bu sözleşme hükümlerini okuyup inceleyip altına imza atalım ki yarın bunun sorumluluğunu kaldırabilelim. Benim için en önemli olan kadın erkek eşitliğine ilişkin düzenleme. Bana inandırıcı gelmedi, çünkü AKP hükümeti 2009 yılında Mecliste kadın erkek eşitliği komisyonu kurulmasını isteyen kadın kuruluşlarının talebini onaylamadı. Çalışanlara birden fazla sendikaya üyelik tanıması, çalışanların derdi değildi. Uzlaşma Kurulu da toplu sözleşme esnasında çalışanların hakkını aramada etkin olamayacak, bu konuda da samimi değil hükümet. Yalnızca kelime oyunlarınla değişiklik yapılıyormuş gibi gösteriliyor. Can alıcı kısım HSYK ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili olan kısım. Evet çıkarsa 13 Eylül sabahı 28 maddenin 25’ i benim hayatımı değiştirmeyecek, ama yargı bağımsız olmaktan çıkıp siyasallaşacak. Bir de 12 Eylül darbesini yapanlardan hesap sorulacak diyorlar ama aynı hükümet mecliste darbe yapanların cezalandırılması için madde içindeki zaman aşımının kaldırılması gensorusunu kabul etmedi. 13 Eylülde evet çıkarsa yargının bağımsızlığı kalkacak, hükümet istediğini yapacak. Şu an önünde tek engel yargı var çünkü. Ama hayır çıkarsa, benim umudum olacak halkımız artık dayatmalara dur diyecek. Anayasa değişecekse gerçekten toplumsal bir uzlaşmayla olmalı. Dayatmalara Hayır diyebilmeliyiz.
Beytullah ASİL: 15. maddeyle ilgili bir şey diyeceğim. Önemli hukukçularla bu konuyu görüştük. Bu sorumsuzluk sağlıyor. Örneğin 90larda bir af çıkarmışsınız, sonra dönüp affı silip yeniden cezasını çeksin diyeceksiniz. Bu mümkün değil. 12 Eylülcülerle ilgili ancak yeni bir Anayasa maddesi tesis edip zamanaşımına dair de düzenleme yapmak gerekli. Bu şekilde önerge verdik. Adalet bakanı dedi ki evet yargılama mümkün olmayabilir, ama psikolojik bir rahatlama sağlar dedi. Vergi borcu yüzünden yurtdışına çıkış meselesi örneğin yasalarla düzenlenebilir. Diyeceğim, 3 madde dışındaki diğer maddelerde hiçbir problem yok. Fevzi Budak Milli Eğitim Müdürü, 7 kere görevden alındı, ve mahkeme ile görevine iade edildi. Ki mahkemeler çok geçerli sebepler yoksa, devlet yanlısı kararlar verir.
Basri ÖZGÜR: Bu değişikliğin sadece içeriğine ve yapılış yöntemine bile bakınca çok sorun var, mutabakat aranmamıştır, bütün maddelerin tek bir oyla oylanmaya zorlanması bile tek başına evet dememe gerekçesi olabilir. Maddeleri tek tek ele alınca, gerçek anlamda iyileştirme olmadığını görüyoruz. Ama madde içeriklerine bakınca hayır demek için de güçlü bir neden bulmak zor, çünkü mevcut da zaten kötü. Bu referandumun, anayasa değişikliğinin ötesinde de bir anlamı var. Ergenekon davası olarak bilinen süreçte de ifadesini bulan bir iktidar kavgası yaşanıyor. Kavga çok daha derinde, belki yüz yıllık bir hesaplaşma. Sivil asker bürokrasi olarak ifade edilen, benim ittihatçı siyaset dediğim bir yönetim kastı ve tarzı tasfiye ediliyor. Sistem artık diyor ki, eskiden sivil asker bürokrasiyle iş görüyordum, 12 Eylül’de bizim çocuklara işi yaptırıyordum, ancak bunlara artık ihtiyacım olmadığı gibi bunlar ayak bağı. Buradan herhangi olumlu bir şey beklemek en iyi ihtimalle saflıktır. Gidenler gitmeli ancak gelenlerin gidenleri aratmayacağına dair tek bir işaret yok. Halk için ihtiyaç olan kendi seçeneğini oluşturmaktır. Bugün bunun yolu henüz açılmamışsa da, ilk iş olarak bu iktidar kavgasına payanda olmaktan çıkmak, bağımsızlaşmaya doğru ilk adımı atmaktır. Bu nedenle doğru tavır boykottur. Yüzde on barajının kaldırılması Kürt sorununun çözümü için elzemdir.
Mustafa Ay: Ben Balıkesirliyim, emekli polis memuruyum. Sizlerle konuşmak istediğim çok şey var. Milli birlik beraberlik benim için çok önemli. Bütün görüşlere gerçekten saygılıyım. Kimse Kürt suçlu ya da Türk suçlu diye bakmamalı. Doğuya gitmeyen, oraları bilmeyen kimse bu konuda konuşmamalı bence. Benim konum çok uzun. Burada yazılı metin var.
Ali AKYÜZ: Yazıya şöyle bir göz attım da, Mustafa beyin çok uğraştığı bu konu aslında çok basit bir konu ama Türkiye’de bürokrasinin ne olduğunu gösteriyor. Ama bunun için söz almadım. Türkiye’de herkes bu iki maddeyi konuşuyor. Herkes Anayasa Mahkemesinin ve HSYK değişikliklerinin yargının siyasallaşacağını söylüyor. Peki, şimdiye kadar yargının siyasallaşmamış olmadığını kimse söyleyebilir mi?
Beytullah ASİL: Kötüyü daha kötüyle değiştirmek mi yoksa daha iyiyle mi değiştirmek gerekir.
Ali AKYÜZ: Yani yargı siyasallaşmıştır ama bu değişiklik de bunu değiştirmeyecek. Gelin daha iyisini ortaya koyalım diyen yok.
Beytullah ASİL: Yargı siyasallaşınca demokrasi nasıl olacak, Saddam iktidardan nasıl uzaklaştırıldı, Kaddafi hala iktidarda.
Sevim Şahin: Arkadaşlar formatımız gereği karşılıklı konuşmuyoruz. Birazdan toplantımız bitecek serbest zaman da konuşalım.
Ali AKYÜZ: Bu yargı siyasallaşmıştır demedikten sonra kimseyi ikna edemezsiniz. Yargı siyasallaşmıştır, biz bunu aşacak bir şeyi ortaya koyacağız diyerek ortaya çıkan olsa başımın üzerinde yeri var.
Beytullah ASİL: 1923den beri demokrasiyi geliştirmeye çalışıyoruz. Birçok şeyde dünyadan ne kadar geriden başlamışız. Ekonomi olarak, eğitim olarak, siyasi olarak, demokrasi olarak bir kültür oluşturduk 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de hep kesintiye uğradı ama gelişiyor. Eskiden bir şekilde devlette nasıl iş bulurum diye düşünülürdü genelde, artık kendi işini kurmak ya da başka bir işyerinde çalışsın, kendini bir alanda geliştirsin diye düşünülüyor. Bu bir gelişmedir örneğin. Yargı siyasallaşınca, Libya’da da, İran’da seçim oluyor.
Nurettin ALDEMİR: Bir demokrasi tartışmasına geldi durum. Ben Türkiye’de hukukun üstünlüğü olduğunu düşünmüyorum. Bugün, bu düzenleme yargıyı bozuyor demek, bugünkü düzenlemenin doğru olduğunu söylemek anlamına gelir. Ben yazdığım bir şiir yüzünden 142’den yargılandım. Neyse ki, İstanbul Üniversitesi Bilirkişi heyeti dedi de beraat ettik. 12 Eylül geldi, Kürdüm demek, sosyalistim demek yasak oldu. Bülent Ersoy yasaklandı. Daha neler yasaklandı. Ama zaman geçti, iyileşme oldu deniyor, iki yıl önce barış olsun, operasyonlar dursun dedim diye örgüt propagandası yapıyor diye 24 ay cezayı kestiler. Bugün bu toplantıya gelecek olan bazı arkadaşlar dün gece boykot afişleri asarken gözaltına alındılar. Şimdi gelen mesaj onun bilgisiydi, serbest bırakılmışlar, nezaket olarak gelemedikleri için özür diliyorlar, selam söylüyorlar.
Değerlendirme:
1. İletişim
a. Sivil toplum ile
Her ay toplantı bilgilendirme, gündem paylaşımı, mail ve telefonla duyuru yapılıyor.
b. Milletvekilleri ile
Milletvekilleri telefon mesajı ve faks ile davet edilmiştir. Belediye başkanlarına faks, telefon mesajı ile bilgi verilmiştir.
c. Katılımcılar
–
d. Medya
Yerel Basın Yaygın Medya temsilcileri ve Televizyon Kanallarına mail ve faks ile ulaşıldı
Toplantı sonunda Resim ve toplantı bilgisi mail yoluyla atıldı
Değerlendirenler:
Raporu, Eğitim Hakları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Basri Özgür ve gönüllü Zehra Düzgüneş birlikte tutmuşlardır. RESİM VE KAMERA ÇEKİMİ: Gönüllü Esen Türker ve Tevfik Demir
Düzenleme Değerlendirme :
EkMM Hamalı
SevimŞahin