Yer : ESYO
Tarih : 03.07.2010
Yerel Katılım:
SEV (Sivrihisar Eğitim Vakfı) (Naci Şakar – Yönetim Kurulu Başkanı )
Eskişehir Muhacir Dernekleri Federasyonu (Recep Demir – Başkan Yardımcısı)
Eğitim Hakları Derneği (Nurettin Aldemir – Yönetim Kurulu Üyesi )
STGM (Banu Gültekin Kocaman – Koordinatör)
Ziya Gökalp İlk Öğretim Mezunları Derneği (Ömer Mutlu Şanlı – Başkan)
Sandıközü Köylüleri Derneği (Muharrem Öztürk – Denetim Kurulu Üyesi)
Gecek Köylüleri Derneği (Ahmet Hızlan – Yönetim Kurulu Üyesi)
Milletvekilleri:Katılım olmadı
Belediye Başkanları:Katılım Olmadı
Mazeret Bildirenler
1- Beytullah Asil (MHP Milletvekili)
2- Nedim Öztürk (Ak Parti Milletvekili)
3- Murat Sönmez (CHP Milletvekili)
4- Ahmet Ataç (Tepe Başı Belediye Başkanı)
Medya:
Kanal26
Milliirade Gazetesi
Şehir Gazetesi
Yeni gün Gazetesi
Moderatör:Davet edilmedi
Bireysel katılım
– Halit Demet (Makine mühendisi)
– Basri Özgür (Eğitim Hakları Derneği)
– Beşir Bozdağ (Eğitim Hakları Derneği)
Konular:Anayasa ve Referandum ve EkMM’nin bugüne kadar yaptığı toplantılar ve çalışmalar.
Konuşulanlar:
Sevim Şahin: Mazeret bildirenler hakkında bilgi verdi. EkMM çalışmalarına 4 Eylül’e kadar ara verildiğini söyledi .
Halit Demet: Anayasa değişikliği artık bir gereklilik haline geldi. Yargıtayın yapısı, Anayasa Mahkemesi’nin yapısı normal karar verme düzeyine uygun, ancak şimdiki iktidarın hamle yapmasına engel. Çok mu gerekli diyeceksiniz, mevcut sistemde işte Ergenekon yapılanması karşımıza çıkıyor. Anayasa referandumda tam istenilen maddeler ile geçmeyecek, bu durumda sorunlar sürecek ve kan akmaya devam edecek.
Naci Şakar; Anayasa ve referandum ile hiçbir beklentim yok. Bir değişiklik olacağını sanmıyorum. Anayasa neden baştan yapılmıyor, bir kısmı değişiyor? Getirisi ve götürüsünü değerlendirdiğimizde çok şeyler getireceğini sanmıyorum. Bir de bu işin ekonomik bir sürü külfeti var. Referandum sonunda bir erken seçim söz konusu olacak. Çıkan rakam her neyse siyasi örgüt bunun sağlamasını yapacak. Erken seçimin bu ülkeye geçmişten beri zararları oluyor. Ümitsizim. Herkes referanduma odaklanmış durumda. Sanki referandum sonunda; kapanacak bir işyeriyse kredi alacakmış gibi bir halde. Sandığa gideceğim, ama bir beklentim yok. Mevcut iktidarın bu referandumu bir silah gibi kullanacağını düşünüyorum.
Ahmet Hızlan: Kendi adıma konuşuyorum. Anayasa değişikliği gerekiyor. Dünya sürekli değişim halinde. Bu şekildeki anayasa değişikliğini ben de tasvip etmiyorum. Anayasa’nın, bütün sivil toplum kuruluşlarından görüş alınarak değişmesinden yanayım. STÖ temsilcileriyle, siyasi parti temsilcileriyle birlikte geniş bir komisyonda yapılacak çalışmalarla bu değişikliğin yapılması taraftarıyım. Bu şekilde olduğu durumda referandumdan geçse bile hukuku vb’yi siyasileştirecekler.
Recep Demir: Referandum, gündem değiştirmek. Ben 5-6 kişiye iş arıyorum. Gündemi başka tarafa çekmek istiyorlar. Şu anki anayasa, askeri anayasa ama bunların getirmek istediği sanki çok farklı değilki. Biz vatandaş olarak haklarımızı bilmediğimizden, bunlar oluyor. Polisin, askerin acizliğini seyrediyoruz. Bunlar böyle değildi. Dün akşam haberlerde vardı; polis arabasını yakıyorlar, polis bakıyor. Anayasa bu konuda önlem almalı. Polis, evet insan haklarından yana olsun ama terörist de gerektiği şekilde muamele görsün. Ben hayır diyeceğim.
Basri Özgür: Recep bey yalan dedi; referandum olayında yalan ve gerçekler karışmış durumda. Yargı reformuna, Anayasa değişikliğine ihtiyaç var. Ancak hükümetin hangi saiklerle buna giriştiği de sorgulanıyor haklı olarak. Referandum konusunda evet demek için gerekçe göremiyorum ama hayırcı olmayı da asla kabul etmiyorum. Değişiklik gerçekten demokratikleşmeyi hedeflemiyor. Çünkü demokratik parlamenter bir rejimde, evet yargı da demokratik bir temele dayanmalı, dolayısıyla yüksek yargı kurumlarının, önerilen düzenlemedekine üç aşağı, beş yukarı benzer bir oluşumu olabilir. Ancak, hem bu oluşuma doğrudan üye seçmesi hasebiyle, hem de yürütmeyi içinden çıkarması hasebiyle ve aslen de kendi çok önemli görevi açısından, yasamanın demokratik bir yapıya kavuşturulması her şeyden önce gelmektedir. Bunun için ise Anayasa değişikliğine bile ihtiyaç yoktur. Asıl olarak demokratikleşme niyetiyle hareket eden herkes öncelikle bunlara yönelir. Temsilde adaleti sağlamak için, en basitinden derhal seçim barajını kaldırır. Burada samimiyet göremiyorum. Anayasa kısmen de olsa değişsin deniyor; ama bunun buradan başlamaması lazım. Meclis’teki temsilin değişmesi, barajın düşmesi lazım, siyasi partiler yasası mutlaka değişmeli. Kürt girmesin diye bu baraj duruyor hala. Herkes orada temsil edilmeli, Kürtler, Yeşiller, Saadet, Sosyalistler. Hayır tarafında statükoyu sürdürmek isteyen bir cephe var. Bu cephe de asla desteklenebilir bir yaklaşıma zaten hiç sahip değil. Bizim fiilen seçilme hakkımız yok. Bakın; 3 tane liderin isminin üzerini çizdiği kim seçilebilir. Önümüze liste geliyor; ben bu adamı tanımıyorum. Zaten oy tercihinde esasen aday değil parti belirleyici oluyor; o da insanların benimsediği, yürekten desteklediği partiler yok ama yürekten istemediği, sevmediği, korktuğu partiler var ve o parti olmasın diyerek diğerine oyunu veriyor. Partilerin vekil adaylarını da üyeleri seçmeli, liderler, hatta delegeler değil.
Recep bey polisin tavrı üzerinden Kürt sorununa değindi, Kürt sorunu kritik bir eşiğe gelmiştir. Bölünmeden önceki son çıkış mıdır, bunu endişe ile söylüyorum. İlk kez bu kadar ciddi sorunlar çıktı. Şiddet kullanan bir örgüt, şiddeti onaylayamayız tabi ki, ama sorunu da terör sorunu diyerek daha fazla görmezden gelemeyiz. Biz anlamak zorundayız; çözüm için. Burada gerçek bir mesele var. Bir takım yanlışlar yapılmadı mı? Kürt gerçekliğini inkar ettik. Ben Türk bir aileden geldim. Kürt meselesinin de hiç farkında değildim. İlk kez üniversitede; bir arkadaşım telefonda ailesiyle konuşuyordu; ablasından sonra, ver dedi annemle konuşayım, ve başka bir dile geçti. Bu benim için sarsıcıydı. Çünkü bu bir gerçeğin çıplak resmiydi. Annesiyle Türkçe konuşamayan arkadaşımın anadili Kürtçeydi. Biz bunu görmezden geldik. Deniyor ki, bu ülkede kimseye ayrımcılık yapılmıyor, herkes aynı, eşit koşullarla karşı karşıya. Olur mu? O halde resmi dil Kürtçe olsun, eğitim dili Kürtçe olsun, hepimiz bu koşullarda eşit olalım! Böyle saçma şey olur mu diye düşünüyoruz tabii, peki tersi olunca neden hiç sorgulamıyoruz?
Kritik bir süreç. Sağduyu ve anlama işini her şeye rağmen sürdürmek lazım. Adaleti asla unutmayalım. Hak temeldir.
Recep Demir: Tozman çarşısına gidin; 50 kişiden 30 tanesi Kürtçe konuşuyor, kimse çıkıp bir şey demiyor. Diyarbakır Bağlar Mahallesi’ni sil at, orada hiçbir mesele olmaz, nüfusu 1 milyon 200.
Basri Özgür: Tozman çarşısındaki uyum çok güzel bir örnek ama aksi yönde de maalesef çok örnek var. Meseleye Bağlar mahallesi diye bakılamaz. Çok ciddi konular var.
Nurettin Aldemir: Bazı demokratikleşme hareketi görürsem oy verebileceğimi belirtmiştim. Ama bunun gelişen süreçte böyle olmadığını görüyorum. Kürt sorunu = terör sorunu oldu. Kürt sorunu var mı yok mu? Var. Bunu pratikte destekleyen adımlar atmalı. Kürt sorunun çözümüne dair yasal düzenlemeler, seçim barajının ortadan kaldırılması olduğundan samimiyet görebilirim. Bizim şehrimiz oranlarına bakın, Parlamento’ya yansımasın mı? Temsilde adalet olmazsa bu iş olmaz. Evet demeyeceğim kesin artık. Bu hayır mı olur, seçim sandığına gitmemek mi olur, geçersiz oy vermek mi olur bunu bilmiyorum. Bunun şekli değişebilir.
Ahmet Hızlan: Kürt sorunu diye bir sorun yok bence PKK sorunu var. Kürtler sonuçta TBMM’de temsil ediliyor.
Nurettin Aldemir; Devlet de sizin gibi düşünüyor. Ve bunun çözüm olmadığı görülüyor. Bir Kürt’ün Parlamentoda olması bunun nesini değiştiriyor?
Ahmet Hızlan; Kürt demek Türk demek.
Halit Demet; Parti başkanlarımız, kendilerine uygun olmayacak açıklamalarda bulunuyorlar. Başbakan snaki %100 kabullenmiş durumda kesintiye uğrayacağını. Devlet Bahçeli “getir kanunu, Apo’yu asalım” diyor. Bu ne deftere, kanuna hiç bir şeye uymaz. Kılıçdaroğlu “çömelen başkan istemiyoruz” diyor. Parti başkanlarının terör konusunda hareketlerini tasvip etmiyorum. Toplantılarımıza ait en güzel şey; birbirimize tahammülün olmasıydı. Sürekli dile getirdiğim; bu STK olarak denetim birliği kurulması lazım. 4-5 kişinin belirlenip, kurul şeklinde hareket etmesi, denetim faaliyeti yapılması lazım. Toplantıya katılmayan Ali Akyüzün lafı “terör bitmez, burada Ankara’da bundan nemalananlar var” çok doğru. Bahçeli, MİT raporu yok diyor, asılmama konusunda. Bu var mı yok mu, ortaya çıkarılsın.
EkMM’nin bugüne kadar yaptığı toplantılar ve çalışmalar
Halit Demet: Salon tadil edilsin. Gelmeyenleri bekliyoruz. Gelmeyenlerin isimlerini alt-alta yazalım. Oradaki sandalyeleri kaldıralım. Buradaki bilgisayar ortamından da yararlanılsın.
Naci Sakar: Beytullah Asil bizim aramızdan çıkan bir dostumuz. Onun dışındakilerin neden ilgisiz kaldığına cevap bulamıyorum. Bu insanlar EkMM’ye ilgisiz kaldıkları gibi sanırım TBMM’ye de ilgisizler gibi. Biz, bence şehre bir şeyler kattık.
Ahmet Hızlan: Biz kendimiz söylüyoruz, kendimiz dinliyoruz. Biz katılıyorsak Belediye Başkanlarının, Milletvekillerinin katılması bizim faydamızadır. Karşılıklı diyalog için, birbirimizi anlamak için bu gerekli. STK’ların bir şekilde buraya gelmesi gerekiyor. Bunlara önderlik yapacak insanlar da yok, birkaç kişinin omzunda gidiyor. İnsanlar ‘bana ne’ diyor.
Recep Demir: Şu anki eksiklik, bizim hepimizin eksikliği. Biz bu işi sevim hanıma bırakmış durumdayız.
Ahmet Hızlan: STK olduğumuz için benim derneğimde bir sürü farklı düşüncede insanlar var. O yüzden zaman zaman çekince duyuyoruz.
Basri Özgür: Çok anlamlı buluyorum bu toplantıları. Yerelde farklı ve sivil örgütlenmelerin bir araya gelmesi çok önemli bir iş. Bence kesinlikle başarılıdır. Çok zor bir şey. Daha fazla katılım olsaydı, farklılar da gelseydi, örneğin diyoruz DTP’den (BDP oldu di mi) Anadolu Gençlik Derneğinden, Halkevleri gibi farklı gruplardan da gelseydi. Bu buluşmaların vekil ve belediye başkanları tarafı çok zayıf kaldı. Burada daha fazla katılım olursa; vekiller ve başkanlar da katılma ihtiyacı hisseder sanırım. Sevim Hanım’a teşekkürler. Bu işi kurumsallaştırmak lazım.
Nurettin Aldemir: Bizim dernek üyelerimizin yaklaşımları, referansları insan hakları olduğu için genelde yakındır. Sevim hanımın işten çıkarılması konusunda da birkaç şey söylemek isterim. Sevim hanımın bu ESYO süreci öncesinde ciddiye alınır bir tanıdıklığımız yoktur. Bizim bu çalışma içinde olmamızın nedenleri Sevim Hanım ve STGM çalışanlarının duruşlarıdır. Bizim katılımımızı bu arkadaşlarımız ikna etti. Bizim arkadaşlarımızın çoğu AB karşıtıdır. Biz STGM’nin bazı desteklerini aldık, kendi ilkelerimize, dikte yapmadıkları için aldık. Amaçlarımız ile örtüştüğü durumda bu ilişkiyi kurduk ve yürüttük. Bu çalışmalar da biz bu 3 kişiyi biliriz. EkMM’de yer alırken Şanar Bey üzerinden bir ilişki değil, Sevim Hanım üzerinden bir katılım sağladık. Yapılan çalışmalara çok saygı duyuyoruz. Bizim en önemli problemimiz; konuşamıyoruz. Herkes birbirine benzer ile konuşması, farklı düşünceler ile konuşmaması. Ben biliyorum ki; bizi söylediklerimiz buradaki pek çok kişiyi kesmiyor, ama biz bunları ifade etmekten, burada olmaktan dolayı memnunuz. Din, etnik köken önemli olmamalı; herkesin özgürlükleri ve hakları vardır. Bunları tamamen Sevim Hanım üzerinden söyledim. Ben Sevim hanımın siyasal pozisyonunu buraya yansıtmadığını, yansıtsaydı burada bunlar başına gelmezdi. ESYO içindeki bağımsız duruşudur, başına gelenler. Bunlardan dolayı olanları hiç kimseye yakıştırmıyoruz. Bu uygulamayı yapan insanların da bu toplumda bence mağduriyetleri var.
Ben burayı önemseyen, buranın varlığını tanıyan, Beytullah Bey ve Murat Beyle; fikirlerimiz örtüşmese de, 1000 yıl geçse asla oy vermem. Ama burayı muhatap alıp geldikleri için teşekkür ediyorum. Burayı yok sayan, yok saymadığını göstermek için tekrar tekrar kağıt gönderenleri de aslında kınıyorum. Bu arkadaşlar buradan alacakları bir şey olmadığını düşünüyorlar demek ki. Seçim gündemi başlasın, tam kadro gelirler. Aday olmayacaksa bile onların parti teşkilatları gelir. Bunun bir değerlendirmeye alınması gerekir. Seçim zamanı iki laf edip, alkışlanacak; olmaz. Benim için örneğin Halit değerlidir. Görüşlerinin yüzde 99’na katılmam ama benim için değerlidir. STK’larda bu çalışmayı gerektiği kadar algılamadı. Çoğu arkadaşımız hazırlıksız geldi. Bu konuda katılımcılardan kaynaklanan bir sıkıntı var. Biliniyor ki her ay bu iş yapılıyor. Her toplantı için arama gerekir mi? Biz bunu bildirdik. Biz geleceksek geliriz bunu takip ediyoruz dedik. Böyle bir duyarsızlığımız var. Yaz dönemi kendimizi bir değerlendirmek lazım. Tatil sonrası ilk toplantıda varolan tanımlamaları içselleştirmeliyiz, yeni tanımlamaları gerekiyorsa getirmeliyiz.
Değerlendirme:
1. İletişim
Milletvekilleri telefon mesajı ve faks ile davet edilmiştir. Belediye başkanlarına Faks ile bilgi verilmiştir.
a. Sivil toplum ile
Her ay toplantı bilgilendirme gündem paylaşımı, mail ve telefonla duyuru yapılmıştır..
b. Medya
Yerel basın, yaygın medya temsilcileri ve televizyon kanallarına mail ve faks ile ulaşıldı. Toplantı sonunda resim ve toplantı bilgisi mail yoluyla atıldı
Değerlendirenler:
Toplantı notları STGM Koordinatörü Banu Gültekin Kocaman tarafından tutulmuştur.
Düzenleme Değerlendirme :
EkMM Hamalı
SevimŞahin