Yer : MÜSİAD Toplantı Salonu.
Tarih : 06/11/2010 – Cumartesi
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1. Ab-ı Hayat Vakfı (Ersin Eryılmaz – Başkan )
2. Kalem Der. ( Muharrem Güneş – Başkan )
3. İhya Der ( Mahmut Şahin-Başkan Yard.)
4. Tüm İşçi Emeklileri Derneği ( Mehmet Kayabaş – Başkan )
5. Akıncılar Derneği ( Mehmet Ertuğrul- 2. Başkan )
6. Yenikapıköy Derneği ( Fethi Ahmet Dil – Başkan )
7. Elgiad ( Abdullah Yılmaz- Genel Sekreter )
b.Meslek Odaları-
c.Sendikalar: Eğitim Bir Sen ( İbrahim Bahşi – Başkan Yardımcısı )
d. Kanaat Önderi, Bireyler ve Diğer Katılımcılar
Cemal Yeşil ( BDP )
Atik Okuyucu ( BDP )
Abbas Yıldız ( BDP )
Katılan Milletvekilleri:Katılım Olmadı
Belediye Başkanları:Belediye başkanı katılımı olmadı.
Mesaj Yollayanlar:
Moderatör:
İrfan Sönmez ( Avukat )
Gözlemciler:
1. Mehmet Kılıçtepe ( BDP İl Başkanı )
Diğer Katılımcılar:
Medya:
Kanal E
Kanal 9
Kanal 23
Konular:
Genel konu: Başörtüsü ve Kamusal Alan.
Konuşulanlar:
1. İrfan Sönmez: Türkiye’nin problemlerinin bir kısmı yapay olarak, siyasi sebeplerle bir tartışma aracı olsun diye oluşturulmuştur. Bir kısmı da kendiliğinden oluşan insanların tabii haklarının bir neticesi olarak ortaya çıkan problemlerdir. Başörtüsü problemi de akıl ve demokrasi dışı çevrelerin ortaya koyduğu bir yasağın insanlarımızın bir kısmına hayatı dayanılmaz hale getirmiştir. Kamu alanlarının bazı bölümlerini insanlarımızın bir kısmına yasaklayan bir yasaktır kısaca. Demokrasi bir eşitler nizamıdır. Demokraside efendiler ve köleler olmaz, en önemli özelliklerinden biri çoğulculuktur. Yani farklı inançlara, düşüncelere alternatif görüşlere toplumun açık olmasıdır. İmparatorluk bakiyesi üzerine kurulan bugün ki toplumun genlerinde geçmişten gelen demokrasi kültürünün varlığı mevcuttur. Sıkıntının ana sebeplerinden biri; Türkiye’ de bir takım insanların, kendilerini devletin sahibi geri kalan bir kısım insanları da devletin kiracıları gibi görmeleridir. Cumhuriyet resepsiyonu sorunuyla, Türkiye enerji kaybına uğratılmıştır. Bu sıkıntıya yol açan sebeplerden biride batıyla paralellik arz etmeyen laiklik anlayışıdır. Batıda devlet laiktir, doğu toplumlarında ise bireye laiklik dayatılmaktadır. Oysa laik olması gereken devlettir. Devlet bireyin inanç ve özgürlüğünü engelleyen değil, aksine teminat altına alması gerekendir. Farklı düşüncelerin kendilerini özgürce ifade edebilme ortamını yaratmaya çalışmakla mükelleftir. Bir birey hem laik hem de dindar olamaz. Yani hem bir dini tercihiniz olacak, hem de şahsi hayatınızda laik olacaksınız, bu mümkün değildir. Hem Allah’a inanacaksınız, hem de Allah’ın kanunlarına karşı tarafsız ve bigane kalacaksınız, bu da mümkün değildir. Yapılması gereken; laikliği batı toplumlarında algılandığı gibi değerlendirmektir.
2. Ersin Eryılmaz: Başörtüsü Allah’ın emridir ve Müslümanlar açısından tartışılmaz ve çok önemli bir konudur. Rasulullah (as) döneminde Beni Kaynuka’ya karşı yapılan Müslümanların ilk savaşı ve bu ülkede işgal güçlerine karşı sıkılan ilk kurşun Müslüman bir kadının tesettürüne el uzatılmasından dolayı olmuştur. Hiç kimsenin anlamlandıramadığı başörtüsünün “kamusal alanda” yasaklanması ise çok manidardır. Kamusal alanda ibadete tahammülsüzlük asırlardır devam eden bir Ebu Cehil tavrıdır. Başörtüsü yasağı denilen şey, Anayasa Mahkemesi’nin keyfi yorumlarıyla ortaya çıkardığı “türedi bir yasak”tır. Ve bu keyfi yasakla(!) üç temel insan hakkı ihlal edilmektedir: inanç özgürlüğü, eğitim hakkı ve çalışma özgürlüğü. Yasal bir dayanağı olmadan on yıllardır yüz binlerce insanı mağdur eden bu yasak uygulamasına gerekçe olarak şu üç şey dillendirilmektedir. 1. Başörtüsü siyasal bir simgedir! Oysa ki, o dini bir yükümlülüktür ve devletin dini bir yükümlülüğü yasaklama veya sınırlarını belirleme hakkı olamaz! Hele bu yasağın eğitimin zorunlu olduğu ilköğretimde uygulanması katmerli bir zulümdür. 2.Serbest bırakılırsa başı açık olan kadınlara baskı uygulanabilir. Böylece bir ihtimal ve evham üzerine üç temel insan hakkı ayaklar altına alınmaktadır. 3. Laikliğe aykırılık. Yasalarda açıklık esastır. Bu ve benzeri keyfi uygulamaların doğurduğu sorunların çözümü için, yasal mevzuat ve yeni oluşturulacak anayasa soyut ve ideolojik kavramlardan arındırılmalıdır. Bin yıldır bu topraklarda Müslüman kadınların giydiği başörtüsü yanında laiklik dağdan gelendir. Dağdan gelenin bağdakini kovması kabul edilemez!
3. Mehmet Kılıçtepe: Bir ülkede devlet bazı kesimlerin giyim kuşamıyla ilgileniyorsa ve toplumsal çatışma yaratıp kendi saltanatını devam ettirmek istiyorsa, bu devletin ayıbıdır. AKP nin bu sorunu çözecek gücü olduğu halde sekiz yıldır bunu bilinçli şekilde çözmemektedir. AKP yapmaya çalıştığı açılımların takipçisi olmadı. Demokrasilerde devlet hakem olmalı, sosyal grupların giyim ve kuşamına, inanç ve dünya görüşlerine karışmamalıdır.
4. Atik Okuyucu: Nur suresi 31. ayette şöyle deniliyor: ‘Ya Muhammed sen mümün kadınlara de ki: Gözlerinizi harama karşı kapatınız, kendinizi açmayınız. Yüz ve el hariç başörtünüzü yakanıza kadar indiriniz.’ Bu Allah’ın emridir tartışılamaz. Anayasa ve hukukun ne dediği önemli değildir. Temel hak ve özgürlükler açısından baktığımızda bu insan hakkı sorunudur. Demirel’in deyimiyle yüzde 99.9 u Müslüman olan bir ülkede nasıl oluyor da Allah’ın emrine karşı bir yasa çıkarılıyor. Başbakan bu sorunları bitirmek istemiyor. Başörtüsü temel bir haktır, anayasal güvence altına alınmalıdır.
5.Cemal Yeşil: Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu zulmün birebir mağdurlarının bu toplantıya katılmamış olması üzüntü vericidir. Türk aydınları kamusal alan gibi bir takım kavramlara takılıp kalmışlardır. Başörtüsü yasağını savunanlar kamusal alan kavramını gerçek anlamı dışında kullanmaktadırlar. Kamusal alan nedir ve neresidir öncelikle bunun netleştirilmesi lazım. Yıllardır laikliği din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır gibi en kaba haliyle tarif ettik. Oysa laiklik aynı zamanda din ve vicdan özgürlüğüdür. Kızlarımızda din ve vicdan özgürlüğünün gereği olarak başlarını örtmektedirler. Bu durumda laiklerin türban karşıtlığı anlaşılır değildir.
6.Abbas Yıldız: Toplum kendi iradesini özgürce ifade edebilmelidir. İnsanlar sadece acı çektiklerinde tepkilerini ortaya koymaktadırlar. Baskı görenler birlikte hareket ederlerse sorunların çözüleceğine inanıyorum.
7. İbrahim Bahşi: Bizler eğitimciler olarak bu sorunun birebir muhatabıyız. Her ortamda dile getirip eylem yapıyoruz. Biz de bu yasağı zulüm olarak kabul ediyoruz. Sorun başörtüsü sorunu değil, akıl ölçüsü sorunudur. Ortada çözülmesi gereken bir sorun değil, kaldırılması gereken usulsüz bir yasak vardır. Bazılarının bu sorunu biz çözeriz derken başörtülü kızlarımızın yaşadığı sorunumu, başörtülerini mi kastettikleri konusunda tereddüt içerisindeyiz. Geçmişte ikna odalarında genç kızlarımızın başörtülerini açmayı çözüm olarak görüyorlardı. Başörtüsü din ve vicdan özgürlüğünün bir gereğidir. Başını örtenler sorunun kaynağı değil mağdurlarıdır.‘Başörtüsü yasağı laikliğin bir gereğidir’ diyenlere halkın yüzde yetmişlik bir kesimi karşı çıkmaktadır.
8. Muharrem Güneş: Başörtüsü sorununu kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin. Çoğunluk bu sorunun çözümünden yanadır. Özgürlük çerçevesinden baktığımız zaman, ben; benim gibi düşünmeyenlerinde özgürlüğünden yanayım. Sorun resmi ideolojinin oluşturduğu bir sorundur. Kendilerini toplumun efendileri olarak görenlerin dayattığı bir sorundur. Seksen sonrasında insanlık onuru ayaklar altına alınmıştır. Bu bir sistem sorunudur, sistem değişirse sorunun kendiliğinden çözüleceğine inanıyorum. Bir parti bu sorunu çözmek uğruna manevralar yapıyorsa bu durumu sorgulamak gerekir. Sorunu çözeceğini söyleyen CHP ye kargalar bile güler. Başörtüsü anayasal güvence altına alınması gereken bir haktır. AİHM’den geri gelmeyecek şekilde anayasal teminat altına alınmalıdır.
9. Mahmut Şahin: Başörtüsü Kuran’ın bir emridir. Ergenlik çağına gelmiş her genç kızın örtünmesi emredilmiştir. Tamamen fiili ve keyfi bir yasak söz konusudur. Hükümet başörtüsü konusunda ciddi bir beceriksizlik sergilemiştir. Bu durumu örtmek için de farklı manevralar yapıp İslami ve batılı birtakım argümanlar kullanmaktadır. İslami kesim bu konuda kendini tam olarak ifade edememiştir, bu kesim kendini net olarak ortaya koymalıdır. Bizler sivil toplum olarak hükümetle aynı düşünmek zorunda değiliz. Hükümet bu konuyu istismar etmektedir.
10. Mehmet Ertuğrul: Şeriatın gelmesinden korkan insanlar, ölülerinin cenazelerini kaldırırken şeriatın hükümlerini bizzat kendileri yerine getiriyorlar. Geçenlerde bir partinin seçilmiş mensubu şöyle diyordu başörtüsü için: ilkokulda açacaksın, ortaokul ve lisede açacaksın, üniversitede kapanacaksın sonra kamuda işe girdiğinde tekrar açacaksın. Bu bir saçmalıktır. Kuran-ı Kerim’de emredilen ve hadislerle dile getirilen ‘örtünme’ ile birilerinin keyfi bir şekilde oynaması kabul edilemez bir durumdur.
11. Mehmet Kayabaş: Bu sorun 60 ve 80 ihtilallerinden sonra, ihtilalciler tarafından inançlılar üzerine atılmış bir virüstür. Hükümetin başörtüsü sorunu konusunda bir şeyler yapacağına inanıyorum.
12. Fethi Ahmet Dil: Sivil toplum olarak bu sorunu makul bir dille hükümete bildirmeliyiz. Bence hükümet bu konuda iyi niyetlidir. Bizler daha çok Elazığ sivil toplumu olarak üzerimize neler düşmektedir bunu düşünmeliyiz.
Öneriler:
Ortak sonuç:
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
Kırktan fazla stk ya email, sms ve telefonla haber verildi. Bir gün önceden yerel tv haber bülteninde alt yazıyla kMM toplantısı duyuruldu ve bütün sivil toplum örgütleri davet edildi.
b. Milletvekilleri ile
5 milletvekiline sms ile haber verildi.
c. Katılımcılarla
d. Medya ile
3 yerel tv kanalına haber verildi, üçü de katıldı.
Sonuçlar:
Değerlendirenler:
Ercan Sözüer ( Elazığ kMM Girişimcisi )
06.11.2010 Elazığ kMM Toplantı Tutanağı
previous post