Yer : Halk Eğitim Merkezi Salonu
Tarih : 06.03.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1- Ağrı Dağı Folklor ve Sanat Etkinlikleri Derneği
2- 6 Nokta Körler Derneği
3- Mazlumder (Levent Çiğil)
4- Anadolu Gençlşik Dergisi (Şafi Erim)
b. Meslek Odaları
1- Ağrı Barosu (Timur Demir)
c. Sendikalar
1- DİSK (Ersin Erincik)
2- KESK- Eğitim-Sen (Halil Kıtnur)
d.Diğer
1- Mustafa Lortoğlu (Tercüman)
2- İbrahim Söğüt (Kesk)
Gözlemciler:
1- Hakpar (Fehmi atmaca)
Katılan Milletvekilleri:Milletvekili katılımı olmadı.
Belediye Başkanları:Katılım olmadı.
Mesaj Yollayanlar:
1- Hanifi Alır
2- Cemal Kaya
3- Abdulkerim Aydemir
Moderatör: Yılmaz Ensaroğlu (Mazlumder Eski Genel Başkanı)
Medya:
1- Ağrı Hürses (Nihat Aydın)
2- Maske Haber Ajansı (Hanifi Polat).
Konular:
Genel Konu : Ordu ve Yargı’nın Politikadaki rolü nedir? Ne olmalıdır?
Yerel Konu : Ağrı’nın geri kalmışlığının nedenleri
Genel Konu Üzerine Konuşulanlar:
1- Şafi Erim : Bütün bu gelişmeler bizim şu soruyu sormamıza engel değildir. "kim hangi amaçla ?" Bu soruya objektif ve Türkiye penceresinden bakarak cevap bulabilirsek sorunu da büyük ölçüde halletmiş oluruz. Ben şunu da abartılı buluyorum: Deniyor ki, Balyoz darbe planı Kara Kuvvetleri komutanlığından ve Genelkurmay başkanlığından gizli olarak planlanmış, bu mümkün değil, 29 generalin ve 140 üst rütbeli subayın katıldığı toplantı ne kadar gizli olabilir? Bence bu soruların cevabını bulursak sorunu çözmüş oluruz. Balyoz planının üzüntüsünü ve utancını atlatmadan Anayasa Mahkemesi vurdu bir kere daha kafamıza. 367 zırvaları, başörtüsü yasakları, Kürtçe yasağı, Hıristiyan vatandaşlara yapılan eziyetler, meslek liselilere yapılan haksızlıklar… Adalet bizim ülkemizde adaletsizliğin adresi olmuştur.
2- Halil Kıtnur : Söz konusu rejim değişikliğini uluslararası bağlamından kopararak anlamak mümkün görünmüyor. 2.Dünya Savaşı sonrası kendisini anti-Sovyetizm ve sosyalizm düşmanlığı üzerinden uluslararası sisteme eklemleyen ve böylelikle İslamizasyon/sağcılaşma sürecini başlatan Türkiye egemen sınıfı açısından bakıldığında, 2000’li/AKP’li yıllar, Sovyetler Birliği’nin yıkılışı sonrası yaşanan belirsizliğin ardından Türkiye’yi uluslararası sisteme liberal ve muhafazakâr bir ikinci cumhuriyet projesi ile dâhil etme fırsatı anlamına geliyor bence.
3- Ersin Erincik : Olay yargıda olduğu için daha fazla detaya da girmek istemiyorum. Umarım, mahkeme süreci adil ve tarafsız bir şekilde sonuca ulaşır. Ancak süreçte bir takım soru işaretleri de yok değil. Acaba TSK da 1960 darbesiyle başlayan tasfiye sürecinin halkalarından biri mi diye sormaktan da kendimi alamıyorum. Aksi takdirde kim kendisine özel servisler tarafından ulaştırılan binlerce sayfalık ve bavullar dolusu belgeleri niye saklasın ki? Veya birileri bu güne kadar sakladı da bugün mü servis ediyor? İşte bence bu soruların cevabını bulmak lazım.
4- Nihat Aydın: Bugün yaşadığımız bütün çarpıklıkların kökü yakın tarihimizde yatıyor. Zaten bu yüzden yakın tarihimizi öğrenmemiz, bütün gerçekleri bilmemiz, bunları açıkça tartışmamız engelleniyor. Geçmişimiz, özellikle de yakın tarihimiz, eğitimin her aşamasında sansürleniyor, çarpıtılıyor. Gerçeklerin üstü yalanlarla örtülmeye çalışılıyor. Oysa, bugün bir türlü çözemediğimiz temel sorunlarımızın kaynağını, bu ülkede ordunun ve yargının konumunu, açıkça görebiliriz ve düğümleri çözebiliriz. Türkiye’nin önde gelen entelektüellerinden olan siyaset bilimi ve yakın tarihimizi, dindarlarla, Kürtlerle olan ilişkiyi, orduyu, yargıyı ve siyaset bakışını, yönetim anlayışını, tek adamlığını, mücadele arkadaşlarının başlarına gelenleri, İstiklal Mahkemeleri’ni konuşmamız ver anlamamız gerekir; çünkü biz biliyoruz ki bugünkü sorunlar dünlerin sorunlarıdır
5- 6 Nokta Körler Derneği : Askerle boğuşmanın hükümete ve demokrasiye getireceği bir fayda yok. Ordu, siyaset sahnesindeki ağırlığını önemli ölçüde yitirdi. Siyasetten askerin tasfiyesi şöyle veya böyle gerçekleşmiştir. Demokrasi adına siyasetten tasfiye kaçınılmaz kurum Yargı’dır. Zira Yargı, demokrasiyi geçmişte olduğu gibi bugün de büyük ölçüde tehdit etmektedir. Yüksek Yargı’da darbe ruhu taşıyan Yargı mensupları var. Ergenekoncu ve Ergenekon örgütüne hizmet eden Yargıçlar var. Türk Yargı’sının sicilinin ne kadar bozuk olduğu ortadadır. 28 Şubat döneminde askerin verdiği brifinge iştirak eden Yüksek Yargı mensuplarını hatırlayalım diyorum.
7-Levent Çiğil : Çete liderleriyle ortak hareket eden Yargıtay Başkanı’nı unutmayalım. Irkçılığa, ırkçı eylem ve söylemlere prim veren Yargıtay içtihatlarının üzerinde duruldu mu bu ülkede? Cumhurbaşkanı seçimlerin de ki 367 cinliğini hatırlayalım.
Uyduruk iddialarla iktidarda ki bir partiye açılan kapatma davasını nereye koyacağız?
Eşi Ergenekon sanığı olan Anayasa Mahkemesi 2. Başkanı’nın hala görevde bulunmasının hukuk açısından vahametini düşünen var mı? HSYK’nın Ergenekon Savcı ve Hakimleri’nin yerlerini değiştirme girişimi çok taze olduğundan herkesin rahatlıkla anımsadığını düşünüyorum. Kurulun, Ergenekon konusunda en çok direnen üyesinin, Sabancı cinayetinin katilinin konuşmasını engelleyen adam olduğu ortaya çıktı.
8- Fehmi Atmaca : Bugün en çok Yargı bağımsızlığından bahsedenlerdir Yargıyı taraf konumuna sokan, bağımlı kılan.Hükümet, Avrupa normlarında bir Yargı reformuyla İttihatçı-Ergenekoncu Yargı mensuplarını bu kurumlardan tasfiye etmelidir.
Demokratikleşmede ki en büyük engel ülkede hala hayat bulan İttihatçı kafalardır.
Yüksek Yargı mensupları bir ülkenin en onurlu, en saygı değer şahsiyetleri olmak mecburiyetindeler. Hukuka ve Hukukçuya güven bunalımının doğmaması için bu makamlara yükselmiş insanların demokrasi ahlakları tam olması gerekiyor. Demokrasinin özünü kavramayan, hukuk bilinci ve hukuk felsefesi teknik bakımdan ileri gitmeyenlerin bu makamlara gelmesi, ülke demokrasisi için büyük sorun teşkil etmektedir.
9- Mustafa Lortoğlu : Bu durum geleneksel bir hal aldı. Neredeyse on yılda bir cumhuriyeti cumhurdan korumak için askeri müdahalede bulunuldu. Açık askeri müdahaleler 12 Eylüle kadar sürdü. "İrtica" ve "bölücülüğün" tekrar hortladığı ve cumhuriyetin temel dayanaklarına yönelik tehditlerin artığı 28 Şubatta tekrar darbe yapmanın gereği ortaya çıktı. Dünya şartları ve bölge konjonktürü açık askeri müdahaleye izin vermiyordu. Darbe geleneği şekil değiştirdi. Modernleşen dünya ile beraber darbe de post modern oldu. Darbe geleneği 28 Şubat post modern müdahalesiyle sürdü.
10- İbrahim Söğüt : Ordu ve yargı bence bir kıskaç halindedir.şöyle ki ordu yargıyı etkiliyor yargı ise ordunun etkisi altında bu ikilemi en son HSYK Ve Erzincan ve Erzurum olaylarında yaşanılanlar gösterdi.Onun için sivil bir anayasaya ihtiyaç vardır diye düşünüyorum.
Değerlendirenler:
Mesut Gökçe / Ağrı kMM Hamalı