YER : Adana Valiliği Kültür Sanat Merkezi (Tarihi Kız Lisesi)
TARİH: 03 Aralık 2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Türkiye İnsan Hakları Vakfı (Mustafa Çinkılıç- Adana temsilcisi)
2/ Atatürkçü Düşünce Derneği ( Mevlüt Berk- ADD Adana şube yöneticisi)
3/ Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ( Sibel Özgümüş – Şube Yönetim Kurulu üyesi)
4/Seyhan Kadın Koop. Saynur Bulca (Yöneticisi)
MESLEK ODALARI
1/ Adana Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği (Nihat Sözütek- Yönetim Kurulu Üyesi)
2/ Adana Özel Halk Otobüsçüleri Odası (Mustafa Uslu -Oda Başkanı)
3/ Ziraat Mühendisleri Odası –TMMOB-İKK (Mustafa Altıok- Adana Şubesi Yöneticisi)
SENDİKALAR
1/ TÜRK-İŞ ( Halil Çekin – TÜRK-İŞ bölge Yönetim Kururlu Üyesi)
2/ DİSK (Kemal Aslan –DİSK Bölge Temsilcisi- GENEL İŞ 1. Nolu Şb.Bşk)
3/EĞTİM SEN ( Abdullah Yalçın –Sendika Temsilcisi)
4/EĞİTİM İŞ (Abuzer Yıldıztepe- Adana Şb Özlük-Hukuk sekreteri)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1/Turgay Develi (CHP)
2/ Ali Demirçalı (CHP)
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılan Belediye Başkanı olmadı
Ancak gündemin 2 konusu için Adana Büyükşehir Belediyesi ulaşım daire başkanı Ferhat Yüksel toplantıya katıldı.
MESAJ YOLLAYANLAR
1. Fatoş Gürkan (AK Parti)
2. Telefonla görüştüğüm Seyfettin Yılmaz (MHP), Necdet Ünüvar (AK Parti), Ali Küçükaydın ve Ümüt Özgümüş (CHP) Mazeret bildirdi
DİĞER KATILIMCILAR
halktan 1 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
Özürlüler Haftası etkinliği nedeniyle, hiç basın gelmedi. Toplantı sonrası toplantıyı haber yapıp medyaya faksladım. Bazı internet sitelerinde fotoğraflı olarak yer aldı.
MODERATÖR
Seyhan Kadın Koop. Saynur Bulca (Yöneticisi)
KONULAR
GENEL KONU: Komşularla Sıfır Sorun Politikası- Suriye, Bedelli Askerlik:Olanaklar -Sorunlar
YEREL KONU:’ŞİMDİ METRO ZAMANI’ Sloganı ile başlayan ‘Ucuz Metro’ Kent ulaşımı için çozüm mü)
KONUŞULANLAR
Nihat Sözütek : Suriye de ne olacağını hepimiz biliyoruz. Olanları önceden sezinledik. Ortada yıllardır süren bir BOP projesi var. Onunu eş başkanı olmakla övünen bir başbakanımız var. Sayın başbakanımız üç güne bir gidiyor orda çay içiyor sohbet ediyorlardı. Ne oldu da birden aslan kesildiler, düşman oldular anlayamadık. Herhalde birileri sırtını sıvazladı Bu bir maceradır. Aynı şeyi rahmetli Kaddafiye de yaptı. Kaddafi ki; Kıbrıs savaşında Türkiye ye en büyük desteği veren kişidir. Komşularla sıfır sorun politikası yok. Bir yandan füze kalkanı, Rusya ile ilişkiler sıfır sorun olmadığını gösteriyor. İktidar çoğunluğuna güvenerek bunu yapıyor. Ne diyelim. Demokrasilerde çoğunluğun dediği oluyor. Ama yanlış oluyor. Bence Ortadoğu'daki güçlü bir Kürdistan kurmak süreci işliyor. Türkiye'den Irak'tan Suriye'den bişeyi kopararak bir Kürdistan kurmak istiyorlar. Sınırdaki insanlarımız hala Suriye'de alışveriş yapıyor ve suriyeye gidiyor. Suriye'de genel olarak bir problem yok, gibi görünüyor. Atalarımız bu ülkeden Hatay ilini anlaşarak konuşarak almışlardır. Yıllar sonra bu ülkeyle savaş noktasına gelmemesi anlaşılır değil.
Mevlüt Berk:PKK terör örgütünün başı yıllarca Suriye'de yıllarca barınmış ancak Türkiye kesin olarak Suriye'ye müdahalede bulunacağını bildirmesi üzerine,terörist başını Suriye'den çıkarmış bunun üzerine de Suriye ile Türkiye ilişkileri rayına oturmuştur.Türkiye komşularla sıfır sorun politikası uygulamamış vizeleri kaldırmış, her iki devletin yürütme organları ortak toplantılar yapmıştır.Suriye halkı ile Türkiye halkı arasında kan akrabalığı vardır halkın tamamına yakını Türkçe bilir.çok büyük ekonomik ilişkilerimiz vardır.Türkiye ile Suriye arasında farklı mezhepler iktidardadır.Suriye'de Şii mezhebinin iktidar oluşu,Türk yönetiminin hoşuna gitmemektedir.Kısa süren dostluk ilişkileri bozulmuş neredeyse iki ülke savaşın eşiğine gelmiştir,Suriye'de bir kalkışma vardır.Kalkışanlar AB-D emperyalizmin destek görmektedir,ABD Türkiye ile en uzun sınırı olan komşu Suriye'deki kalkışmayı bitirmek devlet başkanının da iktidarı bırakmasını istemektedir, Suriye devlet başkanı seçim yapılacağını söylemesine karşın başkaldırı durmamaktadır,ABD nin 1 numarası ülkemize gelmiş Ermenistan ile sorununuzu aranızda halledin buyruğu vermiş,bugünlerde gelen 2 numarası da Suriye ile aranızdaki sorunu halledin buyruğu vermiştir,arkasında ABD desteği olan Türk başbakanı Suriye'ye öğüt vermeye kalkmıştır.Suriye bilindiği gibi İsrail ile kavgalıdır,Türkiye de Suriye'ye karşı olunca doğrudan İsrail ile aynı çizgiye düşmüş olmaktadır.Bu çelişkilerin nedeni ABD.dir Suriye Rusya .Çin ve İran'ın desteğini almaktadır.ABD ya da Türkiye'nin müdahale etmesi çok zordur.ABD BOP projesi gereği orta doğudaki 24 devletin rejimini ve sınırlarını değiştirmek istemektedir.Asıl amacı İran'ı vurmaktır Suriye ise İran ile dosttur bu dostluğun kaldırılmasını istemektedir ABD.Türkiye NATO üyesi olduğu için füze kalkanlarını Türkiye'de yerleştirilmiştir.Bu nedenle İran ile de Türkiye'nin arası açılmıştır.Türkiye ABD nin tetikçisi konumundadır.Türkiye Türkiye’den yönetilmemekte ABD nin çıkarları için ABD tarafından yönlendirilmektedir.Savaşın eşiğine gelmiş olmamız ABDnin istemi üzerinedir.Türk yönetiminin ülkeyi Suriye ile savaşa sokmasında en küçük bir yararı yoktur böyle bir savaş olması halinde kaybeden Türkiye olacaktır,bu da Türk yönetiminin Arap dünyasını kaybetmesiyle sonuçlanacaktır.ABDnin Suriye yönetimin krallık diktatörlük olması önemli değildir yani Suriye'nin demokrasiisyle ilgisi yoktur,ABDnin BOP gereğince orta doğunun yerlatı kaynaklarına el koyması için bütün büyük devletleri paraçalamak ya da kendine bağlı yönetimler getirmek istemektedir. Suriye egemen bi.r devlettir. İçişlerine karışmak bize düşmez.
Kemal Aslan; benden önceki konuşmacılarında ifade ettiği gibi, daha düne kadar bizim bir sorunumuz yoktu. Hiç bizimle sorunu olamayan ülkelerle başbakanın son yaklaşımları nedeniyle savaşma noktasına geldik. Bana göre Türkiye ye jandarmalık misyonu yüklenmeye çalışılıyor. İsrailin yaptığı gibi.İsrail ABD’ nin jandarması gır. Türkiyede onun gibi jandarma yapılmak isteniyor. Türkiyenin arap ülkeleri sınırlarına bakıldığında çok büyük sorunlar yaşanmayan ülkelerdi. Durup dururken nerden bu noktaya geldik? Bu tamamen Türkiyeyi jandarma haline getirmenin sonucudur.
Mustafa Altıokka; Söylenenler genel olarak katılmakla beraber farklı bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Türkiye’deki vatandaşların çoğunluğunun suni olması ve sünii bir iktidarında kendi iç politikası gereği, Nusayri olan Suriye yönetimine karşı Suriye deki suni vatandaşları da kışkırtma potansiyeli taşıyor. Bu nedenle Türkiye kullanılıyor diye düşünüyorum. Diğer arkadaşların ifade ettiği BOP ve İsrail’in bölgedeki konumu değerlendirildiğinde taşlar yerine oturuyor.
Mustafa Çinkılıç; Aslında iktidarın ‘Komşularla sıfır sorun’ şeklinde özetlediği dış politika Mustafa Kemalin ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ politikasıyla paralel görünüyordu. Biz tabi ki komşularımızla sulh içinde olalım ve sorunsuz komşuluk ilişkileri yaşayalım. Bu dünya barışı ile bölgesel barışı örtüştüren de bir süreçti. Ancak yaşanan hayat bize gösteriyor ki; bu laf olarak bize söyleniyor fakat gereği yapılmıyor. Bunun en somut örneği bu gün tartıştığımız Suriye konusu. Daha düne kadar Suriye ile çok sıcak ilişkiler varken hatta ortak bakanlar kurulu bile yapılmışken, bu gün Suriye ile kanlı bıçaklı bir noktaya gelmemiz hatta dış basında ‘Türkiye ne kadar iyi yaptı’, ‘Ancak Türkiye Suriye ye etki edebilir’ yönündeki sırt sıvazlamalarla Türkiye’nin bu süreçte öne çıkarıldığı açık. Bizim Suriye ile olan iyi ilişkilerimizi bozarak asıl varılmak istenen İranın vurulması yada bölgede zayıf düşürülmesi hedefinde varılmak istendiği artık biliniyor, söyleniyor. Ben heyetin bir konuya da dikkatini çekmek istiyorum. İnsan Hakları alanından bakılınca, insan hakları alanında ‘içişleri’ diye bir alan yoktur. Mesela Mevlüt bey de söyledi ‘Suriye’nin iç işlerine karışmamak gerekir’ diye. Dünyanın neresinde bir ihlal olursa olsun biz o olaya tepki göstermek, İnsan hakları savunucuları olarak taraf olmak zorundayız. Örneğin iranda, ABD’ nin bazı eyaletlerinde idam cezası veriliyor. ‘Bana ne’ mi diyeceğiz. İnsan hakları kavramı bizde biraz eksik. İnsan Hakları sınır tanımayan bir kavramdır. Suriye de de eğer silahlı güçler sivil kişilere ateş ediyor onları öldürüyor, yaralıyorsa burada bir insan hakları ihlali sorunu vardır diyebiliriz. Ancak Suriye ya karşı bunu diyenlerin de en azından bazılarının samimi olmadığını söylemeliyiz. Arap Birliği örneğin Suriye ye demokrasi çağrısında bulunuyor. Arap Birliğindeki ülkeler bakın, Saudi Arabistan’ın Suriye ye demokrasi çağrısı ne kadar samimi olabilir. Bu ülkelerin hepsinin ABD ile ilişkileri iyi. ABD açısından bakış şu: benimle ilişkileri iyi olsun. İnsan haklarını ihlal ederse de etsin. Eğer ilişkiler kötüyse o zaman İnsan Hakları sihirli bir sözcük olarak gündeme geliyor. Biz sivil toplu örgütleri olarak burada çelişkiye düşmemeliyiz. Evet Suriye de olan insan hakları ihlallerine tepkimiz başka, ancak Suriye ye ‘şunları, şunları yap yapmazsan ben yaptırırım’ başka. Orada da demokrasinin olmasını tabiî ki halkların kardeşliği adına isteyeceğiz. 42 yıldır sıkıyönetim olan bir ülkeden bahsediyoruz. Bu ülkede demokrasinin olmadığını söylemek başka bir şey, ama ‘sen demokratik adımlar at atmazsan canına okurum ‘ cümlesi doğru bir cümle değildir. Değerli arkadaşlar bir konuya da değinmek istiyorum. Basında çıkan ‘Suriyeli muhaliflerin Hatay daki kamplardan yönetildiği’ haberi doğru ise, Türkiye komşu ülkenin içerisinde iktidara karşı çatışan güçlerin Türkiye’den yönetilmesine müsaade ediyorsa bu vahim bir durumdur.
Abdullah Yalçın: Suriye'deki yaşanan olayları ve Suriye'deki ayaklanmaların iç dinamiklerle kaynaklanan bir ayaklanma olmadığını, dış güçlerin etkisiyle harekete geçirilen bir süreç olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Suriye ile askeri bir müdahale olmasını da beklemiyorum. Çünkü Suriye'de emperyalizme yetecek kadar kaynak yok ki. Libya gibi değil. Mesela Irak gibi değil. Dolayısiyle kaynaklar üzerinde denetim yapmak için Suriye'ye bir askeri müdahale yapılacağı kanaatinde değilim. Bir askeri müdahale olacağı kanaatinde değilim. Ancak iktidarın komşularımızla sıfır sorun politikasının da hep baştan buyana doğru olmadığını düşünüyorum, hangi komşularımızla sıfır sorun. Rusya'yla mı? Ermenistan'la mı? dolayısiyle komşularımızla sıfır sorun diye bir politika hayata geçmiş bir politika değil Yunanistan'ın şimdi ekonomik sorunları var. Ancak daha düne kadar onunla da sorun yaşanıyordu.
Mustafa Uslu: Ben Hatayı doğumluyum. Sınıra da üç kilometre mesafede köydeyim. Dolayısı ile bu süreci yakından biliyorum. Suriye'nin tamamı Hatayla akraba durumunda. Suriye'de demokrasinin olduğunu söylemek mümkün değil. Esat'ın karısı bile Esat hakkında bir şey söyleyemez .Esat hakkında en ufak bir şey söylüyorsa o kişi götürülür, kaybedilir. Suriye'de bir söz var “Hoca ile giden geri gelebilir. Ama polisle askerle gidenler geri gelemez” bir kişi hakkında bir şikayet olduğunda bu kişi götürülür ve bir daha ondan haber alınamaz. Evet Suriye'de bir demokrasi sorunu varsa ki, var. Benzer bir çok ülkede de var. Ama buraya müdahalelerle sıfır sorun çözülemez. Gibi görünüyor. Mesela Rusya ve İran Suriye'den vazgeçmesi mümkün değil çünkü Suriye hem Rusya'nın hemde İran'ın Akdeniz'e açılma kapısıdır. Çok gelişmemiş ülkeler başka ülkeler tarafından sürekli kullanırlar Amerika, İngiltere sömürgeci bir anlayışla bu ülkeleri kullanırlar. Türkiye Cumhuriyeti sömürgeci bir devlet değildir. Hem terörist bir yaklaşımda da değildir. Atatürk'ün ilkelerin buna göre yurtta sulh, cihanda sulh anlayışıyla hareket ediyorsa yani bu durumda tek suçlu olup Türkiye mi? Suriye'nin hiçbir suçu yok mu? Aslında Amerika Suriye'de vuracaktır, ancak Ahmet Necdet Sezer karşı çıktı. Bunlar bizim kardeşlerimizdir dedi. Vurdurmadılar, doğru da yaptılar. Hükümet doğru yaptığı sınırları açtı. insanlarla görüşmeleri sağladı. Suriye'de sokaktaki adamın tepki gösteriyor. Türkiye mi taşa attırıyor? Aklı selim herkes Suriye'ye diyor ki “Kardeşim insanları öldürme onlara ateş etme, eğer terörist varsa onu onlarla mücadele et ama halkla teröristi birbirinden ayır” PKK'yı Başer Esad Suriye'de yetiştirdi. Şimdi diyor ki “Kampları PKK'ya yeniden açarım” Bu ayıp. Ben Türkiye'deki kamplarda biliyorum buradaki bulunan insanların ne telsizi var, ne haberleşme aracı var. Suriye'deki muhalifleri buradan yönettiklerine ilişkin iddialarında doğru olmadığını düşünüyor. Burada yapılanların suçu ülkemizin değildir yani, burada bazı eksikler yapılmamış mıdır? Tabi yapılmıştır vardır. Mesela hükümetin bir eksiğini ben söyleyin Habur daki mahkemeleri kurması doğru değildi. Türkiye demokraside hem bölgesinde hem kendi ülkesinde hem de dünyada söz sahibi olmak istiyor. Ülkemiz her olayda da bu kadar suçlu değil, ben bu yöndeki suçlamalara katılmıyor
Saynur Bulca; Suriye'deki yaşanan sorunlar yıllardır var bir haftalık bir mevzu değil. Ne oldu da birden Türkiye “Ben sana sorarım rahat dur” demeye başladı. Yıllardır kardeş ülke olarak ,Cumhurbaşkanı bile sahip çıkmış yani bu sorunları varken de sahip çıkmış, yani ne oldu da başbakan şimdi. Bu şekilde davranıyor. Gazeteleri okurken benim tüylerim diken diken oluyor. Yani basında daha düne kadar sanki “Suriye'ye gireceğiz çıkacağız savaş edeceğiz” gibi havadaydı sonra İran'ın bir basın açıklaması oldu “Herhangi bir müdahalede öncelik Türkiye vururum” dedi. İncirlik hava üssüne çok büyük askeri uçakların geldiğini ordaki yaşayan insanlar söylüyor. Ne oldu başbakan bir haftadır ses soluk kesildi kafamızdaki soru işaretleri bunlar.
Ferhat Yüksel:Üç kıtaya hakim olmuş bir neslin torunları olarak bizler sadece Arap baharı diye başlayan bu süreçte bir savaş mantığıyla bakamayız, bu coğrafyanın insanları hiçbir zaman emperyalist olmamıştır. Sömürgeci olmamıştır ve oralara gittiklerinde de barışı, adaleti getirmişlerdir ama bugün gidilen yerde tartışılan şey acı ve gözyaşıdır. Bir anda ne olduysa oldu bugün Büyük Ortadoğu projesi süreci geldi. Ben Dışişleri bakanı sayınz Davutoğlunun “Stratejik Derinlik” kitabını yazan öngörüler olan birinin niye bu noktaya geldin anlamış değilim. Bu sorunu çözeceğine inanıyorum. Aslında ideali Yeni Osmanlı mantığıyla bu coğrafya ya demokrasi götürmek. İyi niyetiyle hareket edildiğini ama bunların emperyalizmin taşeronluğu noktasına gelmemesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye savaşa değil de , orada insanların nasıl huzur bulması gerektiği tartışmalı.Bu meseleye sadece tek taraflı savaşmak diyerek bakmamak gerekir. Oralara eskiden olduğu gibi barışı adalete götürmeyi tartışmamız gerekir. Ama yine de Stratejik derinliği olan sayın Ahmet Davutoğlu’nun bu süreci daha iyiye götüreceğine inanıyorum.
Sibel Özgünmüş; Ben Suriye konusunda arkadaşlarının anlatımlarına katılıyorum. Bunun bir domino hareketiyle başladığını ve bugüne kadar devam ettiğini düşünüyorum. Asla ve asla bir demokrasi hareketi olarak düşünmüyorum. Bu bir düğmeye basma hareketi olarak başlamıştır. Demokratik bir talep değildi. İtiraz ettiğim nokta şurasıdır .Bir ülke başka bir ülkeye demokrasi götürmek için uğraşırken önce kendi ülkesinde demokrasi olmalı. Korku imparatorluğunu ortadan kaldırmalı.
Abuzer Yıldıztepe: Daha dün gibi vizelerin karşılıklı olarak kaldırılması, direkt uçak seferleri başlaması, firmalarımızın ticaret için Suriye’yi bir pazar olarak görmesi, devlet başkanlarının karşılıklı ziyaretleri, Sayın Başbakan Erdoğan’ın Sayın Esad ile el ele kol kola pozlar vermesi…Kaç gün geçti, iki ülke arasında ‘Stratejik İşbirliği Konseyi’ oluşturulmasından, Türkiye’nin Suriye’ye karşı askeri, ekonomik ve politik müdahalenin engellenmesi yönünde çaba sarf etmesinin üzerinden…Ekonomiden kültüre, eğitimden sağlığa, beklenen işbirliğinin sonu böyle mi olmalıydı? 1970’lerden bu yana ülkede egemen olan Esad rejimi 40 yıldır demokrattı, baskıcı değildi veya Suriye’de her şey güllük gülistanlıktı da zulüm bugün mü başladı Suriye halkına?Hükümetin yıllardır aynı coğrafyada kardeş halk olarak gördüğümüz Suriye’ye direkt veya endirekt yollarla yapmış olduğu tehditleri bu ülke insanına kabul ettirmesi öyle kolay değildir. Şu bir gerçek ki; bu gün bu yaşanılan olayların arkasında tıpkı dün Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da olduğu gibi emperyalizminin Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme gayesi yatmaktadır. Ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde yapılan istiklal mücadelesi, ilke ve inkılaplarıyla bütün mazlum milletlerin örnek aldığı Türkiye, ortak bir çok kültürü içinde barındıran kardeş Suriye’den yana bir tutum gösterecekti.
BEDELLİ ASKERLİK- SORUNLAR OLANAKLAR
Mevlüt Berk: 1982 Anayasasının siyasi haklar ve ödevler ana başlığı altındaki,başlığı V. Vatan Hizmeti olan 72.maddesi;Vatan hizmeti her Türk'ün hakkı ve ödevidir.Bu hizmetin silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir,demektedir.HAK,ise bireyin,diğer insanların kendi hayatlarını yaşama şekline müdahale etmeden,kendi yaşamına yön verme özgürlüğüdür.Ya da Hukuk düzeninin kişilere tanıdığı yetkilerdir gibi türlü tanımlamaları vardır.ÖDEV ise,'yapılması ,yerine getirilmesi İNSANLIK DUYGUSUNU,TÖRE VE YASA BAKIMINDAN GEREKLİ OLAN İŞ VE DAVRANIŞTIR(TDK Türkçe Sözlük).Tarih bilimine göre Türkler, Orta Asya'dan akınlar yapa,yapa ülkeleri fethetmiş ta Avrupa içlerine dek uzanmışlar bundan dolayı yaşam biçimleri nedeniyle asker ulus olarak tanınırlar.Türkiye Cumhuriyetini kuranlar da askerdir.Tarihin bu gerçeği TÖRE olarak günümüzde de capcanlı yaşamaktadır,töre gereği askere giden gençlere kına yakılmakta,askerlik yapmayana Anadolu'da kız verilmemektedir.Gerçekte,bedelli askerlik yasasına hiç gerek yoktur.1111 sayılı Askerlik kanununa göre Askerlik Şubelerinde askerliğe elverişli olmayanların yasal yöntemle elenmesi olanaklıdır.Yürütme organı açıkça ekonomideki kriz nedeniyle para toplamaktadır,Bunu da subaylardan sonra TSK.erlerini paralı parasız ayırımı yaparak yıpratmaktadır.Türkiye Cumhuriyeti ulus devlettir, ulus devlete de ulusal ordu yaraşır bedelli askerlik değil. Askerlik İç Hizmet kanununda şöyle tanımlanmaktadır;askerlik Türk vatanını,İstiklal ve Cumhuriyetini korumak için harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir.(ödevidir)Bedelli askerlik yasası,vatandaşın harp sanatını öğrenme hakkını elinden almaktadır.Tıpkı MEB Teşkilat yasasındaki,Atatürk İlkelerine bağlı vatandaş yetiştirme görevinin kaldırılması gibi.Yasadaki bu tanıma göre,vatan hizmeti para ile ölçülemez,bir kavramdır,vatan hizmeti kişin ruh bütünlüğü ile ilgilidir.İnsan ölünce geri gelmiyor.Bu yüzden cana paha biçilemez.Değer biçmeye kalkmak ise gerçekte insanı aşağılamak anlamına gelir.Ayrıca,parası olan olmayan ayrımı yapmaktır ki,bu insandaki eşitlik duygusunu yok ediyor. Bedelli askerlikte,paralı olanlar vatan uğruna asla ölmeyecekler,bu ayrıcalığa para vererek kavuşacaklar,bir eli yağda bir eli balda vur patlasın çal oynasın keyif çatarak para içinde yüzerek ömür süreceklerdir.Parası olmayanlar ise yanacaklar,öleceklerdir,Buna buna hangi vicdan razı olabilir.Vatan hizmetinin bir hak olduğunu söyledik,para ile satın alınamayan bir hak.Burada mal satın alır gibi insanın canı para satın alınamaz.Bedelli askerlik yasasında bu yapılmakta,parası olan ölmeme hakkı kazanıyor,parası olmayanlarda ise bu durum kişiliği insan oluşu insanlık duygusunu yok ediyor.Bu sonuç insanlık dışıdır devlet,bedelli askerlikle bir kısım yurttaşların hakkını elinden alıyor,hakkını gasp ediyor,bir kısmının ise paralı oldukları için bu dünyada 'cenneti' yaşatıyor.Bu dehşet ayırım kişideki adalet duygusunu yok ediyor bitiriyor.Toplumda adalet duygusu yok edilirse insanların nereye gideceği belli olmaz kaos oluşur,bu da toplumun bitişini getirir . Bedelli askerlik yasasını çıkaranların, cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar gibi yürütmenin en başındakilerin çocuklarının bedelli askerlik yasasından hiç bir koşulla yararlanamayacağına ilişkin bir hüküm koysalardı içtenliğine inanılabilir, oysa böyle bir madde yok
Abuzer Yıldıztepe 24 Kasım Öğretmenler Günü Valilik Önünde yapmış olduğumuz basın açıklamasında da belirttiğimiz üzere genel seçimlerden önce; “ben şehit analarına, babalarına sormadan, onların onayını almadan, fakir fukarayı düşünmeden böyle bir düzenlemenin ve sorumluluğun altına giremem diyenler” bu gün ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılardan olsa gerek, örneğin 75 milyar dolarlık cari açık gibi etkenlerden dolayı alelacele bir şekilde bedelli askerliği ülke gündemine taşımışlar ve iki hafta gibi kısa bir sürede yasa metnini meclisten geçirmişlerdir. Yasal düzenleme onay için Sayın Cumhurbaşkanını beklemektedir. Ülkenin gerçekleri göz önüne alınarak açıklanan şartlar ve rakamlar kamu vicdanını incitmiştir. Bunun adı fırsatçılık değil de başka nedir? Aynı anlayışı kısa bir süre önce profesyonel orduya geçiş için uygulamaya konulan sözleşmeli er/erbaş uygulamasında da gördük. Aylık 2.000.TL maaşla sözleşmeli er/erbaş uygulaması için 5 bini aşkın kontenjan var iken ve ülkede bu kadar yüksek işsizlik olmasına rağmen sadece 783 kişi eğitime başvurmuştur. Bedelli askerlik için açıklanan rakamlar benim diyen insanların verebileceği tutarlar değildir. Yasadan yararlanması muhtemel yurttaş sayısı yaklaşık 460 bin kişidir. Bu gün hali hazırda asgari ücretin 658 TL olduğu bir ortamda, kredi oranları 1.50’nin üzerinde iken hangi garibanın çocuğu bu yasadan istifade edebilecektir. 30.000.-TL kredinin faiziyle birlikte geri ödemesi 48.000.-TL’nin üzerindedir. Parası olmayanın askere gideceği, olanın tezkere alacağı bir düzenleme. Gelir adaletsizliğinin hat safhada olduğu bu ülkede bu adaletsiz düzenlemeye en güzel yanıtı yurttaşlarımız verecektir.
Mustafa Çinkılıç: Aslında zorunlu askerlik olsun mu? olmasın mı? konusunun tartışılması gerekir. Bedelli askerlik konusunda özetle şunu söyleyebilirim. Bedelli askerlik bu koşullarda gereklidir ancak bu haliyle değil. Yasanı bu hali kötü.
Nihat Sözütek:Bedelli askeri konusunda benim kuşkularım var. Eskiden hiç değilse insanlar bedelli askerlik yaptıklarında bile 21. Gün silah altına almıyorlardı. Şimdi parayı veren teskere alacak. Allah korusun bir gün savaş olduğunda seferberlik olduğunda insanları nasıl savaşacaklar? Silahı tanımaz,askerliği tanımaz. Bu durumun doğru olmadığını düşünüyorum.
Ferhat Yüksel:Bedelli askerlikten yararlanacak bir vatandaşım. Bedelli askerliği bekliyordum Ancak bu tasarı içime sinmedi. Sebebi birçok insanın yarılanacak fiyat bareminde değil, ikincisi de 21. Günde olsa evliya ocağı olarak bildiğimiz kışlaya girip bir üniformayı giymemiz gerekir, o havayı doğa olayı teneffüs etmek gerekirdi.Bu nedenle içime sinmiş bir tasarı değil, yararlanıp yararlanmamak konusunda kararsızım.
Mustafa Uslu:Bedelli askerlik bir ihtiyaçtır.Ancak Ferhat beyin dediği gibi, 21 günde olsa bu havayı teneffüs etmek doğru olacaktır. Aslında gerçekçi olalım insanlar, 21 gün içerisinde savaşla ilgili bilgi ve deney sahibi olamaz. Arkadaşımın da dediği gibi savaşmak için değil, sadece o havayı teneffüs etmek için 21. Gün olmalı idi. 30 yaşını geçmiş birini askere götürseniz de bir verim alamazsınız. Verim alınacakların masraflarında bu insanlar ödesin düşüncesiyle bedelli askerlik yasası çıkmıştır. Yararlıdır.
Kemal Aslan: Bedelli askerliğin adaletsiz olduğunu düşünüyorum. Parası olanın teskere aldığı parası olmayanın askerlik yapmak zorunda kaldığı bir uygulama doğru değildir.
Abdullah Yalçın: Bedelli askerlik zenginin para verip askerlik yapmadığı para veremeyenin askerlik yaptığı bir haldir. Zenginin çocuğu, siyasi iktidardaki yetkililerin çocukların hiçbiri şehit olmamıştır. Evinin önüne şehit cenazesi gelecektir. Ben görmedim. Cebi dolu olan evinin önünde şehit cenazesi gelmez arkadaşlar. Fakirler askere gidecek ve fakirler ölecek bu süreçte, bu doğru değil.
Saynur Bulca: Kanın, gözyaşının olduğu bir yerde her gün şehit cenazeleri kapılara gelirken, yoksulluktan insanlar Pazar sonrasında çöplerden yeşillik toplarken, böyle bir ülkede paralı askerlik tabi ki tepki çekiyor. Tabi ki incittiğin insan isyan ediyor.
“ŞİMDİ METRO ZAMANI” sloganıyla başlayan “ucuz metro” kent ulaşımı için çözüm mü?
Ferhat Yüksel: Adana Belediye Başkanlığı tarafından 1985 yılında başlatılan çalışmalar sonucunda iki etap halinde planlanan Raylı Taşıma Sistem Projesi’nin 13 istasyona sahip yaklaşık 13,5 km uzunluğundaki 1. aşaması kısmi tamamlanarak hizmete girmiştir. Dünya genelinde metro, ya da raylı sistemler medeniyetin, çağdaşlaşmanın ve kentleşmenin simgesi halindedir. Ancak, aynı durum Adana için pek söylenemez. Planlama çalışmaları 1985 yılında başlayan, ihalesi 11 yıl sonra 1996 yılında yapılabilen Adana RTS, ihale tarihinden itibaren 14 yıllık inşaat aşamasının sonunda tam olarak tamamlanamadan el konularak işletmeye açılabilmiştir. Kentin geçen son çeyrek asır gündemini işgal eden Adana RTS projesinin maliyeti Adana’nın önümüzdeki çeyrek asrını da ipotek altına almıştır. Türkiye’nin km bazındaki en pahalı raylı taşıma sistemi olan Adana RTS, kamulaştırma bedelleri (yaklaşık 150 milyon USD), keşif artışı ile beraber proje bedeli (535 milyon USD) ve faizleri ile birlikte Adana Büyükşehir Belediyesine 1 milyar USD borç yükü oluşturmuştur. Adana RTS için kullanılan dış kredilere günlük yaklaşık 10.000 USD, aylık 300.000 USD ve yıllık sadece faizine yaklaşık 3.5 milyon USD ödenmektedir. Eğer normal ödemeler yapılabilirse borç 2022 yılında bitecektir. Bu borç nedeniyle Adana Büyükşehir Belediyesi’nin gelirinin %40’ına el konulmakta ve Adana Büyükşehir Belediyesi’nin hizmet üretmesi için kaynak kalmamaktadır. Adana RTS getirdiği borç yükü ile kentin 2022 yılına kadar geleceğini ipotek etmenin yanında, birçok eksiği ve 2. etabın tamamlanmaması kaynaklı güzergah eksiği nedeniyle yolcu taşıma kapasitesinin sadece (Günlük 660.000 adet taşıma kapasitesi varken günlük sadece 12.000 yolcu taşınmış) % 2’si ile uzun bir süre çalışmıştır. Son dönemde “Şimdi Metro Zamanı” sloganıyla başlatılan, ilave ring seferleri ve 0,75TL fiyat uygulaması ile desteklenen kampanya ile yolcu sayısı Aralık ayında 32.000 adet seviyesine ulaşmıştır. Aşağıdaki 2011 Yılı Metro Durum Analizinde de görüleceği üzere, yolcu sayısındaki bu artış yılbaşına kadar devam edeceği planlanan 0,75TL ucuz ücret uygulaması sebebiyle hasılatlarda kısmen artış yaratmıştır. Fakat buna rağmen, günlük taşınan yolcudan elde edilen gelir elektrik masrafını zor karşılamakta, sistemin işletilmesi nedeniyle her ay yaklaşık 1 milyon TL zarar edilmektedir. RTS hattında çalışan otobüsler ile ilgili de düzenlemeler başlatılmıştır. Bu güzergahtaki otobüs hatlarında yapılacak düzenlemeler ile yolcu sayısının biraz daha arttırılabileceği planlanmaktadır. Borç yükü yanında işletme zararı nedeniyle Belediye bütçesinde ciddi anlamda kayba neden olan Adana RTS eksikleri tamamlanarak ve 2. etabı hızla bitirilerek rantabl hale getirilmelidir. 2. etabın tamamlanması ve 1. etaptaki eksikliklerin giderilmesiyle yolcu sayısında önemli miktarda artış beklenmekte ve sistemin hiç olmazsa kendi maliyetlerini karşılaması planlanmaktadır.
Mustafa Alıtıokka: 2008 yılında kent sorunları sempozyumu yapıldı. Bu toplantıdan çıkan sonuç; Adana metrosunun kesinlikle rantabl bir proje olmadığı, hatta mümkünse bu projeyi kapatarak yeni projeye başlanması, bu projen işletmesinin maliyetli olacağı, bu işletmenin kapatılması gerektiği, Adana için kötü bir karardır. Sonucu çıkmıştı. Bu projenin zarar edeceği rantabl olmadığı bu günleri o günden görerek söylenmiştir. Tabir caizse dökme suyla değirmen döndürmek mümkün değil. Metronun güzergah seçimi halihazır durumu sorunludur. Ancak bunun efektif hale getirmesinin konuşmamız lazım. Akabinde Adana'daki ulaşım sorunu kronikleşmiş ve içinden çıkılamaz bir hale gelmiştir. Bunun ana nedeni de şudur: Adananın Ulaşım Mastır Planı yoktur. Kısa vadede yapılanlar ise bazı kesimlerin tepkilerine çekecek düşüncesiyle yapılmaktadır. Büyük saat, Küçük saat arasında kesinlikle toplu taşım araçları dışında başka araç geçmemesi gerekir. Büyü saat civarı, Çakmak caddesi civarı trafiğe kapatılması gerekiyor. Gene Reşat beyim trafiğe kapatılması gerekir. Mümkünse minibüslerin kaldırılarak, Can otobüslerini kaldırarak yerlerine daha büyük, sıfır otobüslerin sefere girmesi gerekiyor. Bütün bunların toplu taşım odaklı yapılması gerekir. Şehrin her noktasına özel aracı sokma anlayışının vazgeçilmediği sürece bu sorun çözülemez. ‘Ortak dokunuşla’, ‘Ortada Akılla’ bunların çözülmesi mümkün değil. En son yapılan ‘karnıyarık yol’ projesi ne karşı çıktık ancak dikkate alınmadı. Bakın, şimdi içinden çıkılamaz hale geldi. Bu projenin böyle olacağını biz aylar önce söylemiştik. Anlayış insan odaklı değil, toplu taşımada odaklı değil. Toplu taşıma ucuz, seri ve konforlu olması gerekir. Adana da bu yok olmadığı için Adana trafiğe minibüs, midibüs ve otobüslere kalmıştır. Buna kaldırım işgallerini, otopark işgallerini eklerseniz içinden çıkılmaz hale geldiği görülecektir. Bunun yolu temel anlayış olarak insan odaklı toplu taşımada olması gerekiyor. Bir an önce Ulaşım Mastır planı yapılmalıdır.
Abuzer Yıldıztepe Konusuna gelince ; Adana gibi Türkiye’nin en büyük metropol kentlerinden birisinde metronun hem zaman, hem maliyet açısından yıllardır Adana’ya olan maliyetini elbette tartışmak gerekir.Öncelikli olarak yetkililerden şu soruların cevaplandırılmasını istiyoruz; Bu kadar işlevsiz bir metro güzergahını kimler, ne şekilde belirlemiştir?İnşaatının sürdüğü dönemlerde çevreye olan maliyetinin yanında parasal olarak Adana’ya maliyeti ne kadar olmuştur?Metro gerçek anlamda metro mu yoksa hafif raylı sistem midir?Büyük bir bölümünü işgal eden Alpaslan Türkeş Bulvarı tam da Adana trafiğini rahatlatacak derken metro yüzünden neden daraltılmıştır?Yolcu potansiyeli olan merkezlere (üniversite, hastane, kamu kurumları gibi) gitmeyen metro, ring seferleriyle beleşe kilometrelerce yolcu taşıyarak daha ne zamana kadar zarar ettirilecektir?
Mustafa Uslu: Belediyenin yapmış olduğu sistem toplu taşımaya çözüm değildir. Biz şunu istiyoruz; toplu taşıma ücretleri için bir komisyon oluşturulsun, Ankara gibi, İstanbul gibi, Diyarbakır gibi. Tüm girdi fiyatları baz alınarak buna göre,kaç liraya taşınması gerekiyorsa bu rakamı belirlenmeli. Taşıma esnafı akaryakıt alamaz duruma geldiğinde toplu taşımda yürümez.
Nihat Sözütek : Yıllardır toplu taşıma siyasete alet ediliyor. Genelde seçilme amacı güdülüyor. Başarılıda olundu. Toplu taşıma ve ucuz ekmekle siyaset yapıldı. Bunu bütün Adana biliyor. Adana'yı tek çatı altında toplayacak bir sistem kurulmalıdır. Hem sağlıklı yürür. En ucuz yürür, hem de kargaşayı ortadan kalkar. Bunun temeli atılmıştı. Bunu en güzel örneği Erzincan'da oldu. Metronun ulaştırma bakanlığa devri konusunda başbakanın mitingde sözü var. Başbakana baskı yaparak bu metronun ulaştırma bakanına devri sağlanmalıdır.
Saynur Bulca: Metro istasyonlarında altgeçitlerde yürüyen merdivenler ve asansör yok. Yaşlılar özürlüler metroyu istese de kullanamıyor.
Ferhat Yüksel: 534.000.000 dolarla en büyük ihaleyi yapmışız maalesef yaptığımız alt geçitlere yürüyen merdivenler koymamışız. Konulan bazı yerlerden de ‘para yetmedi’ diye boş bırakmışız. Şimdi yeniden ihale yapıyoruz. Yaşlı insanlar özürler de çıkamıyor. Buraları asansör ve yürüyen merdiven ekleyeceğiz. Ancak, yapılmış bir şeye yeni bir şey eklemek eskisinden çok daha zor.
Vekiller:
Ali Demirçalı; bedelli askerlik konusunda yasanın mecliste görüşülmesi sırasında önergeler verdiklerini, daha evvel partisinin bedelli askerlik konusunda yasa teklifi verdiğini, ancak iktidarın ben yaptım oldu mantığı ile kendi hazırladıkları toplumun ve bizim içimize sinmeyen yasayı meclisten geçirdiklerini bu haliyle yasaya karşı olduğunu belirtti.
Suriye konusunda Hem Ali Denirçalı, hem de Turgay Develinin oldukça hazırlıklı gedikleri, parti grubunun görüşleri, yine Adana milletvekili Faruk Loğoğlunun Suriye ziyareti ve hazırladığı raporları, yine Hatay CHP milletvekili M.Edipoğlunun hazırladığı raporu sunan vekiller, iktidarın yaşadığı çelişkilere ve ülkenin bir savaşa sokulduğunda karşılaşacağı sorunlara dikkat çektiler.
ORTAK SONUÇ : Toplantıya süre yetmediğinden yakınan katılımcılar ve vekiller bir dahaki toplantının olanaklar sağlanırsa bir yerel kanalda canlı olarak yayınlanması ve süreninde arttırılması ortak kararına vardılar.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
30 sivil toplum kuruluşuna doğrudan telefonla birebir görüşmeyle duyuru yapıldı
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine telefon ve e postalarla ulaşılmaya çalışıldı. 7 vekille doğrudan telefonla görüşüldü.
MEDYA İLE
Faks çekildi, e posta gönderildi, iki yerel tv ile telefonla görüşüldü
KATILIMCILARLA
Telefonla katılımcılardan konu istedim. Bir öneri gelmedi. Mutfağın önerisini sundum.
SONUÇLAR
Mutfağın hazırladığı . Genel sunum ve özet bütçe sunumları gösterildi.
Adana kMM Hamalı Musfafa Çinkılıç