YER : Adana Tabip Odası Toplantı salonu
TARİH: 06.04.2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1./ Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ( Fatma Temel – Çukurova Şube Temsilcici)
2./KADER (Nurten Mersinli- Adana Şb.Temsilcisi)
3./Türk Hukuk Enstitüsü Adana Şubesi –(Özlem Süslüoğlu – Dernek Temsilcisi.)
4./Yeşiller ve Sol gelecek (Yaşar Gökoğlu-Adana Temsilcisi)
5./Mazlumder Adana Şubesi ( Ali Aygün –Adana Temsilscisi)
MESLEK ODALARI
1/Adana Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği (Nihat Sözütek –Birlik Bşk.Yrd.)
SENDİKALAR
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
Özlem Turkut (Avukat)
Abdullah Alpay(Adliye Katibi)
GOZLEMCİLER
gözlemci katılmadı
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
BELEDİYE BAŞKANLARI
MEDYA
MODERATÖR
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ( Fatma Temel – Çukurova Şube Temsilcici)
KONULAR
GENEL KONU: Dünyada İklim Değişiklikleri ve Türkiye
YEREL KONU : Adana’da Mülteci Sorunu
KONUŞULANLAR
Dünyada İklim Değişiklikleri ve Türkiye
Av.Özlem Süslüoğlu; Öncelikle bu çevre sorununu sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanı sorunu olduğunu düşünüyorum. Örneğin Çernobil’de yaşana bir facia ülkemizi de etkisi altına aldı. Tüm dünyadaki çevre politikasının değişmesi gerekir. Çevre daha çok refah seviyesi yüksek ülkelerin gündemine geliyor. Refah seviyesi düşük ülkelerde insanlar daha çok karnını doyurma, geçimini sağlama derdi içerisinde. Önümüzdeki vadede sağlıklı bir çevrede olacağımızı düşünmüyorum.
Ali Aygün; Bu gün ben iki kurum adına katılmış oluyorum. Adana İHH derneğe başkanı Veysel bey umrede olduğu için katılamadılar. Selamları var.19. yy’dan özelikle sanayi devriminden sonra başladığını görüyoruz. Her şeyin temelinde insan var. Batı toplumu sanayi alanında kendi gelişimini sağlamak için toplumdaki diğer insanları düşünmeden hareket ettiler. Nükleer sorun daha çok gelişmiş ülkelerin sorunudur. Ama hala gerekli tedbiri almadığını düşünüyorum. Havaya suya toprağa gereken önemi vermediklerini görüyoruz.Biz düşen kendimizi düşünmekle birlikte geleceğimizi de düşünmek. En azından insan eliyle yapılan tahribatın önüne geçmemiz gerekiyor. Bunun en önemli olanı da sera. Bunu tek başımıza çözemeyiz ancak sivil toplumun desteği ile buna karşı durmamız gerekiyor.
Nihat Sözütek; Dünyanın dengesi tabi ki değişti. Teknolojiyi kullanırken. İster istemez dünyanın ekolojik dengesine de zarar verdik.Örneğin adana bir tarım kentidir. Adana sulu tarıma geçti. Bunun zararları oldu. Nem oranı çok yükseldi. Gelişmiş ülkeler Rusya gibi. Amerika gibi. Fransa gibi.. nükleer denemeler yapıyor bunlarda dünyanın ekolojik dengesini bozuyor. Adana’da eskiden kışın yağmur yağardı. Ciddide yağmur yağardı. Şimdilerde ne zaman yağacağı ve şiddetinin ne olacağı bilinmeyen yağmurlar yağıyor. Yen tarımsal denemeler de oldu, faydası oldu gibi görünüyor. Kışın ortasında salatalıktı, patlıcandı yiyoruz ama, zehir yiyoruz, hormon içeriğiyle zehir soluyoruz. Adana’da eskiden çakma su tabir edilen yer altı suları içmek için kullanılıyordu. Çatalan barajından gelen su devreye girince yer altı suları kullanılmaz oldu ama bu seferde taban suyu yükseldi eskiden on metreden su çıkarken şimdilerde beş metreden çıkıyor. İklim değişikliklerinin ardında vahşi kapitalizmin, her şeye rağmen, ne pahasına olursa olsun para kazanma hırsı var.Doğayı bu nedenle tahrip ettiler. Nükleer santralinde miadını tamamladığında bunu nereye söküp götüreceksiniz. Bazı ülkeler topraklarını kiralıyor. Bu atıklar için. Çernobilden sonra rahmetli Kazım Koyuncu biliyorsunuz kanserden öldü. Daha bir çok kanser vakası var. Hatırlayacaksınız bakan radyasyonun olmadığını göstermek için çay içti ama bu kanser vakalarını önlemedi. Dünyanın bu gidişine mani olabilir miyiz? sanmıyorum. Biraz önce söylediğim gibi kar hırsı almış başını gidiyor. Dünyanın ekolojik dengesinin bozulması bize zehir olarak, kanser olarak dönüyor.
Yaşar Gökoğlu; İklim değişikliği derken başına küresel diyoruz yani, dünya çapında bir olayla karşı karşıyayız. Dünya çapında olunca bize sanki uzakmış gibi geliyor. Sanki bu günden yarına acil birşey değilmiş gibi geliyor. Hatırlarsınız Greenpeace’in küresel ısınmaya dikkat çekmek için yürüttüğü kampanyanın afişindeki resmi hatırlarsınız. Kopan bir buzul kütlesi üzerinde sevimli bir kutup ayısı yavrusu, yardım edin der gibi bize bakmaktadır. Sanki olay o kutup ayısına yardım gibidir. Bizim dışımızdadır sanki. Olay hiçte öyle değil oysa.biraz önceki sunum da da gördük ülkemizin nasıl etkilendiğini, nasıl aklim felaketlerine maruz kaldığını. O sunumda olmayan bir şeyi de ben söyleyeyim. NASA nın bir araştırma raporu yayınlandı. Son üç yılda en çok tatlı su kaybı Ortadoğu’da, Anadolu’da ve Mezopotamya bölgesinde olmuş. Nerdeyse 1/3 oranında tatlı su kaybı var. Gelecekte petrol savaşları değil, su savaşları olacak. İklim değişikliğine karşı mücadele; yaşamı savunmak, hayatı savunmak. Kyoto protokolünü Türkiye imzaladı. İki sene öncesini raporu 2011 de 4 milyon ton gaz çıkıyor. 2001 de 2 milyon tondu. Türkiye emisyonu en hızlı arttıran ülkeler arasında iki misli artmış. Almanya 7 nükleer santralini kapattı. Gerisini de 2022 ye kadar kapatacağını açıkladı. Bununla yetinmedi Kyoto protokolünün belirlediği 1990 seviyeni altına inmek için müthiş tedbirler aldı. Sınırlı bir dünyada sınırsız bir kalkınma olmaz. Dünyanın sınırlarını bilmek ve kabullenmek durumundayız. Son 2 yüzyıl dünyada kapitalizm daha çok kar hırsı ile dünyayı yok ediyor. Bir başka paradigmadan da vazgeçmemiz gerekir. “İnsan canlıların en üstünüdür” yok böyle bir şey, canlı zincirinin bir halkasızıyız o kadar. Eğer bu üstünlük paradigmasından kurulamaz isek her şeyi insan düzenleyecek ve insana göre düzenleyecek isek felaket kaçınılmazdır. Sonumuzu hazırlıyoruz.
Nurten Mersinli: Öncelikle milletvekilleriyle olamamak çok büyük eksiklik. Bizim görüşmelerimiz parlamentoya yasa yapıcılara ulaşmıyor. Nükleer santrallere yıllarca karşı olduk. Birşey yapabildik mi sanmıyorum. Önce köylüler katılıyordu, şimdi katılmıyorlar. Vatandaş ikna edilmiş, “size iş vereceğiz” denmiş, vatandaş “işe gereceğim” diye sessiz kalmayı seçmişler. İnsanların gerçeğin dışında bilgilendirme yapılıyor. Medyada yanıltıyor. Çevrede koruma yeşilden başlıyor. Yeşili korumaya başlarsak çevreyi de korumaya başladık demektir. Adana’ya yılları önce geldim. Portakal bahçeleri ve tek katlı evler vardı. Şimdi yerlerinde apartmanlar var. Evet bir çok şeyi engelleyemiyoruz ama susacak mıyız? Nasıl olsa engelleyemiyoruz diye, bir kenara çekilip oturacak mıyız? Hayır. Gerçekleri söylemeyi sürdüreceğiz. Emanetini aldığımız torunlarımıza yeşilliği koruyarak bırakmalıyız.
Özlem Turkut: Bir çılgınlık var. Tüketim çılgınlığı içinde yaşıyoruz ama hiçbirimiz bu çılgınlığa karşıda durmuyoruz. Bu çılgınlığa bizde katılıyoruz. Bir yandan evler yıkılıyor tek katlı evler yıkılıyor, bir yandan evler yapılıyor ama evler daha inşaat halinde satılıyor. Almaktan geri kalmıyoruz. En azından umutsuz olmayalım, daha farklı yaşamayı başarabilirsek, çözümsüz olmayız. Boş koltuklar bizi yıldırmamalı.
Adana’da Mülteci Sorunu
1. Nihat Sözütek; Gerçekten büyük bir dram yaşanıyor. Suriye den insanlar bir şekilde yerlerinden yurtlarından edildiler. Geçen birilerini gördüm. Sordum “niye geldiniz? Ne oldu? Saddam sizi dövdü mü, sövdü mü? “dedim. “Türkiyede sizin için daha iyi oyacak dediler o yüzden geldim” dedi. Gerçekten, birazda Türkiye tarafından desteklenerek yaratılan bir dram yaşanıyor.
2. Ali Aygün: Birleşmiş milletler 1951 sözleşmesi bize mültecileri ve sığınmacıları tanımlıyor. Suriye haricinde Irak, İran, Somali’den mülteciler var. Yaklaşık olarak şu anda 3000 mülteci var. Suriyelilerin özel bir statüsü var. 240.000 ‘in üzerinde Suriyeli var. Adana da 13.000 bin kişi kampta, 1000 kişide kamp dışında. 3.000 de başka ülkelerden var. Özellikle Yüreğir bölgesinde mülteci var. Kapta kalanlara 3 öğün yemek var. Okul var. Dışarda kalanlar daha mağdur üzerindeki elbiselerle geliyor. Türkiye Cumhuriyetini bu insanlara hiçbir yardımı yok. İlk gelenler elinde 3-5 kuruşu ile gelir. BMMYK bildiri yapmak zorundadırlar. Bunlara geçici TCK numarası veriliyor. Çalışma izni yok. Emniyet göz yumarsa çalışıyor. Sağlık güvencesi yok. Derneğimize kayıtlı 1030 kişi var. Bunlara yardım için bir komisyon kurulmalı. Sorularda artmaya başladı. Gençlerin evlenmesi, çocukların okula gitmesi gerekir. Bulundukları mahallelerde uyuşturucu var. Bu çocukların olumsuz koşullara düşmemesi için yardıma ihtiyacı var. Biz dernek olarak valilikten alınan izinle bunlara giysi, malzeme yardımı yapıyoruz. Bazı esnafımızdan gıda yardımı yapıyoruz. Biz saptadık, öncelikle iş ve sağlık olmak üzere 13 konuda mağduriyetleri var. Bunlar başka bir ülkeye 3. Bir ülkeye gitmek istiyorlar. Bazı Afganlılar Türkiye’yi de istiyor.
3. Özlem Turtuk: Bende Söylenen bölgede bir dönem oturdum. Bazen bu arkadaşlara otobüste, minibüste ve yolda karşılaşıyoruz. İnanılmaz yoksul insanlar. Üzerlerindeki giysiden, renklerinden, -affedersiniz- kokularından tanıyorsunuz bu kişileri cidden mağdurlar. İş imkanı sağlanmalı ama ülkemizde işsizlik hat safhada.
4. Yaşar Gökoluk: Arkadaşlar bu vahim bir durum. Ben yıllardır Adana da yaşıyorum. Adana da 3000 kişi var, sorunları var ve ben bunları hiç görmemişim, gündemime hiç gelmemiş. Elimizdekini paylaşmak, bölüşmek gerekir. Aramızda duvarlar var, siz sağcısınız sizinle aynı şeyi yapmak zor geliyor insana. Bir duvar var bunu kırmamız lazım. Sizinle tanıştığıma sevindim. Elime geçen her fırsatta sizinle bağ kuracağım.
ÖNERİLER : yeni öneriler gündeme gelmedi.
ORTAK SONUÇ : ortak sonuç yok.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
30 sivil toplum kuruluşuna doğrudan telefonla birebir görüşerek gündem fakslanarak duyuru yapıldı
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine telefon ve e postalarla ulaşılmaya çalışıldı.
MEDYA İLE
Faks çekildi, e posta gönderildi
KATILIMCILARLA
Telefonla katılımcılardan konu istedim. Gelen öneriler doğrultusunda gündem oluşturuldu.
SONUÇLAR
Mutfağın hazırladığı .sunum gösterildi. Kuruluşumuz, Temel ilkelerimiz ve Milletvekillerinin fotoğraflarını içeren karnesi slayt halinde hazırlanmıştı. Ben adana dışında olduğumdan Özlem Süslüoğlu sunum yapmış, bilgileri o aktardı. Yerel konu hakkında yukarda açıklandığı gibi hazırlığı olan Ali Aygün özel bilgi vermiş, aktarılan bilgilerden bu rapor oluşturulmuştur.
Adana kMM Hamalı Mustafa Çinkılıç