YER : Adana Tabip Odası Toplantı salonu
TARİH: 02.02.2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Türkiye İnsan Hakları Vakfı (Mustafa Çinkılıç- Adana Temsilcisi)
2/ Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ( Sibel Özgümüş – Çukurova Şube Bşk.)
3/ Türk Hukuk Enstitüsü (Özlem Süslüoğlu- Adana Şb.Temsilcisi)
MESLEK ODALARI
1/ Adana Barosu (İsmail Oray Ayhan –Baro Temsilcisi)
SENDİKALAR
1/ TÜRK-İŞ (Halil Çekin-Bölge Yönetim Kurulu Üyesi)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Katılan milletvekili olmadı
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılan Belediye Başkanı olmadı
MESAJ YOLLAYANLAR
1/ Fatoş Gürkan (AK Parti) mazeret bildirdi.
MEDYA
Katılan olmadı.
MODERATÖR: Türkiye İnsan Hakları Vakfı (Mustafa Çinkılıç- Adana temsilcisi)
KONULAR
GENEL KONU: "İmralı Görüşmeleri: Müzakere çözüm mü?, Kürtler ne istiyor?, Türk kamuoyu ne kadarına hazır? Paris Suikastları süreci nasıl etkiler?”
YEREL KONU : “Patriot füzeleri Adana'da kimi koruyor?”
KONUŞULANLAR
1/ Özlem Süslüoğlü: Başbakanın “İmralı ile görüşen şerefsizdir” den, “Görüşmüş olabiliriz” e, oradan da “Evet görüştük görüşeceğiz” e varan açıklamaları Türk kamuoyunu müzakere sürecine hazırlamak içindir. Terör sorununu yalnızca silahlı mücadeleyle çözülemez ama direk İmralı’daki şahıs muhatap alınarak PKK güçlendirilmemelidir. Çözüm arayan Turgut Özal, Eşref Bitlis. Adnan Kahveci gibi isimler suikasta kurban gittiler. Bu durum terörden yararlanan bir grup olduğunu göstermektedir. Fransa’daki cinayetleri Fransa kendi iç meselesi olarak görmektedir. Zira bu kişiler Fransa istihbaratıyla ilişkili kişilerdir. Bu nedenle Türkiye’ye bilgi verilmeyecektir. Diyarbakır’daki cenaze töreninde Türk bayrağı yaktılar ama televizyonlar törenin olaysız geçtiğini söyledi. Gazeteler “olaysız geçti” diye manşet attılar. Manşetleri ve barış mesajlarını sahici bulmuyorum. Tekrar provokasyona yol açmamak gerekir ancak,29 Ekimde elinde Türk bayrağı olanlara tazyikli su ve biber gazı ile müdahale edilirken Diyarbakır’ da PKK bayraklarına müsaade edilmemelidir. Bu ülkeyi hepimiz sahiplenmeli ve kardeşçe yaşamalıyız. Bu anlamda “Boşnaklar Türkiye’nin sahibi değildir” diyen Sırrı Sakık’ı kınıyorum. Sırrı Sakık’ın Boşnakları hedef almasının sebebi; Boşnakların Anayasa Uzlaşma Komisyonunda bir imtiyaz talep etmemesidir. Dilerim barışa giden bu süreç samimiyetle ilerler. Süreç engellenirse bunun dışarıdan bir güç tarafından yapılmak istendiğini düşünüyorum. Engelleme dış güçlerin işi olabilir. Türk Hukuk Enstitüsü Abdullah Öcalan’ın yargılamasına da müdahil olarak katılmıştı. Bu müzakere sürece de biraz sert/katı baktıklarını düşünüyorum.
2/ Sibel Özgümüş: Öncelikle Türk kamuoyu ne kadar hazır… Yıllarca “KÜRT” varlığı reddedilmiştir. ,”Türkiye’de Kürt yoktur, kara basıldığında kart-kurt sesleri çıkar. İşte bunlar Kart-Kurt Türkleridir” diye ifade edilmişti ki Turgut Özal Türkiye’de “KÜRT” realitesi vardır diyene kadar. Bu zamana kadar devlet asimilasyon politikası uygulamış,”Olağanüstü Hal” uygulaması yıllarca sürmüş, doğudaki bir çocuk genç olana kadar özgürlük nedir, yaşayamamıştır. Hizmet ve yatırımlar bölgede yaşayan insanlara değil, oradaki aşiret reislerine ve ağalara yapılmıştır. Korucu sistemi uygulanarak hem toprak ağaları daha da zengin edilmiş hem de bölge insanları birbirleri ile düşman edilmiştir. Devlet doğudaki köyleri boşaltmış, yöre insanlarını ev aramaları ile taciz edip köy meydanlarına toplayarak insanlık dışı uygulamalarda bulunmuştur. Bu ülkenin insanları aynı coğrafyada yaşayan Kürt halkına karşı dilsiz olmuştur. Adeta batıda özgürlük, doğuda esaret vardı. Dönemin yetkili bir komutanı” Doğuya jandarmadan başka hizmet gitmemiştir” itirafında bulunmuştur. Yıllarca bu tür uygulamalar, yani devletin resmi olarak kör baktığı Kürtlere, diğer kesim de şaşı bakmıştır. Toplumda kürt fobisi oluşmuştur. Üstüne üstlük yıllarca süren ve bitirilmeyen teröre evlatlarını veren aileler de eklenince aradaki uçurum daha da açılmıştır. Bütün bunlar göz önüne alındığında, devletin her ne kadar toplumu barışa hazırlama politikaları olsa da( B.Arınç’ın Gülten Kışanak için- “Ben de olsam dağa çıkardım” ya da “Öcalan da namaz kılardı” gibi) kamuoyunun hazır olduğunu düşünmüyorum. Kürtler ne istiyor? Kürtler, bir insanın doğuştan, anayasal hakları ne ise onları istiyor. Ana dilde savunma, ana dilde eğitim gibi. Kimileri de “Ulus olma özelliğimiz ve haklarımız var, ayrı bir devlet kurmak istiyoruz” diyor. Anadolu’nun bir mozaikler topluluğu olduğu düşünüldüğünde nelerin yapılıp yapılamayacağı ortadadır. Müzakere Çözüm mü? 17 sene önce Kenya’dan getirilen Öcalan’ın PKK’sı ile şimdiki PKK’nın aynı olmadığını düşünüyorum. PKK şu an Avrupa ülkelerinde farklı yapılanmalar içerisine girmiş, birçok sivil toplum örgütleri kurarak kendi içerisinde adeta bir sektör haline gelmiştir. Bununla birlikte PKK’nın içerisinde Suriye-Irak Kürtleri de dahil olmuş, beklentileri ve örgüt yapıları da değişmiştir. Söz konusu farklı ülkelerde de farklı yapılar içerisinde gelişmiş ve cepheleri de genişlemiştir. Örneğin Kuzey Irakta ki bir kısım PKK’lılar Suriye’nin kuzeyinde bulunan PYD’ye gönderilmiştir. Kısacası PKK=Öcalan değildir artık. Zaten Murat Karayılan, PKK’nın bir üst konseyi bulunduğunu, Türk hükümetinin Öcalan ile ne kadar görüşürse görüşsün, alınan kararların kendi Konseylerinden de onaylanması gerektiğini belirtmiştir. Elbette AKP hükümeti de Öcalan’ı öne çıkararak, kendi kontrolünde bulunan bir muhatap ile bu süreci götürmek istiyor. Bu topraklar elbette barış istiyor, barış asla reddedilemez. Ancak bu barışın toplumun bütün kesimleri tarafından istenmesi ve desteklenmesi gerekir. Yoksa Egemen güçlerin iki dudağının arasından çıkacak olan barış, yine aynı dudaklardan savaşa dönüşür.(Tabi ki amaçlanan bir Kürt devleti yapısının gerçeğine girmek istemiyorum.) Müzakerelerin çözüme ulaşması umut verici değil. AKP, ya bu konuda kendisine çok güveniyor ki bu sürece kimseyi dahil etmek istemiyor( Kılıçdaroğlu’nun barış sürecine verdiği krediyi reddetti. Bunu oy olarak kendisine tahvil etmeyi istiyor.) Ya da yasal altyapıların oluşmasını bekliyor. (Yeni Anayasa-Referandum) Paris Suikastları Süreci Nasıl Etkiler. Avrupa Ülkelerinde yapılanan PKK nın ve şahısların bu ülkelerin istihbarat örgütleri ile iç içe olduklarını hepimiz biliyoruz. Avrupa ülkelerinin dışında Rusya-Irak-İran-Suriye istihbaratları ve bu koridorda her türlü silah ve uyuşturucu ticareti yapılmakta olduğu bilinen bir gerçektir. Suikastlar, bu endüstrinin içerisinde bulunan çıkar çatışmaları, Örgüt içi hesaplaşmalar ya da barış sürecini etkilemek olduğu kadar, bu sürece dahil olmak isteyen ülkenin istihbarat örgütleri de tarafından da gerçekleştirilmiş olabilir. Ancak Tayyip Erdoğan’ın Fransa Cumhurbaşkanı’na “Neden bu örgütlerle görüştünüz, açıklayınız” şeklinde tehditkâr konuşmaları da manidardır. İsrail PKK kamplarında bulunan kişilerin tuvaletlere bile girip çıktığını tespit ederken, bizim istihbaratın ne durumda olduğu ortadadır. Uludere katliamında söz söyleyemeyen ya da “Zaten onlar kaçakçıydı” diyen Hükümet erkânının Paris’te ki cinayetler üzerine üzüntüleri “Ya Süreci Etkilerse” şeklindeydi. Her şeyden önce barış olsun bu süreç devam etsin istiyoruz.
3/ Halil Çekin: Bence PKK’nın kuruluş sürecinde ileri sürdüğü “Bağımsız Kürdistan” fikrinden uzaklaştığını, bu fikri terk ettiğini, zamanın ve halkın buna hazır olmadığını gördüğünü düşünüyorum. Şimdi bölünme gündemde yok. PKK de bölünme istemiyor bana göre. Siyasi sınırlar içerisinde temel hakların tanınması isteniyor. Şerafettin Elçi ölmeden önce yapılan bir röportajında “Oslo sürecinde vardım. Bir protokol hazırlandı. Kandile götürüldü kabul gördü, İmralı’ya götürüldü kabul gördü. Başbakana gösterildi kabul etti. Ama birileri “Başbakan imza atsın” dedi. Tabiî ki bu imkânsızdı ve olay orada çözümsüzlüğe gitti. Süreci birileri baltaladı. Bakın size iş yaşamından bir örnek vereyim. Bir işyerini örgütlüyoruz. Görüşmeler çok çetin geçiyor. İşveren işçileri bize karşı kışkırtıyor. İşçiler “Sizin yüzünüzden işimizden olacağız “ diyordu. Sonunda örgütlenme tamamlandı yetki aldık. Sözleşme imzalıyoruz. Bir kısım işçiler sendikaya hala üye değil. İşverene “Onlarda üye olsun nasıl olsa sorun kalmadı” dedik. İşveren “Aramızda sorun kalmadı ama bu süreçte ben oları size karşı o kadar doldurdum ki, sendikayı kadar kötüledim ki, şimdi nasıl tersini söyleyeyim” dedi. Kürtlerle Türkler de bu halde yıllardır birbirine karşı dolduruldu. Şimdi siz kardeşsiniz dense de kısa sürede herkes inanmayacak bu bir süreç işi. Bu sürecin devam etmesi ve müzakere ile çözülmesi gerekir. Olaya silah tüccarları, varlığını bu olay üzerine kuranlar, çatışmaların devam etmesini ister.
4/ Kamil Oray Ayhan: Müzakere çözüm mü? Müzakere olmadan çözüm olmaz ki. Bir şekilde insanların görüşmesi gerekir. Müzakere bir çözüm değildir belki ancak çözümün başlangıcıdır. Kürtler ne istiyor. Kürtler haksızlığa uğradığını düşünüyor ve her haksızlığa uğrayan gibi onlarda haklarını istiyor. Gelinen noktada haklı da görünüyorlar. Türk kamuoyu ne kadarına hazır? Güzel bir soru. Türk kamuoyu hazırlanıyor. Arkadaşlarında dediği gibi yavaş, yavaş sürece alıştırılmaya çalışılıyor. Süreci kamuoyu giderek daha fazla kabulleniyor. Kabullenmesi de gerekir. Ancak iktidar sorunu çözmek istiyor mu? Bu güne kadar temel sorunları çözmedi. Çözümsüzlük çözüm değildir dendi. Evet, çözümsüzlük çözüm değil. Ama böyle denilerek başlanan Kıbrıs sorununda hala çözüm üretilmedi. Burada da bir çözüme gitmeyecek gibi görünüyor. Ama ben bundan sonrası için umutluyum. Fransa cinayetleri hakkında ayrıntılı bilgiye sahip değilim. Ancak süreci baltalamak isteyen örgüt içinden ve dışından birileri çıkabilir. Ancak süreci engellememeli.
5/ Mustafa Çinkılıç: Türkiye İnsan Hakları Vakfı olarak, merkezine insanı koyarak bu sürece baktığımızda; her fırsat barışı ifade ettiğimiz ancak, sürekli kanın aktığı insan yaşamının kaybedildiği bir 30 yıl geçirdik. Acılı ve sancılı bir süreç geçirdik. Geçiriyoruz.. Dünyada hiçbir savaş silahla sonlandırılmamıştır. Cephede silahlı güçler savaş devam ederken geride diplomatlar görüşmeleri sürdürmüştür. Gerek Oslo süreci ve gerekse yeni başlayan İmralı süreci bir yandan çatışmalar devam ederken sürdürülmüştür. Aslında Oslo görüşmelerinden sonra da çok büyük bir tepki olmamıştır. Tepki; silahları susturmak, akan kanı durdurmak için değil seçimde iktidar kendi çıkarına bu görüşmeleri yapmasınadır. İmralı süreci başladığında da CHP genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “samimi, açık olmak koşuluyla kredi açıyorum” dedi başbakan buna tepki gösterdi. Aslında bir yandan görüşmeler sürerken biryandan operasyonların devam etmesi, başbakan tarafından sert demeçlerin verilmesi bence kamuoyumda görüşüyoruz ama taviz vermiyoruz görüntüsü yaratmak, kamuoyunu hazırlama çabası gibi geliyor bana. Fransa’dadaki işlenen cinayet sürecin sancılı geçeceğini, olayın barışa doğru gitmesinden rahatsız olan güçlerin süreci engelleme çabalarına devam edeceğini gösteriyor. Ben bu gün Kürtlerin ayrılma istemediğini düşünüyorum. Taviz verilirse daha çok hak isteneceği kaygısı var. Bu kaygı sürekli besleniyor.
Patriot füzeleri Adana'da kimi koruyor?
Ortak bir yaklaşım olarak Patriot füzelerinin gelmesi bizi hedef haline getirdi. Ancak bu füzeler bizi korumak için değil. Temel hedef İran’dan İsrail’e yönelik saldırılarda İsrail’i korumak için konuşlandırılmıştır. Suriye deki iç çatışma bahane ediliyor.
ÖNERİLER: Bu toplantı katılım az olduğu için, kronometre konusunda bir sonraki toplantıda karar verilmesine yeni öneriler gündeme gelmedi.
ORTAK SONUÇ: Müzakereler devam etsin, bu çatışma bitsin. Patriotlar, Suriye bahanesiyle İsrail’i korumak için yerleştirildi
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
30 sivil toplum kuruluşuna doğrudan telefonla birebir görüşerek gündem fakslanarak duyuru yapıldı
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine telefon ve e postalarla ulaşılmaya çalışıldı.
MEDYA İLE
Faks çekildi, e posta gönderildi
KATILIMCILARLA
E posta işle katılımcılara toplantı formatına ilişkin bilgilendirme yazısı yollandı yerel gündem istendi.
SONUÇLAR
Mutfağın hazırladığı. Sunum gösterildi. Kuruluşumuz, Temel ilkelerimiz ve Milletvekillerinin fotoğraflarını içeren karnesi slayt halinde hazırlanmıştı. Gösterildi. Kronometre çalıştırıldı işleyişi hakkında hem sunumda vardı hem sözlü bilgi verildi.
Adana kMM Hamalı Musfafa Çinkılıç