YER: BELEDİYE MECLİS SALONU
TARİH: 2 ŞUBAT 2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Aydın-Der (Evren Arı – Başkan)
2 / Çevre Gönüllüleri Derneği (Hasan Argünağa – Başkan)
3 / İHD (İlyas Ekinci – Sayman)
4 / Bey-Der (Cengiz Arı – Başkan Yrd.)
5 / Ahmedi Hani Derneği (M. Şirin Aslan – Üye)
6 / Başkent Kadın Platformu (Suzan Yıldırım – Üye)
7 / Kadın Dayanışma Derneği (Remziye Tural – Başkan)
MESLEK ODALARI
1 / TMMOB (Nevaf Taş – Sekretarya)
2 / Batman Gazeteciler Cemiyeti(Arif Arlan- Başkan)
3 / Mezopotamya Gazeteciler Cemiyeti ( Fazıl Sezer – YKÜ)
SENDİKALAR
1 / Sağlık-Sen (Zahir Seven – Başkan)
2 / ESM Sendikası (Cüneyt Aksoy – Başkan)
3/ DİSK(Genel – İş ) (M. Selim İş – Maliye Sekreteri)
4/ DİVES (Selim Yılmaz – Eğitim Sekreteri)
5 / Eğitim – Sen (Ender Onur Künteş – Yönetici)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Melek Barış (Gazeteci)
2 / Remziye Saknuk
GOZLEMCİLER
1 /
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1 / Milletvekili katılımı olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI
1 / Belediye başkanı katılımı olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Milletvekili Ayla Akat Ata danışmanı aracılığıyla katılamayacağını bildirdi. Ziver Özdemir telgraf gönderdi.
DİĞER KATILIMCILAR
1 /
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 2 izleyici katıldı.
MEDYA
1 / İlke Haber Ajansı (M. Ata Doğu)
2 / TRT (M. Şirin Yılmaz)
MODERATÖR
Cuma Gülcü (TkMM Girişimcisi)
KONULAR
GENEL KONU: İMRALI GÖRÜŞMELERİ
YEREL KONU: GİDEREK SAYILARI ARTAN DİLENCİLER
KONUŞULANLAR (YEREL KONU)
1 / Arif Arslan: Şu anda Batman’a bir mülteci akını var. İlk etapta dışarıdan gelen 1200 Suriyeli, 1300 Afgan mülteci var. Bu durum son zamanlarda görülen dilenci artışına sebep oldu. Bunlar sürekli görünür ve ön planda olunca bizimkileri unuttuk. Bunlar için bazı STK’lar kampanya başlattı. Ama bir organizasyon bozukluğu yaşanıyor. Valilik ve emniyetin sokak çocukları ile ilgili kampanyaları da fiyasko ile sonuçlandı. Baktığımız zaman dilencilik bir kültür haline gelmeye başladı. Üç ayda bir PTT şubelerinin önüne baktığımızda da bunu daha iyi görebiliriz. Burada kMM’nin de diğer kurumlarla irtibata geçip birlikte hareket etmeleri gerekiyor bence.
2 / Fazıl Sezer: Burada en önemli görev valilik ve belediyeye düşmektedir. Bu iki kurum birlikte hareket ederek alınacak tedbirlerle bu dilenmelerin önüne geçebilirler. Baktığımız zaman mültecilerden Afgan kökenli olanlardan dilenme durumuna pek rastlanmıyor, bu genellikle Suriye’den gelenlerde görülmektedir. Bu durum zamanla bizim çocuklarımızı da olumsuz etkileyecektir diye düşünüyorum. Batman için bir başka dezavantaj da mülteci Afganların buraya yönlendiriliyor olmalarıdır. Bunların buraya yönlendirilmeleri şehre ayrı bir yük getirmektedir. Bunlar için kamp, yiyecek, giyecek yardımlarının yapılması gerekmektedir. Burada belediye, valilik ve STK’lar birlikte hareket etmelidirler. Bir de insanlarda yapacağı yardımın yerine ulaşamaması kaygısı var.
3 / Nevaf Taş: Sınır kapılarının kapanması büyük bir sorun teşkil etti. Oradaki insanların hem kapıların kapanmasından, hem de savaş koşullarından kaçmalarından dolayı önemli bir göçe neden oldu. Batman’da bu göçe maruz kalan yerlerden biri oldu. Bunlarla ilgili önceki akşam Barış Meclisi’nde de bir toplantımız oldu. Buraya gelen Suriyeli göçmenlerden de kendilerine sahip çıkılmadığı konusunda önemli sitemler geldi. Bunların en önemli isteği öncelikle sınır kapılarının açılması ve iç barışın sağlanmasıdır. Bunlar her ne kadar bir kampta kalmak istemeseler de, bunların toplu halde olmaları gerekir. Hiçbir yerde böyle başıboşluk dağınıklık olduğunu zannetmiyorum. Kampta olmaları hem kontrol altında olmaları, hem de onlara kolay ulaşabilme açısından gereklidir bence. Bu böyle devam ederse bu insanlar sadece dilenmekle kalmaz, bir süre sonra çeteleşme, gasp, hırsızlık, fuhuş gibi olumsuzluklara da yönelecekler. En azından havaların düzelmesiyle beraber bunlara çadır kent şeklinde bir kamp yapılmalıdır. Ve bütün bunlar karşılıklı bir antipati oluşmadan gerçekleşmelidir.
4 / Cengiz Arı: Yanı başımızda meydana gelen bir savaş var. Bundan dolayı da son üç beş ayda çok fazla göç oldu. Bununla ilgili komisyon kuruldu ve bu komisyonun içinde bizde yer aldık. Aileler tespit edildi. Bu aileler gidip yerlerinde görüldü. Bunlar gerçekten çok zor durumdalar. Yardımların ulaşması konusunda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bu konuda Batman Valiliği bence sınıfta kalmıştır. Burada bir an önce devlet elinin devreye girmesi gerekmektedir.
5 / Ender Onur Künteş: Bir kere baktığımızda bu konu ile ilgili elimizde sağlam bir veri yok. Durum böyle olunca çok sağlıklı adımlar da atmak mümkün olmuyor. Önümüzde Gıda bankası adı altında başarısızlıkla sonuçlanmış bir çalışma var. Aslında o çalışma hepimiz için iyi bir sınavdı. Eğer onu iyi yapabilseydik sanırım bugün bu sorunun çözümü çok daha kolay olabilecekti. Bir de unutmayalım ki dilenciliği sistematik hale getiren bir sistem mevcut şuan. Baktığımız zaman PTT’nin önünde oluşan kuyruklar, ya da kömür dağıtımı esnasında yaşananlar da bir tür dilencilik değil midir? Malatya’dan bir arkadaşla görüştüğümde oraya da sığınmacıların gittiğini ve buraya gelenlerin neredeyse 4-5 katı kadar olduğunu ama bu tür bir sorunun yaşanmadığını, orada organize olma bakımından hiçbir sıkıntı yaşamadıklarını belirtti. Küçük Millet Meclisi’nin farkındalık yaratma anlamında önemli bir rol üstlenebileceğini düşünüyorum. İşin kötü tarafı bu şekilde devam ederse bu işin sadece dilencilikle kalmayacağı, daha vahim sonuçlar doğuracağı açıktır. Bir de çok merak ediyorum, bu ülkede bir mülteci kanunu var mıdır? Varsa bu neden uygulanmıyor?
6 / Hasan Argünağa: Suriye’de yaşanan iç savaşın büyük bir sancısı yaşanmaktadır. Keşke o insanların ne halde olduklarını gidip görebilseniz. Bir insanın ihtiyaç duyabileceği her şeye ihtiyaçları var. Bu konuda çok sayıda çağrı yaptık. Ama valilik ve belediye üzerine düşeni yapmıyor. Kendimiz bir organizasyon yapmaya çalıştık. Ama taşıma suyla da değirmen dönmüyor maalesef. Valiliğin artık bu işi üstlenmesi gerekiyor. Bu insanların içinde yaklaşık iki aydır banyo yapmayanlar bile var. Yakında sağlık sorunları baş göstermeye başlayacak. Kamp konusuna yetkililer bir türlü yanaşmıyor. Bu iş sadece STK lar üzerinden yürümez. Bunların arasında orana vurduğumuzda dilenen sayısı azdır. Çalışmaları yakında AFAD’a devretmeyi düşünüyoruz. Afgan göçmenlerin dilenmemesinin sebebi hem farklı kaynaklardan yardım almaları hem de çalışmalarıdır.
7 / İlyas Ekinci: Hasan Bey söylemek istediğimiz her şeyi söyledi. Bu insanlar savaştan kaçıp buraya gelmişler. Bu konuyla ilgili beş tane toplantı yaptık. Ama adeta kendimiz çaldık, kendimiz oynadık. STK lar bu işi götüremezler. Bunun için valilik ve belediyenin harekete geçmesi gerekiyor. Bunlar insandır. İnsan olmadan kaynaklı hakları vardır. Bu haklar sağlanmak zorundadır. Bizim onlara sahip çıkmamız gerekiyor. Bu durum gittikçe bir asayiş sorunu da olmaya başlayacaktır.
8 / Evren Arı: Bir yerde dilenciliğin, çocuk işçiliğinin vs. nin olması orada sosyal devletin sağlıklı işlemediğinin açık bir göstergesidir. Biz ne yaparsak yapalım, bir süre sonra yetersiz kalacaktır. Hatay’da bu sayı yüz bini aşmışken herhangi bir sorun yaşanmıyor. Ama burada yaşananlar ortada. Bu konuda valilik, bakanlık ve belediye harekete geçmelidir. Daha işin çok başındayız. Bu durum ilerde çok daha vahim sorunlara yol açacaktır.
9 / Zahir Seven: Hicret döneminde ensarın muhaciri nasıl karşıladığını hatırlayalım. Bir de bu güne bakalım. Bu sınavda sınıfta kaldığımız söylemek hiçte yanlış olmaz sanırım. Bu noktaya gelme sebebimiz insanların birbirine güvenlerinin kalmamasıdır. Bu konuda biz STK’lara iş düşüyor. Resmi kurumları harekete geçirmeliyiz. Mülteciler kanununu neticede koyanlar insanlardır ve bu ihtiyaçları karşılamıyorsa pekâlâ değiştirilebilir yeniden.
GENEL KONU
1 / Hasan Argünağa: Yıllardan beri kanayan bir yara var. Bu yaranın kanamasının tek sebebi adaletin gözetilmemesidir. Kürt halkının en doğal haklarının verilmemesinden kaynaklanıyor. Oluşan silahlı mücadele de bu adaletsizliğin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bugüne kadar denenmemiş yöntem kalmadı. Ama hepsi de başarısızlıkla sonuçlandı. Ne zaman ki demokratik adımlar atıldı o zamanlar olumlu şeyler de görülmeye başlandı. Başbakan bugüne kadar istikrarlı adımlar atmadı. Söylemler ile yapılanlar birbirini tutmadı. İç işleri bakanının değişmesi ve son yaşanan gelişmeleri olumlu karşılıyorum. Barış zordur, bu yolda birçok engel de çıkacaktır. Ama ortada birbiri ile kaynaşmış iki halk vardır. Bunun tek çözümü budur. Bunun dışındaki tüm çabalar süreci kötüye götürmekten başka bir işe yaramaz.
2 / Fazıl Sezer: Tabi ki diyalog önemli ve güzel bir gelişmedir, umut vericidir. Cumhuriyet kurulduğundan beri hep sorunlar yumağı yaşandı. Cumhuriyet kuruldu ama halk bunu yaşayamadı. İnsanı temel alan şeyler yaşanmadı. Sadece Kürt Sorunu değil bir insan hakları sorunu vardır. 2000’den sonraki süreç insanlara umut vermiştir. Ama bu tek başına yetmez. Sivil anayasa en önemli çözüm noktasıdır. Sivil ve özgürlükçü bir anayasa için baskı unsuru oluşturmalıyız.
3 / Cüneyt Aksoy: Cumhuriyet eşit vatandaşlık yasasına göre değil eşit Türkler yasasına göre kurulmuştur. Herkes barış istiyor ama sağlam adımlar atılmıyor. AKP de barış istiyor ama kendi şartlarında kendi barışını istiyor. Barış benim istediğim şekilde olmalıdır, diyor. Barış anayasal şartlarla sağlanmalıdır. Aksi takdirde kalıcı bir barış sağlanamaz.
4 / Zahir Seven: Asıl soru şu: Devlet mi millet içindir, yoksa millet mi devlet içindir? Bugüne kadar hep millet devlet için var olmuştur. Ama bugünden sonra bu değişmeli devlet milleti için var olmalıdır. Bugüne kadar millet için kanunlar koyuyorlardı ama bunu millete rağmen yaparlardı. Şimdi ise bazı olumlu şeyler yapılmakta, bunlar yeterli değildir ama desteklenmesi gerekmektedir. Sorun aslında ne Türk, ne de Kürt Sorunu değildir. Sorun devleti ele geçirmeye çalışan, onu elinde tutmaya çalışan bir azınlığın çıkardığı bir sorundur. İki tarafta masaya ben haklıyım diye oturarak sorunları çözemez. Zaten bütün sorunlar herkes ben haklıyım dediği için çıkıyor. Bu sürecin bu şekilde heba edilmemesi gerekiyor. Bunun için Peygamber efendimizin yaptığı olduğu Udeybiye Barış Antlaşması’nda yaşanan küçük bir ayrıntıya bakmak yeterli olacaktır sanırım. İmzalanma aşamasında antlaşmanın altına Allah’ın elçisi diye yazılmasına itiraz ediyor diğer taraf, diyorlar ki biz zaten seni öyle görmediğimiz için seninle savaştık. Bu şekilde yazmanı istemiyoruz. Diğer sahabelerinin karşı çıkmasına rağmen Hz. Muhammed(sav) bunu kabul ediyor ve o ibare antlaşma metninden çıkarılıyor. Bu sürecin olumsuz bitmesi ihtimalini düşünmek bile istemiyorum. Toplumsal baskıyı şimdiden oluşturmalıyız. Daha iş işten geçmeden yapmalıyız. Tabiri caizse araba devrilmeden müdahil olmalıyız.
5 / M. Şirin Aslan: Bence Ak Parti’nin tabanı henüz buna hazır değil. Başbakanın açıklamalarına baktığımız zaman da kendisinin kalıcı bir barıştan yana tavır sergilemediğini görürüz. Başbakan diyor ki, Kürt Sorunu yoktur. Kürt kardeşimi seviyorum, kültürel haklara evet, ama başka da bir şey yok, toplumsal haklar yok. Bu ne demektir. Siz kendinizi yönetemezsiniz demektir. Oysa Kürtler kendisini yönetmek de istiyor. Özerklik istiyor. Karamsar olmak istemiyorum ama çok da umutlu değilim. Korkum şudur ki, eğer bu meseleyi biz bize çözemezsek, dış güçler müdahale etmek durumunda kalabilecekler. Kürtler sadece kültürel haklar değil, kendini idare etmek de istiyor. Umarım bu hükümet bu sorunu çözer, yoksa sonu hiç iyi görünmüyor.
6 / Ender Onur Künteş: Ortaya çıkmış bir halk hareketi var ve 30 yıldır içinde her şeyi barındıran devasa bir problem söz konusudur. Aslında çözüm yolunun müzakere olduğunu herkes biliyor. Geçen yaz çok şiddetli çatışmaların olduğu bir dönemdi. Hatta belki de bugüne kadar ki en çatışmalı dönemdi. Çok ciddi operasyonlar yapıldı, diğer yandan alan hâkimiyeti kurma mücadelesine girildi. Ama ne ilginçtir ki, o dönemde hiç KCK tutuklaması yapılmadı. İktidar içerde halkın tepkisini çekmeden operasyonlara devam etmek istedi. Peki, bu sürece nasıl gelindi. Yaşanan bir açlık grevleri olayı oldu. Cumhurbaşkanından, başbakana, adalet bakanına varıncaya kadar toplumun birçok kesimi bunun sonlandırılması için çağrıda ve ricada bulundular. Ama hiç biri bundan vazgeçmedi. Ama İmralı’dan gelen tek bir cümle ile on bin kişi aynı anda bıraktı grevi. Burada en önemli muhatap tekrar belli olunca yeniden bu yola girildi. Hepimiz umutluyuz ama geçmiş pratiklere de bakmak gerekir. Başbakan bir yandan süreç devam edecek diyor ama öte yandan operasyonlar da hız kesmeden devam ediyor. Hani bir söz vardır: Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, diye. Burada işe baksak operasyonlar önümüzde duruyor, lafa bakalım diyoruz, bir günü ötekini tutmayan açıklamalar var. Burada iki taraf var. Örgütün yapabileceği tek şey var. O da sınırın dışına çıkmak. Ama devletin yapabileceği çok şey vardır. Atması gereken çok adım vardır. STK’lar barışı dayatamadı maalesef, açlık grevleri dayattı. Ama en azından süreci ileriye götürebilmeliyiz. Barışı sivil toplum getirmeli, elinden geleni yapmalıdır. Ayrıca şu anda ülkenin ekonomik anlamda en bakir bölgesi burasıdır. Sermaye kesimi de buraya girip bir şeyler yapmaya çalışıyor, o nedenle onlar tarafından da iktidara yapılan etkili bir baskı vardır.
7 / Nevaf Taş: Sorun PKK sorunu değildir. Bu mesele de Abdullah Öcalan çok önemli bir role sahip olsa da sorun Abdullah Öcalan sorunu da değildir. Sorun Kürt Sorunu’dur. Bu sorunun çözümü iki yolla olur: Ya tam ayrışma ile olur, ya da tam bütünleşme ile olur. Tam bütünleşme ile Kürt kimliğinin siyasi olarak tanınması dâhil tam olarak bütünleşme olmalıdır. Görüşmelerin eşit şartlarda yürütülmesi gerekiyor. En büyük engel ben kazandım sen kaybettin ilkesidir. Bu anlayış kesinlikle barışı falan getirmez. Halkların kardeşliği ilkesinin kazanması gerekir. Ayrıca geçmiş sürecinde muhakkak yargı önüne getirilmesi gerekir. Bu iki taraf içinde geçerlidir. Bu ülkede asimilasyon yaşandı. Hem de en kötü biçimde yaşanmıştır. Bu ülkede yaşayan her halk üzerinde yapılmıştır. O kadar etkili yapılmıştır ki, bu ülkede en milliyetçi kesim Kürtler ve Lazlardan çıkmıştır. Bir an önce çatışmasızlık ortamının tesis edilmesi gerekiyor. Daha sonra kalıcı ve tüm kesimlerin dâhil olduğu bir çalışma yapılamalıdır. Provokasyonlar elbette olacaktır. Bu konuda kararlı olunmalı, dik durulmalı ve mücadele edilmelidir. Barış güzeldir ama ucuz değildir.
9 / Suzan Yıldırım: Ortada bir algı sorunu var. Seksen yıllık bir sorun var ortada. Seksen yıllık rezil bir sistem içinde güzel şeyler aramaya çalışıyoruz. Türkiye’de birçok halk var ve hepsi asimile edilmeye çalışıldı. Ben de Türküm ve bu sistemle büyüdüm. Her gün andımızı okuyarak büyüdüm. Eğer ben doğruyu bulduysam demek ki herkes yapabilir. Aslında herkes evinin önünü temizlerse sorun kalmayacak. Güneşi batıdan doğurup doğudan batırmak mümkün müdür? Kürtlere bu yapılmak istendi. Yaşanan çok fazla sorun var. Bu ülkede barışı sadece samimi halk istiyor aslında. Başka da kimse istemiyor. Bir kadın vekil çıktı bir şeyler söyledi ama toplumun hepsi sessiz kaldı bu konuda. Batıya giderim terörist derler, buraya gelirim milliyetçi derler…
10 / İlyas Ekinci: Türk ve Kürt halkı arasında bir sorun yoktur. Kürtler Türklerle eşit şartlarda yaşamayı istemiştir hep. Kürtler bu ülkede her şey olabilmiştir ama Kürt olamamışlardır. Kürtler kendi bölgesini yönetmek istiyor. Ulus devlet modeli günümüzde geçerliliğini yitirmiş durumdadır. 1925’te istenen şeyler noktasına bugün gelinmiştir. Eğer bugün bu süreç değerlendirilemezse, Irak, Suriye, Mısır, Libya’nın konumuna düşeriz. Sivil toplum örgütlerine önemli görevler düşüyor. Çatışmasızlık ortamını kim istiyorsa elini taşın altına koymalıdır. Seyirci kalmamak durumundayız.
11 / Remziye Saknuk: Ne zaman barış görüşmeleri olmuşsa arkasından hemen provokasyonlar olmuştur. Bunun önüne geçebilmek için de süreç mümkün olduğunca kısa tutulmalı ve sonuç alıcı çalışmalar hızlandırılmalıdır.
12 / Evren Arı: Konunun dışına çıkmadan beş noktada kısa ve net ifadelerle şunları belirtmek istiyorum.Barışın adının geçmesinin bile yılları aldığı bu trajediye bir nefes aldırmaktır aslında bu görüşmeler. Sürecin asıl muhataplarıyla görüşmelerin olması, ihtimal olan barışı sağlamlaştırma adına önemlidir, esastır. Bu süreç çok çetindir, sürece sabırlı yaklaşmak gerekir. Sivil toplum kuruluşlarına düşen görev partiler üstü bir konum alarak, barış kavramını siyaseti ön plana çıkarmadan birlik ve beraberlikle çözüme katkı sağlamaktır. Parlamenter tarafına düşen görev ise, bu sürecin muhataplarına sağlıklı ortam oluşturmaktır. Saboteleri deşifre etmektir.
ÖNERİLER
1 / Evren Arı toplantı sonunda, bazı şeylerin gereksiz yere çok uzatıldığını ve özellikle konu dışına çıkmaların çok yaşandığını, bu konuda gerekli uyarıların yapılmasını aksi takdirde toplantıların çok sıkıcı bir hal almaya başlayacağını belirtti.
ORTAK SONUÇ
1 / En önemli ortak sonuç, sürecin kararlılıkla devam ettirilmesi ve bu işin barış gelecek şekilde sonuçlandırılması oldu.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
100 civarı sivil toplum kuruluşu ile iletişime geçildi. E-mail ve telefonlarla bilgilendirmeler yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Telefon ve faks yolu ile 3 milletvekili ile iletişime geçtik. Vekil katılı olmadı.
MEDYA İLE
30 civarı basın temsilcisi ile e- mail yolu ile iletişime geçildi. Toplantımız öncesi ve sonrasıyla yerel medyada haberleştirildi.
KATILIMCILARLA
E-mail ile tüm katılımcılardan konu istedik.
SONUÇLAR
Toplantı esnasında zamanı verimli kullanma konusunda biraz sıkıntı yaşandı. Konu dışına çıkmalar çok gerçekleşti. Süre kullanımı sağlıklı olmadı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Batman kMM Hamalı Cuma Gülcü
02.02.2013 Batman kMM Toplantı Tutanağı
previous post