YER: MÜSİAD
TARİH: 03. 11. 2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / İlim ve Hayra Hizmet Vakfı (Resul Şahin – Başkan)
2 / İlim Yayma Cemiyeti ( Mehmet Çiçek – Başkan )
3/ Bingöllüler Derneği ( Suphi Döner – Başkan )
4 / Tüm işçi Emeklileri Derneği ( Mehmet Kayabaş – Başkan )
5 / Belediye Mec. Üyeleri Der. ( Rahim Ataş )
6 / Hacı Ormanoğlu ( Goncalar Solmasın Derneği – Başkan )
7 / Murat Özekinci ( Kan Arıyorum Derneği – Başkan )
8 / M. Atik Okuyucu ( Azadi Hareketi – İl Temsilcisi )
MESLEK ODALARI
Katılım Olmadı
SENDİKALAR
Katılım Olmadı
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
Mehmet Karaaslan ( Belediye Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü )
GÖZLEMCİLER
1 / Selçuk Karaca ( Ak Parti Yön. Kur. Üyesi )
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ: Katılım Olmadı
BELEDİYE BAŞKANLARI: Katılım Olmadı
MESAJ YOLLAYANLAR
1 / Zülfü Demirbağ ( AK Parti )
2/ Şuay Alpay ( AK Parti )
3/ Sermin Balık ( AK Parti )
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
1 / Kanal E
2 / Kanal 23
MODERATÖR: Resul ŞAHİN – İlim ve Hayra Hizmet Vakfı Başkanı
KONULAR
GENEL KONU:
Türkiye AB İlişkileri ve Yeni Yerel Yönetimler Yasası
YEREL KONU:
KONUŞULANLAR
1 / Resul Şahin: 2012 ilerleme raporuna web sayfasından ulaşmak mümkündür. Rapor 91 sayfa olup ekleriyle birlikte 94 sayfadır. Ekim 2011 ve Ekim 2012 tarihleri arasını kapsamaktadır. Bu rapor baştan sona yalan yanlıştır, çöpe atılmalıdır diyemediğimiz gibi baştan sona doğrudur ve dörtdörtlüktür de diyemeyiz. Öncelikle şunu belirtmek lazım; AB Türkiye’ yi kendi kültüründen tamamen farklı bir ülke olarak görmektedir. Bunu zaman zamanki söylemlerinden de anlamak mümkündür çünkü gizlemiyorlar. Çoğu Avrupa ülkesinden büyük; genç ve dinamik bir nüfusa sahip ve çok hareketli bir bölgede olan Türkiye’ yi alırsak ‘‘ bize ne olur’’ gibi bir endişeleri var. Bundan dolayı bize; ailemize girmek isteyen sizsiniz öyleyse biz de size kriterler ortaya koyar ve sizi denetleriz demektedirler. Ayrıca son aşamaya gelince de sizi alıp almayacağımıza yine biz karar veririz diyorlar.
Raporu incelediğimizde görüyoruz ki bizdeki çift başlı yargıyı tenkit etmektedirler. Demokratik ülkelerde askeri ve sivil diye iki türlü yargı olmaz diyorlar. Tutukluluk sürelerinin uzunluğundan bahsediyorlar, bu da haklı oldukları konulardandır. AB’ ye girsek de girmesek de bu konuda bir iyileştirmeye gitmek demokratikleşmenin bir gereğidir. Siyasi partiler kanununun demokratik olmadığı söyleniyor. Siyasilerin bunu düzeltmemelerinin sebebi, liderlerin işine gelmesindendir. Bir milletvekilinin geleceğinin liderinin iki dudağının arasında olması bunun en güzel örneğidir. Gene jandarmanın siyasi iktidarın denetiminde olmadığını söylemeleri bunu eleştirmeleri çok yerindedir. Darbelerin ve darbecilerin yargılanmasını onaylıyorlar ama haklı olarak TSK’ nın iç hizmet kanunu maddesini değiştirmememizi de eleştiriyorlar. Diyorlar ki azınlıklar yerel yönetimlerde ibadethaneleriyle ilgili sıkıntılarla karşılaşmaktadırlar. Bu konuda yerel yönetimlere imar yetkisi verilmesi onları endişelendiriyor. Bu yüzden bu yetkinin yerel yönetimlerden alınıp merkezi hükümete verilmesini istemektedirler. Avrupa Birliği gerçekten samimi olsaydı Kuzey ve Güney Kıbrıs arasındaki sorun çözülmeden Güney Kıbrıs’ ı AB’ ye almazlardı. Bilerek ve isteyerek Güney Kıbrıs’ ı birliğe alıp Türkiye ile ters düşmeyi kabul ettiler. Şimdi kalkmışlar Güney Kıbrıs’ a olan yaptırımlarımızı tenkit etmektedirler. Kısacası gıda ürünlerindeki katkı maddelerinin güvenilirliği gibi raporun doğru olan yönleri de vardır, çelişkili ve taraflı olan yönleri de.
2 / Mehmet Karaaslan: Acaba AB’ nin talep ettiği tüm eksiklikleri gidersek bakış açılarında bir değişiklik olur mu. Her şeye rağmen Güney Kıbrıs’ ı birliğe alan bu zihniyetin bize nasıl bakacağını merak ediyorum doğrusu. Burhan Kuzu’ nun raporu çöpe atmasını kayda değer buluyorum. Bu duru artık bizim AB’ ye girme konusunda eskisi kadar ısrarcı ve arzulu olmadığımızı göstermektedir. İnsan hakları, demokrasi ve özgürlükler konusunda dünya standartları oturdu gibi. Türkiye bu standartları uygulamaya çalışırken, AB’ ye girmek için değil, kendi insanının yaşam standartlarını yükseltmek için çaba göstermektedir. Türkiye tüm bu demokrasi ve insan hakları alanlarındaki çalışmalarını yeni anayasayla taçlandıracaktır. Tüm bu çalışmalar AB kriterleri olarak değil, Türkiye kriterleri olarak hayata geçirilecektir diye düşünüyorum.
3 / Hacı Ormanoğlu: Biz önce insan olgusu üzerinde durmalıyız. Her insan önemlidir ve her insan için yapılması gereken çok şey vardır. Biz önce kendi birliğimizi kurup kendi dirliğimizi yaşatmalıyız. Hedef AB’ ye girmek olabilir ama öncelikli hedefimiz kendi insanımızla barışık olmak ve kendi insanımıza değer vermek olmalıdır. Osman Gazi’ nin dediği gibi insanı yaşat ki devlet yaşasın. İşte biz bu şiarla hareket etmeliyiz. Böyle olursa AB de diğerleri de bizi almak için sıraya girecekleridir. Bizim asıl kafa yormamız gereken; bu gençleri nasıl kahvehane köşelerinden toplayıp da harekete geçirebiliriz ve verimli hale getirebiliriz olmalıdır. Ayrıca kendi manevi değerlerimizi gençlerimize aşılayıp doğuyla batı arasında bocalayan bir ülke olmaktan çıkabiliriz.
4 / Selçuk Karaca: Daha önceden inceleme imkanı bulduğum 2004 AB ilerleme raporlarında en dikkat çekici husus; Fırat ve Dicle havzasının kontrol altına alınma çabasıdır. İkinci en önemli husus ise Ankara Antlaşması ek protokolünün imzalanmasıdır. Bu protokolde ise Güney Kıbrıs’ ın tanınması yatmaktadır. Ayrıca ifade özgürlüğü, Kürt sorunu ve sözde Ermeni soykırımı tasarısı gibi tuzaklarla dolu birçok madde bulunmaktadır. Avrupa Birliği’ ne girmek için çıkılan yol, uzun ve zorluklarla dolu bir yoldur. Biz ne yaparsak yapalım AB’ nin kendi kurduğu Hıristiyan kulübüne bizi almazlar diye düşünüyorum.
5 / Atik Okuyucu: Üstat Bediüzzaman bir ifadesinde ‘‘İkiyüzlü Avrupa’’ demektedir. Buna katılmamak elde değil. Avrupa Birliği ikiyüzlü ve çıkarcıdır. Aslında ahlaki çöküntü yönünden bakacak olursak AB’ ye girdiğimiz söylenebilir. Beşeri sistemlerin kuvveti harbiyesi yoktur. Avrupa’ nın Türklere ve Müslümanlara bakış açısını çok iyi bilmek gerekir. Bugün bölgede kullanılan bir çok silah ve mühimmat Avrupa menşeilidir. AB’ nin işine gelmediği zaman ilerleme raporlarıyla işi yokuşa sürmelidir. Avrupa’ da ki demokrasi de sadece Avrupalılara yönelik bir demokrasi anlayışıdır. Avrupa’ nın istediği İslamiyet indirilmiş İslamiyet değil uydurulmuş İslamiyet anlayışıdır. AB’ yi ve hükümeti Kürt sorununu çözme konusunda samimi bulmuyorum. Bütün Kürt’ lere PKK’ li gözüyle bakılmaktadır. Oysa bölgede başka partiler, başka STK lar ve başka kanaat önderleri de bulunmaktadır. Buna rağmen bunlarla görüşülmemektedir. Kürt ve Türk alimler bir araya gelip Kürtlerin İslami açıdan sorunları nelerdir diye düşünüp tartışmaları gerekir. Bu bir çözüm yolu olabilir.
6 / Murat Özekinci: Öncelikle şu ayrımı iyi yapmalıyız. Türkiye’ de Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır. PKK’ yi destekleyenler de zorunlu olarak desteklemektedirler. Şayet devlet güvenliği sağlayacak olsa, halk desteği olmayacağından bu sorun yüzde doksan oranında çözülecektir. İnsanların bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Duyarlı bir toplum yaratmalıyız. Ayrıca bölgede İslami hassasiyet göz önüne alınır ve bu yönde bir yaklaşım olursa problemin çözümünde etkili olacağına inanıyorum.
7 / Rahim Ataş: AB bizi kabul etmiyor ve etmeyecektir. Çünkü zaten AB Türkiye’ den istediği gibi faydalanmaktadır ama aynı şey bizim için geçerli değildir. Bizim Müslüman bir ülke olmamız birliğe alınmamamız için bir başka gerekçedir. 90’ lı yıllarda işsizlikten dolayı AB’ ye girmek konusunda ciddi bir isteğimiz vardı. Şu anda işsizlik sıkıntısı orada da vardır. Türkiye alternatif bir birlik kursa bu defa AB Türkiye’ yi almak için yalvaracaktır, çünkü Türkiye doğu ile batı arasında bir köprü konumundadır. Türkiye yıllardır Marksist Leninist-Faşist, Sağcı-solcu, Alevi-Sunni ve Türk- Kürt ayrıştırmalarıyla bugüne kadar gelmiştir. Tüm bu ayrışmalarda AB’ nin parmağı vardır. Bölgedeki çatışmalarda ele geçen AB’ ye ait silahların hesabı sorulmalıdır.
8 / Mehmet Çiçek: Tüm kriterleri yerine getirsek de, demokraside onlardan daha ileri bir seviyeye gelsek de bir Hıristiyan topluluğu olan AB’ ye bizi almazlar. Bu bir oyalama sürecidir. Başımızda oynanan olayların çoğunda AB’ nin etkisi vardır. Bize dayatılan ayrışmaların hiç biri tutmadı. Burada önemli olan birlik ve beraberliğimizi korumamızdır. İslam’ a sarılarak birlik ve beraberlik sağlanabilir ancak bu şekilde bu oyunları başımızdan defedebiliriz.
9 / Mehmet Kayabaş: Geçmiş hükümetler bölgeye yatırım yapma konusunda çok geri kaldılar. Ağalar ve beyler çok ön planda tutuldular. Halk bu şekilde kullanıldı ve bunlar çok büyük yanlışlardı. Görüyoruz ki ülkemizde son on yıl içerisinde bir çok ilerleme kaydedildi. AB’ ni yer altı ve yerüstü kaynakları ile ahlak ve maneviyatları bitmiştir, bu yüzden gözlerini Türkiye’ ye dikmiş durumdadırlar. PKK’ yi de bu anlamda çok iyi kullanmaktadırlar. Ben bir Kürt olarak bu ülkede hiçbir sorunla karşılaşmamaktayım, eğer Kürtçe’ yi bilmiyorsam bu da benim eksikliğimdir.
Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı
1 / Resul Şahin: Büyükşehir Belediyesi kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik, yani basına yansıyan haliyle 13 ilin büyükşehir olması tasarısı. 5216 sayılı kanunda belediye sınırları içerisinde 750.000 nüfusu bulan büyükşehir oluyordu. Şimdi ise mülki sınır yani, köyü ilçeyi içine katarak 750.000 i bulan büyükşehir olabiliyor. Açıkçası 350.000 nüfuslu Elazığ’ ın büyükşehir olamaması üzüntü vericidir. Çünkü Mardin, Muğla ve Aydın gibi merkez nüfusları çok az olan illerin büyükşehir yapılması Elazığ’ a yapılan bir haksızlıktır. Yeni kanunda köyler kalkacak mahalle statüsü kazanacaktır. Bu durum sıkıntıları da beraberinde getirecektir. Belediyeciliğin kitabını yazabilecek sayın başbakanımızın bu tasarıdaki amacını anlamak gerçekten güç bir durum. Tasarının iyi yönlerinden biriyse; büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde köylerde de yapılacak tüm yapıların belediyelerin vereceği tip projeler doğrultusunda yapılacak olmasıdır. Yeni tasarıyla valilik sembolik hale getirilip, belediye başkanlığıysa adeta sultanlık konumuna getirilecektir.
2 / Murat Özekinci: Dediğiniz gibi tasarıyla valilik ikinci konuma düşecek ve belediğe başkanlığı da sultanlık konumuna getirilecekse bence asıl sıkıntı burada başlayacaktır. Çünkü bu durum Doğu ve Güneydoğu’ da olumsuz sonuçlar doğuracaktır.
3 / Hacı Ormanoğlu: Köyler cazip hale getirilip, köylülerin yerlerinde kalmaları teşvik edilmelidir. Köylülerin mesleki eğitimleri için çalışmalar yapılmalı ve üretime teşvik edilmelidirler. İşte o zaman köylü gerçekten milletin efendisi olacaktır.
4 / Suphi Döner: Avrupa’ da köyler çok derli ve toplu, dağınıklık görmek pek mümkün değil. Bu durum hizmetlerin düzenli gitmesini kolaylaştırmaktadır. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın mantığıyla hareket edersek, belediye kanunları da, özel idare kanunları da bu yönde gelişir ve insanlara daha iyi hizmetler götürülebilir.
5 / Mehmet Kayabaş: Köylerdeki dağınık yerleşim isteği ilave hizmet demektir. Bu da milli gelirden buralara daha fazla ödenek ayırmak demektir. Bu durum devletin kalkınması önünde bir engeldir.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
80 den fazla sivil toplum örgütüne E-Mail, SMS, Sözlü ve Çağrı Pusulalarıyla haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
5 milletvekiline E-Mail ve SMS atılarak toplantı hatırlatıldı.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi, üç Tv kanalı katıldı.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Elazığ kMM Girişimcisi Ercan Sözüer
03.11.2012 Elazığ kMM Toplantı Tutanağı
previous post