Yer : Esyo
Tarih : 05.06.2010
Yerel Katılım:
SEV-Sivrihisar Eğitim Vakfı (Ziya Kandilci – Denetim Kurulu Üyesi )
DİSK Emeklisen (Suat Başarrer – Yönetim Kurulu Başkanı)
Eskişehir Muhacir Dernekeleri Federasyonu (Recep Demir – Başkan Yardımcısı)
Göknebililer Derneği (Mehmet B.Karagöz – Yönetim Kurulu Başkanı)
Eğitim Hakları Derneği (Nurettin Aldemir – Yönetim Kurulu Üyesi )
STGM (Banu Gültekin Kocaman – Koordinatör)
İlim Yayma Cemiyeti (Yasin Saran – İYC’ye Bağlı Yurt Müdür Yardımcısı)
Sarayören Köyü Sosyal Yardımlaşma Derneği (Teyfik Demir – Yönetim Kurulu Üyesi)
Muhtarlar Derneği (Ali İrfan İbiş – Yönetim Kurulu Başkanı)
Eskut (Mahmut Makas – Başkan)
Geçek Derneği ( Ahmet Hızlan – Dernek Başkanı )
Eskişehir Ziya Gökalp İlk Öğretim Mezunları Derneği (Ömer Mutlu Şanlı – Başkan)
Eşirtlik ve Demokrasi Partisi Eskişehir girişimcisi(Ziya Yavuzeş)
Milletvekilleri:Katılım olmadı
Belediye Başkanları:Katılım Olmadı
Mazeret Bildirenler:Beytullah Asil (MHP Milletvekili)
Nedim Öztürk (Ak parti Milletvekili )
Murat Sönmez (CHP Milletvekili )
Ahmet Ataç (Tepe Başı Belediye Başkanı )
Bayram Kavak (DİSK Metal İş Şube Başkanı )
İsmail Ayaz (Disk Kristal İş Şube Başkanı )
Murat Erdoğan (Hizmez İş Şube Başkanı )
Medya: ESTV
Moderatör:Davet edilmedi
Bireysel katılım
1 Şükrü Özer
2- Metin Yanarsoy
4- Meryem Yurdakul
5- Halit Demet
7- Ayla Peşeker
8- Zehra Düzgüneş
Konular:Gazze’de ambargo krizi veAnayasa ve Referandum
Konuşulanlar:
Sevim Şahin : Bu ay farklı bir çalışmamız var. EkMM çalışmalarına yeni gönüllüler katıldı: Esen Türker, Tevfik Demir Nurettin Aldemir, Zehra Düzgüneş, Meryem Yurdakul. Artık EkMM olarak Eskişehir’de tanınırlığımız artıyor. Parti il başkanları, sendikalar, belediye başkanları ve milletvekillilerini toplantıya davet ettik, katılmayanların yerleri boş kalacak. Tüm raporlar web sayfamızda yayınlanıyor.
Tepebaşı Belediye Başkanı, MHP Milletvekili Beytullah Asil, Ak Parti Milletvekili Nedim Öztürk, CHP Milletvekili Murat Sönmez mazeret bildirdi. Sendikalardan, Hizmet-iş, Kristal-İş, Disk Birleşik Metal-İş mazeret bildirdi.
Suat Başaraner (DİSK Emeklisen): İsrail bugün olanları siyasi çizgi haline getirdi, bu sürekli böyle. İnsanlar ölüyorsa, bunun protestosunun izni olmaz. Buna dini açıdan bakmıyorum, insani haldir. Ulusalar arası sularda beyaz bayrak açmış bir gemiye böyle bir muameleler olamaz. İsrail bunu adet haline getirmiştir. Bunun teşhir edilmesi doğru oldu. Ortadoğu’da kardeşliği bozan, devlet terörü yapan bir yapıdır.
Ziya Yavuzeş: Eşitlik ve Demokrasi Partisi Eskişehir Girişimcisi olarak katılıyorum. Bu toplantının önemsenmesini beklememek gerekir. Biz siyasetin toplumun önünü açacak fikirler ortaya koyabilirsek, insanlar zaten önemser. Ortadoğu’nun tarihi çok karmaşık; İsrailliler ilk önce o bölgenin kadısından satın almışlar. Bu kadı da Yaser Arafat’ın amcası. Karmaşık yani. Bugünün kesitinden olaya yaklaşırsak çözüm bulabiliriz. Bu olayla ilgili dindarların, Müslümanların ön alışlarından, AK Parti’nin oynadığı rolden rahatsız oldukları için kuşkuculuk, temkinlilik haline giriyorlar. Ben bunu insanca buluyorum, doğru buluyorum. Bu sadece Müslüman dindarların girişimi değil, Hıristiyanlar var, İsrail Parlamentosundan insanlar var. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, burada insani yardımda bulunmaya çalışan bu girişimi desteklemek gerekir. Bu olayda AK Parti başarısız olsun da sonuç ne olursa olsun diyenler var. Muhalefet yaparken doğru işleri desteklemeli, yanlış eleştirilmeli. Zaman zaman Başbakanı dinlerken korkuyorum. Şu ana kadar alınan rolü, doğru buluyorum. Başbakandan, AK Partiden ülkemizdeki taş atan çocuklar için de aynı vicdani yaklaşımı görmek isterim. EkMM içinde de benzer bir uzlaşma, anlaşma yakalanırsa, siyasete örnek oluruz
Recep Demir: Ortadoğu’da demokrasi ile seçilmiş iki ayrı hükümet, diğeri diktatörlük. Dünyanın desteklemesi gereken devleti tanımıyorlar bile. Yapılan şeyler güzel, ancak biz bunu iç siyasete döktük. Kudüs neyse İstanbul o, söylemi olmaz. Kudüs için savaşa gitmemiz gerekiyor mu? Başbakanın bu konuşmalara dikkat etmesi gerekir. İngiltere Kıbrıs olaylarında, istanbuldaki Rumlara saldırmamızı önerdi. Başbakan, Afrika kıtasındaki halklara karşı iyi, yönetimleri bunu kabul ediyor mu? Güzel bir olay var, ancak yöneticileri konuşmalarımızdan dolayı karşımıza aldık. Mısır neden açmıyor kapılarını? Başbakanın konuşmalarına dikkat etmesi lazım. İHH ve diğer örgütleri bu girişimlerinden dolayı tebrik ediyorum. Ama iç politika doğru değil.
Zehra Düzgüneş :Tel Aviv, gemilerin açık denizlerde özgürlüğüyle ilgili uluslararası sözleşmeleri kasıtlı olarak ihlal etmiştir. Amaç da, Türkiye, ABD ve uluslararası topluma yönelik üç mesaj içeren üç hedefi gerçekleştirmek.
Türkiye’ye mesaj şuydu: Batı Şeria ve Gazze bizim sömürgemiz ve arka bahçemiz. Bugün Gazze’ye dayattığımız ablukayı kırarak diplomatik başarı elde etmenizi engellemek için vatandaşlarını öldürdük. Gerekirse yarın daha fazlasını yapabiliriz. Ortadoğu sistemi üzerindeki egemenliğimize dokunma girişiminin, Gazze filosuyla aynı akıbete uğrayacaktır.
ABD’ye mesaj şöyle: Senden bizi terk edeceğine dair mesajlar aldık. Ayrıca nükleer konferans sırasında benzer imalar hissettik. Şimdi biz de benzeri bir selamla karşılık veriyoruz. Kimin kimi tehdit ettiğini göreceğiz.
Uluslararası topluma verilen mesajsa şu: Bu operasyon, Yahudi lobisi kuruluşları ve Güney Afrika Yahudilerine şunu hatırlatsın; Sözlerinize, yasalarınıza ve sözleşmelerinize tek yanıtımız kurşunumuz. 1948’den beri böyleydik ve böyle kalacağız. İster beğenin, ister beğenmeyin.
Dahası, daha az açık ancak daha tehlikeli dördüncü bir mesaj var: Akdeniz’deki operasyon, yani sadece dinci şahinler ve milliyetçiler değil, bütün İsrail bu çılgınca deniz macerasına onay verdi. Bu olay Arap başkentlerinde uyarı çanlarını çalmalı. Tel Aviv bölgede barış ve çözümle ilgili gelişmeleri bitirecek türden yeni savaşlara doğru yol alıyor. Bu durum şaşırtıcı değil.
Yeni özgürlük filoları düzenleyeceklere veya bunlara katılmak isteyenlere mesajdı. Suç öldürücüydü. Korsanların başı olan Barak, filonun bedeli ne olursa olsun Gazze’ye ulaşmasının engellenmesi emri verdi. Sorun insani yardımların ulaşmasına izin verip vermemek değil; sorun bedeli ne olursa olsun Gazze üzerindeki ablukanın sürmesiydi.
Sonuç: Bence‘yardım Filosu’nun rolü bitmedi. İyi bir girişim olmaktan çıkıp açık bir dosyaya dönüşmeli. İsrail’in işlediği tüm suçları açmak ve bu ülkenin uluslararası hukukun ve Filistin halkının üzerinde bir devlet olarak konumunu yeniden gözden geçirmek için bu dosyayı kullanmalıyız. Bu da diğer ülkelerin uluslararası soruşturma açma ısrarıyla gerçekleşebilir. İşe İsrail’in elindeki kanıtları isteyerek başlamalıyız. Zira bütün yaşananların tam dökümü var elinde. İsrail bütün belgeleri teslim etsin.
İsrail’in korsanlığı diğer yandan da, bireyleri caydırma girişiminden ablukaya ses çıkarmayan rejimleri sıkıntıya sokma girişimine dönüşmeli. İsrail’in başarısızlığı Arap devletlerinin tepkisine, bu devletlerin resmi tepkisi de halk baskısına dayanıyor.
Yardım Filosu Gazze ablukasını kırma eylemi olarak başladı, ancak İsrail korsanlığının sonuçları eğer istersek, Arap rejimlerinin özgür kararlarıyla ablukayı kırma girişimi haline getirilebilir. Yardım Filosu sadece Gazze’yi özgürleştirmeyi değil, bizi de özgürleştirmeyi amaçlamalı.
Suat Başaraner: Amerika Ortadoğu projesinde, Başbakan ben dönem sözcüsüyüm dedi. Tankları İsrail’den almaya devam ettik. İçerde bir şeyle yapıyor, ama dış politikada bir şey yapmıyor hükümetler.
Ziya Kandilci: Yardım filosunun STK’ların organize ettiği bir yardımdır. Zaten Filistin abluka içinde. Ortadoğu’daki oyunlar ortada. Dünyadaki devletler buna dur demeliyken, STK’lar buna dur demişlerdir. Bu, önemli bir hareket. Duygusuz kalan devletlerin duyarsızlığını ortaya koymuştur. Bu iyi olmuştur. Şehitler verildikten sonra devletler bağırmaya başlamışlardır. Hükümetimiz yerinde bir kınama yapmıştır. Aslında, başlangıçtan itibaren bu yardım filosunun devletler tarafından birleşerek korunması gerekirdi. Bu koruma olsaydı, İsrail bunu yapamazdı. Sivil toplum hareketlerini hükümetler desteklemiyorlar, dünyada da bu böyle. Bu kuruluşların faaliyetlerini, devletlerinin desteklemesi lazım. İsrail’in böyle bir şeyler yapacağını herkes biliyordu. Bunun için Türkiye’nin aktif rol oynaması lazım. Burada biraz zayıf kalındığını düşünüyorum. İsrail’in bu şekilde davranması rezalettir, insanlık ayıbıdır. Bu olay olunca Mısır kapıyı açtı, neden açtı? STK’ların yapacağı bu hareketi, bir koordinasyon halinde hükümetlerin desteklemesi lazımdır.
Nurettin Aldemir: Filistin meselesi uzun zamandır, dünyanın gözü önünde yaşanan bir dramdır. Filistin konusunda İsrail’in kural tanımaz tutumu, sadece bu son olayda yaşanmış değildir, bu hep böyle. Bu İsrail’in devlet olma çabası demektir. Siyonizm emperyalist bir öze sahiptir. İsrail emperyalist, siyonist ve ABD’nin bölgedeki jandarmasıdır. Türkiye’deki bir takım insanların Filistin’e bakışı zaman içerisinde çok farklıdır. 12 Eylül’de yurt dışına gitmek zorunda kalanlar Filistin Kurtuluş Örgütünde İsrail’e karşı savaşmışlardır. Türkiye’de evrensel değerler itibariyle, Türkiyeli sosyalistler Filistin meselesine her zaman sahip çıkmışlardır. Dindar arkadaşlarımızın Filistin olayına barış temelli bakışı değişikltir. Hamas, devlet otorsitesini sarsan kendi kurallarını devletin yerine ikame eden kurumlar haline gelmişlerdir. Türkiye’deki bu olaya sahip çıkanların bir kısmı evrensel değerler ile, bir kısmı da dini nedenlerle Hamas odaklı sahiplenmeler gösterdiler. 12 Eylül darbesini yapanlar, ABD desteği ile Türkiye ve İsrail kanka iki devlet haline geldiler. Erbakan döneminde İsrail ile ciddi askeri anlaşmalar imzaladı. Dindar kesimin Filistin havarisi olması, geçmişte yapılanları ortadan kaldırmıyor. İsrail ile bugünde askeri, ticari anlaşmalar sürmeye devam ediyor. Son dönemde AKP lideri, Başbakanının tutumuna bakıldığında geçmişteki tutumları gözden kaçırırsak “helal olsun yeryüzünde kimin burnu kanarsa ona el uzatan, cesur” olarak görürüz. Aynı hükümet, ABD ile stratejik müttefiklik düşüncesi ile Irak’taki ölümlere ne dedi? Kendi Kürdü ile öldürme ve savaş üzerinden hareket eden, Kürt çocuklarını taş attı diye hapseden, ailelerde kayıplar bir dolu; bunlara barışçıl çözüm bulmayan bir AKP’nin Filistinli çocuklar ile evrensel değerler ile üzüldüğünü söylemek mümkün değildir. Buna niye sahip çıkıyor; 1. AB sürecinde Türkiye’ye çifte standart uygulanması. Türkiye’nin Ortadoğu’daki rolünü artırarak, oraya çözüm benden geçer mesajı vermek istemesi. 2. AKP 7-8 yıllık iktidarında dindar insanların taleplerini karşılayamamıştır. Yoksulluk arttı. Fettullah Gülen’in Baykal olayında mesaj gönderdi, dün de yardım gemisini eleştirdi. Bu ne demek; AKP’ye oy oluşturan dindar kesim, artık pek memnun değil. Bu olay bu kesimi kemikleştirme çabasının da bir parçasıdır. 3. Ortadoğu’da emperyalizm kurma istekliliğidir. 4. İHH’nın Hamas ile organik bağı vardır. Diğer ülkelerden gelenler tamamen evrensel değerler ile yola çıkmışlar, Türkiye’den çıkanlar tamamen Hamas sempatisi, İHH ilişkisi ile yola çıkmış, AKP’den de destur alınmıştır. Türkiye tarafından bakınca bu bir sivil toplum hareketi değildir. Niyet iyidir ama politik bir duruştur. Türkiye donanması yardım gemilerinin arkasında gitsin deniyor; bu savaş açmaktır. AKP gerçekten İsrail’le bu kadar anlaşamıyorsa; İsrail’le yaptığı bütün askeri, ticari anlaşmalarını sıfırlar ve büyükelçiliğini kapatırsa bu durumda özür dilerim ve yanıldığı görürüm. Yeni ticari anlaşma yok dediler, demek ki eskiler sürüyor.
Ziya Kandilci: Burada millet arasında, yardımlar arasında, kapalı kapılar ardında ne oluyor bilmemiz mümkün değil. İHH politik olabilir. AK Partinin milletler arası politik oyuna girmesini olanaksız olarak görüyorum. Burada şehitler veriliyor, harp durumu ortaya çıkıyor. Bu duruma AK Partinin cesaret edip gireceğini düşünmüyorum. İHH’nın bir yardım meselesi olarak ortaya çıkıyor. Evet ticari, siyasi anlaşmalar bitsin. Ancak bunu iptal etmek kolay değil. İsrail’e karşı ambargo uygulamasına gidilebilirdi “sen filistine ambargo koyuyorsan, ben de sana koyuyorum” denmeliydi
Halit Demet: Ne söyleseniz haklısınız. ABD tarafında sürekli sempati duyulan bir devlet var. Ambargo koyalım dendi, ne ambargosu koyacağız? İstedikleri yerden istediklerini bulabilirler. Fırınlar da yakılmanın duygusal sömürüsü içine girip, zalimleşmişler. Yedek subay okulunda 6 Yahudi kökenli aday vardı. Atışta, her şeyi yapma da birinci. Dışlanmanın verdiği şeyle, her şeyi en iyi yapan onlar. Geçen sene Karadeniz’e gittim, bütün oteller Yahudi kaynıyor. Kimliklerini saklıyorlar, kaldıkları oteller süper koruma halinde. Biz bunların her türlü hareketlerine saygılı bir milletiz. Üst seviyedeki insanlar her şeyi elde tutmak için hırçınlık içindeler. Bu millete herkes soysuz diyor, ee diyor soysuzsam ben de saldırırım. Kanları saldırganlaşmış. Kazancının %20’sini lobi faaliyetlerinin yeşermesi için veriyor. Tehlikeli millet. Türk Milleti olarak, tüm parti liderlerinin omuz omuza verip tenkit etmesi olumlu bir olaydır. Başbakan, ismini duyuracağı olaylarda görünmekten hoşlanıyor.
Suat Başaraner: Bizim unsurumuz insandır. Bu insanın kimliği bizi ilgilendirmez, biz İsrail’in politikasını eleştiriyoruz.
Ziya Yavuzeş: Duyguların çok doruklara çıktığı bir hal var. Hep gözümün önünde Filistindeki çocuk, nineler vardı. Politika öyle zehirli bir şey ki, kendinizi kaptırırsanız, kendinizi bir başka yerde bulursunuz. Eşitlik ve demokrasi partisine yönelirken, siyasette farklılık yaratmak üzere oraya yöneldim. Tayyip Erdoğan, Başbakan, İsrail’in bu halinin kırılmasında rol oynayan insan haline gelebilir, dünya bunu alkışlayabilir. Bu olanaksız değil. Ben Erbakan’ın yanındaki Tayyip’tense bugünkü Tayyip’i tercih ederim. İHH insani yardım götürüyor söylemini veri kabul ediyorum. Ama aklımın bir kenarında Deniz Feneri vakası var tabi. Ama bu olmasın diyorum. Bu çağda böyle bir abluka olabilir mi? Buna karşı çıkmayı, buna yardım hareketini doğru buluyorum. Onların başında Hamas var diye, ben oradaki insanları düşünmekten nasıl uzaklaşabilirim. Politika bazen uzaklaştırabilir. Başbakan’ın heyecanlı halini kontrol etmesi lazım, tepkiyi mevcut İsrail iktidarına yöneltmek lazım.
Ahmet Hızlan: Bütün herkes fikirlerini ortaya koyuyor. Bana göre bir eksiklik var, AKP’li değilim, temsilcisi de değilim. AKP’liler burada olsaydı, konuşulanlar tek taraflı olmazdı. Dünya basını da bunu doğru bulmuyor. Burada İsrail’i kınıyorum. Recep Tayyip Beye Yahudi Üstün Hizmet Ödülü verdiler; dediğim gibi keşke olsalardı da konuşulsaydı.
Anayasa, Referandum:
Recep Demir: Yasaların değiştirilmesi, yöneticilerin değişmesi konusunu tepkiyle karşılıyorum. Memura sendika hakkı diyor. Bu var zaten; ama yine de devletin istediği oluyor. Grev hakkı yok, kandırmaca. İnsan hakları konusunda cümleleri değiştirmişler. Demokrasi diyorsun, ama ne yapıyorsun.
Suat Başaraner: Sendikamız kapatıldı, AİHM gittik. 2007’de her şeye rağmen referandum yapıldı, ama bunu samimi bulmuyorum aynı şekilde.
Halit Demet: TV’lerdeki yayınlara bakıyorum, belgeselvari şeyler yapılmış. Demokrat Parti bişeyler yaptı yaptı, demokrasiyi düzeltmek istedi, başına bunlar geldi diyor. Aslında yargıyla uğraşanların başına bunlar geliri vurguluyor. Referandum süreci içinde 3 kritik madde, sorun yapacak. Haşim Kılıç üstü kapalı 4-5 maddeye bakacağız, diğerlerinde sorun yok diyor. Yalçınkaya “referandum sürecinde anayasa ilk 3 madde değişmez, diğerleriyle de çelişmemeli” diyor, bir taraftan da ip ucu veriyor sancılı 3 maddeye. “Bunlar geçerse anayasa ihlali söz konusudur” diyor. Geçmemesi için vurguda bulunuyor. İbrahim Ercan diye birisi “referanduma bu şekilde bakılması, saygısızlıktır” diyor. Referandum bittikten sonra yine Anayasa Mahkemesi’ne gitmesi de uygun değildir, çünkü bir uygulaması olmamıştır diyor.
Nurettin Aldemir: Ülkenin bütün yurttaşlarının inançları, etnik kimlikleri, cinsel yönelimlerini dikkate alan, tamamını eşit gören, eşit yurttaşlık halini güvence haline alan bir anayasaya ihtiyaç var. Herkes bu çerçeveyi bir şekilde söylüyor ama “herkesi Türk sayalım Kürtleri yok sayalım” diyor, “neden” diyorsun “bölücü olur” diyorlar. Sadece hanefiyi ele alıyor, erkekçi bakış açısını kullanıyor. Biz yurttaşlar olarak “cinsel yönelimler için her türlü haklar aynı şekildedir” diyebilmeliyiz. Buna yok diyorsak siz demokratik bir anayasa istemiyorsunuz demektir. Böyle bir anayasanın yöneticiler tarafından istenmediği ortada. AKP, CHP, MHP’nin vb. sistem partilerinin demokratik bir anayasa istediğini düşünmüyorum. Yoksa 30 yıldır birşeyler yapılırdı. Bu konuda AKP de iyi niyetli değildir. Geçmişte de bazı değişiklikler yapıldı. Ama esas itibariyle 12 Eylül Anayasası’nın üzerinde yapılan kısmı nüans değişiklikleridir. AKP de bu konuda geçirmeye çalıştıkları daha iyi şeyler olmasına rağmen samimi değildir. Yargı ile ilgili maddeler çıkarsa MHP ve CHP bir şey demez sanırım. Ama diğerleri ne olacak. Yargı bu ülkede hiç bağımsız oldu mu? Yargının güçlüden yana olduğunu, kararları onun lehinde aldığını görmüyor musunuz? Karakola bile gittiğinizde 2 kişiden biri orada birini tanıyorsa ne olduğunu görmüyor musunuz? Diğer maddeleri yok sayıp, Yüksek Yargı ve Anayasa Mahkemesi’ne ilişkin maddenin ele alınması gerekir. Devlet benim diyen bir yargı anlayışı olamaz. Asker konusunda, yargı konusunda AKP kendisi de zaman zaman mağdur olduğu için bunu tutuyor. Ben oylamada buna evet diyebileceğimi söylüyorum. Bir tek BDP destek verdi, ama yan yana gelmedi. Demokratik kararın yolu BDP’den geçer. BDP’nin 1200 üzerinde parti yöneticisi daha mahkemeye gitmeden cezaevindeler. AKP’nin aslında hiç demokratikleşme niyeti olmadığı; ihtiyacı olan yerden bir değişiklik yaptığını görmek lazım. Ben buna rağmen oy vermek istiyorum. Hayatın içinde de benzer şekilde tutumlar sergilerse ben evet diyeceğim.
Zehra Düzgüneş: Ben hayır diyeceğimi söyledim. Benim için önemli olan demokrasinin gerçekleşmesi. 82 Anayasasının değişmesiyle bu olacaksa evet derdim ama Anayasa ve HSYK’nın hali bağımsız, tarafsız olması gerekir. Bu şekliyle Anayasa Mahkemesi’nin, yasama, yürütme, yargının aynı kulvarda olduğu alanda bağımsızlık asla olmaz diyorum. Demokrasinin yerleşmesi için en büyük engel seçim barajı, seçim kanunuydu. Samimiyetini bunları değiştirerek gösterseydi. Bir konuşmasında koalisyonlu hükümetlerin bir şeye yaramayacağını, kriz yaratacağını söyledi. Ee ben ne oluyorum, belki ben bunu istiyorum. Kadın-erkek eşitliği meselesi de aynı. Tekel işçilerine yaptığı şey ortada.
Esen Türker: Yargı bağımsız değil dediniz, hangi hakimin hangi konuda, hangi baskısıyla hanki kararı aldığını gördünüz?
Nurettin Aldemir: Hukukun bizatihi yazılışı ayrımcıdır. Yasayı uyguladığında zaten ayrımcı uygulamanın bir parçası oluyorsunuz. Yasayı yapan ayrımcı, hukuk sistemi de bunun dizilişi.
Ziya Yavuzeş: Eşitlilik ve Demokrasi partisi en kötü demokrasi rejimini, en iyi vesayete tercih ediyor. Yasayı kim yapıyor, meclis. Sen yasanın yapılışına karışmayacaksın. Meclis yasayı yapacak, sen bu yasayı uygulayacaksın, senin görevin bu. Halen bu karışma söz konusu. Bu işte yargının vesayetidir. Asker ve yargı vesayeti kol kola girdiği zaman, bu olmaz. O askerler ki herkesi kullandılar. Türkeş isyan ediyordu; bizim fikriyatımız iktidarda biz niye içerdeyiz. Bu koşullarda 82 Anayasası’ndan bir gıdım ilerleme varsa, ben evet derim. Evet baraj ve seçim yasası önemli bir engeldir. Bu konu da kekemelik yapan bir parti, ikircikli oynuyor demektir. Yürütme ve yasamanın birbirinden bağımsızlığı ele alınmalı.
Zehra Düzgüneş: Yeni anayasanın referanduma gitmesini, başkanlık sistemine geçişin ve kurgunun bu olacağını düşünüyorum. 82 Anayasası’nı kesinlikle savunmuyorum.
Ömer Lütfi Şanlı: Anayasa değişikliği gündemde; demokrasiyi uygulayacak insanlar başta olsaydı, bu kadar muhtıra, darbe olmazdı. Sanki anayasaya evet dendiğinde bir sürü insanın boynuna urgan geçecek diye düşünülüyor. 12 Eylül solcuların ve ülkücülerin üstünden geçmiştir. Kurumsal iç yönergeler ile düzenlenecek şeylerin anayasa paketine sokulması anlamsız. Habur’u kimse unutmasın. 34 kişi. Yaşayacaksak beraber yaşayacağız. Siyasi güçlerin, dış devletlerin oyunlarına gelmeyeceğiz.
Ziya Kandilci: Anayasa halka sunulacak, halka ne getirecek bir düşünelim. Hiç bir şey getirmeyecek. Benim refah seviyemi artırmayacak. Mahkemeler tıkanmış vaziyette. Hakimler elindeki kanuna göre karar alıyor. Yargı sisteminin işleyişini değiştirecek bir uygulama lazım. Memura sendika hakkı veriyor, ama grev hakkı yok. Halka birşey getirmeyen anayasa değişikliği nasıl olacak. Halk iktidar ve parti meselesi gözeterek değerlendirecek. Seçim referandumu gibi bir şey olacak. Yargının fikirleri, ordunun yasa koyucusuna fikir vermesini vesayet olarak görmemek lazım. Meclisin kanun hazırlarken, o konuyla ilgiliklerin görüşlerini alması lazım. Millet kendi menfatine bakar ve ona göre rey verir, çoğunluk rey vermeyecektir.
Değerlendirme:
1. İletişim
Eskişehir Küçük Millet Meclisi’nin, katılım sağladığımız her platformda tanınırlığı artmıştır.
Sivil toplum ile
Mail ve telefonla duyuru yapılmış, her ay toplantı bilgilendirme gündemi paylaşılmıştır
Milletvekilleri ile
Tüm vekillere telefon ve faks ile ulaşıldı .
Medya
Yerel basın, yaygın medya temsilcileri ve televizyon kanallarına mail ve faks ile ulaşıldı. Yerel basın katılımı olmadı. Toplantı sonunda resim ve toplantı bilgisi mail ile gönderildi.
Değerlendirenler:
Rapor notlarını STGM Koordinatörü Banu Gültekin Kocaman tutmuştur.
Düzenleme Değerlendirme :
EkMM Hamalı
SevimŞahin