Yer : Belediye Konferans Salonu
Tarih : 06.11.2010
Katılımcılar:
a.Dernek, Vakıf ve Girişimler:
Mezopotamya Gazeteciler Cemiyeti (Fazıl Sezer-2. Bşk)
Çevre Gönüllüleri Derneği (Hasan Argünağa-Bşk, M.Zeki Taş-Üye)
Türkiye Emekliler Derneği (Remzi Çekmen-G.S)
Özgür-Der(Ramazan Çelikal-Bşk.)
Köçerler Derneği (Emin Çelik-Bşk)
Kent Konseyi(Süleyman Noyan-Bşk)
Nubihar-Der (M. Şirin Aslan-Üye)
Toplum-Der(Hamdullah Ceylan-Bşk. Yrd.)
Mazlumder (Murat Çiçek-Bşk)
BEY-DER (Mustafa Sevinçer-Bşk. Yrd.)
b. Meslek Odaları
Tabipler Odası(Mehmet Demir-Bşk)
c. Sendikalar
Memur-Sen (Şafi Özperk-Bşk)
Eğitim Bir-Sen (Selman Seyitoğlu-Üye)
Ulaştırma Memur-Sen (Davut Ertuğrul-Bşk)
d. Kanaat Önderleri, Bireyler ve Diğer Katılımcılar
Katılan Milletvekilleri:
Katılan Milletvekili olmadı.
Belediye Başkanları:
Adnan Pekgül (Belediye Başkan Vekili)
Mesaj Yollayanlar:
Milletvekili katılımı olmadı. (Ahmet İnal (Ak Parti) ve M. Emin Ekmen (Ak Parti) mazeret telgrafı gönderdi.
Moderatör:
Hasan Argünağa (Çevre Gönülleri Derneği Başkanı)
Gözlemciler:
Diğer Katılımcılar:
Medya:
Çok sayıda yerel ve ulusal yazılı ve görsel basın mensubu katıldı.
Konular:
Genel konu: Başörtüsü ve kamusal alan
Yerel Konu: Asbestli su borularının durumu
Konuşulanlar:
Hasan Argünağa: Bu konuyu ele almamızın nedeni Belediyeyi eleştirmek değil, halkın sağlığını yakından tehdit eden bir konu üzerinde çözüm bulmaya çalışmaktır. Zaten asbestli su boruları bugünün değil 30 yıllık bir sorundur. Yakın zamanda Belediye Başkan Vekilimiz Serhat Temel, yerel basına bir açıklama yapmıştı. Batman’da 600 km’lik yer altı su şebeke borularının 200 km’sinin asbestli borulardan meydana geldiğini, bu boruların değişmesi için bir proje hazırladıklarını ve bu projeyi Devlet Planlama Teşkilatı ile Hazine Müsteşarlığı’na sunduklarını ve onay beklediklerini belirtmişti. Bugün Türkiye’de birçok ilde bu sorun bulunmaktadır. Sağlık açısından çok ciddi tehdit içeren asbestli su borularını değiştirmeliyiz. Malatya ve İzmir gibi büyük kentlerde bütün STK’lar ve resmi kurumlar işbirliği yaparak soruna çözüm buldu. Asbestli su borularının değiştirilmesi için Milletvekilleri nezdinde de girişimlerde bulunmalıyız. Bu sorunun çözümü için baskı unsuru olmalıyız.
Adnan Pekgül: Öncelikle böylesine önemli bir konunun gündeme alınmasını anlamlı buluyor ve teşekkür ediyorum. Öncelikle kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum. Batman’da 600 km’lik su boruları var bunun 200 km’si asbestli su borularından oluşmaktadır. Biz bunların değiştirilmesi ile ilgili bir proje geliştirdik ve bu projenin ulusal bazda onayları tamamlandı sadece yerelde Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine Müsteşarlığının onay vermesi gerekiyor. Bu 25 milyon TL’lik bir maliyet gerektiren bir çalışmadır. Belediye olarak maalesef bunu tek başına karşılayacak gücümüz bulunmamaktadır. Elbette gerekirse halkın sağlığı için bütün çalışmaları geri plana atar bunu yapmaya çalışırız ama bizim STK’larımızdan beklentimiz bu konuda bir kamu oyu oluşturarak Çevre ve Orman Bakanlığı’nın katkıda bulunmasını sağlamaktır. Tamamını olmasa bile en azından bir kısmını karşılamaları netice almak adına çok önemli olacaktır. Netice asbestli su borularının döşenmesi devlet eliyle başlayıp bitirilen bir projedir.
Mehmet Zeki Taş: Bugün burada kentimiz ve kent insanının sağlığını yakından tehdit eden bir konuyu konuşuyoruz. Ama maalesef baktığımız zaman katılımın çok az olduğunu görüyoruz. Bu da gösteriyor ki sorunlarımıza sahip çıkmıyoruz. Bu çok düşündürücü bir durumdur. Bu boruların değişmesi oldukça maliyetli bir durumdur ama bir yerden de başlamak gerekir diye düşünüyorum. Kısım kısım olsa da artık yapılması gerekir.
Süleyman Noyan: Bu önemli konuyu kent konseyinde de ele almalıyız. Sene sonu olduğu için önümüzdeki yılın bütçe çalışmaları şimdiden yapılıyor. O nedenle vakit kaybetmeden ilk toplantımız da bizde bunu gündemleştirip kararlar alacağız.
Mehmet Demir: Ben olaya biraz daha farklı noktadan yaklaşacağım. Asbestin, o alanda çalışanlar için bir risk oluşturduğu kesindir. Ama direkt olarak kansere yol açtığı kesin olarak kanıtlanmış değildir. Sadece bire bir temas edenlerde etki gösterdiği ortay çıkmış diğer noktada kesin bir sonuç yoktur. Elbette insan sağlığı her şeyden daha önemlidir ve değiştirilmeleri en güzel olanıdır. Ama dediğim gibi direkt olarak sağlığa etki ettiği kanıtlanmış bir durum değildir.
Hamza Ayiş: Asbestli borulardan bu kentin bütün insanları gibi biz de su içiyoruz. Bu hepimizin sağlığını ilgilendiren önemli bir konudur. Ama bugün buraya baktığımızda böylesine önemli bir konuda katılımın bu derece düşük olduğunu görmek benim adıma üzüntü verici bir durumdur. Bugün burada her STK dan bir temsilci yer alsaydı bu salon dolup taşardı. Demek ki beyinlerdeki asbesti de temizlemek gerekiyor. Vekiller geldiğinde gelen, gelmediğinde gelmeyen STK lar doğru olanı yapmıyorlar bence.
Şafi Özperk: Başkanın eleştirilerine katılıyorum ama seçilmişlerinde gelen eleştirileri veya önerileri dikkate alıp buna göre bazı adımlar atmaları, bizleri cesaretlendirmeleri gerekir. Siyasi konulara odaklanırken maalesef diğer konuları geri planda bırakıyoruz. Siyasi konular elbette olmalı, ama bunların olması diğer konuları arka plana itmemizi gerektirmez.
Hasan Argünağa: Halkın yüzde 99’ u Müslüman olan bu ülkede gerek kamusal alanda ve gerekse hiçbir yerde başörtüsünün yasaklanmamamsı gerekiyor ve yıllardır sürdürülen yasak utanç vericidir. 28 Şubat döneminde kaç öğrenci başını açtı, kaçı ikna edildi v.b. süreçleri de yaşadık. Halkın %99’u Müslüman olan bu ülkede bir öğretmenin, bir doktorun perukla çalışması, çalıştırılması insan hak ihlali olarak tavan denecek durumda. Bugün Başbakan ve Cumhurbaşkanı eşlerinin de örtülü olmasından kaynaklı sorunlar yaşanmaktadır ve bu durum 21. yüzyıla yelken açmış bir ülke olarak bizlere yakışmıyor.
Şafi Özperk: Referandumdan önce BDP haricindeki üç parti de meydanlarda başörtüsü sorununu biz çözeriz demişti. Seçim sonrasına baktığımızda ise her dört partinin de sınıfta kaldığını görüyoruz. Adana’daki olaya provokasyon diyen Hüseyin Çelik bence kendisi provokasyon yapmıştır. Kürt sorununu ile başörtüsü sorununu yaşayanlar keşke doğru noktalarda birlikte hareket edebilselerdi; belki o zaman bu iki sorun da daha kolay çözülmüş olabilirdi.
Mehmet Demir: Bir sistem düşünün ki kendi varlığını insanların kıyafetlerini sınırlayarak sürdürmeye çalışıyor. Bundan daha komik ne olabilir ki? Burada kendi kurucusunun sesini ve boyunu beğenmeyip gizleyen bir sistemden bahsediyoruz. Kendi iradesi dışında olan iki özellik, ses tonu ve boy… Bunu kendi kurucusuna yakıştırmayarak gizleyen bir sistem… Bence bugüne kadar bu ve bunun gibi sorunların çözülememesinin tek nedeni bencilliktir. İnsanların birbirinin sorunlarından habersiz olduğu yerde sorunlar nasıl çözülebilir ki? Herkes sadece kendi sorununu görüp diğer konularda geriye çekilirse yalnız kalmaya mahkûmdur. Müslüman kesim ne zaman kendi dışında kalanların sorunlarıyla da ilgilenirse onlara yapılan haksızlıklara ses çıkarırsa o zaman onun da sorunları çok rahat bir biçimde çözülecektir. Bence kimsenin özgürlüğünün kısıtlanmaması kaydı ile herkes dilediği gibi giyinebilmeli.
Mehmet Şirin Aslan: Bizler müslümanız ve örtünme de dinimizin gereği olarak yapılan bir eylemdir. Kürt kesiminin tamamının bu konuya destek vermesi gerekiyor, daha doğrusu haklar konusunda her kesimin birbirine destek sunması gerekir. Hak söz konusu olduğunda birlikte hareket etmeli, haktan yana olmalıyız.
Faysal Yaman: Cumhuriyet ile beraber iki sorun ortaya çıktı: Birincisi din ikincisi dildir. Bu iki sorun hal olmadıkça da hiçbir sorunu çözemeyiz. Olaya başörtüsü sorunu olarak bakmamak gerekir. Olaya birbirimizi kabullenmememiz olarak bakmalıyız. Birbirimizi kucaklarsak, gerçekçi bir gözle, söylemsel değil eylemsel olarak da yaklaşırsak, hiçbir sorun kalmayacaktır. Gerçekte bir sorunumuzun olmadığını asıl o zaman göreceğiz. Çözüm bizdedir, zihniyetlerimizdedir.
M. Zeki Taş: Bu konuda salonda muhalif görüş pek yok, o nedenle tartışma ortamı pek olmuyor. J Bence halk arasında pek bir sorun yok ama sistemsel bir sorun var. Eğer bir ülkede, başbakan, cumhurbaşkanı istediği gibi yaşayamıyorsa, konuşamıyorsa gerisini varın siz düşünün. Halk nasıl yaşayacak ki? Ama son zamanlarda güzel gelişmeler oluyor. O nedenle umutluyum.
Ramazan Çelikal: Başörtüsü konusunda yaşananlar bence tam bir komediye dönüştü. Çözümü çok kolay olan bir sorunun bu kadar zorlaştırılmasını anlamak mümkün değil. Bu şekilde devam ederse de çözümün gittikçe daha da zorlaşacağını düşünüyorum. Bence bu konuda Ak Parti de gerçek bir samimiyet testi vermektedir. Üniversite sınavına giren öğrenciler için sınava anında konsantreleri bozulmasın diye o kadar titiz davranılırken, hayatının her anında örtülü olan kızların orada başlarının açtırılarak hangi psikoloji ile sınava sokuldukları ise anlaşılmaz ve çok çelişik bir durumdur. Birbirimize destek vermek zorundayız. Zulüm nerden gelirse gelsin birlikte karşı koymak zorundayız. Müslüman insan zulüm yapmaz ama Müslümanlar adına zulüm yapanlar var. Bundan da en çok Müslümanlar zarar görüyor. Kamusal alan diye bir kavram yokken Ahmet Necdet Sezer ile birlikte böyle bir söylem ortaya çıkmış oldu. Bazı şeyleri sanki biz icat ediyoruz. Bu konuda şartsız bir düzenleme yapılmalıdır. Hayatın her alanında kim nasıl istiyorsa öyle giyinebilmelidir.
Hamza Ayiş: Herkes demokrasiden yana olduğunu söylüyor ama uygulamalara gelince tam tersi şeyler yaşanıyor. Bir yandan binlerce imam atayıp, binlerce cami yaptırıp kuran kursları açıyorsunuz öte başörtüsüne yasak getiriyorsunuz. Aynı durum dilde yaşanıyor. Bir yandan haydi kızlar okula diyorlar öte yandan kızları okul kapısından geri çeviriyorlar. Bu iki yüzlülüktür. AKP ve MHP bu konuda kesinlikle samimi değildir. CHP’nin de zaten tavrı bellidir. Bu iş belli oldu ki meclis ile çözülemeyecek. O zaman çözüm referandumdur. Bugüne kadar Kürtler ve inançlı kesim hep kandırıldı. En kesin çözüm yeni ve demokratik bir anayasadır. Dil serbest olursa ülke bölünür, başörtüsü serbest olursa laiklik elden gider, gibi korkular üretildi. Bu yalanları artık kimse yemiyor. Kamusal alan halka ait olan yerdir zaten. Halka ait olan halka nasıl yasaklanabilir ki? Bunun mutlaka çözülmesi gerekir ama siyasi bir ranta dönüştürülmemesi gerekir. Anayasal düzenleme yapılırken onlarda biliyorlardı ki 411 oya rağmen değişiklik anayasa mahkemesinden dönecektir. Ama durumu kullandılar. Belediyemizde böyle bir sorun asla yaşanmamıştır, yaşanmaz da. Biz olaya özgürlükler temelinde yaklaşıyoruz. Dediğim tek derdimiz olayın siyasi ranta dönüştürülmemesidir.
Öneriler:
Ortak sonuç:
Değerlendirme:
İletişim
a. Sivil toplum ile
70 kadar sivil toplum kuruluşuna mail ve telefon yolu ile diğer bütün STK’lara da basın yolu ile duyuru yapıldı.
b.Milletvekilleri ile
Telefon, faks ve mail ile her dört milletvekilimize de ulaştık, Katılım olmadı. İki vekilimizden mazeret telgrafı gelirken diğer iki vekilimizden bir geri dönüş alamadık.
c. Katılımcılarımızla
d. Medya ile
Bütün yerel basın ve ulusal basının temsilcileri davet edildi.
Değerlendirenler: Cuma Gülcü (Batman kMM Girişimcisi)
06.11.2010 Batman kMM Toplantı Tutanağı
previous post