YER: Adıyaman Belediyesi Meclis Salonu
TARİH: 05.05.2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Sivil Destek Der. (Mustafa Işıldak Der. Bşk)
2 / Kamer (Zeliha Toprak Bşk)
3 / Adıyaman Kent Konseyi ( Sevgi Karabulut Genel Sekreteri )
4 / Gönüllü Anneler Der. (Nejla Özelçi Bşk.)
5 / Pir Sultan Abdal Kültür Der (Mahmut Yapıcı Bşk)
6 / Türkiye Gençlik Cemiyeti (Ömer Faruk Tanrıverdi Bşk. )
7 / Kahta TOGEM Der. (Emine Kardeş)
8 / Zihinsel Engelli Ailesi Der. (Zeynel Alagöz Der. Bşk)
9 / Alperen Ocaklar Eğitim Kültür Vakfı ( Fehim Teştan)
10 / Türkiye Gençlik Cemiyeti Adıyaman Şube (Gökhan Özger Bşk.)
11 / Adıyaman Kadın Yaşam Der. (Semra Karadağ)
12 / Kadın ve Çocuk Hakları Koruma Der. (Şener Güllü)
13 / Atatürk Üniversitesi Öğrenci Konseyi (Mesut Kasap Bşk.)
14 / Kahta Kalkınma Platformu (Sırrı Öztürk Bşk.)
15 / Kent Konseyi Kadın Meclisi (Emine Çifçi Bşk.)
16 / İHH (Osman Nuri Koçak)
17 / Adıyaman İşsizler Der. ( İsmet Güneş Der. Bşk. )
18 / Engin Görüş Gençlik ve Spor Kulübü Der. (Zeynal Kaplan Bşk.)
19 / Adıyaman Anadolu Görme Engelliler Der. (Yasin Berk)
MESLEK ODALARI
1 / Ziraat Odası (Mehmet Polat)
2 / Adıyaman Esnaf ve Sanatkarler Odası (Osman Salman)
SENDİKALAR
1 / Eğitim Bir Sen. (Leyla Yıldız Kadın Kolları Bşk)
2 / Emekliler Birliği Sendikası (Sadık Yetiş)
3 / Eğitim Sen (Abdullah Demir)
4 / Yol – İş sendikası (Hasan Tanrıverdi)
5 / Petrol – İş Sendikası (Zeynal Eroğlu)
6 / Eğitim Bir Sen (Neşet Taner)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Mehmet Merdanoğlu (Kanaat Önderi)
GOZLEMCİLER
1 / Şeyh Müslüm Aslan
2/ Abuzet Çavuş
3/ Kemal Temel
4/ Sayit Cınar
5/ Hicri Kalkan
6/ Mustafa Ciğdem
7/ Selçuk Mungan
8/ Emre Ulaştepe
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1 / Ak Parti Mv. (Mehmet Erdoğan)
BELEDİYE BAŞKANLARI
1 / Adıyaman Çakırhöyük Belediye Bşk. (Hasan Özdemir)
KATILAN PARTİLER
1 / AK Parti İl Başkanı (İbrahim Halil Fırat)
2 / HAS Parti İl Başkanı (Mustafa Alkayış)
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 45 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1 / Asu TV (Yunus Emre Doğan, Deniz Çolak)
2 / Mercan TV (Özer Karakuş, İsmail Alkan)
MODERATÖR: Ayşe DÜZKAN ( Gazeteci Yazar )
KONULAR
GENEL KONU: 12 Eylül, 28 Şubat ve diğerleri… Türkiye kendi geçmişiyle yüzleşebilecek mi ?
YEREL KONU: Adıyaman IRGAT kenti olmaktan nasıl kurtulacak?
KONUŞULANLAR
1/ Ayşe DÜZKAN: Gazeteciyim.Star gazetesinin hafta sonu eklerinin yazı müdürüyüm.Uzun yıllardır siyasetle ilgileniyorum.Bugün ki konumuz 12 Eylül,28 Şubat ve bunlarla yüzleşme meselesi.Benim açımdan kişisel yanı vardır isterseniz onu anlatayım.Babam 12 Mart’ta gözaltına alındı.Ben 12 Eylül’de gözaltına alındım.Dolayısıyla bunların hepsinin kendi geçmişimde bir tür yansıması vardır.Şimdi bu özel dönemleri özel kılan nedir?Öncelikle bunu üzerine konuşmak istiyorum.Bu dönemlerin hepsi hukukun sustuğu dönemler.Hukukun yerini başka şeylerin aldığı,hukukun bildiğimiz kurallarının işlemediği dönemlerdir.Bunun iki tane belirtisi oluyor.Bir tanesi daha önce yasak olmayan şeylerin yasak sayılması.İkinci bir şey normal kovuşturma süreçlerinin işlememesi,kovuşturma süreçlerinin ceza yerine geçmesi.Yani normal kovuşturma süreçleri nedir? Birisi gözaltına alınır,sorgusu yapılır,tutuklanması gerekiyorsa tutuklanır.Kısa sürede mahkemeye çıkarılır. Ceza alması gerekiyorsa ceza alır.Ama özel dönemlerde bu süreçler böyle işlemiyor.Nasıl işliyor? Gözaltına alınıyorsunuz,sorgu sırasında işkence görüyorsunuz,çok uzun tutukluluk dönemi oluyor.Yani kovuşturma süreci bir ceza olarak uygulanıyor.Bunu mümkün kılan süreç nasıl oluyor? Meclisin çalışmalarına müdahale ediliyor.12 Mart’ta asker eliyle bir hükümet kuruldu.Yarın o dönemde idam edilen 3 gencin, Deniz Gezmiş, Yusuf aslan ve Hüseyin İnan’ın ölüm yıldönümü.12 Eylül’de meclis tamamen kapatıldı.28 Şubat’ta var olan hükümete müdahale edildi.Bütün bunlar Türkiye’de siyasetin bizim oylarımızla belirlenmeyen bir şey olduğunu gösteriyor.Başka güçler var.Bir kere bizim refahımız için,gündelik mutluluğumuz için,istediğimiz gibi bir ülkede yaşamak için bu güçlerin çalışmalarının engellenmesi lazım.Siyasetin açık olması lazım.Hukukun her şeyin üstünde olması lazım ve bir daha böyle bir dönem yaşamamamız lazım.Ama bir daha böyle bir dönem derken sadece askerin müdahalesinden bahsetmiyorum.Çünkü dünyada görülmüş tek siyasete müdahale rejimi askerlerin ki değildir.Dünya’da görülmüş tek baskı sistemi de askerlerin ki değil.Parlamento seçmenlerle belirlenmeli.Her türlü siyasi görüşün örgütlenme,savunma ve parlamentoda yer alma hakkı olmalı.Kovuşturma süreçleri hukuk da olduğu gibi işlemeli.Ve dünyanın en büyük insanlık suçu olan işkence olmamalıdır asla.Uzun tutukluluklarla kimse cezalandırılmamalı ve hukuk susmamalı.Bunun için biz vatandaşların da susmaması gerekiyor.Bunlarla yüzleşmek nasıl olabilir?Burada tarihçilere ve basına çok büyük bir rol düşüyor.Çünkü geriye dönüp baktığımızda her bütün dönemle ilgili o dönemin gazetelerine baktığımızda dönemi tamamen farklı bir şekilde aktardıklarını görüyoruz.Bütün bu dönemler de yalan söylenmiş.Yaşayanların yaşamadıkları şeyleri dinliyoruz.Bunun yüzleşmekte önemli olduğunu düşünüyorum.Basının doğruları yazması için okurun baskı yapması gerekir.İkinci bir şey daha var.Bu tür süreçler tepeden belirleniyor.Ama burada orta kademede görev yapan bazı insanlar var.Yani o işkenceleri yapan,tutukluluk kararlarını veren insanlar var.Bunlarında bu süreçler de yargılanması en az tepedeki insanların yargılanması kadar önemlidir. Tabiki herkes ekmeği için çalışıyor ve bazen istemediği şeyleri yapmak zorunda kalıyor.Ama bilsin ki gün olur devran döner bugün hukuk dışı bir şey yaparsanız ceza alabilirsiniz birgün.12 Eylül,12 Mart,28 Şubat gibi süreçlerle yüzleşmek sadece kurulan mahkemelerin, sadece hükümetlerin elinde olan bir şey değildir.Biz vatandaşların da yaşadıklarımızı şikayet etmemiz gerekiyor bu süreçlerde.Tek tek bütün bireylerin yargılanmasını sağlamamız gerekiyor.Eğer yaşadıklarımızı gazetelerde göremiyorsak o gazeteler bizim gazetemiz değil.Biz yaşadığımızı gazetelerde okumalıyız.Gerçeği görmeliyiz.
2/ Fehim Teştan: 12 Eylül’ü yaşamadan konuşmak çok farklı olur.3.5 ay su bulamadan,banyo yapmadan gömlek değiştirmenin tadını bu insanlar bilir.Çenesine yediği yumruktan dolayı hala yemek yerken çenesi yerinden çıkan kişiler bilir.Yani gene de yaşadıklarımızı biz izah etmeye çalışalım.İnsanlık dışı her türlü muamelenin bu ülkenin gerçek insanını,vatansever,dava adamının mağdur olduğu insanlar var.Onlar arasında ne olduğunuzun,hangi yönde olduğunuzun ve ne düşündüğünüz önemli değildir.Kendileri için düşmansınız.Kendileri için tehlikesiniz.Kendileri için,bu ülkenin yarınları için dinamitsiniz.Adıyaman 12 Eylül’ün faturasını çok ağır ödeyen kentlerden biridir.Sağdan,Soldan,Türk’ten,Kürt’ten,Alevi’den, Sunni’den hiç kimseyi Adıyaman dışına çıkarmadılar,toprağın altına gönderdiler.Şimdi bu duyguları yaşamadan anlatmamız mümkün değil.Bu ülkede 28 Şubat başladığı zaman siyasette tek bir şey vardı.Çankaya’nın kapısına çıkacaklar ve diyeceklerdi ki “Yüce millet,yüce insanlık bu insanlar sizin reylerinize ipotek koydular.”Bugün yüzbinlere yakın faili meçhuller var.Napılabilir?12 Eylül,28 Şubat süreci devam ediyor.Şikayetçi olduk müdahil olamadık.Yani bugün öyle bir garip ülkedeyiz ki.Türkiye’de Kenan Evren’le ilgili şikayet dilekçesi verenlerden biri de benim.Fakat ne hikmetse 850 kişinin içinde 20’ye yakın müdahil var.28 Şubat’ta binleri bulan üst düzey bürokrat perişan oldu.Kurum müdürleri perişan oldu.10 binlerce öğrenci fişlendi ve devre dışı bırakıldı.
3/ Zeynal Eroğlu: 12 Eylül askeri darbenin en büyük zararını çeken,bedelini ödeyen kurumlarından biridir sendikalar.İşçi liderleri o gün emek mücadelesi veren,insanların evine götürdüğü ekmeğin büyümesi için uğraş veren yüzlerce sendika lideri gözaltına alındılar ve yok edildiler.Sendikalar başta biz olmak üzere kapatıldı ve bütün mal varlıklarına el konuldu.Günümüz Türkiye’sinde evet 12 Eylülcüler yargılanacak.İşte iki tane 80-90 yaşlarında paşa getirdiler ve Türkiye’de yargılama komedisi yaşatıyorlar.Bir kere bunun altını çizmek istiyorum.Bugün 12 Eylül’den kalan yasanın bütün temelinin değişmesini istiyorum.Biz hala özel yetkili mahkemelerle,özel yetkili savcılarla 4857 sayılı 12 Eylül’ün Türkiye sendikalar hareketine geçtiği yasayla hareket ediyoruz.Bugün bile hala sendikaların özgürleşmesinin önündeki engeller kaldırılmamış,işten atmalar çok kolaylaşmış.İnsanlar sendikalı oldukları için işten atılıyorlar.Çalışma yaşamı gittikçe vahşileşiyor.İnsanlar 12-13 saat çalışıyorlar.Bir şekilde birileriefendi birileri köle.12Eylül’ün bütün izleri hala Türkiyemizin Anayasasında.Eğer gerçekten 12 Eylülle hesaplanılacaksa Pirin Palas’da işkence görenlere,bugün köylerde kadınlarımızın sırtına erkeklerin yüklenmesine,tektek bütün kapalı kapılar arkasında işkence yapanların hepsi yargılanmalı.Öyle sembolik hesaplaşma komedisine kimse inanmaz.Bakın 28 Şubat’ta işten atıldığınızı söylediniz.Hala Türkiye’de yüzlerce gazeteci tutuklandı.Gazetecilerin yazarların ekmeklerine son verildi.Peki bu mudur demokrasi Allah aşkına?34 tane köylü bile bile katledildi. Kim sordu bunun hesabını? Evet özgürlük olmalı vahşice yaşam koşulları ortadan kalkmalıdır.12 Eylül tabiki de yargılanmalıdır ama;siyasi vesayette olmamalıdır.
4/ Mahmut Yapıcı: Ben 12 Eylül’ü yaşayan biriyim.Türkiye’de baktığımda çocukluğumda Türkiye ne ise,hangi hareketler,hangi işkenceler yapılıyorduysa o günden bugüne değişen bir şey yok.12Eylül’de darbe olurken ben görevde öğretmendim.Siyasi görüşü olan bütün öğretmenler içeriye alındı.Ve bunun en büyük günahını,vebalini çeken de solcu kesimdi.Bunlara daha çok büyük hakaretler edildi onlardan sonra da ülkücüler.Bu insanları birçok yerde yok ettiler.Adıyaman’da 12 Eylül’de en çok hakaret gören Alevi kesimdi.Niçin Alevi kesim?Alevi insanların bıyıklarını kendi eşinin gözleri önünde makasla keserek veyahut da çekerek kendilerine yedirttiler.Bu insanları derelere götürdüler çok affedersiniz çıplak ettiler karılarını sırtlarına bindirdiler ve öyle gezdirdiler.Bunların hepsini yaşadık.Simdi suçlar işlenir birkaç yıl sonrada pişman olunur.Efendim işte hata yapıldı.Dersim hata,Menderes’in asılması hata,Nazım hikmet’in sürülmesi hata,Deniz Gezmiş’lerin asılması hata,Maraş insanlarının katledilmesi hata,Sivas’ta insanların yakılması hata.Sonrada hataydı oldu deniliyor.Bugün hala gençlerimiz siyasi görüşlerinden dolayı içeriye atılıyor.Birkaç sene sonra da efendim işte hataydı.Bu hataların sonu nereye varır?Artık dur dememiz gerekiyor.28Şubat’ta iş başında olan hükümet yine bugün hükümettedir.Birçok bakan yüne hükümettedir.Ama bunların hiçbiri hakkında bir soruşturma yok.Elbette o dönemde askeri güç bu işleri yaptıysa hükümetin imzası vardı bunda.Kendi başlarına yapmadılar.Gerçekten suçlu olanlar cezalarını çeksinler istiyoruz.Kaç yıldır ergenekon deniliyor ama 2-3 kişiden başka kimse ceza almadı.
5/ Mustafa Işıldak: Konuya baktığımızda 12 Eylül,28Şubat ve diğerleri.Türkiye kendi geçmişiyle yüzleşebilecek mi?Biz şu anda 12 Eylül’ü,28 Şubat’ı yargılıyoruz ve diğerleri diyerek (…) koyuyoruz.Acaba dünü,bugünü,yarını yargılayabilecekler ortaya çıkabilecek mi?Bugün ki gerek iktidar gerekse muhalefet kanadı kendi geçmişleriyle yüzleşebilecekler mi?Kendi geçmişimizle yüzleşecek derecede olgun ve doğru hareketler yapıyor muyuz?Biraz da bunu irdelememiz lazım.Diğer bir hususa değinmek istiyorum.Malum yani anayasanın,sivil anayasanın yazılma süreci başladı.Türkiye’nin 10’a yakın ilinde Anayasa Uzlaşma Komisyonu yapıldı.Halkla birleşildi, paneller düzenlendi ama Adıyaman’a maalesef gelinmedi.Ben bir davet yapmak istiyorum.Anayasa komisyonu başkanı Sayın Cemil Çiçek ve üyelerini yeni anayasayla ilgili halkın görüşlerini,sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini dinlemek üzere Adıyaman’a davet etmek istiyorum.
6/ Mehmet Merdanoğlu: Bende 12 Eylül mağdurlarından birtanesiyim.Şimdi Türkiye’de darbelerle müdahaleler kendiliğinde, durup dururken olmuyor.Küresel güçlerin nasıl bir toplum istedikleri doğrultusunda oluyor.Adına 12 Martı mı,12 Eylül mü,28 Şubat mı veya 27 Nisan mı dersiniz hiç önemli değil. Hepsinin amacı aynı ve belli.Nedir bu?Türk toplumunu demokratik devlet ve hukuk yapısından alıkoyup sömürü düzenini devam ettirmektir.Bu konularda yüzleşme yapabilecek miyiz?Ben karamsarım.Neden,derseniz.Çünkü güncel bir konu olan ,çocuklarımıza verilen süt konusunda basında ve medyada izlediğimiz kadarıyla bu süt konusunda hata olduğu,şeffaf olmadığı söylenmekte.Her gün yüzlerce çocuğumuz medyanın gündeminde.Biz bugün ki güncel olayla yüzleşemeyeceksek bir 40-50 sene önce yapılan darbelerle,yapılan yanlışlarla hiçbir zaman yüzleşemeyiz.Egemen güçler toplumumuzu istediği şekilde dizayn edebiliyor ve bu şekilde bizim toplumumuzda onların açtığı çığırda yürüyebiliyor.Kürdüyle,Türküyle,Alevisiyle,Sunnisiyle,Lazıyla,Çerkeziyle biz bu Türkiye’nin fertleriyiz.
7/ Osman Nuri Koçak: Gerçekten samimi olarak önyargılar giremez ibaresine bağlı olarak girsek bu toplantıya sorunlar çözülecek de ne yazık ki bırakamıyoruz.Her zaman için kendimize ters siyasette olan insanların yaptığı her işlemi kabul etmiyoruz.Anladığım kadarıyla hepimizin sorunu aynı.Sunnisi,Alevisi,Türk’ü,Kürt’ü hepsi bu darbelerden nasibimizi almışız.İşin ilginç tarafı da hep birbirimizi yemekteyiz.Darbeyi yiyen aynı kişiler.Birbirini yiyen aynı kişiler.Gazetecilerle ilgili de kusura bakmayın da gazeteciler her şeyi yazma gücüne sahip değiller.Basını takip ediyorsak eğer ses kayıtlarında neler konuştuklarını görüyoruz zaten
8/ Abdullah Demir: Darbelerde mağdur olamayan kimsenin olduğuna ben inanmıyorum.Herkes belli aşamalarda bir mağduriyet geçirir.12 Eylül’de ben 16 yaşlarında falandım.Belki bir fiil şiddete maruz kalmadım,Pirin Palas’a gitmedim ama ; o gün benim hafızamda kalanlar bugüne kadar ben yetiyor.Darbenin dini,mezhebi,meşrebi,ırkı yoktur.Her ne olursak olalım bu işlenen darbelerde zarar görenler,hepimiz cemiyetin bütünüyüz.28 Şubat’ta ben Refah Partisi ilçe başkanıydım.O günkü sıkıntıları Allah bir daha vermesin.Şimdi o günlerle yüzleşecek miyiz yüzleşemeyecek miyiz?O günle bugünün kıyaslamasına bakılırsa anlayacağız.Şimdi darbe kuranlar mahkemelerde yargılanıyor.Adaletin önüne çıkarılamaz denilen generaller,subaylar,astsubaylar yargılanmaya başlanıyor.O dönemdeki gazete başlıklarına bakın.Adam karayı beyaz,beyazı kara gösteriyor bize.Beni ona inandırıyor.Burada medyadakiler suçlu.Bu işin siyasileri,havada para kazanmak isteyen büyük iş adamları,bu darbenin işbirlikçileri suçlu değil midir?Yargılamanın kollarının bunlara kadar inmesi gerekmiyor mu?
9/ Mehmet Erdoğan: Arkadaşlarımız çok duygulular. İnşallah o sıkıntılı günler bir daha gelmesin.Affınıza sığınarak ifade etmek istiyorum.Yoğunluğumuzdan geç geldik.28 Şubat,12 Eylül ile ilgili veya onun haricinde soracağınız sorular varsa onları dinlemekten ve cevaplamaktan şeref duyarım.Şöyle bir sıkıntım var.ben dört gibi ayrılmak zorunda olacağım.Özür diliyorum.O aşamaya kadar isterseniz ben bir şey demeyeyim ve sizin sorularınızı alayım.
10/ Ayşe DÜZKAN: Bu konuya ayırdığımız süre bitmek üzere zaten. İki kişi kaldı onları da dinleyelim. Daha sonra Adıyaman’ın sorunlarına geçeceğiz. Bu konuşmalardan benim anladığım,bu süreçlerde istihdamla 12 Eylül arasında büyük bir bağlantı olduğunu arkadaşlar vurguladı.Evet 12 Eylül her kesimden insana zarar verdi.Darbe geldiğinde işçi ve sendika muhabiriydim.İstanbul’daki bütün grevlerin bitirildiğini biliyorum.Sendikalar kapatıldı, sendika kanunu değiştirildi.12 Eylül’de yaşam standartlarında bir düşüş oldu.Buna karşılık kar oranlarında büyük artış var. Yani emekçiler esas darbeyi aldı.
11/ Semra Karadağ: Konumuz 12 Eylül ve darbeler. Biz bundan kaç sene önce Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül Türkiye’de güzel şeyler olacak dediğinde gerçekten çok ümitlendik. Ak Parti iktidarının bir şerler yapacağına inandık. Ancak bu söylenenlerin arkasından baktık ki pek çok seçilen milletvekili, belediye başkanı, meclis temsilcileri veya BDP’ye bağlı aktif çalışanlar gözaltına alındı. Açığa çıkmayan bazı konular var. Mesela Dolmabahçe’de Sayın Erdoğan’ın neler görüştüğü hala sır. OSSO görüşmeleriyle ilgili basına bir şeyler verilmedi.Ergenekon soruşturması kapsamında açılan davalarda gerçekten basını çok fazla aydınlatılmadığını ve burada aslında Ergenekon örgütünün faili meçhullerle ilgili kısmının çok fazla üstüne gidilmediğini,10 bini aşan faili meçhuller varken bu dava sürecinde ilgili hiçbir şeyin gelişmediğini ifade etmek istiyorum.Ayrıca Türkiye’de bu son dönemde yaşanan operasyonların kaygı verici olduğunu düşünüyorum KCK operasyonlarında özellikle içeri alınan çocuk sayısının hesaba katılması gerektiğini düşünüyorum.Birde taş attığı için 8-10 yıl gibi hapis cezasıyla cezalandırılan çocukların olduğunu hatırlatmak istiyorum.Bunun karşısında devlet adına bin tane operasyon sürdürdüğünü söyleyen Mehmet Ağar’ın 2 yıl gibi bir ceza alacağını öğrenmiş olmamız gerçekten çok kaygı veriyor.Siz darbe yapma girişimindeyseniz bu suç sayılıyor ama darbe yapıyorsanız suç sayılmıyor.Bu da benzer bir örnek.Bir de N.Ç davası oldu.Burada 13 yaşındaki kızın kendi rızasıyla insanlarla birlikte olduğu ifade edildi ve bu yargılanan insanların suçları çeşitli sebeplerle hafifletildi ve düşürüldü,gereken cezalar verilmedi.Bunlar kaygı verici.Ayrıca yaklaşık 10 yıldır binde 1400’e yakın kadının şiddet görmesi bizi kaygılandırıyor.Aynı zamanda Türkiye’de başbakanın ne kadar tutarsız olduğunu gösteren şeyler var.Türkiye’de kendi ana dilinde eğitim görmek isteyen Kürtlere yönelik böyle bir şeyin olamayacağını ifade ediyor ama Almanya’daki Türkler için ana dilinin şart olduğunu,asimilasyona izin verilmemesi gerektiğini ifade ediyor.Neden burada örgüt dili yaklaşımı olduğunu sorgulamamız gerekiyor.Bir an önce Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi ve önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor.Türkiye’nin gerçekten iyiye gitmesi için birincisi basın özgürlüğü olmalı.İkincisi tutuklu milletvekilleri sorunu çözülmeli.Seçim barajı sorunu aşılmalı,mahkemelerin bağımsız olması için her türlü hukuki şey gösterilmeli.Birde kadına yönelik her türlü şiddette her türlü cezaların arttırılması gerektiğini düşünüyorum.
12/ Neşet Taner: Söze şöyle başlamak istiyorum. Hangi şartlarda olursa olsun ülkemizde öyle bir kesim var ki her zaman kazanırlar.Ülke kaybettiğinde de kazandığında da her zaman kazanırlar.28 Şubat sürecinde yaşananları birebir üzerimizde hissettik.İliklerimize kadar işledi.Birçok başörtülü arkadaşlarımız işlerinden oldular.O zaman ki Cumhurbaşkanı’nın yaptığı tek doğru iş memurlar kararnamesini imzalamamaktır.Eğer onu da imzalamış olsaydı acaba biz bugün ne hallerde olurduk? Çünkü sendikalara gelen tehdit telefonlarını, mektupları biliyoruz. Darbeci Kenan Evren’in şartların olgunlaşmasını bekliyoruz, demesi her şeyin planlı programlı olduğunu gösteriyor. Yani bu ülke her zaman oturmuş kendi çocuklarını yemiş ve hala da yemeye devam ediyor. Bu hükümet bir 12 Eylül referandumu yapmak istedi. Dedi ki ben darbecileri yargılamak istiyorum. Darbeye teşebbüs edenleri yargılamak istiyorum. Ülkemizdeki bütün sorunları kaldırmak istiyorum. Ülkemizin önündeki engelleri kaldırmak için, yeni anayasayı yapmak için ben bu referandumu yapmak istiyorum. Biz memur-sen olarak yetmez ama evet dedik. Hükümetin sonuna kadar arkasında durduk. İyi ki de durmuşuz. Çünkü o gün hayır diyenler bugün bizim getirdiğimiz noktaya geldiler. Ve birebir müdahil olmaya başladılar. Referandumda en çok hayır İzmir’den çıktı ama.12 Eylül,28 Şubat davalarına müdahil olmak isteyen de en çok yine İzmir’den çıktı. Bu bir çelişki. O dönemde STK’lar çıktılar darbecileri savundular. Hukukçular darbecileri alkışladılar. Evet, çıktılar deniz feneri üzerinde tahribat yaptılar.Şu an 4+4+4’e karşı çıkanlar 28 Şubat’ta kızlarımızın başına dünyayı yıkan insanlar.Yeni Anayasa şart ve bütün siyasi partilerin bu sorumluluğu yerine getirmelerini istiyoruz.
13/ Fehim Teştan: Anayasa yazılırken lütfen kafamızın içindekiyle de sıkıntı yaşamayalım; kafamızın üstündekiyle de sıkıntı yaşamayalım.
14/ Leyla Yıldız: 28 Şubat’ta en çok mağdur olan bayan öğretmen arkadaşlardan bahsetmek istiyorum. Başörtüsü nedeniyle görevinden atılan birçok öğretmen arkadaş oldu. Ve şu an onlar görevine döndüler. Fakat burada vekilim onların o 20-28 milyarlık bir ödeme şeyleri var ve o verilmiyor.28 Şubat’ta üniversiteler de ikna odaları vardı. Şu an da yine anayasada bunun bir şekilde düzeltilmesini istiyorum. Yani birilerinin inisiyatifi altında kalmadan bunun mutlaka Anayasa’da, başörtüsünün her alanda olmasını istiyoruz.O dönemlerde birileri düğmeye basmıştı ve ülke yaşanmaz hale gelmişti.
Yerel Gündem
15/ Zeynal Eroğlu: İşsizlik Adıyaman’ın en büyük sorunudur.Adıyaman ırgat kenti oldu.Bunun önüne geçilmesi için çalışmalar yapılması lazım.2007 yılında 24 tane ırgat işçisi Sivas’a giderken hayatını kaybetti. Hem ırgata giden hem orda çalışan çocuk işçiler bir şekilde eğitimlerinden alıkonuluyorlar.
16/ Neşet Taner: Adıyaman’ın ırgat kentinden kurtulmasıyla ilgili ana başlıklar halinde maddeler söyleyeceğim.
-Kayıt dışı ekonomide bir hassasiyet gösterilmeli. Adıyaman’da bu çok fazla.
-Koçali barajı İnşallah olur.
-Ekip sahasının önünün açılması lazım.
Bu memleketin ırgatlıktan kurtulması yine ırgatlıkla olacak.Ama bu sefer kendi toprağında çalışacak.Tütün ekiminin önündeki hukuki şartlarda kaldırılırsa belki %50 ırgatlıktan kurtuluruz.
17/ Mustafa Işıldak: Meslek eğitimi ve hizmet içi eğitime önem vermiyorlar. Kayıt dışı ekonominin azaltılması için SSK primlerinin yatırılması gerekir.Şu anda mevcut mevzuata göre devletten sosyal yardım alan iki grup olduğunu görüyoruz. Birincisi kendini geçindirecek gücü olmadığı için devletten yardım alan grup ki bunlar bedenen özrü olmadığı halde, iş bulamadığı için çalışamayan grup. İkincisi bedensel engelli olduğu ya da yaşça bir engeli olduğu için sosyal yardım alıyor. Özürlü olduğu için devletten sosyal yardım alan grup baş tacı ama özrü olmadığı halde, çalışabilecek durumda olduğu halde iş beğenmezlik sebebiyle veyahutsa armudun sapı bilmem neyin çöpü dercesine iş aramak için uğraşıyorsa işte burada bir mim koyacaksınız. Bu gibi hallerde masum ölçüde devletten sosyal yardım alan insanların yine devlete, topluma çalışma zorunluluğunun getirilmesi ve dolayısıyla insanların dilenci konumundan çıkarılması gerekir. Bu getirilmediği sürece Adıyaman’daki işsizlik doğal hızıyla devam eder.
18/ Semra Karadağ: Yarın öbür gün belki bir af gündeme gelebilir.Ama biz özellikle kadına yönelik şiddetle ilgili içeride olanların kesinlikle af edilmemesini istiyoruz.Özellikle tecavüz suçuyla içeride bulunanların kesinlikle af edilmemesini istiyoruz.Adıyaman belediyesi Adıyaman’ı kadın kenti ilan etmişti.Ama bildiğimiz kadarıyla bir kadın sığınma evinin olmadığı,olanlarında ihtiyaca cevap verebilecek düzeyde olmadığını biliyoruz.Acil bir şekilde tam donanımlı,tam güvenlikli bir kadın sığınma evinin açılmasını talep ediyoruz.
19/ Şeyh Müslüm Aslan: Ben İşkur elemanı olarak Orman İşletme Müdürlüğü’nde çalışıyorum . İşkur’a bağlı olarak Adıyaman’ da 2000 ‘ e yakın öğrenci işçi çalışıyor. Yalnız bir süre sonra bizim bu iş süremiz bitecek. Biz de mecburen ırgatlığa boyun bükeceğiz. Hükümetimizin bu konuda bir adım atmasını rica ediyorum sizden.
20/ Abdullah Demir: Meclisin ismi Küçük Millet Meclisi hep orta yaşlılar burada .Bu tür çalışmalara bence gençlerin katılmaları daha verimli olur. Gençleri teşvik etmek gerektiğini düşünüyorum . İlk oturumla ilgili şunu söylemek istiyorum. Biraz önce arkadaşlar bu kesime yapılan darbe şu kesime yapılan darbe dediler. Biz yapılan darbelerin her kesime zarar verdiğini ifade edersek ve darbelerin hak ve özgürlükler temelinde herkesin hak ve özgürlüklerinin kalktığını düşünecek olursak her kesim her kesin hak ve özgürlükleri noktasında kısıtlamaya yönelik tek bir vuruştan uzak durursa daha iyi olur. Bir öğretmen olarak ırgatlık konusunda özellikle köylerde yaşayan öğrencilerimiz sene başında 1-2 ay sene sonunda 2-3 ay okullardan uzaklaştırılıyorlar. Buna yönelik hükümetimizden gerçekten ciddi adımlar atılmasını istiyoruz .Mesleki eğitime önem verilmesi gerekiyor . Yine tekstil alanında yapılan yatırımların daha fazla desteklenmesi ve orda çalışan insanlarında hakkını yemeden bu işsizlik meseleleri halledilebilir. Tekrar tütün ekimine başlanabilir .
21/ Hasan Tanrıverdi: Sayın vekilim şimdi öyle bir memleketteyiz ki şekerimiz var, unumuz var pekmezimizde var fakat ne yazık ki helva yapamıyoruz . Bundan şuna gelmek istiyorum. Memleketimizin suyu çok, toprağımızda bol ne yazık ki bunların hiçbirinden yararlanamıyoruz Sularımız Adıyaman’ın iki etrafından gelip sulara akıp gidiyor . Adıyaman’ ın tütünü vardı fakat tütün kaldırıldı ve halkın idaresini yapabileceği bir şey önerilmedi . Destekler konulmadı. Hakkımız olan şeyler başka illere veriliyor . Yıllardır barajlar yapılıyor denilir ama biz yapıldığını görmedik . Irgatlara giden öğrencilerimizin başarılarını da siz düşünün . Şimdi 2/B arazisi çıktı. Bu arazilerin insanlara para karşılığında vermek lazım.
22/ Neşet Taner: Ben vekilimize birkaç soru sorayım . Ak Partiye yüksek oy veren bir il olarak AK Partiye verdiğimiz bu oyun karşılığını ne zaman alacağız ? Teşvik noktasında aynı safta yer aldığımız Urfa’yla nasıl baş edeceğiz .Baktığınız zaman Urfa’yla Adıyaman’ ı kıyasladığımızda nereyi tercih ederdiniz ? Adıyaman olarak biz bu sulamalarımızdan ne zaman yararlanacağız istediğimiz gibi? Bir diğeri de bacasız fabrika olan bir hizmet içi olan eğitimi Adıyaman ‘ a ne zaman açılacak? Adıyaman’a yakışır bir öğretmen evi ne zaman olacak ? Bunları iletmek istiyorum.
23/ Mehmet Erdoğan: Bir kere bulunduğumuz coğrafya çok farklı , değerli bir coğrafya .Ama 200 yıldan beri bu topraklarda kan var, zulum var, göz yaşı var.Canımızı seve seve ruhumuzu teslim etmiş bir ecdadın torunlarıyız .Fakat yaşadığımız süreçler duygularımızı zincirlemiştir . Neler olmuş . Neler olmamış ki 1932 ‘ de Allahu Ekber sesiyle bu toprakları alan ecdadımızın Allahu Ekber sesi yasaklanmış ve minarelerde Tanrı Uludur denmeye başlanmış. Ne zamana kadar 14 Mayıs Demokrat Parti yeter karar milletindir sloganıyla bir halk devrimini gerçekleştirip de parlamentoya adım atar atmaz tam 32 gün sonra bu bir zulümdür insanlık suçudur ezan asli hürriyetine kavuşturulmalıdır der ve milletin değerleriyle örtüşen bir tablo gözümüzün önüne cereyan eder. Dersim bizim acılarımız , o gün ki ezanların kısılması bizim acımızdır. Bizim serzenişlerimizdir. Türküye geçmişiyle hamdolsun yüzleşiyor. Ayşe hanım söyledi Asıl önemli olan 12 Eylül ‘ün 28 Şubat’ ın 27 Nisan’ın bir sıkıntısının en büyük boyutu ekonomik boyuttur . Ama biz millet olarak bu toprakların arasında şu söz hakim olmuştur. Ekmeksiz yaşarız ama hürriyetsiz yaşamayız . Bu sıkıntıları yaşayarak geldik biz.Feryadımız bundan dolayıdır. 12 Eylül’ de o 3 gencimiz idam edilirken ne olurdu o sol ve sağ yumruklar havada buluşmasaydı da o eller açılıp tokalaşsaydı ne olurdu ? Ama birilerinin ekmeğine yağ sürülmesi lazımdı. Birilerinin vesayet anlayışını devam ettirmesi lazımdı . Millete tepeden bakanlar , Menderes’e sen misin bu milletin değerlerini yerine getiren , milleti adam yerine koyan diyen anlayış onu idam sehpasına götürürken aslında o vesayetçi anlayışın bir hesaplaşması vardı. Biz zulmedenin ahirinin berbat olacağının inancında olan birisiyiz.28 Şubat ‘ ın Türkiye ‘ye yüklediği yük 307 katrilyon bunlar sizin bizim cebimizden çıktı. Bir tek devlete para satanlar mutluydu. Baş örtülü çocukların üniversite önünden atıldıklarını hatırlayın. Her şeyi demokratik platformda ifade etmeliyiz düşüncesi hakimdi bizde .Bu millete sevdalı olan insanlar siyaset sahnesınden birer birer ötekileştirildi.Hizmet etme sevdası olan partiler , hizmet ettiği görülünce kapatılmak istendi. Yamyamlar , vampirler denilmedi mi ? Yargının en üst kesimindeki insanlar söyledi bunları . Bizi yok saydılar . biz o gün şunu söyledik . Bütün mazlum milletlerin beklide sembolü olmuştu . Yaşasın zalimler için cehennem , dedik. İnandığımız davada devam edecegiz dedik . bu vatana , bu millete hizmet etme sevdamıza hiçbir şey engel olamaz dedik . Ama İstanbul’ a sevdalı bir Belediye Başkanı okuduğu bir şiirden dolayı ne yazık ki ceza aldı , siyaset sahnesinden silinmek istendi . O gün ki manşetleri hatırlayın. Muhtar bile olamaz dediler . Ama bugün muhtar bile olamaz dedikleri adam Türkiye Cumhuriyeti ‘ nin Başbakanı 2002 de iktidara geldiğimizde memur maaşlarını ödeyemeyecek durumda olan bir hükümet vardı 2003 MGK toplantısında bir paşa Sayın Abdullah Gül ‘ e çok önemli bir soru soruyordu . Karının başındaki örtüyü ne zaman çıkaracaksın? Sayın Başbakan haddini bil diyordu .Herkes kendi sorumluluk alanı ile ilgilenecekti . Bu gün Adıyaman ‘ da bile konuşa biliyorsak , basında söylenemeyecek şeyler söylenebiliyorsa o gün ki yiğit insanların yaptığı mücadelenin bir başarısıdır . Siyasete bir anlam kazandırdık 3 seçimde de oyunu arttırarak iktidara gelen başka bir parti yok Türkiye’ de devrim niteliğindeki çalışmaları AK Parti yaptı . Sizlerden çok istifade ettiğimi ifade etmek isterim. Irgat kent olmamalıyız . Ticaret Sanayi Odasındaki arkadaşları dinliyoruz . Adam sigortalı işçi Malatya ‘ ya kaysı toplamaya gidiyor. Niye? Orayı birazda bir seyahat gibi görüyorlar. Fındığa , kaysıya giden kardeşlerimizin eğitim öğretimle ilgili 2009 yılında Çalışma Bakanlığımız ve Milli Eğitim Bakanlığımızın çıkardığı yönetmelikler var . Taşımadan tutun oradaki ırgatların yerleşim yerlerine , çocukların eğitim ve sağlık durumlarına varıncaya kadar yapılan bütün çalışmaları belli bir yönetmeliğe bağlamışız . Bütün valiliklerimize de bunlar gönderilerek kontrol altında tutuluyor. Evet bir teşvik paketi açıklandı . 2023 vizyonunu çiziyoruz . SSK primlerinden , yer tahsisinden çalışmalar var. Adıyaman 5. bölgede fakat 6. Bölgenin imkanlarından da faydalanacaktır . Adana daki , Gaziantep’teki vatandaşlarımızı Adıyaman ‘ a yatırım yapmaya davet ettik . Seçilmişiyle , atanmışıyla Adıyaman ‘ ı bir cazibe merkezi haline getirecek teşviklerde , taleplerde bulunup onları davet etmemiz lazım .Adıyaman’ a gelip yatırımını OSB de yaptığı zaman Adıyaman ‘ a yaptığı yatırımın % 50 sinide ödediği vergiden düşecek . Evet Adıyaman’ın önceliği sulu tarımdır.Adıyaman’daki en büyük projelerden birisi Adıyaman’ ın batısındaki Çetin Tepe barajıdır .Mayıs ayı içerisinde büyük bir ihtimalle faaliyete geçecek ve 3000 dönüm arazimizin sulanmasına vesile olacak Tarım Bakanlığı’nın da tarım ve hayvansal alana verdiği desteklemeler hibe destekli ve 5 yıllık kredi desteği ile bunların içerisinde . İş adamları haykırıyor. Meslek Lisesi memleket meselesi diyor. O gün yanlış yapanlar geleceğimize kibrit suyu dökmüşler . Anayasa komisyonunun buraya gelmesiyle ilgili komisyonun illere gitme aşaması bitti.Şimdi oturdular yazmaya başladılar . Adil olmak zorundayız . herkesin hakkı insan olduğu için anayasada yer alacak. Masadan kalkan zarar edecek. Biz devam edeceğiz .
24/ Ayşe DÜZKAN: Bu topraklarda yaşayan insanlar olumlu olumsuz bütün geleneklerine sahip çıkar. Demokrasi, denizcinin oğlunun da bir gün devlet başkanı olabileceği, onun arkasından ayakkabıcının oğlunun devlet başkanı olabileceği , onun arkasından terzinin kızının da devlet başkanı olabileceği bir sistemdir . Ne olur artık “Hakanımız” olmasın. Ben başımı örtmeyi hiç düşünmedim, ailemde, yakınlarım arasında da örtülü kimse yok ama başörtüsünün çok büyük bir sorun olduğunu düşünüyorum. Ben bu iktidardan başörtüsü sorununu bütünüyle çözmesini bekliyorum. Ayrıca en fazla 12 Eylülde zulüm yaşandığını düşünüyorum. Genç kızların zorla başının açılması kötü ama genç kızlara işkence yapılması daha kötü.
ÖNERİLER
ORTAK GÖRÜŞ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
MİLLETVEKİLLERİ İLE
MEDYA İLE
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Rapor AdıyamankMM İl Girişimcisi H. Şenel ŞARALDI ve çalışmaya gönüllü olarak destek veren Rüveyda Tüysüz tarafından hazırlanmıştır.