Yer : Adana 4 Bölge Eczacılar Odası
Tarih : 06.03.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1- Atatürkçü Düşünce Der. (Av.Mevlüt Berk- Adana Şb. YK. Üyesi)
2- Türk Hukuk Enstitüsü. (Av. Özlem Süslüoğlu- Adana Şb. YK. Üyesi)
3- Türkiye İnsan Hakları Vakfı (Av. Mustafa Çinkılıç- Adana Temsilcisi)
4- Çağdaş Yaşam Derneği (Özgür Onar- Çukurova Şubesi Temsilcisi)
5- Toros Kadın Koop. (Göksu Günay- YK. Üyesi)
6- Halkevi (Osman Ağca -Adana Şubesi Temsilcisi)
b. Meslek Odaları
1- Adana Eczacılar Odası (Ahmet Han Alpman- YK. Üyesi)
c. Sendikalar:
1- TÜRK-İŞ (Halil Çekin- Bölge Temsilcisi)
2- DİSK (Kemal Aslan- Bölge Başkanı)
3- KESK/ Eğitim-Sen (Abdullah Yalçın- Adana Şube YK. Üyesi)
Katılan Milletvekilleri:
Necdet Ünüvar (Ak Parti)
Belediye Başkanları: Katılan Belediye Başkanı Olmadı
Mesaj Yollayanlar: Mesaj yollayan olmadı.
Moderatör: Göksu Günay ( Toros Kadın Koop. YK. Üyesi)
Gözlemciler: Gözlemci yok
Diğer Katılımcılar: Ali Seçki (Eczacı)
Medya:
Akdeniz TV.
Konular:
1- Genel gündem “HSYK-Yargı ve Ordunun Demokratik toplumdaki yeri, rolü””
2- Yerel gündem “Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğünün Eğitim Çalıştayları”
Genel Konu Üzerine Konuşulanlar:
1- Av. Özlem Süslüoğlu: Demokratik ülkelerde bu tartışmalar olmaz. Seçim sistemi ve %10 barajı bir çoğunluk iktidarı yaratıyor ve o da ne istersem yaparım duygusuna kapılıyor. Hukuk dışı iş ve işlemler yapılıyor ve ordu ve yargıda müdahale ediyor. Hem hakimlerin hem de ordunun a müdahalelerden uzak kalması gerekir. Demokrasinin gereği budur. Her kurum kendi görevini yerine getirecek. Ancak, yürütme de yargının alanına girmeyecek. İşine geldiğinde konu yargıya intikal etmiştir demek ve işine gelmediğinde yargı bize engel oluyor demek doğru değil. Ordunun ve yargının müdahalesine iktidarların zemin hazırlamaması gerekiyor.
2- Ali Seçki: Ülkede işlerin iyi gittiğini söylemek mümkün değil ama başbakan işlerin iyi gittiğini söylüyor. Ordunun müdahalelerine karşı Ergenekon davası hazırlanmış devam ediyor. Gerçekte böyle bir durum varsa şüphesiz ki yargılansın ama yargılamaların kendisi de demokratik olmalı. Bir yanda ordu müdahale edecek planlar yapılmış diye insanlar tutuklanıyor ve yargılanıyor. Ancak, ortada darbe yapmış ve ortada dolaşan kişiler var onlar yargılanmıyor bu bir çelişkidir diye düşünüyorum. HSYK hukuki bir konudur beni aşıyor.
3- Av. Mustafa Çinkılıç: Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, hangi nedenle olursa olsun darbeleri savunmak, darbelere yandaş olmak mümkün değildir. Sunumdan da gördüğümüz ve genel olarak da bilindiği gibi, silahlı kuvvetlerde bir darbe geleneği var. Ancak şuna da dikkatinizi çekmek istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) darbe geleneği başka ülkelerdekine benzemiyor. TSK “cumhuriyetin sahibi, onu koruyan kollayan” sıfatıyla, toplumu kendince gözetliyor ve eğer toplum belirlenen kuruluş paradigmasından saparsa müdahale edip onu “ yola getiriyor” ve istediği şekli verip gere çekiliyor ve tekrar gözlemeyi sürdürüyor yine “yoldan çıkılırsa” yine müdahale ediyor. Bu anlayış ve yaklaşım darbeleri gelenekselleştiriyor ve sürekli kılıyor. Askeri vesayet toplumu belli kalıplara hapsediyor. Ancak, sivil vesayette aynı şekilde tehlikeli. Sivil iktidarın işlem ve eylemleri var olan yasal normlara göre yargı tarafından denetlenir. Yasal normları değiştirirsiniz yargının kararları da değişir. Örneğin yakın zamana kadar var olan ve mahkemelerce verilen idam cezası, yasaların değişmesinden sonra verilmez oldu. Yargı var olan yasal normlardan yana taraftır. Bağımsız olmalıdır. Ancak, bir partiye değil ama bir statükoya taraftır. Anayasa Mahkemesi, anayasadaki normlardan yana taraftır. Çıkarılan kararların denetimini yaparken, evrensel normlar böyledir buna göre ben var olan anayasa normunu görmezlikten geleyim diyemez. Yapılması gereken temel hak ve özgürlüklere eksenine alan bir anayasa yapmak. Yargıçlar o zamanda o özgürlükçü anayasadan yana taraf olacaklardır.
4- Kemal Aslan: Kim ne derse desin yargı bağımsız değil. İktidarın bu gün bağırmasının nedeni yargının bazen iktidarın dediklerini yapmamasındandır. Yoksa hakim ve savcıların denetimini özlük haklarını düzenleyen onlara müfettiş gönderen Adalet Bakanlığının hakim ve savcıları bağımsız bıraktığını söylemek inanılacak şey değil. Hakim ve savcılardan da kimin suçu varsa yargılansın ama kurallar var ise herkes bu kurallara da değişinceye kadar uyacak. İşine geldiğinde kurallardan yana olmak işe geldiğinde kural tanımamak olmaz.
5- Abdullah Yalçın: Yargı, Ordu, Hükümet çelişkili davranmaya işine geldiği gibi hareket etmeye devam ediyor. Ordu kendisini ülkeni sahibi gibi görüyor. Doğrudur, yanlıştır ama cumhuriyeti kuran kadro olarak kendisini gördüğü için devleti kendisine miras kalmış gibi algılıyor. Cennet bir ülkemiz var, öz kaynaklarımız var. Bizim ayaklarımızın üzerinde durmamızı istemiyorlar. Ülkemizde cirit atan ABD görevlileri var. Demokrasiden bahseden iktidar bunları görmezlikten geliyor. Demokrasi tam işlemediği tüm görüşler parlamentoya yansımadığı için demokrasimizde tıkanıyor. Parti için demokrasinin olmadığı biliniyor. Seçim barajı ile ülkedeki çeşitli görüşler parlamentoya yansımıyor. Hâlbuki %1 lik bir sayıda bile olsa o görüş parlamentoya yansımalı, O zaman insanlar parlamentonun kendilerin temsil eden bir yer olduğuna inanır ve ona ne ordunun nede yargının müdahalesini istemez. Alma parlamento benim değil de parti başkanını seçtiği kişilerden oluşursa toplum olarak bende parlamentoya ne yapılırsa yapılsın benim parlamentom değil derim. Toplumda sorulsun ordunun müdahale etmesinden yana azımsanmayacak bir çoğunluk çıkar bu doğru mu değil ama realite bu. İnsanlar parlamentoya güvenmiyor.
6- Av. Mevlüt Berk: Orduda darbe geleneği yok. Buna katılmıyorum. Asıl darbeyi iktidar yapıp duruyor. Darbeleri Amerika destekliyor. Oradan kaynaklanıyor. Kenan Evren varken ve yargılanmazken orduyu rahatsız etmenin bir gereği yok. Senaryolar çıkıyor. Yepyeni silahlar çıkıyor bunlar inandırıcılıktan uzak şeyler. Türkiye Cumhuriyetini ayakta tutan ordudur. Laiklik çok önemlidir bu ülkeni temeli laikliktir. Bu iktidar “laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu” mahkeme kararı ile saptanmış bir iktidardır. Dolayısıyla yaptıklarının yargıda iptal edilmesi normaldir. Demek ki anayasaya aykırı kanunlar çıkarılıyor. Anayasa mahkemesinin görevi; çıkarılan yasaların Anayasaya aykırılığını denetlemektir. Şimdi askerler sivil mahkemelerde yargılansın diye yasa çıkarıyorsun. Tartışılır ama iktidar bile bu yasayı çıkardığında Anayasa Mahkemesinin bu yasayı iptal edeceğini biliyordu. Söylendi. Peki, bile, bile niye çıkardı. “Bakın mahkeme demokratikleşmeyi engelliyor” demek için. Oysa Anayasada o madde durdukça Anayasa mahkemesi bu ve benzeri kanunları iptal etmek zorunda bu onun görevi.
7- Göksu Günay: Ordunun darbe yaptığı, mahkemelerin siyasi iktidarın uygulamalarına müdahale ettiği dönemlere baktığımızda; ben ülkedeki ekonomik krizlerin temel neden olduğunu görüyorum. Ülke ekonomisi krize girdiğinde, alınacak tedbirlerin demokratik bir ortamda uygulanamayacağını görenler, darbeyi istiyor, zeminini hazırlıyor.
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
30 sivil toplum kuruluşuna belirlenen gündem fakslandı, telefonla görüşüldü.
b. Milletvekilleri ile
Faks ve mail ile vekillerin tamamına ulaştık, cep telefonunun etkili olduğu görüldü
c. Medya
Ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensupları davet edildi.8 Mart etkinlilikleri nedeniyle ancak bir yerel TV geldi. Akşam da haberlerde verildi.
Değerlendirenler:
Mustafa Çinkılıç (TİHV Adana Temsilcisi)