Yer : ATAUM
Tarih : 12.11.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1. İlk-Der (Hadiye Kılıç –Eğitimci)
2. ÜZYEÇDE (Sümeyra Ağaoğlu- Çocuk gelişimi uzmanı, Asude Ertoğan- Psikolog)
3. Güçsüzler Yurdu Derneği (İsmihan Gökçül – Sosyolog)
4. Başkent Kadın Platformu ( Fatma Bostan Ünsal- Üye)
5. Kozadan İpeğe Kadın Kooperatifi ( Devrim Filiz Esenyel- Ev eksenli)
6. Muhafazakâr Demokrat Düşünce Topluluğu – MDDT (Murat Köse, Başkan – Mehmet Düğmeci, Başkan Yardımcısı)
7. TACSO ( Ayça Beştepe– Proje Uzmanı)
8. İHOP ( Feray Salman-Genel Koordinatör)
9. STGM (Hatice Kapusuz- Proje Asistanı)
10. Uluslararası Af Örgütü ( Volkan Görendağ- Türkiye Şubesi Mülteci Hakları Koordinatörü)
11. TEPAV (Ülker Şener)
12. Engelli İnsan Hakları Derneği (Ali Fuat Mengüç- Genel Başkan)
MESLEK ODALARI
1.TMMOB- Mimarlar Odası (A.Tolga Özden- Bülten Yayın Kurulu Üyesi)
SENDİKALAR
1.Hak-iş (Hasan Çiloğlu-Şube Başkan Yardımcısı)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1.YOK
GOZLEMCİLER
1. CHP (Hüseyin Kaya- Parti üyesi, uzman mühendis)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1. AKP ( Nurdan Şanlı-Ankara Milletvekili)
2. MHP ( Özcan Yeniçeri- Ankara Milletvekili)
BELEDİYE BAŞKANLARI
1.Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı (Osman Yücel Şahin)
MESAJ YOLLAYANLAR
1.YOK
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 7 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1. MECLİS TV(Mehmet Feyzi Öztürk- Kanal Sahibi, Sultan Bağrıaçık- Kameraman)
MODERATÖR
Faruk Alpkaya ( Ankara Üniversitesi- Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü- Öğretim Görevlisi)
KONULAR
Genel Konu: Türkiye “DEPREM”lere ne kadar hazır?
Yerel konu: Van Depremi (7.2) Ankara’da olsaydı neler olurdu?
Konuşulanlar:
1.Tolga Özden: Öncelikle bu toplantının 12 Kasım 99 Düzce depreminin yıldönümünde yapılmasının oldukça manidar olduğunu belirtmek istiyorum.
Depreme Ankara özelinde bakarsak şu yanlış düşünceyle karşılaşırız: Ankara’da doğrudan kent içerisinden geçen bir fay hattı tespit edilmemiştir. Buradan bir sonuç çıkarılarak Ankara ilinde büyük bir deprem beklenmemektedir. Ancak, Ankara’nın kuzeyden Kuzey Anadolu Fay Sistemi, güneydoğudan Akpınar Fayı, güneyden Tuz Gölü Fay Zonu, doğudan Kırıkkale-Erbaa Fayı ve güneybatıdan Eskişehir Fay Zonu ile çevrelenmektedir. Bu söz konusu fayların Ankara’ya uzaklıkları ise 60-80 kilometre civarında hesaplanmaktadır. Önemli bir başka konu ise bu fayların büyüklük olarak 7 ve üzerinde depremler oluşturma potansiyeli bulunmasıdır. Bu durum Ankara’yı ne kadar ilgilendirebilir?
Hemen 1999 Doğu Marmara (Gölcük) Depremine dönecek olursak, burada 7.5 büyüklüğünde bir deprem üreten fayın İstanbul’da bulunan Avcılar ilçesine uzaklığı yaklaşık 65-70 kilometre kadardır. Avcılar’da yaşanan yıkım hatıralarımızda halen daha tazedir. Yine yakın geçmişe dönülecek olursa, 6 Haziran 2006’da yaşanan Orta – Çankırı Depremi’nin büyüklüğü 5.9, 31 Temmuz 2005 ve 20 Aralık 2007 Bala – Ankara Depremlerinin aletsel büyüklükleri sırasıyla 5.6 ve 5.3 olarak ölçülmüştür. Bu depremler de gerek Ankara kent merkezinde gerekse çevre yerleşimlerde ciddi olarak hissedilmiş ve özellikle kırsal alan yerleşimlerinde önemli hasarlar meydana getirmişlerdir.
2.Hasan Çiloğlu: Bütün çalışmalar Ankara’nın deprem açısından tehlikeli ve riskli bir bölgede olduğunu, geçmişte olduğu gibi gelecekte de yakın civarında oluşabilecek depremlerden önemli ölçüde etkilenebileceğini göstermektedir. Birçok bina imara uygun yapılmamaktadır.
Van depremi gösterdi ki bunca yıl geçmesine rağmen hala afetlere hazır değiliz. Her şeyden önce deprem olduktan sonra kurtarma çalışmalarının standardının ne kadar önemli olduğunu tekrar gördük. 99 depremi sonrası çok yaygın olan ‘bireysel ilkyardım’ ve ‘deprem çantası’ gibi çalışmalardan da uzaklaşıldığı görülüyor.
Yapılan incelemelerde görülüyor ki Türkiye’de ayda ortalama 2 deprem oluyor. Türkiye bu gerçekle yaşamayı öğrenmeli. Deprem devletin 24 saat gündeminde olmalı.
Deprem konusunda ülkemizdeki çalışmalar hızlanmalı çünkü görüyoruz ki devletimiz Somali’ye yardım gönderirken Van’a çadır yetiştiremiyor.
3.Feray Salman: Van Depremi gösteriyor ki 12 yıl önceki depremden bu yana her geçen gün bilimden daha uzak bir yönetim anlayışı oluşmuş.
99 depreminde beklenmeyen bir depremdi açıklamaları yapıldı ve o günden bugüne yani 12 yıldır deprem vergileri toplandı, depreme bütçe oluşturuldu. Bir vatandaş olarak bu bütçenin nereye kullanılmasını beklersiniz?
Bilimsel verilerin toplanmasından ve bu verilere dayalı yönetim anlayışından ne zaman vazgeçildi? Bunun hesabı sorulmalıdır. Çünkü bu zihniyet Van’da yaşanan ilk depremden sonra insanları evlerine girmelerine yönlendiren, bundan sonrasında yaşanacak küçük artçıların olacağını söyleyen zihniyettir.
Bunun dışında Van’da yaşanan bir gerçek de şudur ki, Van valisi keyfi sebeplerle yerel kuruluşlarla çalışmayı reddediyor. Peki bu hangi şeffaflık ilkesine dayandırılabilir?
4.Volkan Görendağ: Bölgede çeşitli ülkelerden (Afganistan, Pakistan, İran gibi) göç eden ve bölgede misafir edilen mülteciler ve göçmenler de depremden etkilenmiştir.
Sayıları ikibin (2000)’in üzerinde olan bu göçmenler birçok açıdan dezavantajlı bir grubu oluşturmaktadırlar. Hem dil bilmedikleri hem de bölgeyi tanımadıkları için, aynı zamanda yerelle de iletişim kuramadıkları için bölgeye gelen çadır, battaniye, sağlık malzemeleri ve diğer yardım malzemelerinden yeteri kadar faydalanamamaktadırlar. Bu mülteci ve göçmenlerin zaten var olan sorunlarının daha ağır insani bir drama dönüşmemesi için gerekli önlemlerin alınması konusu önemlidir.
Bu insanların başka illere aktarılması için çalışma yürütülüyor. diğer şehirlere gönderilmeye çalışılan mülteciler emniyetin bir yazı almak zorundalar. belge alamayanlar olduğu için sokakta kalanlar var. Türkiye’de bu konudaki bürokratik işlemler oldukça sıkıntılı, işlemlerin hızlandırılması gerekiyor.
Bir Vanlı olarak yaşanan acıların birçoğunu yakından biliyorum. Depremde bir insan canını kurtarmış olsa bile geriye canından başka hiçbir şeyi kalmıyor. Bu yüzden Van acilen afet bölgesi ilan edilmeli.
Ailem Van’da kendi imkânlarıyla bir brandadan yaptıkları çadırda kalıyor. Ancak hava son derece soğuk ve Kızılay’ın çadırı gelse bile sorun çözülmüyor. Yetkilerin bunu anlaması için bir gece de olsa o çadırlarda kalmasını istiyorum.
5.Hatice Kapusuz: Ben bu depremle gördüm ki Türkiye’de çok ciddi bir değer hiyerarşisi yaşıyoruz. Van’da yaşanan depremin hemen ardından ( birçok enkaza halen dokunulmamışken) İstanbul depremi konuşulmaya başlandı.
Gördük ki devlet organize olmada çuvalladı. Birçok bağımsız kuruluş çok daha iyi çalıştı. Bu deprem bize bir kez daha gösterdi ki yönetim anlayışında şeffaflık konusunda ciddi sıkıntılar var. Ana akım medya devlet kurumlarından aldığı bilgiye dayanarak çadır sıkıntısının olmadığını söylerken biz Van’daki arkadaşlarımızdan tam aksini duyuyoruz.
Bilgi edinme hakkı en temel haklardan biridir ve oradaki insanlar doğru bilgiye ne kadar ulaşırlarsa bu yaşanan travmadan o kadar uzaklaşırlar çünkü o insanları şu an en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri güven.
6.Ülker Şener: Depremde ciddi bir organizasyon sıkıntısı yaşandığı görüldü. Ancak en acı şey depremde ilk 24 saat oldukça önemliyken biz gördük ki üç gün sonra halen Erciş’te halen dokunulmamış enkazlar vardı. Tüm bunlar yaşanırken biz yurtdışından gelecek yardımları reddettik. Bunun mantığını anlamak imkânsız ve bu gerçekten iç acıtıcı.
7.D. Filiz Esenyel: Depreme hem psikolojik olarak hem de ekonomi, sağlık, barınma, eğitim alanlarında yetersiz kalınacağını düşünüyoruz. Van’da yaşanan deprem de bunun göstergesidir.
Ankara yerelinde depremi düşündüğümüzde ise son yıllarda çarpık kentleşmenin yaşanması ile daha ciddi hasarlara sebep olacaktır. Birçok yerin temel analizi yapılmamış, bataklık üzerine kurulmuş büyük yerleşim yerleri vardır.
Belediyelerin yetersizliği de göze çarpan noktalardan biri; birçok belediye park bahçeye aktarıyor bütçeleri ancak yapılandırma için bir bütçe harcandığı gözlenemiyor ne yazık ki. Ankara’da çok ciddi bir altyapı sorunu var. Kar yağdığında, yağmur yağdığında bile hayat kilitleniyor.
8.Sümeyra Ağaoğlu: Van’a giden yardım ekipleri arasındaydım. Oradaki çaresizliğe tanık olduk.
Van’dan döndüğümde medyada gördüklerime inanamadım. Durum olduğu gibi yansıtılmıyor. Van sadece çadır kentlerden ibaret gibi gösteriliyor. Mahalle ve köylerdeki yoksunluk ve koordinesizlikten bahsedilmiyor. Orada, o çaresizlik içerisinde, Vali’ye tepki gösteren insanlara yapılan muamele inanılır gibi değil. Öyle bir durum var ki orada, o insanların tepki göstermeleri gayet doğal. Van'ın cefakâr ve mütevekkil insanlarının yerinde başkası olsa bu tepkiyi göstermek için 20 gün de sabretmezdi.
Yaşadıkları deprem şoku ortada ama bu yetmezmiş gibi üzerlerine başka maddi manevi yüklerde bindiriliyor. Devletin, vatandaşının gösterdiği haklı tepkiye tahammül edememesi ve uygulanan şiddet inanılır gibi değil. İkinci depremde yaşanan kayıplar tamamen ihmal ve umursamazlığın neticesi idi. İnsanlar donmakla yüz yüze gelip o hasarlı binalara girmek zorunda bırakılmamalıydı. Acilen Van'ın yaraları sarılmalı ve kalkınması için gerekli adımlar zamanında atılmalıdır.
Murat Köse: Avrupa’da bazı ülkeler siyasi krizler yaşıyor bunun öncesi ekonomik kriz. Belki sosyal krizler de yaşayacaklar. Bunlar birbiri ile direkt ilgili. Türkiye’ye gelince Türkiye laboratuar ortamında yeni yeni çıkıyor. Bu ülkede siyasi fay hatları oluşturulmuş. Elektrotlar var bir yerlerinde. Altmışlardan bugüne kadar getirirsek, istendiği zaman bu elektrotlara enerji verilerek o fay hatları hareketlendirilmiş ve siyasi krizler yaşanmış. Türkiye son süreçte sekiz on yıllık süreçte siyasi depremlerden kurtulmaya çalışıyor. Şimdi bir ülkede siyasi depremler varken diğer ekonomik olaylara sosyal olaylara zaten müdahale etmesi mümkün değil.
Fiziksel depremlere baktığımızda daha çok depremin öncesini ve sonrasını konuşmalıyız çünkü olan ya da olmayan şeyler ortada. Ben Van’a gittim bizzat gördüm. Arama kurtarma açısından baktığımızda olağanüstü bir çalışma var. Biz şimdi sıcağı sıcağına tartışıyoruz. Aslında deprem öncesi alınması gereken önlemler var. Yapı denetim ile ilgili konular var. Ben gördüm bir bina un ufak olmuş yanında da sapasağlam bir bina var.
Ben aynı zamanda Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde meclis üyesiyim ve geçen hafta orada şöyle bir karar aldık: Ankara’daki eğlence mekânları, kahveler, oteller gibi birçok insanın bir arada olduğu mekânlarda kiriş, kolon kontrolü yapılacak.
Ayrıca vatandaşlar da bilinçlendirilerek kendi yaşadıkları binaları kontrol ettirmeliler. Devletten bir şeyler isterken ya da suçlarken bizler de üzerimize düşeni yaparak devlete yardımcı olmalıyız.
10.Ali Fuat Mengüç: Bizim duygusal bir millet olduğumuza dair bir yaklaşım var. Bu kısmen de doğrudur. Ancak bu duygusallığımızı sergileme şeklimiz bazen garip olabiliyor.
Van depreminden sonra bazı kadın tv spikerleri tarafından dile getirilen ayrımcı ve kadın duygusallığı ile hiç bağdaşmayan yorumlar bir doğal felaket sonrası son derece zorlayıcıydı ve şahsen beni utandırdı.
Doğal afetler dezavantajlı grupları (kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler ) çok daha fazla etkilemekte, yaşamsal harabiyete ve mağduriyete yol açmaktadır. Kendini koruma ve fiziksel zorluklarla başa çıkmada engelliler daha fazla yardıma ve desteğe ihtiyaç duymaktadır.
Depremin ortaya çıkardığı bir başka acı gerçekte enkaz altından sağ olarak çıkarılan pekçok insanın yaşadıkları fiziksel ve ruhsal travmalardan dolayı hayatlarının geri kalanını bir engelli olarak sürdürmek zorunda olmalarıdır. Deprem sonrası için oluşturulacak destek ve tedbir çalışmalarında engelli bireylerin bu özel durumları mutlaka göz önünde tutulmalıdır.
11.Volkan Görendağ: Deprem için son dönemde TV kanallarında bile çok ciddi paralar toplandı. Benim sorum, tüm çalışmalarının dışında sürekli temiz su ve ekmek dağıtımı yapan Van Belediyesi’ne bu paranın ne kadarı yollandı? Yani belediyeye sağlanan bütçe nedir?
Modern bir ülke olduğumuzun vurgusunu sürekli yapıyoruz. Peki bu ülkede beni “Vali istifa!” deme hakkım yok mu? Bunu engelleyen yasanın ne olduğunu merak ediyorum, ki Van’daki hassasiyetleri de bir kenara koyarak soruyorum ben bunu.
12.Mehmet Düğmeci: Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren devlet halkın bahsettiği, birebir yaşadığı sorunları değil kendi gördüğü, sorun olarak tanımladığı unsurları çözme eğilimi göstermiştir. Deprem fay hatlarının kuşattığı yurdumuz bu anlayışın ilgisini çekmemiştir.
Dünyada başlamış olan sanayi devrimi şehirleşmeyi hızlandırırken 1950 lere kadar ülkemizde şehre göçe engel olunmuş, ancak Demokrat parti dönemiyle birlikte sıkışan talep şehre göçü hızlandırmıştır. Kontrolsüz ve plansız bir şekilde gecekondulardan oluşan yeni şehir varoşları, biraz da oy kaygısı ile iyice kontrolden çıkmış, dere, tepe, su yatağı, tarım havzası demeden buldukları yerlere binaları oturtmuşlardır. Hükümetlerin getirdiği yeni planlamalar eksik ve kararsız bir şekilde uygulanmış; şehirlerde yapılan ilk çok katlı binalar en yakın dereden toplanan kum, bilinçsiz çimento ve demir kullanımı sonucu, çürük, en ufak bir sarsıntıda yıkılabilecek nitelikte olmuştur.
80 sonrasında şehirleşmenin kontrolü ve planlamasında yeni bir hamle başlamış, ancak ahlaki erozyonla birlikte yeni rant oluşumları uygulamada yinede ciddi aksaklıklar oluşturmuştur. Özellikle İzmit ve Düzce depremlerinden sonra daha sıkı denetim ve yasal düzenlemeler getirilmiş, ancak öteden beri gelen problemli yapılara çözüm getirilememiştir.
Günümüzde yeni bir şehirleşme vizyonuna ihtiyaç vardır. Eski yapıların hızlı bir şekilde kontrolden geçirilip, sahiplerine çözüm önerileri getirilmelidir. Gelecek için öncelikle insan tabiatına uygun, sağlıklı, kültür ve değerlerimizle, beklentilerimizle örtüşen bir model. İkincisi, tabi afetlere karşı korunaklı yapılar.
13.Buket Bektaş: Van depremi sonrası oradaydık. Erciş’te gerçekten her şey vardı ama insanlar yemek sırasına girdiklerinde burunlarına kamera dayamalarından, görüntülenmekten çok rahatsız. Birçok yerde hala ciddi anlamda eksiklikler var.
İnsanları deprem konusunda bilinçlendirmek oldukça önemli. Gerekirse kapı kapı yapılacak ve her ay tekrarlanacak eğitimler olmalı.
14.Tolga Özden: Deprem sigortası gerçekten çok önemli ama o konuda da uygulama oldukça sıkıntılı. Çünkü sigorta yaptıran evi yıkıldığında 40-50 bin TL alırken sigortası olmayan evi yıkıldığında devletten yeni bir ev alıyor ve bu ev 80-90 bin TL değerinde. Bu insanların sigorta yaptırmasının önüne geçiyor. Bu konuda acilen düzenlemeler yapılmalı.
15.Hadiye Kılıç: Deprem Eğitimi diyoruz ama Türkiye’de bunun eğitimi kimden alabiliriz ki? Bir kurumun ya da kişinin söylediğini diğeri yalanlıyor.
16.Feray Salman: Bu eğitimden bahsederken tabi düşünmeliyiz bir engelli bu eğitimi nasıl alacak?
Sigortadan bahsederken şunu düşünmeliyiz, parası olmayan insanlar bu sigortayı nasıl yaptıracak? Sigorta özel bir alan, bu ülkede yoksulluk sınırı altında yaşayan birçok insan var, buna nasıl bütçe ayıracaklar?
Bölgeye döndüğümüzde ise şu gerçekten kaçamayız, orada eğitimler, çalışmalar Kürtçe olmak durumundadır. Deprem sonrası çalışma yapmak isteyen birçok dernek vali tarafından keyfi gerekçelerle engellenmiştir. Bu gerçekten kaçamayız.
17. Asude Ertoğan: Van’daki temel, öncelikli ihtiyaç barınma. Özellikle köylere yardımlar yetersiz kalıyor. Ciddi bir soğuk var ve kendi imkânlarıyla çadır yapsalar bile çamur zeminde ve soğukta yaşamak zorunda kalıyor insanlar. Ellerine yiyecek yardımının da ulaşmadığını söylüyorlar. Bunun beraberinde oradaki insanların neredeyse tek geçim kaynakları hayvancılık ve hayvanlarını barındıracak yerleri yok.
İnsanların temel ihtiyaçları karşılandıktan sonra şu gerçeklik üzerinde durulmalıdır. Yaşanan olay travmatik bir olaydır. Büyük bir belirsizlik, korku ve bekleyiş yaşamlarına hâkim. Şayet “halen ellerine ulaşmamış yardımlar ne zaman ellerine ulaşacak, kalıcı-geçici konutlar ne kadarlık zaman diliminde sağlanacak, hangi çözüm ne nedenle uygulanamıyor” gibi konularda bilgilendirilirlerse yaşadıklarına tahammül etmeleri daha kolay olacaktır. Belirsizlik korku, endişe verir.
Orada şuan yaraları sarmak için çalışan insanların birçoğu afeti yaşamış insanlar. Bu durum ileride afet kriz müdahale adına atılacak adımlar için değerlendirilmesi gereken bir konu. Yani bir strateji, görev dağılımı oluşturulacaksa bölgede çalışacak personelin afet mağduru olmayan kişiler olarak bölge dışından bu çalışmalara dâhil edilmeleri planlanmalıdır.
Depreme hazır bulunuşluğumuz genelde deprem öncesi-sonrası ayrımıyla irdeleniyor. Ben duruma deprem öncesi- deprem anı- deprem sonrası diye bakıyorum. Deprem öncesi ile ilgili sınıfta kalmış durumdayız, deprem dede vs gibi kampanyalar deprem anında yapmamız gerekenlerle ilgili bir farkındalık yarattı, deprem sonrası ile ilgili tek gelişmişliğimizse akut müdahaleleri sayesinde gözlendi diye düşünüyorum.
18.Hüseyin Kaya: Van’da yıkılan binaların tamamı mühendislik hizmetlerinden yoksun üretilmişlerdir. Bunu sonucunda birçok can kaybı yaşanmıştır. Ancak ikinci depremdeki can kayıplarının kabul edilemez. TMMOB heyeti 25 Ekim’de Van’a giderek, Van valiliğine “Hasar Tespit Çalışmalarına” için istenildiği kadar uzman mühendis, mimar yollayabileceklerini bildirmiş ancak bugüne kadar valilikten cevap gelmemiştir. Valilik, AFAD Başkanlığı aracılığı ile kurulan 300 kişilik ekiple bütün binalara kısa sürede bakma imkânı bulamamıştır.
1999 depremi sonrasında çıkartılan 4708 sayılı Yapı Denetim Yasası ile pilot iller belirlenmiştir. Pilot il uygulaması 1-2 yıl sürdükten sonra eksiklikleri giderilerek, genel uygulamaya geçilmesi gerekmektedir. Ancak Türkiye’de pilot uygulama 10 yıl sürmüştür. Van dâhil 62 ilimizde yapı denetim, 1 Ocak 2011 tarihinden sonra başlamıştır.
19 pilot ilde yapı denetime tabi olarak yapılmış binaların olası büyük depremlerde yıkılmama olasılığı % 95’in üzerindedir.
Bu verilere rağmen 17 Ağustos 2011’de çıkarılan 648 sayılı KHK ile kırsal yerleşim alanlarında ve nüfusu 5 binin altındaki yerleşim alanlarındaki binaların çoğu yapı denetimi kapsamından çıkartılmıştır. Bu denetimsiz alanlar yüz ölçüm olarak Türkiye’nin %70’lik bir alanını oluşturmaktadır. Son depremlerde en çok zarar gören Kamu Binaları da yapı denetim dışındadır.
Topraklarımızın yaklaşık %96’sı aktif fay hatlarının etkisi altındadır ve nüfusun %98’si bu bölgelerde bulunmaktadır. Sonuç olarak; Depremlerin afete dönüşmesini istemiyorsak; yapı denetime, gerekli önem verilmelidir.
19.Özcan Yeniçeri: Deprem sonrasında yapılan çalışmalar çok zor ve sıkıntılıdır. Bu tür felaketlere yaklaşım tarzını bir bütün olarak ele almak gerekir. Çalışmaların bütün parçalarını eleştirebiliriz ama şunu görmeliyiz; biz bir sistem içerisinde yaşıyoruz. Depremle ilgili konularda yetkililerde sorumluluk ihracı var. Bir kurumu günah keçisi ilan edip, bütün suçu ona yüklemek insanlara kolay geliyor. Aslında bizlerin insan olma biçim ve bilincinden yola çıkarak soruna yaklaşmamız gerekir.
Deprem sonrasında basında yer alan bazı haberlere bakmak bile sorunun ne olduğunu teşhis etmek anlamına gelmektedir. Habere göre Van’da 14, Erçiş’te 91 bina enkazından savcılığın emriyle numuneler toplanmış. Yetkililere “Bu konuda biraz geç kalınmadınız mı?” diye sormak gerekir!
İlk inceleme sonuçlarına göre Van Gölü çevresinden alınan kum-çakılın herhangi bir eleme veya yıkamaya tabi tutulmadan, direk betonda kullanıldığı yetkililer tarafından açıklanmıştır. Bütün bunlar son derece geç kalmış tespitlerdir! Enkaz altında can veren yurttaşlarımız için anlamsız tespitlerdir.
Öncelikle binanın yeri için jeofizik şartlara uygun ruhsat esası getirilmelidir. İmar kurallarına uyan proje zorunluluk olmalıdır. Statik, elektrik projeleri yetkili meslek kuruluşları tarafından hazırlanıp, onaylanmalıdır. Ardından süreç mühendisliği devreye sokulmalıdır. Denetim firması aşama aşama durumu izleyerek her aşamaya ayrı ayrı onay vermelidir. Belediyeler ise ancak bu şartları taşıyan binaya ruhsat vermelidir.
20. Nurdan Şanlı: Konumuz deprem ve bizler de burada en güncel olan Van depremini konuşuyoruz bu gayet doğal. Eleştirilerin gelmesini yadırgamıyorum bu gayet normal, eleştiriler gelecek ki biz de kendimizi geliştirelim.
Şuana kadar söylenmeyeni söyleyerek ben de yapılanlardan bahsedeyim. Ulaşım önceki depremlerde en önemli sorunlardan biriydi. Şu anda bu sorun yaşanmamaktadır. Ulaşım sağlandı ve çalışmalar bu sayede hızla başladı. Başbakanımız afet bölgesindeydi ve yapılan çalışmalarla ilgili kontrollerde bulundu.
Hemen bir afet kriz masası oluşturuldu ve ilgili bakanlarımız dönüşümlü olarak orada.
Böyle afetlerde hükümet tek başına bazı sorunların altından kalkamayabilir. Bu yüzden böyle durumlarda devlet ve millet olarak tek bir vücut olmalıyız. Herkes taşın altına elini koymalıdır.
Van dışından gelen insanlar ciddi bir provokasyon çabasındalar. Araçları talan edenler de bu insanlardır. Emniyet bu duruma tepki göstermek zorundadır.
Çadırların yetersiz değildir ancak ihtiyacı dışında depolamak amacıyla çadır alan vatandaşlarımız vardır. Birçok yardım çadırkentlere gitmek istemeyen insanlara ulaşamamaktadır. Yıkılan binalar ile ilgili elimizde bilgiler var ama şu da bir gerçek ki TOKİ binaları yıkılmamıştır çünkü belirli standartlara uygun yapılmaktadır.
Hükümetimiz tüm bu yıkımı ortadan kaldırmak için çalışacaktır. Bu yaşananlar hepimiz için bir ders olmuştur.
21. Feray Salman: Van valisi ile ilgili bir sorun vardır ve gerekli denetleme yapılmalıdır. Vali bey keyfi olarak yerel kuruluşlarla çalışmayı reddetmektedir.
22.Nurdan Şanlı: Bu konuda gereken yapılacaktır. Kimse şahsi fikirlerine göre hareket edemez.
İlk etapta reddedilen dış yardımlar maddi yardımlardır. Devlet kendi yaptırımını görmek istediği için bu yardımları geri çevirdi.
İkinci depremde yıkılan evlere girilebilir izni verenden şimdiye kadar yıkılmış olan evleri yapan müteahhite kadar herkese hesap sorulacaktır.
Öneriler:
1. Hasan Çiloğlu: Deprem sigortası yaygınlaştırılmalıdır. “Deprem Genel Müdürlüğü” gibi bir kurum oluşturularak 24 saat depreme hazır olunması sağlanmalı.
2. Feray Salman: Acilen bir deprem haritası çıkartılmalı ve gerekli yatırımlar yapılmalıdır. Burada sadece hükümet değil onu buna zorlamayan muhalefet de sorumludur.
3. Tolga Özden: Deprem vergileri konusunda düzenlemeler yapılmalı, vergi verenlerin mağduriyeti giderilmelidir.
4. Hüseyin Kaya: Kamu adına bağımsız ve etkin bir yapı denetim için Yapı Denetim Kanununda bir düzenlemeye gidilmelidir. Denetim Kuruluşu seçimi bağımsız olmalı, yapı sigortası ve mesleki sorumluluk sigortası sisteme dahil edilmeli, Kamu Yapıları dahil “Tüm Yapılar” yapı denetim kanunu kapsamına alınmalıdır.
5. Özcan Yeniçeri: Bina dayanaklığı arttıkça verilen kredilere uygulanan faiz oranı düşürülmelidir. Binaları denetleyen denetçilerin ücretleri, denetlenen müteahhitler tarafından verilmesi uygulanmasına son verilmelidir. Yapı denetimi, müteahhitlerin finanse ettiği özel firmalar aracılığıyla değil, yerel idarelerin birimleri tarafından gerçekleştirilmelidir. Her binaya, kim tarafından hangi tarihte yapıldığı, taşıdığı teknik şartlar, kullanılan malzeme ve bileşimlerinin niteliği, denetleyenler, onay ve ruhsat verenler, jeofizik incelemesi yapan kurumun ismi, binanın kalitesi, yapım süresi, sorumlular vb. hususların içeren Bina kimlik Kartı sistemi getirilmelidir. Bina kimlik kartlarındaki özet bilgiler binaların girişlerine konulmalıdır.
Ortak sonuç:
1. Türkiye ciddi bir deprem kuşağındadır. Acilen deprem ile ilgili çalışmalar yoğunlaşmalıdır.
2. Deprem öncesi ve sonrası için gerekli eğitimler verilmelidir.
3. Yapı denetim, deprem sigortası gibi çalışmaların yaygınlaştırılması sağlanmalıdır.
4. Deprem yaşanmadan deprem riski yoğun olan bölgelerde bina denetlemeleri acilen yapılmalıdır.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
124 STÖ ile telefonla görüştüm ve maille çağrı metnini, ilkelerimizi ve TkMM 2013’e kadar toplantı takvimini yolladım. 18 STÖ bu çağrıya olumlu cevap verdi. Ancak 15 STÖ temsilcisi katıldı.
SONUÇLAR
Katılan STÖ’lerin birçoğunun Van depreminden sonra bölgeye giderek çalışmalar yapmış olması toplantıya ayrı bir anlam kattı. Mimarlar odasından A.Tolga Özden’in katılımı, MDDT- Murat Köse’nin jeoloji mühendisi olması ve CHP üyesi Hüseyin Kaya’nın uzman mühendis olması da toplantıda güzel bir bilgi aktarımı sağladı. Genel anlamıyla oldukça verimli bir toplantıydı.
Değerlendirenler:
Oya ÖZDEN – Ankara kMM- TBMM hamalı
Esin ALP – TkMM Ankara girişimcisi