Yer : Kültür Merkezi Kongre Salonu
Tarih : 06.03.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1- İHD ( Nihat Aksoy-İl başkanı)
2- Din Görevlileri Derneği (Yunus Bulmuş-Dernek Başkanı)
3- Bin. Ber. ve Kua.. Derneği ( Mehmet Ulcay-Dernek Başkanı)
4- Altı Nokta Körler Derneği (Abdulhamit Akarca-Dernek Başkanı)
5- MARİFET-DER (Tekin Gönç-Dernek Başkanı)
6- Gülderen Çalışanlar Derneği (Selahattin Bulut-Dernek Başkanı)
7- Bin Birlikte Umut Derneği (Ayten Yaygan Dernek üyesi)
8- Muhtarlar Derneği (Abdullah Butaku-Dernek Başkanı)
9- Bingöl İli Yardımlaşma,Kalkındırma ve Güzelleştirme Derneği (Ali Burakgazi-Dernek Başk.)
10- AKUT (Ahmet Buzrul)
11- BİN-LOK-DER ( Hüseyin Çilgasit)
12- KAMER (Birgül Kıtay)
b.Meslek Odaları:
1- Bingöl Barosu (Av. Cevat İshakoğlu)
2- 23.Bölge Eczacılar Odası Başkanı Mesih Demirel
3- Bingöl Yerel Basın Temsilciliği (Faruk Açıkbaş)
4- Bingöl Ulusal Basın Temsilciliği (Ali )
c. Sendikalar:
1- Memur-Sen (Abdurrahman Ensari- Memur-Sen İl Başkanı)
2- TOÇ-BİR-SEN-(Ali Beçene)
3- Hizmet-İş-Sen (A.Mecit Akdemir)
4- Bem-Bir-Sen (Veysi Zengin)
Katılan Milletvekilleri:
Katılan Milletvekili Olmadı
Belediye Başkanları:
Ahmet Gündoğdu (Bingöl İl Belediye Başkanı Vekili)
Abdurrahim Arinç (Genç İlçe Belediye Başkanı)
Mesaj Yollayanlar Milletvekilleri:
1- Cevdet Yılmaz (Devlet Bakanı-AKP)
2- Kazım Ataoğlu (AKP)
Moderatör:
1- Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı
Destek Çevresi/Gözlemci:
1- Abdurrahman Anık (22nci Dönem AKP Milletvekili)
2 -Hilmi Elçi (Eski Belediye Başkanı – MHP)
3- Mehmet Özdemir (BDP İl Genel Meclisi Üyesi)
4- Mehmet Emin Boğatekin (İl Afet ve Acil Durum Md.)
5- Cevdet Çalbay (AKP Parti Başkanı)
6- Hasan Bektaş
7- Zeycan Yurtsever
Diğer Katılımcılar:
Toplantıya 20 STK temsilcisi, 3 Belediye Başkanı, 1 Moderatör (Kolaylaştırıcı) 1 Girişimci, 6 Gazeteci, 8 Destek Çevresi/Gözlemci ve 145 izleyici ile Toplam 184 kişi katılmıştır.
Medya
1- Kent Haber Gazetesi (Mahmut Arda)
2- Bingölünsesi Gazetesi (Ömer Şanlı)
3- Mehmet Ali Yıldırım (Bingöl Belediyesi Basın Temsilcisi)
4- Bingöl Gazetesi (Erol Yılmaz)
5- Bingöl Olay Gazetesi (Faruk Açıkbaş)
Konular:
Genel Konu: Ordu ve Yargının Politik Yaşamımızdaki Rolü Nedir? Ne Olmalıdır?
Yerel Konu: Olası bir deprem öncesi ve sonrası Bingöl.
Konuşmalar:
Açılışı toplantı formatını belirleyici bir konuşmayla Bingöl kMM Girişimcisi Semiramis Karaarslan yaptı. Mikrofonu Kolaylaştırıcı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya bıraktı. Fincancı konuşmasına 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayarak başladı.
‘’Bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün 100. yılı. Kadınlar bir fabrikada direnişe geçtiği için ve emeklerini almak için yakılarak öldürüldüler. Ama bu dünyada sadece kadınlar 100 yıl önce değil, bundan 500 yıl öncede cadılık yaptıkları için yakılarak öldürüldüler. Dünyanın pek çok yerinde kadınlar kadın oldukları için yok edildiler, katledildiler. Biz kadınlarımızı seçilenlerin koltuklarında çoğaltmadıkça bu katliamları durduramayız. Kadınların bu dünya üzerindeki hak ettiklerinin sadece yüzde 1’ine sahiptiler. Aslında bu dünyanın yarısında kadınlar yaşıyor. Ama mülkiyetin yüzde 1’ine sahiptirler. Geri kalan yüzde 99 ise erkeklere aittir. Kadınlar, kendi haklarını elde etmeden bu dünyanın olanaklarını güzelleştirmeleri mümkün değil. Çünkü insanların bir diğer yarısı ezilirken, diğer yarısı ise mutlu yaşaması olanaksızdır. Ancak mutlu yaşadığını gösterebilir şekilde yaşaması gerekir. Çok sıklıkla Türkiye’de biz mutluyuz gibi, biz yaşıyoruz gibi yapıyoruz. Şimdi asıl genel gündem konumuz olan Ordu ve Yargının Politik Yaşamımızdaki Rolü Nedir? Ne olmalıdır? Konusuna geçelim. Bu konuda ilk önce STKlara daha sonra seçilmişlere ve daha sonra izleyiciler söz hakkı vereceğiz.
Genel Konu:
Nihat Aksoy (İHD Başkanı) : Askeri vesayeti konuşmaya bile gerek yok. Bunun varlığı şüphesizdir ve geçen toplantılarımızda dile getirmiştik. Ülkemizde askeri vesayetin yanında bir de yargı ve bürokrasi vesayeti de vardır. Özellikle de yargı vesayeti başlı başına bir sorundur. Özellikle “367” kararından ve sivil toplum ve halkın iradesi olan seçilmişlerin ve siyasetçilerin tutuklanmasından sonra hukukun ne kadar bağımsızlaştığını ve tarafsız davrandığını bir kez daha gördük. İnsan haklarının hukuk yoluyla korunması için, hukukun üstünlüğü ilkesinin gerçekleşmesi gerekir. İnsan haklarının hukukun üstünlüğü ilkesine uygun olarak korunmasında; yargı birliği, yargıç bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin bulunması gerekir. Türkiye’deki yargı, hukukun üstünlüğü ilkesini gerçekleştirmekten oldukça uzak bir konumdadır. Bunun değişik nedenleri vardır.
1- Kaynağını 1982 Anayasası’ndan alan ve özellikle temyiz mahkemeleri ile yüksek mahkemelerde ve özel görevli ve yetkili ağır ceza mahkemelerinde görülen ideolojik tutum ve davranışlar,
2- HSYK’nın yapısı ve işleyişi nedeniyle yargıdaki siyasallaşma eğilimleri,
3- Yargı birliğinin bulunmaması. Türkiye’deki yargının, askeri ve sivil yargı olarak ikiye ayrılması,
4- Yargıç bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanamamış olması,
5-Yargıç teminatının bulunmaması,
6- Yargıyı teknik olarak çalışamaz duruma getiren koşullar,
Bu başlıklar altında toplanan nedenlerden kaynaklanan eksiklikler giderilmelidir.
Cevat İshakoğlu (Baro Temsilcisi) : Anayasa Mahkemesi’nin fonksiyonu, yargılama biçimi ve kanunların düzenlenmesi tabii ki eleştirilebilir. Anayasa Mahkemesi’nin sil baştan yenilenmesi gerekir. Muhalefetin birçok kanunu götürdüğü Anayasa Mahkemesi bazen yetkilerini de aşarak kanunları iptal ediyor. Biz bu günlere şahit olurken yine HSYK’nın bir yargılanmaya müdahale etmesi de toplumun gündemine bomba gibi düşmüştür. Toplum bugüne kadar bunların yapısından zaten muzdaripti. HSYK’nın yapısının mutlaka değişmesi gerekir.
Abdurrahman Ensari (Memur-Sen Başkanı) : Mevcut anayasa, askeri anayasa olduğu için her tarafımız askeri vesayet olmuş. Bazı kanunlar bazıları için uygulanıyor, bazıları için ise uygulanmıyor. Yargının hayatımızdaki rolünü irdeleyebilmemiz için yargı reformunun yapılmasının kaçınılmaz olduğunu inanmamız gerekir. Zaman ne olursa olsun yargı reformunun biran önce yapılması gerekiyor.
Hüseyin Çilgasit (Bin-Lok-Der Başkanı) : 1982 Anayasası’nın referandumunda Bingöl yüzde 97 hayır dediği için ben Bingöl’den gurur duyuyorum. 28 yıl sonra Türkiye, Bingöl’ün hayır demesini şimdi fark ediyorsa bu da bizi sevindiriyor. Anayasa’nın değişmesini ancak halktan destek alan sivil toplum kuruluşları yapabilir. Türkiye’nin tamamıyla sivilleşmesi, seçim sisteminin de Anayasa gibi değişmesi gerekir.
Mehmet Akif Günerigök ( Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı) : İktidar, sivil yaşama müdahale eden ya da etmeye teşebbüs eden askeri personeli görevden alabilme dirayeti gösterebilmeli. Bu sağlanmadığı takdirde asker, sivil yaşama daima müdahale etmeye devam edecektir.
Mehmet Ulcay (Ber-Kua-Der) : Ordu ve yargıda gördüklerimiz ve doyduklarımız tam bir hayal kırıklığı. Olayları yaşadık ve yaşıyoruz. Şimdiye kadar nasıl ayakta kalmışız. İçimizde güya vatansever geçinen kişiler neler yapmışlar, hepimiz görüyoruz ve şahit oluyoruz. Şayet olanlar doğruysa hesap vermeli. Rütbesi, mevki, makamı ne olursa olsun hesap sorulması ve hesap verilmesi gerekiyor Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşıyorsak ki yaşıyoruz, yasalar ve kanun önünde hesap verecek ve vermeliler. Çürük bir elma bütün kasayı çürütmemeli. Varsa bir suçlu ondan hesap sorulmalı, çalıştığı kurum yıpratılmamalı. Kurumu değil kişiyi yargılamak lazım. Çok acil bir reforma ihtiyaç vardır. Yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. 61ve 82 Anayasası artık dar geliyor. Yeni bir anayasayı hazırlarken de önümüzdeki 50 yılı 100 yılı kapsamalı. İnsan hakkı, din vicdan hürriyetine çok büyük önem verilmeli. Yeni anayasa sağlıklı yapılırsa önümüzdeki bütün engelleri kalkacaktır.
Yunus Bulmuş (Din Görevlileri Derneği) : Ülkemizin demokratikleşme sorunu var. En başta halkın seçtiği siyasi partilerin içinde demokratikleşme sorunu var. Çünkü onlar, kendileri demokrasiye inanmıyorlar. Kendilerinin inanmadığı bir demokrasiyi nasıl bu ülkede uygulayacaklarını merak ediyorum. Siyasi partilerden biri yargı, ordu veya ülkemizdeki bir takım sorunlarla ilgili referandum yapacağız diyor, diğeri ise referanduma giderseniz bizde Anayasa Mahkemesi’ne gideriz diyor. Yani burada birilerinin karar vermesi gerekiyor. Sorun burada. Referandum yapılsa bile Anayasa Mahkemesi’ne gidildiği zaman iptal edilecek. Bu problemi çözebilmek için herkesin demokrasi dediğimiz şeyi çok iyi anlaması lazım.
Mesih Demirel (23.Eczacılar Odası Başkanı) : Türkiye’de politik yaşamın belirlenmesinde yargı engeldir. 21. yüzyılda ihtiyaca cevap veremeyen bir anayasamız mevcut. Modifiye olmuş araçlara benziyor bu şekliyle… 61 ve 82 anayasası askerin etkisiyle yapıldığı için değişmeli ve bunun yerini sivil anayasa almalıdır.
Cahit Dündar (İzleyici) : Ordu da yargı da apolitiktir. Ordu mensuplarının siyasi görüşü olmamalıdır. Bağımsız yargı yoktur. Yanlı yargı vardır. Hukukun üstünlüğü yoktur. Şiddetle sivil bir anayasaya ihtiyaç vardır.
Doğan Koç (İzleyici) : Yargı Doğu Anadolu Bölgesi’nde 1992-2003’de var olan boşluktan nemalandı. Kürt sorunu en büyük sorundur. Bu sorundan tüm kesimler nemalandı. Milletin iradesiyle hareket edilmelidir.
Mehmet Özdemir (İzleyici) : Avrupa’da şayet Roj TV kapatılıyorsa insan haklarından söz edilemez. Bugün kadınlar hakları için haklı olarak yürüyor. Konuşulacak çok şey var. Ama burada söylemeye zaman yetmez.
Tekin Gönç (Marifet-Der) : Halkın susturulması, özgürlüklerinin kısıtlanması, ‘sen yapamazsın ben yaparım’ mantığı, başka yerlerde değişik problemlerin doğmasına, hak ve özgürlüklerin illegal yollardan alınmasına sebebiyet verir. Bu nedenle ordunun görevi sadece ve sadece ülkeyi dış tehditlerden korumak olmalıdır. Rejimi korumak ve kollamak diye bir görevi olmamalıdır. Halkın, dolayısıyla halkın temsilcilerinin, istekleri ve iradesi üstünde baskıcı bir tutum ve görev üstlenmemelidir. Çünkü ordu, yargı, kamu kurum ve kuruluşları vb. resmi yapılar halk tarafından seçilmiş bir temsilciler grubu değillerdir. Bu kurum ve kuruluşlar halk tarafından vesayet yetkisine sahip kılınmamışlardır. Öyleyse bu kurum ve kuruluşlar halkın kendi iradesine ve seçim tercihlerine güvenmelidir ve kendileri için belirlenen yetki sınırlarını aşmamalıdırlar. Asker, yargı, YÖK ve halkın günlük yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla kurulmuş olan yapılar siyasetten uzak durmalı, halkın örf ve adetlerine, gelenek ve göreneklerine, halkın isteklerine uzak olmamalı, halka rağmen, görevlerini kötüye kullanarak, kanunları eğip bükerek, eğitim haklarını çeşitli sebeplerle ellerinden alarak ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi yaparak halkın vicdanını rencide etmemeli, torpil, rüşvet ve işin ehli olmayan kişilerin halkın kurumlarının başına getirilmemelidir. Dolayısıyla sivil ve halkçı bir anayasa’nın en kısa sürede hazırlanarak yürürlüğe konulması, bu çerçevede diğer tüm birimler de gözden geçirilerek sivilleştirilmeli, çağdaş hale getirilmeli, yargı reformu bir an evvel yapılmalıdır.
Abdurrahman Anık (22.Dönem AKP Milletvekili) : Bu tür meclislerin çok önemi vardır. En azından insanlarımız hiçbir baskı altında kalmaksızın kendi düşüncelerini, görüşlerini izah etmesi ve birbirlerinin görüşlerine tahammül etme alışkanlığı oluşması toplumda çok önemlidir. Geri kalmış ülkelerde en büyük sıkıntı paylaşamamaktır. Türkiye’de en büyük sıkıntımız kişilerin görüşlerini rahatlıkla anlatamamasıydı. Kişiler görüş ve düşüncelerine tahammül edemiyorlardı. Bu tahammülsüzlük olayını bertaraf etmek için bu tür organizasyonlar çok büyük faydalar sağlayacaktır. Aslında hürriyetin olduğu yerde çok büyük gelişmeler olur her zaman. Hürriyetin olduğu yerde insanların birbirine karşı güveni artar. Kapalı kapılar arkasında yapılan bütün hesaplar ve çalışmalar ülke için zararlıdır. Hürriyetler sonsuz kullanılmalı, yasaklamalar değil meşruiyet zemini aranmalıdır. Güçlü bir ekonomi, demokratik bir ülke, şeffaf bir idare olmalıdır.
Yerel Konu
Yerel konu ‘’Olası bir deprem öncesi ve sonrasında Bingöl’’ Jeolog Ender Zeki’nin slaytlı sunumuyla başladı. Deprem öncesi, deprem sonrası yapılması gerekenler ve deprem çeşitleri hakkında slâyt eşliğinde bilgilendirme yaptı. Bingöl merkezli depremde hasarlar depremin yayılma doğrultusuna dik olan yapılarda daha fazla, paralel ve yayılma doğrultusundan uzak yerlerdeki yapılarda daha az etki meydana getirmiştir. Birçok bina tamamen yıkılmış ve bazı binaların yan duvarlarında ve dış cephesinde sıva çatlakları, dökülmeler ve kırılmalar olmuştur. Binalardaki kolon ve kirişlerde derinlemesine çatlaklar oluşmuş, kolon-kiriş bağlantıları kırılmış, bazı binalar kullanılmaya elverişli olmayan bir durum almış ve birçoğu tamamen yıkılmıştır. Depremin şiddetinin yüksek oluşuna ve arazinin eğimine bağlı olarak bazı yerleşim alanlarında zeminde deformasyon, heyelan ve toprak kaymaları olmuştur. Depremin yayılma doğrultusuna ve oluşan yan, kırım, çatlak ve yarıklara bağlı olarak yollar deforme olmuş, belli bir hat boyunca kırılma ve çatlamalar oluşmuştur. Mühendislik hizmetlerinden yeteri kadar faydalanılamamıştır. Zemin etütleri yapılmamış, yapıların inşa edilmesi, çarpık yapılaşma, bina ve yapıların projelerine uygunsuzluğu görülmüştür. Yapılarda kullanılan malzemenin cinsi, kalitesi ve yeteri miktarda kullanılmayışı, alt ve üst yapılarda aksaklıklar oluşturmuştur. Bingöl'ün yerleşim alanlarındaki zeminin deprem dalgasının geçişi sırasında nasıl davranacağının incelenerek, yerleşime uygunluğunu sınıflandıran mikro – bölgelendirme çalışmaları biran önce yapılmalıdır. Belirlenen zemin özelliklerine göre binaların yapımında deprem yönetmelik ve esaslarına titizlikle uyulmalıdır.
Bilgilendirmenin sonunda Bingöl Akut Biriminin uygulamalı deprem önlemleri ekip elemanları tarafından sunuldu. Daha sonra sırayla katılımcılara söz hakkı verildi.
Nihat Aksoy (İHD Başkanı) : 2003 Bingöl depremi sonrasında güzel çalışmalar yapıldı.Konut ve okul yapımında önemli örnekler gördük.Ancak zamanın belediye başkanının karşı çıkmasına rağmen valilik ve siyasi iktidarın dayatmasıyla köy konutlarının Düzağaç’a yapılmış olması, yapımına müsaade edenleri de bugün pişman ettirmiştir.Şehrin konut alanı tamamıyla işgal edildi o zaman.Buna müsaade edenler bırakın 50 yıl ilerisini 5 yıl ilerisini bile görme vizyonundan eksik insanlardı. 2003 depreminde Bingöl’ün en eski olan 100 Yıl İlköğretim Okulu’nın bir bloğu güçlendirildi. 100.Yıl İlköğretim Okulu’nda işler yılan hikâyesine döndü. Velilerin baskısı üzerine teknik ekipler defalarca gelip baktılar. Hazırlanan raporlar bakanlıklar arasında gidip geliyor. Yetkililerin söylediklerine göre güçlendirilen kısımlardan alınan numuneler bile teknik olarak sağlam çıkmamış. Okulun güçlendirmesini yapan şahıs şu an Diyarbakır MÜSİAD başkanıdır ve hemşerimizdir. İHD olarak, artık öğrencilerimizin okullarda risk altında olmasın diyoruz. Depremler de siyasi rant sağlama aracı olarak kullanılıyor. 2005 Karlıova depreminde hükümet konağı yıkıldığı halde 2009’da hükümet konağının temeli ancak atıldı. Bayındırlık İl Müdürlüğü ve Bayındırlık Bakanlığı’nın Ankara’dan görevlendirdiği teknik elemanlarca ağır ve orta hasarlı olarak tespit edilen konutların büyük bir kısmı daha sonra Bakanlar Kurulu kararıyla görevlendirilen muhakkik teknik heyetçe sağlam olarak kabul edildi ve bu evlerde şu an insanlar yaşıyorlar. Karlıova’nın köylerine ziyarette bulunan her siyasetçi ve yerel yöneticilerden Karlıova halkı tarafından bu durum soruluyor. Aradan geçen 5 yıl boyunca Karlıovalılara hep söz verilerek durumun telafi edileceği söylenilmiş, bu mağduriyet böylece siyasi ve bürokratik istismar aracı haline getirilmiştir. Karlıova merkez ve köylerinin karşı karşıya kaldığı bu durumun yetkililerce seçim ve benzeri siyasi kaygıların malzemesi yapılmadan bir an önce çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Abdurrahman Ensari (Memur-Sen) : Her türlü depreme karşı bağımlılık kazanmışız. Önerilerilerimiz, uyarılarımız bir görevdir. 2003 depreminden sonra yapılan yapılarımız daha sağlam görünüyor. Kurumların bu konuda denetimlerini ihmal etmemeleri gerekir. Bingöl’ün risk haritası var mı? Zemin etüdü yapılmış mı? Büyük bir konut sorunu vardır. Orman arazisi olan yere Toki konut yapmıyor. İçmeler bölgesi konut arazisidir. Buranın zemin etüdü yapılmıştır. 2003 depreminde ağır hasarlı okullar orta hasara ve hatta hafif hasara çevrildi. Bu konuda gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
Ahmet Buzrul (Akut) : Deprem öncesinde ve sonrasında neler yapılmalıdır. Acil Eylem Planının yapılması gerekmektedir. Evin nereleri hayat kurtarır, önce aile kendi arasında bunu planlamalı. Evin en sağlam yeri neresiyse önce orası tespit edilip depremde oraya sığınılması kararlaştırılmalı. Dünya genelinde tespit ettiğimiz hayat boşluğu yerleri vardır. Deprem çantası hazırlanmalı. Kurtarma teknikleri vardır. Bunlara dikkat edilmeli. 6 saniyede dışarı çıkma imkanımız varsa çıkalım yoksa evin güvenli yerinde kalınmalı. Araçtaysak kontağı kapatıp olduğumuz yerde şok geçinceye kadar kalmalıyız.
Abdurrahman Arınç (Genç İlçesi Belediye Başkanı) : Depreme karşı belediyelerle işbirliği yapılmalı. İlçe belediyelerinde etütle ilgili sıkıntıların bir an önce giderilmesi, çözüm üretilesi gerekmektedir.
Yunus Bulmuş (Din Görevlileri Derneği) : Halk olarak deprem konusunda duyarlı değiliz. Zemine uygun yerlere bina yapıyoruz. Köylerdeki kerpiç ve taş evler yıkılıp yerine yensi yapılmalıdır. Tedbirler alınmalıdır. Sivil toplumla işbirliği yapılmalıdır.
Birgül Kıtay (Kamer) : 2007 de bir proje yürüttük. Bu projede aldığımız eğitimden sonra şu an toplam 24 eğitmenimiz oldu. Bu konuda akutla birlikte çalışmak istiyoruz.
Mehmet Ulcay (Ber-Kua-Der) : Öncelikle 1971 ve 2003 yılında depremlerinde hayatını kaybedenlere Allah’dan rahmet diliyorum. Allah bir daha böyle bir acıyı yaşatmasın. Bingöl ve Türkiye hareket halindeki fay hatları üstündedir. Bundan dolayı hem yapılarımızın sağlam olması, hem de bu konuda bilinçli olmamız gerekiyor. Bizlerin ne deprem öncesi ne de deprem sonrası herhangi bir tedbirimiz yok. 1972 depremini yaşadık, 2003 depremini yaşadık ne gibi tedbirler alındı? Yapılarımız yerel yönetimlerce denetleniyor mu? Depremden sonra yapılan yapıların sürekli denetimleri yapılıyor mu? Depremden kalma hasarlı iş yerlerimiz, ortak alan pasajlarımız halen faaliyette. Bunlara deprem hasar tespit çalışmaları yapıldığı zaman ağır hasarlı denilmiş. 7 sene geçmesine rağmen ne yıkıldı ne de güçlendirildi. Orada bulunan esnaflar 2008 yılı başında ruhsat almak için belediyeye başvurduklarında sizin bulunduğunuz pasaj depremde hasarlı ruhsat veremiyoruz deniliyor. Bugüne kadar ne yıkıldı ne de güçlendirildi. Yarın oluşabilecek her hangi bir olumsuzluğun sorumluluğunu, bedelini kim ödeyecek? Sağlamsa neden hasarlı denildi, hasarlıysa neden yıkılmıyor? Şili’de 8.8 şiddette bir deprem meydana geliyor. 90 saniye sallanıyor ve sonuç ortada… Bunu Bingöl depremiyle kıyaslarsak sonucunu düşünmek dahi istemiyorum. İvedi bir şekilde önlemler alınmalıdır. Aksi takdirde bedelini yine halk çekmesin. Depremle yaşamasını öğrenmek zorundayız.
Tekin Gönç (Marifet-Der) : Deprem öncesi devletin ilgili kurumları bir an evvel bir yol haritası çıkarmalı, tüm binaların kontrol edilmesi gerekmektedir. Deprem haritası çıkartılarak şehrin imar yapısı buna göre düzenlenmelidir. Güçlendirilmesi gereken binaların güçlendirilmesinin sağlanması, yıkılması gereken binaların yıkılması sağlanmalıdır. 1971 depreminden hemen sonra yapılan binalarla ilgili bir planlama yapılmalı, halkın mağdur edilmemesi şartı ile bu binaların yıkılarak, yeni, çağdaş binaların yapılması sağlanmalıdır. Deprem sonrası için de bir çalışma yapılmalı, miadını doldurmuş fakat hala yürürlükte olan deprem kanun ve yönetmelikleri yenilenmeli, kurumların zoruyla değil, gönüllülük esasına göre ekipler oluşturulmalıdır.
Mehmet Emin Boğatekin (İl Acil Afet Durum Müdürü) : 5209 Sayılı yasa ile Afet ve acil Durum Müdürlüğü kuruldu. Yeri kurulduğumuzdan dolayı STK’ları önemsiyoruz. Onların desteğine ihtiyacımız var. İşbirliği bu tür çalışmalar için önemli bir adımdır. Geçen hafta Karlıova’nın tüm köylerini gezdik. Haksızlığa maruz kalınmışlık varsa bir dilekçeyle müracaat edin. Bu başvurulardan sonra haksızlığa uğrayanların haklarını savunmak bizim görevimizdir. Haksız yere konutları kimsenin iptal edilemez. Haklarını yeniden biz elde edeceğiz. Acil eylem planıyla ilgili çalışmalarımızı başlatacağız. Jeoloji etüt raporlarını biz düzenliyoruz. Bu konuda belediyelerle işbirliği yapacağız.. Bundan sonra yapı denetimleri Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nda. Bugün burada böylesi bir konuyu gündeme getirdiğiniz için teşekkür ediyorum. Depreme her an, her dakika hazır olmamız gerektiğini bir kez daha hatırlattığınız için teşekkür ederim.
Ahmet Gündoğdu (Bingöl Belediye Başkan Vekili) : Zemin etüdüyle ilgili çalışmalar yapılmalıdır bizim gibi riskli bölgelerde. Yapılarda kullanılan malzemenin cinsi, kalitesi ve yeteri miktarda kullanılmamasında dolayı risk artmaktadır. Acil eylem planının yapılması gerekmektedir.
Değerlendirme:
Toplantı tam 13:30’da kMM Bingöl Girişimcisi Semiramis Karaarslan’ın ‘’Önyargılar Giremez’’ sloganı açılış konuşmasıyla başladı ve mikrofonu Moderatör (Kolaylaştırıcı) Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya bıraktı. 10 dakikalık Genel Konu sunumunun ardından önce STK’lar daha sonra seçilmişler konuyu tartıştılar. Daha sonra yerel konuya geçildi. Tam 16:30 da toplantı bitirildi. Salonda işi olanlara gidebilecekleri kalanlarla saat 18:00’e kadar salonun izninin olduğunu ve isterlerse devam edileceği söylendi. Ve toplantı saat 17:57 de sona erdi.
1. İletişim
a. Sivil toplum ile
Tüm sivil toplum kuruluşuna duyuru yapılmıştır. (E-mail – Yazı ile – Sözlü –Telefonla)
b. Milletvekilleri ile
Telefon, faks ve mail ile Bingöl Vekillerinden Yusuf Coşkun, Kazım Ataoğlu,ve Cevdet Yılmaz’a ulaştık.
3. Medya
Davet edilen ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensuplarının bir kısmı katıldı.
Kullanılan Materyaller
Toplantı Salonunun girişine ''Önyargılar Giremez'' afişi asıldı. Oturma koltuklarına TkMM broşürleri yerleştirildi. İstanbul Mutfak Ekibimizin hazırladığı ''Ordu ve Yargı'', Afet Acil Durum Müdürlüğü tarafından hazırlanan ‘’Olası bir deprem öncesinde ve sonrasında Bingöl’de alınacak önlemler’’ konulu sunum gösterildi.
Ortak Görüş
Genel gündem konusuna ilişkin görüşler tek fikir üzerinde yoğunlaştı. Yargı organlarının siyasallaştığı kanaatini paylaşan katılımcılar, reform yapılması gerektiği ortak görüşüne vardılar.
Yerel konuyla ilgili,
Bingöl’de tüm yapılarda zemin etüdünün mutlaka yapılması,
Zemine uygun ve birinci derece deprem bölgesi yönetmeliğine uygun proje üretilmesi,
Yapı denetiminin sağlanması ve her şeyden önce mevcut yapıların depreme dayanıklılık durumunun belirlenmesi,
Risk arzeden binaların mutlaka yıkılarak yerlerine depreme dayanaklı binaların yapılmasının sağlanması gerekir.
Ancak bunun için devletin büyük bir sosyal proje yapması zorunludur. Çünkü yurttaşların ekonomik gücü depreme dayanıklı yeni binalar yapmaya yeterli değildir. Devlet bu mali gücü uzun vadeli küçük taksitlerle sağlamalıdır ortak görüşüne vardılar.
Değerlendiren:
Semiramis Karaarslan
Bingöl kMM Girişimcisi