YER: BARO TOPLANTI SALONU
TARİH: 05.03.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / BEY-DER (Zeki İslamoğlu-Bşk)
2 / Çevre Gönüllüleri Derneği (Hasan Argunağa – Başkan)
3 / Türkiye Emekliler Derneği (Remzi Çekmen –Teşkilat Sekreteri)
4 / Güneydoğu Kadınları Yar. ve Dayanışma Derneği(Zeynebe Akın-Bşk)
5 / Batman Doğa Derneği (Hüseyin Güzel-Bşk.)
6 / Bat-Der (M. Emin Bulut-Bşk.)
7 / Nubihar-Der (Nuri Mehmetoğlu-Başkan)
8 / Düşünce ve İnanç Platformu (Cahit Çekmen – Dönem Sözcüsü)
9 / KAMER (Zozan Aksoy-İl Temsilcisi)
10 / Mazlumder ( Murat Çiçek-Bşk.)
11 / İnsan Hakları Derneği (Eyyüp Şahin – YKÜ)
12 / Öğrenci Servisleri Derneği (İbrahim Susuz – Başkan)
MESLEK ODALARI
1 / Mezopotamya Gazeteciler Derneği (Fazıl Sezer -Bşk. Vekili)
2 / Batman Tabip Odası (Mehmet Demir – Başkan)
3 / BARO ( Yusuf Tanrıseven-Bşk)
4 / Ticaret ve Sanayi Odası(M. Salih Yıldız- Başkan Yardımcısı)
SENDİKALAR
1 / SES (Esat Altunışık-Başkan)
2 / Sağlık-Sen (İbrahim Kara-Başkan)
3 / Özgür Eğitim-Sen (Mustafa Sevinçer-Başkan)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Mustafa Yıldız (Avukat)
2 / Adile Gürbüz (Avukat Baro Kadın Komisyonu)
3 / Sadiye Unutur (Avukat-Baro Kadın Komisyonu)
4 / Müzeyyen Özcan (Avukat-Baro Kadın Komisyonu)
5 / M.Emin Aydın (Türkiye Emeklileri Derneği-Denetleme K.)
6 / Remziye Saknuk (Güneydoğu Kadınları Yar. ve Dayanışma Derneği- Bşk V.)
7 / Nezahat Kapuci (Aktivist-KAMER)
8 / Erdoğan Pekkolay( Batman Tabip Odası-Genel Sekreter)
9 / Cevat Sinet
GÖZLEMCİLER
–
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1 / M. Emin Ekmen (Ak Parti) (Toplantının ikinci bölümüne katılabildi)
2 / Ahmet İnal (Ak Parti) (Toplantının ikinci bölümünde katılabildi)
BELEDİYE BAŞKANLARI
Belediye başkanı katılımı olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
–
DİĞER KATILIMCILAR
–
MEDYA
1 / İlke Haber Ajansı
2 / Doğru Haber Gazetesi
3 / Batman Duruş Gazetesi
4 / Kanal 72
5 / Batman Pusula Gazetesi
6 / Batman Günışığı Gazetesi
7 / Diyarbakır Olay Gazetesi
8 / Batman Çağdaş Gazetesi
MODERATÖR
Müzeyyen Özcan (Avukat)
KONULAR
GENEL KONU: Kadına Uygulanan Şiddet
YEREL KONU: Batman’da Kadınların Sorunları
KONUŞULANLAR
1 / Yusuf Tanrıseven: Kadına karşı şiddet deyince akla sadece dayak gelmemelidir. Taciz, tecavüz, iş hayatında geride bırakılma, sosyal baskı vb. birçok konu şiddet kapsamındadır. Kadın haklarına yönelik son yıllarda olumlu ve ciddi gelişmeler olmakla beraber, bu hala yeterli düzeyde değildir. Bu konuda duyarlılık ve bilinçlenme var bunun giderek artması gerekmektedir. Baktığımız zaman STK’larda da kadın eksikliği göze çarpmaktadır. Bunda bence kadınların da bir eksikliği söz konusudur. Yaptığımız çalışmalara kadını da katmaya çalıştığımızda gönüllü kadın bulmada da sıkıntı yaşıyoruz.
2 / Zozan Aksoy: 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün yaklaştığı şu günlerde kadına yönelik şiddetin maalesef arttığını görüyoruz. Biz öldürülen, şiddete uğrayan her kadının acısını içimizde yaşıyoruz. Maalesef toplumumuzda birey olarak görülmemektedir. Asıl problem burada başlamaktadır. Örneğin size 2010 yılının ilk altı ayına yönelik elimizde var olan verileri sunmak istiyorum. Bu süre zarfında bize 90 kadın başvurmuş. Bunlar aile içi nedenlerle psikolojik, fiziksel, ekonomik ve cinsel şiddete maruz kalan kişilerdir. Baktığımızda bunların seksen sekizi aile içi, ikisi aile dışı şiddete maruz kalmış. Bunlardan altmış dokuzu kocası, ikisi kayınpeder, biri yakınları, ikisi çocukları tarafından şiddete maruz kalmış. Bir kadın birden fazla şiddet türüne maruz kalabiliyor. Yine baktığımızda bunların birçoğu erken yaşta evlendirilmiş. Görücü ve zorlama yoluyla evlenenlerin oranı çok yüksek. En büyük sıkıntılardan biri de şiddetin bir gelenek olarak görülmesidir. Eşimdir, dövebilir anlayışı birçoğunda benimsenmiş durumda. Bugün Dünya’da günde minimum beş kadın öldürülmektedir. Yaşanan yoksulluk da kadının şiddeti arka plana atmasına sebep oluyor.
3 / Cevat Sinet: Bugün Dünya’da birçok ülkede kabul gören bir anlayış ve uygulama vardır. Bu, üç kesimin daha ön planda tutulup korunmasını öngörüyor. Bunlar kadınlar, çocuklar ve engellilerdir. Ama maalesef böyle bir uygulama nedense görmezden geliniyor. Ölüm tehdidi almak, ölüm korkusu korunma nedeni sayılmıyor. Yasa diyor ki git öl, seni daha sonra korurum seni. Doğurduğunu öldürme veya seni doğuranı öldürme anlayışını anlamak mümkün değildir.
4 / Adile Gürgüz: Batman Barosu Kadın Kolları Komisyonu olarak kadın haklarına yönelik seminerler veriyoruz. Maalesef son zamanlarda ilimizde Suriye’den getirilen kadınlar sorunu da vardır. Belli bir ücret karşılığı getirilen ikinci eşler. Buna sırf bir evlilik gözüyle mi bakmak gerekir yoksa bu bir insan ticareti midir? Sorun sadece hukukiymiş gibi görünüyor oysa bu olay sadece bundan kaynaklanmıyor bizce. Bizim bazı çözüm önerilerimiz olacak:
-4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun daha geniş bir alanı kapsayıcı olması için öncelikle adının değişip daha kapsayıcı bir isim alması gerektiğini düşünüyoruz.
– Boşanan kadınlarda bu kanundan faydalanmalı, aynı çatı altında yaşama koşulu olmamalı.
– Taciz ve tecavüzünde kanun dâhiline alınması
– Bazen koruma tedbirleri alınıyor ama uygula noktasında sıkıntı yaşanıyor, buna yönelik tedbirlerin alınması gerekiyor.
– Şiddeti önlemenin en önemli kısmının eğitim boyutu olduğunu düşünüyoruz. MEB öğretmen, idareci ve personellere, Sağlık Bakanlığı’nın rapor veren personele eğitim vermesi, ayrıca emniyet personellerinde de önemli sıkıntılar yaşanıyor, bu konulara yönelik karakollarda uzmanların bulundurulması gerektiğini düşünüyoruz.
– Hakim ve savcıların kanunları uygulama noktasında ciddi sıkıntılar yaşanmakta, Onlara da ciddi eğitimlerin verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
– Ayrıca kadının özellikle de reklamlarda vb. alanlarda bir meta olarak kullanılmasına karşıyız.
– Ayrıca nüfusu elli binin üzerinde olan yerleşim yerlerinde kadın konuk evi yapılması gerekmektedir. Bu konu ile ilgili belediyemizden talebimiz var. Sosyal hizmetlerin kurduğu konuk evi güzel ama yetersiz durumdadır. Ayrıca yeteri kadar park yok.
– Bu konuda toplum üzerinde etkili olan kişi ve kesimlerden yardım alınmalı.
– Kız çocuklarının okutulması önündeki engeller kaldırılmalı.
5 / Hasan Argünağa: Ben bu yaşananlara kadına yönelik şiddet değil vahşet diyorum. Bu kabul edilemez bir durumdur. Doğaya baktığımız zaman bütün canlılar birbirinin yardımcısı ve eşidir. Bir sınıfın üstünlüğü kabul edilemez bir durumdur. Kadın her alanda eziliyor ve sömürülüyor. Oysa hayatın her alanında eşit olunmalı, yan yana yürünmelidir. Batman’a baktığımızda kadın hayatın her alanında çalıştırılıyor. Birçok ağır işte ve güvencesiz olarak. Ben ayrıca gazetedeki köşemden birçok çağrı yaptım ama maalesef bundan kadın örgütleri de dahil hiçbir sivil toplum örgütünden yanıt alamadım. Ayrıca ulusal medyada da sırf bölgeyi aşağılamak için bazı haberlerin abartılı veya yalan olarak yayınlandığını görüyor ve düşünüyorum.
6 / Mehmet Demir: Konunun kadına yönelik şiddet değil de, cinsel ayrımcılık olarak ele alınması daha doğru olurdu bence. Kadına yönelik şiddetin uygulanmadığı hayatın hiçbir alanı yok. Kadın bir nesne olarak görülmeye başlandığı anda her şey yapılmaya başlanır. Eğer birini birey olarak değil de nesne olarak görürseniz, bu her şeyi yapma meşruiyetini verir size. Bu bir eğitim ve zihniyet sorunu olduğu kadar bir sistem sorunudur da aynı zamanda. Bir sistemin düşünün ki kadınların giyinme şekliyle uğraşıyor. Genelevlerin olması kadına bir hakarettir. Zihniyetlerle birlikte sistemin de değişmesi gerekiyor. Maalesef bugün yaşanan bu zulüm başta kadın eliyle yapılmaktadır. Bu konuda herkesin elinden gelen ne varsa onu yapması gerekiyor. Hz. İbrahim’e ağzıyla su taşıyan kuş misali… Ayrıca vekillerime şunu da sormak istiyorum: Sunum da belirtildiği üzere son 7 yılda kadına uygulanan şiddetin yüzde bin dört yüz artmasıyla ilgili, bunun nedenlerini araştıran bir çalışmaları oldu mu?
7 / Cahit Çekmen: Biz 2005 yılında Kamer ve Selis’ten de yardım alarak kadının sorunları ile ilgili bir araştırma yaptırmıştık. O araştırmanın sonuçları şuan elimde yok ama sonuçları çok çarpıcı çıkmıştı. Töre cinayetlerinin sebeplerine baktığımızda, bölge adına utanç verici (mahallenin bakkalıyla konuşma gibi) durumlarla karşılaşmıştık. Yaşanan olumsuzlukların ve zihniyet probleminin en önemli nedenlerinden biri de göçtür. İnsan öldürme çok istisnai durumlar haricinde (savaş gibi), dinimizce caiz değildir. Toplumuzda bu işin dine mal edilerek yapılması daha vahim bir durumdur. Dinimizin kadına verdiği önem ortadır. Bunu peygamberimizin hayatına bakarak da çok rahat anlayabiliriz. Bence kadınla erkeği eşitlemeye çalışmak, sosyal hayatta her alanda sayısal eşitliği aramaya çalışmak doğru değildir. Bugün baktığımızda bütün ideolojilerin malzemesi kadındır. Ayrıca kadınların meta olarak kullanılmasına kadın örgütlerinin tepkisizliği de ilginçtir. Ayrıca kadının da erkeği cezp edecek kıyafetlerle dolaşmaması gerektiğine inanıyorum. Bugün toplumumuza baktığımızda giyilen kıyafetlerin kültürümüzle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Tamamen empoze edilmeye çalışılan şeylerdir. Kendi kültürel kıyafetlerimizi giymemiz ayıp olarak görülüyor.
8 / Emin Bulut: Kainatın en değerli varlığı insan ise, bunda değer bakımından önde olanda kadındır. Kadına gerekli değerin verilmediğini düşünüyorum. Bence toplumumuzun muhafazakâr olması nedeniyle kadına gerekli değeri vermiyoruz. Ayrıca STK’lardaki kadın azlığı da önemli bir eksikliktir. Biz kendi derneğimiz adına iki ay sonra ki genel kurulumuzda derneğin başına bir kadın başkan getireceğiz. Umarım buda olumlu olarak yansır.
9 / Nuri Mehmetoğlu: Hatırlarsanız İtalyan bir kadın vardı. Gelinlikle ve motosikletle tura çıkmıştı. Sapanca’ya kadar gelebilmişti. Orada başına gelenler malum. O zaman sosyoloji alanında çalışan bir Profesör “O kadının Sapanca’ya kadar gelebilmiş olması bile bir mucize”. İşte biz böyle bir toplumda yaşıyoruz. Bu anlayışa sahip bir toplumdayız. Her şeyden önce anlayışın, zihniyetin değişmesi gerekiyor. Bu alanda eğitimlerin artması gerekiyor. Ama bu eğitimler kadına değil erkeğe veriliyor. Ayrıca medyada namus cinayetlerinin sıkça işlenmesi ve kadın örgütlerinin bunları aşırı ön plana sürmesi, buna meyilli olan, tetikte bekleyenleri de tahrik ediyor gibime geliyor. Çünkü öldürenler kahraman payesi alıyor. Namus için yapmış, doğrudur mantığı işletiliyor. Bu nedenle tepkiyi aşırılaştırmaktansa, cinayetlerin olmasını engelleyici çalışmaların yapılması, bunların önüne geçilmesi daha doğru olur.
10 / Zeynebe Akın: Şiddetin hiçbir mazereti olamaz. Hiç bir şey bunu meşru gösteremez. Bunu sırf polisiye tedbirlerle de ortadan kaldırmak mümkün değildir. Anlayışın değişmesi ve eğitimin artması gerekiyor. Kadın da kendi gücünün farkında değil. Oysa toplumun öğretmeni kadındır.
11 / Mehmet Emin Ekmen: Yürütme organı olarak bu konuyla ilgili bazı yasal düzenlemelerin yapılması için teklif hazırladık. Seçimden önce yasalaştırmaya çalışacağız. Şayet seçimden önce yasalaşmazsa seçim sonra yasalaşacak şekilde bir hazırlık yapılacaktır. Geçen Mardin’de N.Ç olarak geçen kızın temadi halinde farklı kişilerce birden fazla kez tecavüze uğraması davasında da görüldü ki orada mahkeme iyi hal indirimine gitti. İyi hal indirimine giderken de sunulan gerekçe şuydu: Olayların gelişimine bakıldığı zaman bu kız istediğiyle birlikte olmuş, istemediğiyle beraber olmamış ve bu birlikteliğin sonuçları ile ilgili bilgi sahibi olmuş. Evet, belki N.Ç. bununla ilgili bilgi sahibi olmuş olabilir, istediğiyle beraber olmuş, istemediğiyle olmamış olabilir. Hatta bu işi ücret karşılığında da yapmış olabilir. Ama mağdur açısından oluşan kastın manevi hali fail açısından bir indirim sebebi olamaz. Şimdi benim inancıma göre evlilik dışı cinsel birliktelik haramdır ve insanların buna tenezzül etmemesi gerekir. Ama dini inancınız ne olursa olsun evlilik dışı ücret karşılığı cinsel birliktelik bir insanlık suçudur. Konunun tarafı kadın bunu para karşılığı ve isteyerek de yapsa bile, onu buna iten ekonomik ve toplumsal sorunların girdabıdır. Bu karar belki de Yargıtay’da onanacak. İşte Ayşe Paşalı olayı veya Adana’da yaşanan olay. Kadın savcılığa başvuruyor, bu adam beni öldürecek diyor. Büyük ihtimalle savcının yazısı gerekli yerlere ulaşmadan kadın öldürülüyor. Ne zaman ki bu ülkede hâkim ve savcılar sistemin ve statükonun kutsallarının değil insan hak ve özgürlüklerinin bekçisi oldukları anlayışına kavuşurlarsa, o zaman bu sorunlar çözülür. İşin bir de toplumsal boyutu var. Belki işin toplumsal boyutu bizim bölgede Türkiye ortalamasının biraz üstündedir. Ataerkil bir toplumuz, kadınlarımız da ataerkil… Bir aile meclisi toplandığında o meclisin en şahin kişisi bir kadın olabiliyor. Ya da bir töre cinayeti işlendiğinde o cinayetin altında bir kadının onayı söz konusu olabiliyor. Dinin erkek egemen şekilde yorumlanması da bazı sıkıntıların yaşanmasına sebep olabiliyor. Oysa dinimize ve peygamber efendimizin hayatına baktığımız zaman buna yönelik hiçbir uygulama göremezsiniz. O nedenle bu konuyla ilgili bir strateji geliştirdiğinizde bence olayın mağdurlarından ziyade failleri olan erkeklerden başlanmalı. Erkeğe yönelik çalışmalar, politikalar yapılmalıdır. Bu konuda toplum üzerinde etkili kesim ya da kişilerden de destek alınmalı, birlikte hareket edilmelidir. Aynı şekilde din adamlarından da istifade edilmelidir. Bizim il müftülerinden hep şunu istedik. Bu toplum dindar bir toplumdur. Ama dindarlıkları kitabi olmaktan ziyade geleneksel bir dindarlıktır. Bu nedenle bu yönlü çalışmaları artırıp, özellikle kadına yönelik dinin bakışının iyi anlatılması, bunu yaparken de toplumda tanınan, bilinen molla ve imamlardan destek alınması gerektiğini belirttik. Baktığımız zaman partilerin kadın temsili açısından durumu sivil toplum örgütlerinden çok daha iyi durumda. Okullaşma oranının artırılması ve yönde ailelerin taleplerinin dikkate alınması gerekir. Sosyal alanların artırılması ve herkese hitap etmesi gerekir.
12 / Ahmet İnal: Neden toplumun yüzde elli birini oluşturan, kutsiyeti, zarafeti, nezaketi, analık kabiliyetine sahip olan böyle geniş bir kitleyi yılda bir gün yâd etmeye çalışıyoruz. Bir defa bu ayaklar altına alınmalıdır. Bunun bir güne sığdırılması doğru değildir. Batı toplumu ve bazı kesimler öyle bir şekilde yaklaşıyorlar ve yansıtıyorlar ki sanki dinler kadına eziyeti uygun görüyor, bunun sebebi dinmiş gibi gösteriliyor. Oysa biz biliyoruz ki bu böyle değildir. İslam dini kadına gerekli değeri vermiş ve bunu belirtmiştir. Dinimize göre kadın bırakın yemek yapmak, bulaşık yıkamak, temizlik yapmak vb. ve hatta hatta bebeğini emzirmek zorunda bile değildir. Bakıyoruz on yılda bir bazı kesimler kalkıp, İran’dan, Arabistan’dan, Afganistan’dan örnekler verilerek din karalanmaya çalışıyor. Oysa bu tam tersidir. Bizim toplum olarak kadına verdiğimiz değer, batı toplumunun verdiği değerden çok daha ilerdedir. Ama bazen toplumumuzda gelenekler ile din yer değiştirmiş. Bundan kaynaklı sorunlar yaşanmıştır… Batıya baktığımız zaman ise kadına bir meta gözüyle baktığını görüyoruz. Kadın adeta bir eşya olarak görülüp kullanılıyor. Bakıyorsunuz bir araba reklamı yapılıyor, üzerinde çıplak bir kadın vb… Hal böyle iken sanki onlar çok ileri, İslam dini ise kadına karşıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Oysa İslam kadını en üst düzeyde koruma altına almıştır. Burada her kesime görevler düşüyor. Sadece kanunlar da yetmiyor. Bu biraz da vicdan meselesidir. Bir de dayatılan ya da moda olan her şey doğru olmayabilir. Hatta kanunlarla belirlenmişse bile bu doğru olmayabilir. İnsan fıtratına uygun olmayabilir. Eğitim ön plana alınmalıdır.
Meclis’te Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu Kurduk, Kadın Statüsünü koruma Genel Müdürlüğü kuruldu. Referandumda geçen pakette kadına pozitif ayrımcılığı sağladık, şuan da oran olarak BDP’den sonra en çok vekil bulunduran parti konumundayız, göreceksiniz önümüzdeki seçimde kadın vekil sayımızı çok daha fazlalaştıracağız.
ÖNERİLER
–
ORTAK SONUÇ
1 / Kadına şiddet hiçbir şekilde kabul edilemez.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
70 kadar sivil toplum kuruluşuna mail ve telefon yolu ile diğer bütün STK’lara da basın yolu ile duyuru yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Telefon, faks ve mail ile her dört milletvekilimize de ulaştık, İki katılım oldu. Diğer iki vekilimizden bir geri dönüş alamadık.
MEDYA İLE
Bütün yerel basın ve ulusal basının temsilcileri davet edildi.
KATILIMCILARLA
E-mail ile tüm katılımcılardan konu istedik, 2 tane yanıt geldi, konuları gelen bu iki yanıt doğrultusunda oluşturduk.
SONUÇLAR
Genel ve yerel konu ele alındı. Üslup ve tartışma ortamı gayet güzeldi. Yerel ve genel konunun birbirine paralel olması nedeniyle ikinin konunun birleştirilerek konuşulması Cuma Gülcü tarafından önerildi ve kabul gördü.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Cuma Gülcü
Batman kMM Girişimcisi
05.03.2011 Batman kMM Toplantı Tutanağı
previous post