YER: Adıyaman Belediyesi Meclis Salonu
TARİH: 05.01.2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/İHD (Osman Süzen)
2/Alperen Eğitim ve Kültür Ocağı (Fehim Taştan)
3/Adıyaman Gençlik ve Kültür evi (M. Aydın Sarıkaya )
4/Adıyaman kadın sorunlarını araştırma ve çözme der. (Naile Şahin)
5/Kamer (Berrin Küçükkelepçe)
6/Kent Konseyi Kadın meclisi sekreteri (Sevgi Karabuluk)
7/Adıyaman İşsizler Der. ( İsmet Güneş Der. Bşk. )
8/Anadolu İş Kadınları Der. (Birsen Günay)
9/Kadın Yaşam Der. (Semra Karadağ)
10/Kommagene Gazeteciler cemiyeti (Hacı Bozkurt)
11/AZED. Der. Bşk. (Zeynal Alagöz)
12/Özgür Gündem Gazetesi yazarı (Doğan Durgun )
13/Adıyaman Yüksek Öğrenimler Der. Bşk. (Murat Koca)
14/ Anadolu Engelliler Der. (Abidin Harputlyoğlu)
15/Adıyaman Üniversitesi ( Fikret Mazı)
16/Necmettin Gürsoy ( Catom )
17/Kamer (Halise Arslan)
18/Tüm Köy-sen Adıyaman Şube Bşk. (Ramazan Gökay)
19/Yader. (İHH) (Mustafa Baydar)
20/Adıyaman Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri (Hüseyin Şen)
21/Adıyaman İl Sağlık Müdürü (Mehmet Emin Taş)
22/Kardelen Gençlik Der. (Şakir Çoban)
MESLEK ODALARI
1/Baro (Nazım Pektaş)
2/Tabipler Odası (Süleyman Kılınç)
3/Adıyaman Barosu Kadın Komisyonu (Zeynep Saya)
4/Adıyaman Esnaf ve Sanatkarlar Koop. Bşk. (Abuzer Aslantürk)
5/TMMOB-SPU ( İbrahim Özcan)
SENDİKALAR
1/Sağlık-Sen Adıyaman Şubesi (Abdulkadir Bozan)
2/KESK (İzzet Karadağ)
3/Memur sen (Fadlı Doğan)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
GÖZLEMCİLER
1/Nusret Demir
2/Suat Tekin
3/Yusuf Akbaba
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
BELEDİYE BAŞKANLARI
KATILAN PARTİLER
MESAJ YOLLAYANLAR
1/Mv Murtaza Yetiş
2/Mv. Mehmet Erdoğan
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 35 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1/Asu TV (Yunus Emre Doğan, Deniz Çolak)
2/Mercan TV (Özer Karakuş, İsmail Alkan)
MODERATÖR: Roni Margulies ( Taraf Gazetesi Yazarı )
KONULAR
GENEL KONU: Hükümetin 10 Yılı
YEREL KONU: Sağlık Hizmetleri
KONUŞULANLAR
1/ Roni Margulies: AKP 10. yılını doldurdu, neler yaşadık dediğimiz zaman şu eksik kalıyor; Türkiye’de derin devlet var 10 yıldır yaşadığımız birde Kürt sorunu var. Bu konularda ileri derecede yol gittik. Bu günü yirmi yıl önce hayal bile edemezdik. 23’te çok renkli etnik bir nüfus vardı. Ama bu toplumun üzerine Müslüman Türk geldi. Kemalist kadroların kurduğu Cumhuriyet vatandaşı sıfatına kimse uymuyordu. Artık gayrimüslimler çok az, düşünün ki sadece 1500 Rum var. Bu memlekette Müslüman olan ama Sünni olmayan geniş bir kesim vardı. Ama bu bile Ankara’daki Kemalist kadronun düşüncesine uymuyordu. Kürtleri beğenmedik, gayrimüslimleri beğenmedik, Alevileri beğenmedik. Cumhuriyet bayramını fötr şapkalılar kutluyordu. Tümüyle uygunsuz bulduğunuz nüfusa kendi fikirlerinizi dayatmaya çalışırsanız bu ancak zor kullanmayla olur. İnsanların fikirlerini, ideolojilerini kendiniz şekillendirmek isterseniz böyle zor kullanmaya mecburdunuz. Öyle oldu ki, gayrimüslim kalmadı nerdeyse. Dindarlar ise yakın zamana kadar yok gibiydi. Kemalist kadro Alevileri kendine çekmeyi azda olsa başardı, gayrimüslimleri azalttı ama Kürt sorununu halledemedi. Şimdi Türk toplumunun Müslüman halk kesimi yaşananları sorgulayabilecek hale geldi. Bu durum aslında AKP’den önce başlamıştı. Bunu AKP’ye borçlu olduğumuzu düşünmüyorum. Ama hükümetin çabaları da göz önünde. Bu faaliyetler Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana vardı. O yüzden bu sorunun on yılda çözüleceğine inanmak saflık olur. Şimdi Genelkurmay başkanının AKP ile arası iyi, yargının da arası iyi, ama yargı sistemindeki sorunlar baştaki üç kişiyi değiştirmekle çözülmez. Kürt sorununu toplantı öncesi arkadaşlarla biraz konuştuk; acaba AKP bu konuda samimi mi? Açıkça bu konudaki görüşümü söylemeliyim. Bence AKP bu sorunu çözdü ama bunun sebebi samimiyeti değil, doğunun lideri olma isteğidir. Türkiye’nin tamamına bile tam olarak hakim değilken AKP, Arap liderliği yapamaz. AKP Kürt sorununun silahla çözülemeyeceğini biliyordu, bu yüzden görüşmelere başlanmıştı. Bu ülke Başbakan asmış bir ülkedir. Başbakan bunu açıkça söylüyorsa bu görüşmenin ilerlemiş olduğunu gösterir. Baktığımız zaman bu sürecin kanlı ve sancılı olacağını görüyoruz, ama daha kolay olamaz zaten, bir haftada çözülür diyemeyiz. AKP derin devlete karşı mücadele etmektedir. Bunun, hükümetin demokrat olmasıyla alakası olduğunu düşünmek yanlış olur. Bunun sebebi tabanın talebini yerine getirmesidir.
AKP den hiçbir beklentim yok, AKP neoliberal, muhafazakar bir partidir. Ama bunu böyle söylemek başka şey, yaşamış olduğumuz konuları görmezden gelmek başka şey. Erdoğan, Necip Fazıl okuyarak yetişmiş bir insan, muhafazakar bir insan, atmışlı yıllardan kalma düşüncelerin olduğu kafaya sahip bir insan. Sorunu çözme konusunda Hükümetin samimiyetini sorgulamak bana çok gerekli gelmiyor. Ama değişim sadece AKP ile yaşanmaz çünkü AKP nin sınırları bellidir. Değişim yaşanacaksa bu sivil toplum kuruluşlarına, ihh’ya kalmıştır.
2/ Murat Koca: Eğerle meğeri evlendirmişler, keşke diye nur topu gibi evlatları olmuş. Bizimde işimiz keşkelere kalmış. Başörtüsü sorununu halledeceğiz dediler, sorun hala var mı var. Aynı şekilde Kürt sorununu halledeceklerini söylediler, bu sorunda hala var. Bütçe açığını özeleştirmelerle kapatmaya çalışan bir hükümet var. Komşuların sorununa müdahale eden bir ülke var. Ama kendi sorunlarını çözmeden bunu yapmamalı. Ocaktaki ateş söndürülmeden başka ateşlere müdahale etmek yanlış.
İmralı sorunu hükümetin tek başına halledebileceği bir sorun değil, Kürt sorunu uluslararası şekilde halledilebilecek bir sorundur.
3/ Fehim Taştan: Türkiye’deki Gayrimüslimler hesaba katılmadı dediniz. Ama Gayrimüslimler Türkiye’de ekonominin % 75 ine hakim. Ayrıca Sivas’ta Madımak katliamında ölenlerin içinde Alevi de vardı, Sünni de vardı. Keşke dağıda şehit olanlar ise ne Türk oldukları için ne de Kürt oldukları için,Sömürü sistemini sorguladıkları için oraya üç gün sonra ulaşıldı.Bu ülkedeki insanlık sorununu Kürt sorununa indirgeyip,sorunu daha da çözümsüz hale getirdiler. Eğitim konusunda sayısal çoğunluk sağlandı ama kaliteyi ve başarıyı yükseltemediler..Ekonomik konuda ise ben bir kamu persneliyim.Hükümetin on yılıda bana verdiği zam yüzde seksen ciarındadır.Halbuki ortalama fiyat artışı yüzde ikiyüzdür.Benim kaybım yüzde yüzyirmidir.Güvenlik sorununa gelince, ben güneydoğuda aday olarak gezmeye çalıştım.Arabam aranmadı.Ne zamanki arabama bir başka insan bindi beş km sonra arabam durduruldu.O zaman anladık ki adamın üzerinde ruhsatsız silah var.Benim arabama binen adamın belindeki ruhsatsız silahı bilen devlet görevlisi,dağdaki silahlı gezen teröristten haberi yok mudur acaba?
Komşuların içine karışıyoruz.Onlarda bizim içimizde taraf olmayacaklarmı.Şimdi Suriye’de değnekçi olmuşuz. Bugünden sonra inşallah daha da geriye gitmeyiz,hep beraber barış ve kardeşlik içinde yaşayabiliriz.
4/ Doğan Durgun: Son görüşmelerle ilgili bir analiz yapmak gerekir. Bu konuda bir barış sağlanacaksa tehlikeli olan dildir. Sanki bu ülkede barışı isteyen sadece iktidarmış gibi gösteriliyor. Kürt tarafının bu görüşmeler hakkında kendi kesimine bilgi verilmesi engelleniyorsa ortada bir suistimal var demektir. Türkiye’de henüz bir normalleşme yok. Ama barışın dilini kullanırsak hem Kürt hem Türk daha rahat olacaktır.
5/ Osman Süzen: Tamamen Türk ırkçılığıyla dizayn edilen, Kemalizm diye kullanılan bir ideoloji, vatandaşı kendine göre şekillendiren bir devlet vardı daha önce. Böyle bir Türkiye vardı. Türkiye her ırkın olduğu bir devlet değildir. Otuz yıldır süren çatışmaların süreci orta doğuda yaşanan gelişmelerle beraber hükümetin bazı uygulamaları var. Bu on yıllık uygulamaları gözetlenmeli diye düşünüyorum. HSYK tümüyle hakim ve savcıların sahip olduğu bir kuruluştur. Ama şu anda HSYK iktidarın söylediği dışında bir şey yapamaz. Bu son yıllarda AKP’ye yakın olmayan hiçbir hakim alınmamıştır. Bu durumda topluma böyle eşitsiz bir yaklaşımı varsa biz şüphe duyarız. Özel mahkemelerde, bağımsız yargıda siyasetin yeri olmaz. Bir insan düşüncelerini açıklamak için basın toplantısı yapmış diye suçlanırsa demokrasi getireceğiz sözüne şüphe düşer. Bu on yıla bakın, biraz muhafazakarlık söz konusudur. Roboski’den (Uludere) bahsetmiyorum bile. Biz burada ciddi bir değişim göremiyoruz. Beşir Atalay diyor ki; Biz terörle mücadeleyi başarıyla sürdürüyoruz. Oysa bunun yerine barış görüşmelerini başarıyla sürdürüyoruz demesi daha uygun olurdu. Siyasetin bulaşmadığı bir barış istiyoruz.
6/ Hacı Bozkurt : Ortada on yıllık bir AKP süreci var. AKP taban talebiyle oluşmuş bir parti değil dediniz, buna biraz katılıyorum. Müslümanlar farkında olmadan statükonun parçası oldular. Müslümanlara dokunulduğu anda Müslümanlar ayağa kalktı. Statükoya karşı bir mücadeleye girdi. AKP cesaret isteyen Kürt veya Alevi açılımın gündeme getirdi. On yıllık süreçte epey bir aşama kat edildi. Yeterli mi peki? Hayır! Aksine hızlandırılması gerektiğini düşünüyorum. Yargının belli bir düzene oturtulmasındaki en önemli nokta şudur, tepeden tırnağa bir değişim yapılması gerekli. Fiziki açıdan da bu değişim gerekli.
90’lı yıllarda bir bakanımızın ‘Arkadaş tabi ki ben buraya Alevileri alacağım, başka kimi alacağım’ dediğini hatırlıyoruz. Türkiye öyle bir şey yapmalı ki, bu büyük bir değişim olmalı. Baktığımızda diyoruz ki acaba AKP samimi mi? Peki örgüt, İmralı samimi mi? Eğer bu samimiyeti araştırırsak yaşananlar zorlaşır. Bu durumun samimiyetini kabul etmeliyiz. Her iki tarafın samimi olduğuna inanmalıyız. Bu sayede Kürt meselesi kalmayacak ve barış gelecek diye inanıyorum.
Türkiye sadece batıdan ibaret değil, birde doğusu var. İki farklı cepheden baktığınızda iki Türkiye görürsünüz. Doğu cephesinden bakınca bir demokrasi sorunu görürsünüz. Batı cephesinden bakınca ise bir terör sorunu görürsünüz. Hükümet ülkeye her iki açıdan bakmalıdır.
7/ Roni Margulies : Ben komünist ve ateistim. 8-10 sene öncesine kadar benim böyle bir toplantıda olmam söz konusu bile olamazdı. Bana Konya’dan bir davet geldi, Ufuk Turu diye bir toplantıydı. Üç gün boyunca yapılan seminerlerden oluşuyordu. Konusu ‘Bir arada yaşamak’. Kağıtta gelen bir soruda diyordu ki ‘Neden benim sorunlarımdan bahsetmediniz?’. Ben Müslümanların ne sorunu var ki diye düşünüyordum. Sonra düşününce; İnancı olan askerlerin ordudan atılması İnanç sahibi insanların işkence görmesi gibi sorunlar vardı. O zihniyet bana Komünistsin diye eziyet ederken Müslümanlara da dindar olduğu için eziyet ediyordu. Ve bizim bir araya gelmemizi engelliyorlardı. Bizde, onlarda birbirimizin yaşadığı işkencelerden habersizdik. Bugün ise bir araya gelip konuşabiliyoruz.
8/ İzzet Karadağ : Toplumsal yaşam statik değil. Mutlaka değişim yaşanır. Bunu ise halkın mücadelesi belirler. Ben bu alanda çok talihsiz bir süreç yaşadığımızı düşünüyorum. Mutlaka iktidarın yaptığı iyi bir şeyler vardır. AKP’nin 10 yıllık sürecini değerlendirecek olursak; Kürt sorunu tartışılıyor.Bunu tartışırken Kürt sorununun tarihsel arka planı konuya dahil edilmeli. AKP Kürt sorunu hakkında ne yaptı? Bir konuşmasında ‘Büyük Devletler büyük hata yapar’ dedi. Başka bir konuşmasında ‘Tek Devlet tek Millet’ dedi.Bu bir çelişkidir. Bu Kürt üzerinden 6 defa ateşkes oldu. Girişimler olumlu ama çok eksikliği var. Siyasal süreçte iktidar kadar toplumsal dinamiklerde sorumludur. Değişimle ilgili Başbakan bir programda dedi ki ‘ Devlet eski Devlet değildir’.
Eğitim ve sağlığı kim şekillendirir? Parası olan şekillendirir ve faydalanır. İnsanlar sosyal güvenlik şemsiyesi altındadır denildi. Madem öyle neden televizyonlarda sağlık reklamları veriliyor. Yakında sağlık güvencesi diye bir şey kalmayacaktır.
9/Necmettin Gürsoy : Düşünce olarak büyüdük, elbise artık dar geliyor. Örflerimiz, ananelerimiz değişiyor. Önceden Adıyaman’da, Şanlıurfa’da vs. illerde boşanmaları duymazdım. Şimdi duyuyoruz. Kadın kocam beni sevmiyor deyip boşanmak istiyor. Bir çocuğun sosyal ağlarda 400 arkadaşı var. Artık o çocuğa ailesi yetmiyor.
Şu Türkiye’nin hepsi Türk olsa yada hepsi Kürt olsa ne olur! İnsan olmak gerekiyor.
Yerel Gündem
10/ Hüseyin Şen : 2002 yılında Sağlık Bakanlığı sağlıkta dönüşüm projesi başlattı. Amaç sağlıkta insan onuruna yakışır bir biçimde sağlık hizmeti verebilmektir. Sağlık Bakanlığı yenilikçi bir yapı içinde olduğunu hep göstermiştir. Sağlık Müdürlüğü başkanlığında yürütülen çalışmalar var. Taşra teşkilatının yapılanmasında genel sekreterlikler oluşturuldu. Bu sekreterliklerin bünyesinde mali, tıbbi, idari hizmetler var. Bu yapılanmada Başhekimlik yerine Hastane Başkanlığı, onun alt kademesinde Başhekimin olduğu sistem oluşturuldu. Şuan Türkiye’de %80’e yakın hasta memnuniyeti var. Daha önce insanlar temiz yatak, kendisiyle ilgilenecek bir doktor ararken şimdi odalarında neden internet bağlantısı olmadığını soruyorlar. Bakanlığımız memnuniyeti arttırmak için devamlı çalışmalar yapıyor. Sağlık personeli ile devamlı toplantılar yapılıyor. Mali kaynakların verimli kullanılması söz konusu arık. Hastaneler kendi mali konuları ile kendisi ilgileniyor. Şuan Adıyaman’da hastaneler kardiyoloji alanında yeni planlamalarla sürekli faaliyet göstererek kalp krizi riskini düşürüyor. Genel sekreterlik bünyesinde alt yapı çalışmaları yapılacak tıbbi hizmetleri ülke genelinde yaygınlaştırıyoruz. Besni’de yeni doğan ünitesi yok, ama bu üniteyi Kahta’da olduğu gibi orda da açmak için alt yapı çalışmalarını sürdürüyoruz. Genel Sekreterlik bize ne getirecek? Önceden hastaneler kendi başına ihaleler yapıyordu. Ama şimdi toplu alım yaparak mali kaynakları daha verimli kullanacağız. Personel konularında arık kendi içimizde halledeceğiz.
11/ Murat Koca : Maalesef kağıt üzerindeki tablo ile gerçek yaşamın birbiriyle alakası yok. Hastanede doğru dürüst bir muayene veya bir tetkik yapılmıyor. Doktorlar 1-2 soru sorup bir antibiyotik yazıp gönderiyor. Buradaki profesörler ceketlerini alıp gidecekler, sağlık bakanlığının politikaları yüzünden. Bizler internet bağlantısı değil iyi bir sağlık hizmeti istiyoruz. Bir tabela değiştirilerek devlet hastanesi tıp fakültesinin araştırma hastanesi olamaz. Adıyaman’da bir onkoloji birimi yok. Bunun gibi bir çok bölüm eksik. Bu yüzden çevre illere sevk edilen, giderken yolda ölen hastaların hesabını kim verecek. 82. Yıl Devlet Hastanesi ve diğerleri kapatılacak sadece merkezdeki kalacakmış. Bu durumda merkezdeki hastaneden uzakta olup acil olan ölebilecek derecedeki hastaların durumu ne olacak?
12/ Hüseyin Şen: Nitelikli hizmetin sınırları geniştir. Sağlık ocağı hekimlerimiz ortalama yüz hastaya bakıyor. Polikliniğe gelen hasta sayısı çok fazla olduğu için nitelikli hizmet verilemeyebilir, bunu kabul ediyoruz. Personel sayımızın yetersiz olduğunu dile getirip duruyoruz. Şuan tıp fakültelerindeki öğrenci sayısı arttığı halde, onların mezun olmasını göz önünde tutarsak 15-20 yıla kadar bu eksikliğin tamamlanmasını bekleyemeyiz. Ama eskiye oranla uzman doktor sayımız 3 katına çıkmıştır. Hastaların muayeneye gelme sayısı sekize çıkmıştır. Bunu dayanarak söylüyorum bir doktor günlük yüz yirmiye yakın hastaya bakmaktadır. Gideceği ifade edilen profesörler bir kişidir. Onunla da görüşmelerimiz devam etmektedir. Onkoloji konusu bir ekip işidir. Sadece Adıyaman’da değil birçok küçük ilde onkoloji bölümünün olması söz konusu değildir. Sadece burada değil birçok yerde yoktur. Ekip için gerekli personel sayısı yetersiz olduğu sürece bir onkolog kendi başına yeterli olamaz. Hakeza hemşire eksikliği bile söz konusudur. Ama eskiden bir göz hekimi varken şimdi sekiz göz hekimimiz var. Bazı branş doktorlarımız önceden yokken şimdi var.
Hastanelerin kapatılıp merkezde toplanması konusu gelince çok geniş kapasiteli hastane oluşturuyoruz. Yakın zamanda kadın doğum hastanesini de buraya taşıyacağız. Dünya’nın hiçbir yerinde parçalı sağlık hizmeti yoktur. Tek bir yerde bulunan sağlık merkezinden sağlık hizmetini alır gider. Ulaşım konusunda ise hastanelere kolay ulaşımın sağlanacağını söyleyebiliriz. Belediye ile bu konuyu görüşüyoruz. Gerekirse hastanenin servisi olur.
13/ Ramazan Gökay: Ülkemiz teknoloji üretmeyen ekonomik sosyal siyasal alanda empereyalizme bağımlı bir ülkeyiz ancak bir Afrika ülkesi de değiliz.teknoloji üretmeyen bir ülke ne kadar dönüşebilirse bizde o kadar dönüşebileceğiz. Devletin yapması gereken görevler arasında devlet mekanizmasını sosyal alanın emrine sunması gerekirken özelleştirme yalanıyla kamuya ait kurumları kişilerin kullanımına sunarak bireysel rant alanı haline getirmiştir. Sağlıkta dönüşüm adı altında sağlık hizmetlerini bir yandan özelleştirirken,diğer yandan sağlığı yoksulların aleyhine paralı hale getirmiştir.Cari açıkları kapatma uğruna karıncadan yağ çıksa bunuda kullanmaktan geri durmayacak ve bunu da dönüşüm oloarak yutturmaya devam edecektir .İthalata dayalı büyümeyi temel alan iktidar bilim adamının yetişmesinin önüne set çekerken ithal doktor ithal hemşire gibi politikalarla toplumsal gelişimi köreltirken bunuda dönüşüm olarak dillendirmektedir. Doğrudur hastaneler fiziki olarak değişmiştir.Eskiden tabanı mozaik olan hastaneler in her tarafı fayans olmuş ama içindeki donanım ve ekipmanlar dışarıdan alınmakta ülke içinde yapılamamaktadır. Tüm hastanelerin tabelalarının araştırma hastanesi olarak değiştirilmesi ile üniversite hastanesi olmaz .özelleştirmelere ağırlık verilmekle hastane CİO larla yönetilmez . Taşeronlaşan sağlık hizmetinde insanlar asgari ücret üzerinden çalıştırılırken devlet çküçülerek hizmet alanından kaçmakta bu alanı rant haline dönüştürmektedir Örneğin . 2liralık bir ağr kesici almak için doktora gidiyorsunuz doktor bir ağrı kesici yazıyor ve eczaneye geliyorsunuz eczanede 8 tl de muayene parası biniyor ve 2 tl lik bir ağrı kesici 10 tl oluyor.Aynı zamanda eczacıyıda tahsilatçı durumuna dönüştürmüştür.. Hayati ilaçlar (kanser ve kan hastalıkları gibi )çok pahalı ama devlet çok az miktarını karşılıyor.El koyduğu SSK ilaç fabrikalarının imalatına son vererek ilaç tekellerinden ilaç satın alma yoluna gitmiştir karşılamıyor. Ödenen primler arasında büyük farklar var. Sağlık paralı hale getirilmiştir. 35 liradan 235 liraya kadar farklı primlerin ödendiği bir ülkede sağlıkta dönüşümden bahsedilemez. 200 tl geliri olandan 36 tl para alınmaktadır bu bir insanlık ayıbıdır yani hiç geliri olmasın adam ölüme mahkum olsun durumu çeşitli raporlarla kanıtlansın ondan para alınmasın deniyor işte sağlıkta dönüşüm adına yapılan utanç budur Diyanete 11 ayrı bakanlığın bütçesi kadar bütçe ayrılırken sağlığa eğitime ayrılan bütçe ortadadır.
14/ Hüseyin Şen : Prim ödenmeden sağlık hizmeti veren ülke yok. 2002’den önce insanlar karnelerini başkalarına verdi, ben bile verdim. Şimdi gerçek fakir sayılan kişilerden prim alınmıyor. Bu insanlar eskiden bundan yararlanmıyordu. Devletin fiyat politikasından dolayı firmalar Türkiye’ye getiremedi. Bu sorun çözüldü.
15/İzzet Karadağ: Üç yıl sonra bir hasta hastane kapısına gelip kimliğini çıkardığı zaman yine 8 lira ücret ödeyecek mi? Röntgen için, tahlil için ücret ödeyecek mi? 3-5 yıl sonra benim sağlık hastalıkları kapsayacak mı? Bir yıl içinde iki röntgen çektirince devlet üçüncüsünde, iki tane çektirdin üçüncüyü kendin öde diyecek mi? Personeli arttırıp teknolojiyi geliştirip hastaya en iyi hizmeti vereceğiz diyebilir misiniz?
16/ Necmettin Gürsoy: 112 acil servise gelen aramalarda evimi, eşyamı taşıyın diyen insanlar var. Türkiye’de verilen hizmeti suistimal eden bir milletiz. Burası Chicago değil. İnsanlar verilen hizmetleri farklı ihtiyaçları için alet etmemesini öğrenmeli.
17/ Abdulkadir Bozan: Türkiye’de ve Adıyaman’da personel sayısı gerçekten yetersiz. Buna rağmen sağlık kuruluşlarına başvuru sayısını bakanlık arttırmaya çalışıyor. Bu dönemde sağlıkta personel gözardı edildi mağdur edildi, bu yeni sistemde personel memnuniyetini sağlamaya yönelik çalışmalar nasıl yapılacak ve personel memnuniyetini kim ölçecek, nasıl tespit edilecek? Aile hekimliği getirilmesinin en büyük amacı hastanelere gereksiz başvuruların azaltılması idi, buna rağmen neden sevk zinciri takip edilmiyor?
18/ Birsen Günay: Yakın zamanda Adıyaman’da açık kalp ameliyatı yapıldı. Bunun için tüm sağlık personeline ve emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Önceden tek hastane vardı, şimdi hastanelerimizin sayısı arttı. Artık istediğimiz hastaneye gidebiliyoruz. Uzman doktorlar var. Branş doktorlarının sayısı çoğaldı. Sağlık alanında ilerleme kaydediyoruz.
19/ M. AydınSarıkaya: Adıyaman’da tıp fakültesi açılacağı zaman birçok kişi istihdam edilmek için başvurdu. Alınan kişiler sonradan birer birer çıkarıldı. Kimi sahte rapor düzenlenerek, kimisi benim gibi sebepsiz yere çıkarıldı. Bu soruna nasıl bir çözüm bulunacak?
20/ Süleyman Kılınç: Her şeyde olduğu gibi sağlıkta da ya taraf ya muhalif oluyoruz. Hasta memnuniyeti % 80’lere ulaşmışsa bundan memnuniyet duyarız. Sağlıkta tasarrufu nasıl sağlayabiliriz? Ayrıca eleştiri en büyük yandaşımızdır. Ama insanları kategorize etmemek lazım. Bu konuda Ahmet Altan büyük bir kayıptır.
21/ Fehim Taştan: Katkı payları gelir durumlarına göre değişebilir mi? 182’yi kurumunuz mu yoksa Telekom mu işletiyor?
22/ Hüseyin Şen: Karnelerimizde yaklaşık 40 parametre vardı. Asıl parametre sağlık hizmetidir. Hasta ve personel memnuniyetidir. Bu memnuniyetin ölçütü bağımsız firmalara yaptırılacak tarafsız şirketlere anketler yaptırılacaktır. Finansal riskten koruma; Şuana kadar verilen en büyük bütçe verilmiştir. 56 milyar civarında bütçe ayrıldı. Amacı vatandaşı finansal riskten korumaktır. Bu üç beş yıl sonra ne olacak bilemem. Devlet personelinin %70’i vatandaşa hizmet vermeye devam edecektir. İkinci emardan sonra üçüncü emardan da ücret alınmıyor. 2015’te hizmet kalitesi daha da arttırılacak, ama şuanda da gayet yüksek seviyededir. Devlet yerel yatırımcılara cihaz üreten firmalara destek veriyor. Birçok malzeme yurt dışından getiriliyor ama teknolojik yetersizlik var. Ama bunun için çalışmalar devam ediyor. Devlet hasta başvurularını arttırmak için uğraşmıyor. Sadece gelen hastaları geri çevirmemeye çalışıyor. Aile hekimliğinde sevk zinciri, başvurular düşmeden uygulanamaz. Amaç kapıya gelen hiçbir hastayı geri çevirmemektir. Personel memnuniyeti yine bizden ayrı kuruluşlarca belirlenecek. İşten çıkarmalar konusunda yapabileceğim bir şey yok. Ama yüz kızartıcı vs. suçları olanlar elbette işten çıkartılır. Ama haksız çıkarmalar yapılmaz. Bu konuda bize gelen başvuruları değerlendiriyoruz. Ulaşım konusunda 112 acil, acil vaka için 5 dakika içinde ulaşır. 182 Telekom’un ücretli bir hizmetidir. Ücretsiz olması için başvurumuz yapmıştık. Ayrıca internet üzerinden de başvuru yapılabiliyor.
23/ Mehmet Emin Taş: Değişik sağlık kuruluşlarında hizmet verdim. Yaklaşık 10 yıldır Adıyaman’da değişen durumların sorumlusu benim diyebilirim. Sadece haksızlık yapmamak adına bunu söylüyorum. 2002 yılına kadar sağlık ocaklarında hizmet veren bir hekimim. Önceden SSK’lı bir vatandaşın sağlık hizmetine nasıl ulaştığını tahayyül edin. Sıraya girer, uzun kuyruklarda beklersiniz ve muayene olursunuz. Daha sonra eczane kuyruğuna girer ilaç sırası beklersiniz. Sıranız gelince yazılan dört ilacın üçünü alır dördüncüsünü başka bir eczaneden ücretli olarak temin edersiniz. Eskiden muayene bu şekilde olurdu. Şimdi ise sağlıkta gelişim yaşanmaktadır. Ama bu zaten olması gereken bir durumdur. Adıyaman nüfusu bu süre zarfında aşağı yukarı aynı olmasına rağmen personel sayısı 3-4 kat artmıştır. Yıl içerisinde bir insan ortalama 2 kez doktor muayenesi alıyor. Şimdi bu 7’lere ulaşmıştır.
Eskiden yoğun bakım nedir bilmezdik. Şuan devam eden yatırımların bitiş tarihi olan 2015 sağlık hizmetlerinin yüksek seviyeye geliş tarihi olacaktır. Bugün Kahta’da, Besni’de hayata geçirdiğimiz alt yapının durumu da budur. Adıyaman basit bir apandisit ameliyatı yapılan bir ilden açık kalp ameliyatı yapılan bir il haline gelmiştir. Çokta pembe bir tablo çizmeye gerek yok. İfade ettiğimiz gibi bunlar zaten olması gerek gelişmelerdir. Ama şöyle de düşünmeliyiz ki %76 memnuniyet seviyesi elbette memnun edicidir ama Bu oran gösteriyor ki %24 de memnuniyetsizlik vardır. Ve biz bunu asgari seviyeye indirmek için uğraşacağız. Bizler daha önce hasta memnuniyeti için uğraşırken personel memnuniyetini göz ardı ettik. Şimdi ise hasta memnuniyetinden taviz vermeden personel memnuniyetini de yükseltmeyi hedef alan sağlık politikaları uyguluyoruz. 2003’te göreve başladığımızda 1 tane 112 istasyonumuz vardı, şimdi bu sayı on dört olmuştur. Geçmişe kıyasla bugün sağlık ekipmanlarımızda artmıştır. Uçak ambulanslarımız, paletli ambulanslarımız var artık. Ateşli yaralanma vakası vardı. Ve hastamızın uçak ambulansla ilgili merkeze sevk ettik ve ben o yaralı hastamız için sabaha kadar yatmadım. İnsani gelişmişlik seviyesi yüksek ülkelerden bahsedersek sağlık hizmetlerinden ziyade güvenlik ölümleri ne ölçüde? Hastalıktan korunma yöntemleri hangi seviyede? Gibi sorulara cevap bulmalıyız. Biz 2003’te göreve geldiğimizde aşılı çocuk oranı %70’lerdeydi. Şimdi %97 oranına ulaştık. Artık kök analiz dediğimiz otopsi uyguluyoruz. Yani ölen çocukların ölüm sebebini araştırıyoruz. Hastaneye mi ulaşamadı? Doktor mu bulamadı? İlaç mı tedarik edilemedi? Bunları araştırıp eksiklerimizi tamamlayıp kendimizi geliştiriyoruz. Bizim için önemli konulardan biride anne ölümleri. Anne ölümlerini araştırıp bunun önüne geçmeye çalışıyoruz. Çünkü anne ölünce çocukları çil yavrusu gibi dağılır. Açıkça dile getirmek gerekirse bizler eleştirilere açığız. Ama muhalefet olsun diye değil yapıcı eleştiriler olsun, bizde bu şekilde sağlık hizmetindeki gelişimi sağlamaya çalışalım.
ÖNERİLER
1 /
ORTAK
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
MİLLETVEKİLLERİ İLE
MEDYA İLE
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Rapor AdıyamankMM İl Girişimcisi H. Şenel ŞARALDI ve çalışmaya gönüllü olarak destek veren Yıldız Reçper tarafından hazırlanmıştır.