Yer: Büyükşehir Belediyesi Tarihi Bina
Tarih: 05.11.2010
Katılımcılar
Dernek, vakıf, girişim:
1- Asder ( Seyit Ali Kazkaldıran – üye )
2- İnsan Hakları Kurulu ( Hasan İçöz – Baro temsilcisi )
3- Günyüzü Kadın Derneği ( Sevim Kaya )
4- Türkiye Barış Meclisi ( Ayla Yıldırım )
5- Genç Siviller ( Gülşah Yeşil ve Sümeyra Çay )
Sendikalar:
1-Kamu-Sen ( Selçuk Türkoğlu – İl Temsilcisi )
2- Memur-Sen ( Numan Şeker – İl Başkanı )
3-Eğitim Bir-Sen ( Numan Şeker – İl Temsilcisi )
Moderatör: Nesimi Üçlertoprağı
Belediye Başkanları: Yok
Katılan Milletvekilleri: Yok
Genel Konu: Başörtüsü ve Kamusal Alan
1- Niyazi Pakyürek: İnsanların özgürlükler konusunda birbirlerine sahip çıkması gerekir. Bir başörtülü bayanın hakkını başı açık başka bir bayanın sahiplenmesi çok önemlidir. Ya da bir alevinin hakkını bir sünninin savunabilmesi. Birbirimizin hakkını savunmadan özgürlüklere kavuşamayız. 1960 ve 1980 ihtilallerinin bize kaybettirdiklerini, ne düşünceden olursa olsun bugün aramaktayız.
2- Av. Hasan İçöz: Bu hakkın özgürlükler açısından ele alınması gerektiğine inanıyorum. Her özgürlüğün kullanılmasında toplumda sorunlar ortaya çıkmaktadır. Özgürlük denetimlerinin yalnızca iç hukuk denetiminde olmaması gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi kurumlar tarafından da denetlenmesi gerekir. Bu haklardan inanç özgürlüğü bir içe dönük özgürlüktür ibaresi A.İ.H.M tarafından belirtilmiştir. Devletin kontrolünde olmaması gerektiğine yer verilmiştir. Ama dinsel simgeler başkalarının özgürlüğünü sınırlar şekilde olursa, başı açık olanların özgürlüklerinin kısıtlanmasını engellemek amacıyla kamusal alanda kısıtlanması normal karşılanmalıdır.
3- Özcan Mertyürek: Başörtüsüyle serbest eğitim almak herkesin hakkıdır. Başörtüsü takan kişiler dinsel inançları gereği yaşamak istemektedirler. Bunu talep edenlerin isteği inanç özgürlüğü, reddedenlerin isteği ise tamamen ideolojiktir. Şu soruyu da sormamız gerekiyor, gelecek yıllarda Türkiye de çok hukuklu, çok dinli ve çok kültürlü bir sisteme mi gidilecek? Bu günlerde dünya konjektürü de bu yönde mi gidiyor? İnsanların inanç özgürlüğünü daha iyi yaşayabilmeleri için cemaat, şeyh ve siyasilerin biraz Tanrı-birey arasından çıkması gerekmektedir.
4- Numan Şeker: Kamusal alanda ilk başını kapatan kişi 1950 yılında bir doktor hanımefendidir. Başörtüsü için ilk üniversite eylemleri ise Hatice Babacan’ın yaşadıkları sebebiyle 1967 yılında meydana gelmiştir. 1969 yılında ise bir lise müdürü ve öğretmenler, başörtülü bir kızın örtüsünü yırtar ve parçalar. Isparta müftüsü 1971 yılında bu devirde hala başörtülü öğrenci mi olur ifadesini kullanır. Son yıllarda ise kanser tedavisi gören 71 yaşındaki vatandaşımız Medine Bircan açık saçlı bir resmi istenerek tedavi edilmez ve geçen zaman içerisinde vefat eder. Bu saydığımız zulümler laiklik ve anayasanın ilk 4 maddesinin değiştirilmez kanunları adına yapılmıştır. Ülkemiz de bir başörtüsü sorunu yoktur. Başörtüsü yasağı sorunu vardır. Araştırmalarımız sonucu bunu gördük. ‘ Laiklik için başörtüsü yasağı gereklimidir’ sorusuna % 68 hayır demiştir. % 15 evet gereklidir diye cevaplamıştır. %53ü de kamuda da serbest bırakılması gerektiğini söylemiştir. Kamu-sen olarak bu yasağın kaldırılması gerektiğine inanıyoruz.
5- Nesimi Üçlertoprağı: Çarşaflı bir insanın giyim tarzı beni hiç rahatsız etmez. Ama özgürlüklerin de bir sınırı vardır. Birbirlerine rahatsızlık verme noktasına gelmişse o zaman özgürlük söz konusu olmaz. Ülkelerin anayasaları vardır. Her vatandaş bunlara uymakla zorunludur. Başörtüsüyle kimsenin kavgası yok ama türbanın siyasallaşmasıyla ilgili sorunlar vardır. Chp bu konuda bence samimidir. Ama bir bütün olarak değil de sadece kendi işine gelenleri değiştirmeye kalkarsa iktidar, buna destek vermeyiz. Kürsü dokunulmazlıkları da kalksın istiyoruz, Yök de kalksın istiyoruz. Üniversiteler özerk olsun istiyoruz. Kendi kararlarını kendileri versinler. Yök’ü değiştirirseniz bu sorunu çözersiniz diyor Chp. Gayet nettir. Ama iktidar bunun bir sonraki adımının ne olacağı konusunda insanların içini rahatlatması gerekir.
6- Selçuk Türkoğlu: Herkes kanunlara uymalı ama kimse kanunları değiştiremez diye bir şey söz konusu değildir. Hiç kimse başörtülülerden rahatsız değil dedik. Ama şu şekilde; evlerinde çocuk baksınlar, 2. veya 3. sınıf işlerde çalışsınlar sorun yok. Ama milletvekili ya da kamuda memur olamazsınız. Kamusal alan dayatması ve uydurması 21. yüzyılda Türkiye’deki zülumun göstergesidir. CHP’nin samimiyet düzeyi ne ise AKP’nin de pek farklı olduğunu düşünmüyorum. Akp bu konuda daha çok post çıkarır üzerinden ve daha da çözecek gibi değil. Samimiyetsizler ve sadece siyasete alet etmek için kullanıyorlar. Bursa’da Mazlum-der başkanı da bir okulda 4. sınıfta okuyan bir başörtülü kızın hakkını savunmaya çalışıyor. Orda da görülüyor ki sadece rant peşindeler.
7- Esra Erener: Sosyalist ve ateist bir kişiyim. Başörtüsü konusunun özgürlük meselesi olarak ele alınması gerektiğine inanıyorum. Chp’nin özerk bir üniversite istediğine inanmıyorum. Üniversite öğrencisi olarak Chp li olduğunu bildiğimiz eski rektörümüz Yurtkuran’ın bize birçok dava açtığını hatırlıyorum. Sosyalistlerle başörtülüler beraber yürür mü? Evet, ben yürürüm. Değişim isteyenler ortak bir ses çıkarmalıdır. Bir şeylerin değiştiğini görüyoruz ama bu ortak sesi daha da arttırmalıyız bunun için.
8- Mustafa Özçelik: Ben olaya anarşist olarak yaklaşacağım. Herkesin birey hak ve özgürlüklerini kendine göre tanımladığını düşünüyorum. Devletimiz bir metine imza attı ve biz de mecbur uymak zorundayız mantığına inanmıyorum. Aklıma yatmayan her şey için mücadele verebilirim. Bu benim en doğal hakkım. İstediğim kılık kıyafetle her yere girebilmeliyim. Bu söylemlerin ütopik olduğunu söyleyebilirsiniz. Ama hak ve özgürlükler bu şekilde gelişir. Düşünce konusunda dünyayı hayli geriden takip etmekteyiz. Bu tarz basit meseleleri konuşmadığımız günler olursa kendimizi çok daha farklı platformlarda görebiliriz.
9- Sümeyra Çay: Ben bu konuda Akp’nin de, Chp’nin de Mhp’nin de samimi olmadığını düşünüyorum. Bu kural ülkeyi tek tipleştirmek için konulmuş bir kuraldır. Başörtüsüyle 2 haftadır okula giriyoruz. Bu süreçte sözlü tacizlere uğradık. Biz artık bu olayın hep mağdur olan kesimi olmak istemiyoruz. Ziraat Fakültesinde derdimizi dekana anlattık. Konuşmamızın sonunda hocamızın ‘Ama kızlar bu şekilde daha güzel değimlisiniz ‘ sorusuyla karşılaştık. Son sınıf öğrencisiyim. Belki benden sonra özgürlük gelecek. Peki, ben neden diğerleri kadar geleceğim hakkında idealist olamıyorum? Çünkü ben onlar için engellenmesi gereken bir bireyim. İsteğim kayıtsız şartsız bunun serbest bırakılmasıdır.
10- Ayla Yıldırım: Bu konunun asıl mağdurlarının konuşması gerektiğine inanıyorum. Partilerin tüzüklerinde ne yazdığı önemli değildir, davranışları önemlidir. Hiçbir partide çözecek cesaret yok. Türkiye’nin ideolojisi militarist olduğundan bunları hep konuşacağız. Demokratik olmadıkça devlet kendi yasalarını hukuk diye bireysel hakları da suç olarak gösterecektir. İnsan hakları normlarına değiniyoruz. Ama sadece işimize gelen noktalarda hatırlıyoruz. O normlarda anadilde savunma da bir haktır. Her birimiz devletin bu yapısından etkilenerek saf tutuyoruz. Sadece kendi haklarımız için özgürlük istediğimiz için bunları çözemiyoruz. Özel alanda suç olmayan şeyin kamuda suç olması mantığı çok saçma. Evinde suç işleyebilirsin ama kamuda işleyemezsin demek ne kadar mantıklıdır. İnsan hak ve özgürlükleri tartışılmaya açılamaz. Dil, din, ırk ve inanç üzerine olan haklar yasalarla belirlenemez. Çünkü bu yasaları koyanlarda erklerdir. Türban siyasal simgedir belki de. Ama bu beni hiç ilgilendirmiyor. Fiziksel müdahale olmadığı sürece istediği yerde giyebilir. Bu yasakla bir ideolojiyi değil bir kadını yasaklıyorsunuz. Başörtülünün inancına sahip erkek kolayca kamuya girilebiliyorken kadına engeller çıkarılıyor.
11- Seyit Ali Kazkaldıran: İslam’ın birey ve toplumu kapsayan bir olgu olduğunu düşünüyorum. Kurana inanan, islamiyeti benimseyen bir kişi olarak konuşmak istiyorum. Önyargılardan uzaklaşmak için beynimizi resetleyip başlayabiliriz. Bence doğru tektir. Kanunlar insanlar tarafından oluşturulduğu için yanlışlarla doludur. Oysa gerçek doğruyu konuşsaydık bu kısır döngüyü yaşamazdık. Bu şekilde gidersek pek bir sonuç çıkarılmaz bence. Doğru gerçekler vardır. Ama bunlar yorumlanıp başka yerlere çekilebilinir. Allah dilediğine hidayet verir diyor Kuran. İnşallah bize de verir. Sadece Allah yolunda mücadele edip bu konunun bu şekilde çözüleceğini düşünüyorum.
12- Mahmut Asya: Herkes merkeze insanı alarak kendi istediği insan tarzıyla bir dünya kurmak istiyor. Türkiye halkları beraberce birbirlerini kabul ederek bugünlere geldi. Başörtüsü sorununu muhataplarından dinlemek gerekir. Onların duygularını anlamak bize fayda sağlayabilir. %15in kendi tarzına göre düzenlediği bir hukuku %85e dayattığını düşünüyorum. Öğrencilerin başörtüleri nedeniyle dersten çıkarılması bence ona yapılmış bir hakarettir. Bu insanlar başka ülkeden buraya iltica etmek amacıyla gelmiş kişiler değildir. Bizim vatandaşlarımızdır. Onların sorunlarına çözüm bulmak zorundayız.
1- Numan Şeker: Vekillerin bu toplantılara fazla önem verdiklerini düşünmüyorum. Ama biz onların adlarını yazıp koltuklara yapıştırıyoruz. Ve o koltuklar boş kalıyor. Bence onların kendileri yoksa adlarını da yazmak mantıklı değil. Daha özen göstermelerini ve buraya katılmalarını bekliyoruz.
Başörtüsü sorununun üniversitelerde sorun olmaktan çıkarılması gerekir. Ve anayasanın artık değiştirilmesinde tüm katılımcılar hemfikirdi.
Değerlendirme:
a- Sivil toplum ile: Katılanlar dışında partilerden de temsilci istedik. İktidar ve muhalefet partisi tamam demelerine rağmen katılımcı gelmedi. Mazlum-der, Özgür-der den de katılım yönünde olumlu yanıt aldık. Fakat onlarda gelmedi. Meslek odaları başkanlarıyla da irtibata geçtik. Onlardan 3-4 tanesi bu ay şehir dışında olduklarını bir dahaki aya katılmak istediklerini söylediler.
b- Milletvekilleri ile: 16 milletvekilimize de cep telefonu mesajı yolladık. Ve meclis sitesindeki Mail adreslerine de davet yolladık. Ama sadece 1 tanesinden geri dönüm alabildik.
c- Katılımcılarla: Konu isteme kısmını bu ay başlayacağım.
d- Medya ile: Olay medyası ve Gaste Bursa ve meydan gazetelerinden temsilci istedik. Aradığımız yazarlar o saatlerde kendi programlarının olduğunu söyleyip yardımcı olacaklarını söylediler. Ama katılım olmadı. Bu ay süre sıkışıklığı nedeniyle zamanında ulaşamadık. Bir dahaki aya bu konuda sorun yaşayacağımızı sanmıyorum. Tüm medya kuruluşlarına gerekirse yerinde ziyaret yapıp katılım talep edeceğim.
Sonuçlar: Toplantımızda yeteri kalabalık olmamasına rağmen özellikle katılımcıların farklı görüşlerden kişiler olmaları konuyu farklı şekillerden de ele alabilmemizi sağladı. Bazı katılımcılar küçük Millet Meclisi formatından haberdar değillerdi. Bu konu hakkında bilgi vermesi amacıyla tanıtım broşürlerinin bana ulaştırılmasını istiyorum. Ve özellikle vekillere bu konulara daha duyarlı olmalarını hatırlatmalarını istiyoruz.
Değerlendiren: A. Murat FIRAT- BkMM Girişimcisi
Ortak Görüş:
Öneriler: